4 Nisan 2018 Çarşamba

BULGARİSTAN TÜRK GİRİŞİMCİSİ İLE KOBİ'LERİNİN İLGİSİ VE YATIRIMLARI SAYESİNDE AVRUPA'NIN İKİNCİ İSVİÇRE'Sİ OLABİLİR


 
Türkiye Bulgaristan İş Forumu nedeniyle sabahın köründe yollara döküldüğümüzde ne hafta sonu yorgunluğu, ne de İstanbul’un keşmekeşliği bizi yıldırabildi.
Avrupa Birliği’nin dönem başkanı sıfatıyla Sofya’nın yıllar sonra dostluk ve komşuluk ilişkilerimizi ticaret ve yatırım temelli değerlendiriyor olması heyecan vericiydi.
Yaklaşık 10 yıl aradan sonra İstanbul Wyndham Grand Levent Hotel’de gerçekleştirilen zirve iş dünyamıza yeni bir açılım sağlayacak nitelikteydi.
Türkiye ile Bulgaristan arasındaki ticaret ve yatırım ilişkilerinin güçlendirilmesini hedefleyen toplantıya Bulgaristan ekonomisinin kurmay başkanı kimliğiyle Emil Karanikolov katılırken Türk tarafının bakan yardımcısı ile temsil edilmesi hiç olmadı ve dikkat çekti.
Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK)’in ev sahipliğinde hayata geçirilen Türk – Bulgar İş Forumu’nun Türkiye ile Bulgaristan arasındaki ticaret ve yatırım ilişkilerini güçlendireceği kesin.
Bulgaristan’ın AB kapımız olması ve lojistik merkez konumu girişimcilerimiz için muazzam avantajlar sağlıyor.
Gerçi yıllardır süren vize sıkıntısı ve taşımacılık sorunları bazen ikili ilişkilerimize olumsuz olarak yansısa da bu konuda Sofya yönetiminin tek taraflı belirleyici olmadığının bilincindeyiz.
Brüksel’in ikircikli ve Türkiye’ye ayar verme çabaları ile hayata geçirdiği politikaların gölgelediği bu süreç komşumuz tarafından siyaseten iyi tahlil ediliyor.
Onlar bu süreçte Türk girişimcisinin ve sermaye gücünün Bulgaristan’da yol açtığı pozitif dönüşümün farkında.
Yaşanan ekonomik büyümenin merkez kaldıracı konumundaki Türk sermayeli işletmeler Kastamonu Entegre (Naci Güngör), Alcomet (Fikret Kuzucu), Sarten (Zeki Sarıbekir) ve Aktaş (Sami Erol) yönetim kurulu başkanları ve sioları Türkiye-Bulgaristan arasındaki ticaret, yatırım olanakları ve başarı hikayelerini aktardıkları sunumlarında ülkenin kaliteli iş gücü açığı ile maliyetlere dikkat çektiler.
Türk girişimcilerinin Bulgaristan’a yatırım yapmakla sadece AB pazarına değil aynı zamanda Asya, Hint, Ortadoğu ve Amerikan ekonomik bölgelerine daha düşük maliyetlerle mal arzı yapabileceğinin altı çizilen toplantıda otomotiv, savunma ve havacılık sektörlerinin gözde yatırım alanları olduğu vurgulandı.
Forumun dikkat çeken bir başka özelliği ise iki ülkenin ticari kapasitesinin yükselmesinden dolayı Sofya’daki Ticari Ataşemiz Emrah Sazak’a edilen teşekkürdü. 
Bulgaristan Cumhuriyeti Ekonomi Bakanı Emil Karanikolov etkinliği izleyen yüzlerce firma temsilcisine hitaben yaptığı konuşmada, her iki ülkenin yatırımlar açısından daha dinamik bir süreç inşa etmesi gerektiğini belirtirken şu anda Bulgaristan’da tespit edilebilen Türk sermayeli yatırım toplamının 1 milyar avroyu aştığını söyledi.
Bu rakama AB üzerinden dolaylı olarak yatırım yapan Şişe Cam ve diğer işletmelerimizi de eklersek Türk sermaye gücünün Bulgaristan ekonomisi üzerindeki yansıması 2-3 milyar avroyu buluyor.
Yolsuzluklar ve yaşanan vize sıkıntısı konularında hassas bir çalışma yürüttüklerini de vurgulayan Bakan Karanikolov ülkesinin Türkiye’den 1.9 avroluk ithalat yaptığını belirtti.
Yatırımların karşılıklı teşviği ve korunmasının önemine de dikkat çekilen forumun iki ülke liderlerinin bir süre önce Varna’da gerçekleştirdikleri AB zirvesinin ardından yapılmış olması politik süreci daha net okumamızı sağlıyor.
Bu durum ve yaratılan iş fırsatları Türkiye ve Bulgaristan’ın dostlukları ile bütünleştirilebilirse Türk KOBİ’lerine büyük avantajlar sağlanabilir.
Ana metal sanayii, ulaşım araçları sektörü, müteahhitlik, bilişim ve finans yatırımlarının gözde yatırım alanları olarak dikkat çektiği Bulgaristan Türk girişimcisi ile KOBİ’lerinin gücü ile bütünleşecek bir süreçte yapıcı politikalarını devam ettirebilirse ikinci bir İsviçre olabilir.
Türk dış ticaretinin neredeyse yüzde 60’nın gerçekleştirildiği AB pazarı ile aramızda kapı konumundaki Bulgaristan eğer yabancı yatırımları doğrudan yönlendirmede yetki karmaşasını sona erdirecek siyasi iradeyi ortaya koyabilirse Türk girişimcisinin bu ülkeye olan ilgisi zirveye çıkacaktır.
Ekim ayında Sofya’da gerçekleştirilmesi planlanan Türk – Bulgar iş zirvesi için daha şimdiden kolları sıvayan Bulgar-Türk Ticaret ve Sanayi Odası (BULTİŞAD) Başkanı sayın Fikret İnce Türk-Bulgar dostluğunun gelecekte anıtlaşacak ismidir.
İnce forumda yaptığı konuşmada nitelikli işgücü konusunda Türk yatırımcısını uyararak ‘’Kimse Bulgaristan’a ucuz işgücü için gelmesin. O yıllar geride kaldı. Şimdi artık emek maliyetleri avantaj değil. Zaman  nitelikli, inovasyon ve endüstri 4.0 temelli yatırım zamanı’’ dedi.
Yani Bulgaristan avantajlarının çok olduğu büyümeye açık bir potansiyele sahip ancak bu imkanları doğru kullanacak ve ortaklarını iyi seçecek girişimcilere.
Türk girişimcisi değişime ve yenileşmeye açık bir süreçte sosyal sorumluluk projelerine de imza atarak Bulgaristan’da başarılı olabilir.
‘’ Acıyı hissedene YAŞIYOR,
Başkasının acısını hissedene İNSAN deniyor’’
düsturunu da hatırlatan İnce Bulgaristan iş insanlarını da Türkiye’ye yatırım yapmaya davet eti.
Türk-Bulgar ticaretinin 4 milyar avro civarında olması sadece ilgisizlikten.
İnanıyorum ki her iki ülkenin iş insanları doğru süreçlerde, siyasi iradenin de arkalarında durması ile bu rakamı kısa zamanda ikiye üçe katlar.
Ancak Bulgaristan Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Tsvetan Simeonov’un da belirttiği gibi ilgili bakanlarımızın Kapıkule gümrük sahamızda nöbet tutması gerek.
Yani sınırda ortak gümrük kontrolü şart.
Yerel yönetimlerin liderlik ettiği AB sürecinde 100’ün üzerinde sanayi bölgesi kurulan Bulgaristan’da yatırımcının sermaye payı yüzde 50’nin üzerindeyse ihtilaf halinde istediği yerden hakem seçme hakkına sahip.
Türkiye – Bulgaristan İş Konseyi (DEİK) Başkanı Osman Ak, Bulgaristan Yatırım Ajansı başkanı Stamen Yanev, Bulgaristan Ulusal Sanayi Bölgeleri Şirketi Direktörü Antoneta Bares, Bulgaristan KOBİ Tanıtım Ajansı Başkanı Gabriela Kozareva’nın da yer aldığı iş forumu Türk yatırımcılar açısından Bulgaristan’ın avantajlarını iyi ortaya koydu.
Ancak toplantıda Türk yatırımcıya verilen mesajı bir Bulgar atasözü ile de özetlemek yeterli; ‘’Torbamızda ne varsa, çorbamızda da o var’’

26 Mart 2018 Pazartesi

ERDOĞAN'DAN AB'YE MESAJ "TÜRKİYE BÖLGEDE KİLİT AKTÖR"



Türkiye-AB Zirvesi'ne katılmak üzere Bulgaristan'ın Varna şehrine gelen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Bulgaristan Başbakanı Boyko Borisov, Avrupa Birliği (AB) Konseyi Başkanı Donald Tusk ve AB Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker ile birlikte aile fotoğrafı çektirdi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Bulgaristan Başbakanı Boyko Borisov, AB Konseyi Başkanı Donald Tusk ve AB Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker ile Varna Euxinograd Sarayı’ndaki Türkiye-AB Zirvesi’nin ardından ortak basın toplantısı düzenledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan AB zirvesinin ardından yaptığı önemli açıklamalarda terör ile mücadelede destek beklediklerini belirterek, "Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinde zorlu bir dönemi geride bırakmış olmayı umuyoruz. Vize serbestisi için AB adımını bir an önce atmalı" dedi. Erdoğan şöyle devam etti: ''Türkiye bölgede kilit aktör, genç nüfusa sahip dinamik bir ülkedir. Görüş ve beklentilerimizi AB tarafına yazılı bir şekilde bugün ilettik. AB ile aramızdaki güvenin yeniden tesisinin ilk adımını bugün burada attığımızı umuyoruz. Bu adımı attık demek yetersiz somut olarak atmak gerekiyor. Gelin işbirliğimizi derinleştirelim.''
"ZORLU BİR DÖNEMİ GERİDE KALIYOR"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının devamında "Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinde zorlu bir dönemi geride bırakmış olmayı umuyoruz. Gümrük Birliği'nin güncellenmesi çalışmalarına başlanması konusundaki beklentimizi de dile getirdik. Bu tür teknik konuları siyasetin meselesi haline getirmemeliyiz." dedi. ''Türkiye-AB Zirvesi vesilesi ile Varna'da bulunmaktan memnuniyet duyuyorum. Varna'da Avrupa Birliği kurum liderleri ile tekrar bir araya geldik. AB ile önceki görüşmelerde atılacak adımları tespit etmiştik. Türkiye'nin düzensiz göç başta olmak üzere sorumluluklarını yerine getirdiği malumdur. Zorlu dönemi geride bırakmayı umuyoruz. Ülkemizdeki Suriyeliler için bu adım çok daha rahatlatıcı olacaktır. AB'nin bu ilgisi mültecileri rahatlatacaği gibi bizimde çalışmalarımızı hızlandıracaktır.''
VİZE SERBESTİSİ
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Teröre karşı operasyonlarımız, sadece kendimizin ve Suriyelilerin güvenliğine değil, Avrupa'nın da güvenliğine katkı sağlamaktır. Biz, artık terörle mücadele gibi hassas konularda afaki ve haksız eleştiriler değil, güçlü destek bekliyoruz." dedi. Erdoğan, AB ülkelerine vize serbestisi ile ilgili olarak, "Vize serbestisi için bir an önce adım atılmalı. Bununla ilgili çalışma kağıdımız şubat ayı başında AB Komisyonu'na sunulmuştu. AB tarafına çalışmalarının bir an önce tamamlanması gerektiğini de söyledik. AB, bu noktada adımını bir an önce atarsa o da bizi rahatlatacaktır. Bu siyasi bir mesele haline getirilmemeli, vatandaşlarımızın AB'ye olan güvenini sarsacak bir hal almamalıdır." açıklamasında bulundu. Erdoğan, küresel bir güç olma iddiasındaki Avrupa'nın, Türkiye'yi genişleme politikalarının dışına itmesinin vahim bir hata olacağını da söyledi.
"SOMUT ADIMLAR ATILMALI"
AB ile Türkiye arasındaki güvenin yeniden tesisi için atılan bugünkü zirvenin önemine değinen Erdoğan, atılan bu adımın yeterli olmadığı, somut adımların atılmasının gerektiğini belirtti. Erdoğan şöyle devam etti: ''Türkiye bölgede kilit aktör, genç nüfusa sahip dinamik bir ülkedir. Görüş ve beklentilerimizi AB tarafına yazılı bir şekilde bugün ilettik. AB ile aramızdaki güvenin yeniden tesisinin ilk adımını bugün burada attığımızı umuyoruz. Bu adımı attık demek yetersiz somut olarak atmak gerekiyor. Gelin işbirliğimizi derinleştirelim.''
KIBRIS MESELESİ 
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Kıbrıs meselesinin seyrinden bağımsız olarak, adanın etrafındaki doğal kaynaklara dair karar alma mekanizmalarına Kıbrıslı Türklerin eşit olarak dahil edilmesi uluslararası hukukun gereğidir." dedi. AB ülkelerine seslenen Erdoğan, "Gelin, ortak coğrafyamız olan Balkanlar'da istikrar ve refahın sağlanması yönünde birlikte çalışalım. Gelin, Suriye, Irak, Filistin, Kudüs, Yemen, Rohingya, Afrika gibi uluslararası konularda işbirliğimizi derinleştirelim. Gelin, güçlü, müreffeh ve istikrar abidesi Avrupa'yı hep birlikte inşa edelim." dedi. AB ülkelerine seslenen Erdoğan, "Gelin, ortak coğrafyamız olan Balkanlar'da istikrar ve refahın sağlanması yönünde birlikte çalışalım. Gelin, Suriye, Irak, Filistin, Kudüs, Yemen, Rohingya, Afrika gibi uluslararası konularda işbirliğimizi derinleştirelim. Gelin, güçlü, müreffeh ve istikrar abidesi Avrupa'yı hep birlikte inşa edelim. Afrin'de insanlar yavaş yavaş topraklarına dönüyor. Hedefimiz teröristleri bölgeden tamizlemek. Stratejik ortakların teröre desteği manidar.'' dedi.
"TERÖRDEN TEMİZLENENE KADAR "
Erdoğan, "Şu anda topraklarını terk etmiş bulunan bölgedeki insanlar yavaş yavaş tekrar topraklarına dönmeye de başlamışlardır. Buradaki hedefimiz, bu teröristleri bölgeden temizlemektir. Bu teröristlerin şu anda sahip oldukları imkanlar ne yazık ki bizim stratejik ortaklarımızın bunlara temin ettikleri silah ve mühimmatlardan oluşmaktadır. Bunlarla ilgili de bütün flash bellekler, flash diskler elimizde mevcut, hatta hatta açtıkları beton tüneller ve bu tünellerin altında inşa ettikleri teröristlerin hastaneleri de var. Bütün bunlar şu anda her geçen gün meydana çıkmakta, buralarda silah ve mühimmatları nasıl depoladıklarını da tespit etmiş bulunuyoruz. Bunları da yine bizim stratejik ortaklarımızın terör örgütlerine vermiş olması da ayrıca manidardır. Tabii şu anda onların hepsi toparlanıyor. Teröristler kaçtıkça nerede ne var bunlar da meydana çıkıyor ama DEAŞ merkezli, PYD, YPG merkezli bütün bu terörle mücadelemiz hem içeride hem de dışarıda... Çünkü içeride de PKK ile çok ciddi bir mücadelemiz var. Bu süreç devam ediyor. Buraları terör örgütlerinden temizleyene kadar devam edecek. Burayı da gerçek sahiplerine teslim ettiğimiz anda bizim bu teröristlerle mücadelemiz son bulacaktır." diye konuştu.
"MÜZAKERELERİN GARANTÖRÜYÜM"
AB Komisyonu Başkanı Juncker, Türkiya-AB Zirvesi sonrası düzenlenen ortak basın toplantısında "Türkiye ile müzakerelerin devamının garantörüyüm.Türkiye ve AB arasındaki sığınmacı mutabakatı, gözle görülür sonuçlar vererek çok başarılı olmuştur" dedi. Bulgaristan Başbakanı Boyko Borisov, "Haziran sonuna kadar kaydettiğimiz gelişmelere göre tekrar bir araya geleceğiz." dedi. Basın toplantısının ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, özel uçak "TUR" ile saat 23.10'da Bulgaristan'ın Varna şehrinden ayrıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Varna Havalimanı'ndan Varna Valisi Stoyan Pasev, Varna Belediye Başkanı İvan Portnih, Türkiye'nin Sofya Büyükelçisi Hasan Ulusoy, Türkiye'nin Avrupa Birliği nezdindeki Daimi Temsilcisi Büyükelçi Faruk Kaymakcı, Türkiye'nin Burgaz Başkonsolosu Nuray İnöntepe, Türkiye'nin Filibe Başkonsolosu Hüseyin Ergani ile büyükelçilik personeli tarafından uğurlandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak da Varna'dan hareket etti.
HABERTÜRK 

20 Mart 2018 Salı

Bulgaristan-Türkiye sınır ötesi işbirliği programına 15.6 milyon avro


Bulgaristan ile Türkiye arasında yürütülen ve şu ana kadar 10 milyon avro değerinde 43 projenin onaylandığı sınır ötesi işbirliği programına 15.6 milyon avro daha ek kaynak tahsis edilecek. NTERREG-İPA Bulgaristan-Türkiye 2014-2020 Sınır Ötesi İşbirliği Programı kapsamında alınan karar gereğince öncelik sınır bölgelerindeki altyapının iyileştirilmesi, doğal afetler ile mücadele, doğa kaynaklarının korunması ve yönetimi ile turizm alanlarında olacak. Bütçesi yaklaşık 30 milyon avro olan programın son tahsisle 2020 yılına kadar sürecek bölümünün böylelikle yaklaşık yüzde 85’i tamamlanmış olacak.

17 Mart 2018 Cumartesi

SOLİ ÖZEL DÜNYA SİYASETİ İLE EKONOMİK GELİŞMELERİN ANALİZİNDE TÜRKİYE GERÇEKLİĞİNİ İRDELEDİ


Habertürk Dış Haberler Müdürü ve Kadir Has Üniversitesi Ögretim Görevlisi Soli Özel CHP Beylikdüzü İlçe Başkanlığı'nın konuğu olarak '8.yılında Suriye Savaşı, Dünya, Ortadogu ve Türkiye' konu başlıklı söyleşide dünya devletlerinin ekonomik politikaları ile dengelerin analizini yaptı. Rakamlar ve cari büyüklük ile dünya ve dış siyaset analizinde dünyanın hızla değiştiğini ve eskinin siyah beyaz görünümünden bu günün belirsizliğine gelindiğini vurgulayan Soli Özel şimdinin tek ve somut gerçekliğinin Çin'in dünya ekonomisindeki büyümesi ile dünya ticaretinden aldığı payın büyüklüğü olduğunu söyledi. Yeryüzünde her beş kişiden birinin Çinli olduğunu vurgulayan Özel 40 yılda Çin'in ekonomik gücünü ona katladığını belirterek dünya ekonomik verilerine göre Çin'in büyümede bir numara olduğunu söyledi. "Dünya yeniden şekillenirken verileri doğru okumak gerekli" diyen Soli Özel ABD, Rusya ve Avrupa Birliği'nin konjonktürel konumları ile siyasi durumlarının bu temelde iyi analiz edilmesi gerektiğini de belirtti. Avrupa'nın olayları çözümlemede yetersiz, çaresiz kaldığına işaret eden Özel dünyayı okumakta yetersiz kalan Avrupa'nın bu nedenle inisiyatifi ve gelecek planlamasını Asya ülkelerine kaptırdığını söyledi. Yeni süreçte ekonomik ve siyasi ağırlığın nirengi noktasının kaçınılmaz olarak Asya ülkelerine kaydığını vurgulayan Soli Özel bu bağlamda ABD 'nin ekonomik olarak zorlansa da devamlılığını sağlayacak gücü muhafaza edeceğini söyledi. Yeni Dünya düzeninde popülizmin siyaset biliminin baş yemeği haline geldiğini vurgulayan Özel Türkiye'nin referans alınmadan popülizmi tarif etmenin de imkansız hale geldiğini vurguladı. Geçmişte var olan Sosyalist ülkelerin dengeleyici etkisinin kalkmasıyla eşitlikçi dünya dengesinden belirsizliğe adım atıldığına dikkat çeken Özel bu tespitinin ardından ABD iç siyasetinin analizini yaptı. Ekonomik gelişmişliğin baş döndürücü sürecinde teknolojinin hızına yetişemediğimize de dikkat çeken Soli Özel mavi yakalıların ardından beyaz yakalıların işini de robotların aldığını bu nedenle siyaset üretmede yetersiz kalan solun darmadağınık, teknolojinin gelişmişliğinin savrulmasıyla daha da açmaza sürüklendiğini söyledi. "Kadın, cinsiyet, ırk ilişkileri ve sınıfsal eşitsizlik üzerinden popülist politikalar üretiliyor" diyen Soli Özel bu nedenle siyasetin kendi mecraından uzaklaştığına vurgu yaparken Dünya ekonomik raporuna göre dünyanın en eşitsiz bölgesinin ortadoğu olduğuna belirtti. Dünya'da en eşitlikçi bölgenin kuzey Avrupa ülkeleri olduğu tespiti yapan Soli Özel savaşın eşitsizliklerin açmazından beslendiğini belirterek "Büyük eşitleyici insanlığın kendisi mi?" sorusunun özelinde Roma imparatorluğundan günümüze ekonomik ve siyasi analiz yaparak - Salgın hastalık, - Devletin çökmesi, - Devrim olması, - Savaş olması gibi dört önemli başlıkta yaşanacak çelişkinin belirleyiciliğine dikkat çekti. Düzen ve eşitsizlik zıtlığında geleceğin bu dört temel çelişkinin temelinde belirleyiciliği olacağını belirten Özel bu tespitlerinin ardından İran özelinde ABD dış politikası ve Suriye savaşını irdeledi. Son beş yılın 4'ünde müthiş bir kuraklık yaşayan Suriye'nin şehirlere yığılan nüfusu ile tam bir açmazda olduğu vurgusuyla Arap baharı ve isyanlara değinen Soli Özel panelistlere "Kaçınız düğmecisiniz?" sorusunu yöneltti. Türkiye'de her olayın ardından ABD düğmeye bastı algısıyla tahlil yapılmaya çalışıldığını ancak bunun yanlış tespit olduğunu belirten Özel Mısır ve Libya'nın çürümüş rejimler ve iş bulamayan genç nüfusun etkisiyle alt üst olduğunu söyledi. Arap ülkelerinde sanayi olmadığını gençlerin de genel nüfusun yüzde 65'ini oluşturduğunu vurgulayan Özel "Özellikle Mısır patlamaya hazır bomba" dedi. Suriye'de bilinen tek siyasi dilin şiddet olduğunu, Suudi Arabistan'ın ise petrol gelirleriyle denge sağlamaya çalıştığını belirten konuşmacı Rusya kuraklığı ve yaşanan tahıl sıkıntısında ithalata dayalı denge kuran diğer ülkelerdeki zamların halkı sokağa döktüğüne dikkat çekti. İran rejimini değiştirmek için çıkarılan Irak savaşının da ters teptiğine işaret eden Özel "Bağdat'a herkes gider,  gerçek erkekler Tahran'a gider" söyleminin zamanla yerini ihtiyatlı bir bekleyişe bıraktığını ve ABD bakış açısının yanlışlığının ortaya çıktığını vurguladı. Arap ve Sünni olmayanlar ile diğerleri arasında çelişki oluşturan iktidar kurgulamalarının bölgede tepki çektiğine değinen Soli Özel Suudi Arabistan'ın havucu yok sopası çok iken İran'ın tam tersi durumda olduğunu bunun sonucu olarak da Körfez'in İran'ın denetimine girdiğini söyledi. İran'ın Hizbullahın da sayesinde doğu Akdeniz ülkesi haline geldiğini belirten konuşmacı "Mezhep işi çok metaneli bir iştir. Bu sebepten Suriye rejimi kendini kurtarmış vaziyette. Rusya ve İran'ın da desteği ile ayakta kalacak. Ancak güçsüz. Savaşacak adam bulamıyorlar" dedi. Konuşmasını "Türkiye bu konuda hata üstüne hata yaptı. Uçak düşürmek bu hatalar zincirinin kırılma noktasıdır. Fırat kalkanı harekatı ile durumu tersine döndürme çabamız var"  sözleri ile sürdüren Soli Özel "kolay kolay oradan çıkacağımız yok"  ifadesiyle Afrin'deki gelişmeleri ve PYD bilinmeyenini özetledi. 

4 Mart 2018 Pazar

MAKEDONYA YÜCELCİLERİNİ RAHMETLE ANIYORUZ




 İdam Edilen Yücelciler (Soldan Sağa) Şuayip Aziz İshak (Müderris), Adem Ali Adem (Saraç), Nazmi Ömer Yakup (Hukukçu), Ali Abdurrahman Ali (Matbaacı)
Yücelciler, Balkanların unutulan ve unutturulan gizli kahramanlarıdır.Makedonya topraklarında yaşayan Müslüman Türkler, 1937 yılında Şuayb Aziz Efendi önderliğinde milli ve manevi değerleri korumak ve gelecek nesillere köprü olmak için bir araya gelirler.
Merkezi Üsküp'te olan “Yücel” adlı bir teşkilat kurarlar.
Balkanlar'ın unutulan kahramanları Yücelciler, Komünist Yugoslavya döneminin en baskıcı zamanında hayatlarını ortaya koymuş fedakâr ve idealist insanlardır. Teşkilatın Başkanı Şuayb Aziz Efendi, 1930 yılında Üsküp Meddah Medresesi'ne ardından Mısır El Ezher Üniversitesi'ne giderek fıkıh ve kelam konularında ders görmüştür.
Teşkilatın diğer önemli ismi olan Nazmi Ömer ise, Belgrad Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunudur. Gizlilik ilkesine son derece riayet eden teşkilat üyeleri, 1944 yılında ilk Türk gazetesi olan Birlik gazetesini çıkarırlar. Yücelciler, ayrıca Türkçe radyo, tiyatro, öğretmenlik okulları, dini ulema yapılanmasıyla Türklerin manevi ve kültürel ihtiyaçlarını sağlarlar. Üsküp radyosunda ilk Türkçe yayınını gerçekleştirirler. Türkçe dersleri vererek öğretmen yetiştirmeye başlarlar. Türklerin yaşadığı köylere giderek Türk alfabeli okuma kitapları hazırlarlar. Sahnelenmek üzere tiyatro eserleri ve insanların dinlerini unutmamaları için dini programlar oluştururlar. Yücelciler, 1943 yılında Üsküp Türk Konsolosluğu ve 1945 yılında Belgrad Büyükelçisi Kemal Koperler tarafından desteklenirler.
Teşkilat gün geçtikçe genişleyerek bütün Makedonya'ya yayılır. Yücelciler'in son derece ihlaslı, gizli, samimi çalışmalarının genişlemesi, etkili ve söz sahibi olması, Komünistlerin dikkatini çekmeye başlar. Komünistler bu teşkilatın devamlı büyümesi karşısında endişe duymaya başlarlar. Çünkü Türklerin milli ve manevi dava prensiplerine bağlanarak birlik haline gelmesi iktidarı çok rahatsız eder. Tito rejimi, bu sürece daha fazla dayanamayarak Yücelcileri tutuklamaya başlar. Makedonya'da Müslüman Türk kardeşlerimize baskılar artınca bölge halkı Türkiye'den İsmet Paşa'dan yardım ister.
İsmet Paşa'nın bu yardım talebine karşılığı, «Misak-ı Milli Hudutları dışında Türk ve Müslüman unsuru diye bir şey kabul etmiyorum. Zaman çok vahimdir. Türkiye, dışarı ile uğraşmamalıdır. Türkiye'nin başını ağrıtmayın» uyarısı ile son bulur.
19 Eylül 1947 tarihinde çok sayıda önde gelen Yücelci aydın soruşturma, tutuklama ve infazlarla çok ağır işkencelere maruz kalır. 19 Ocak 1948'de yargılamaların başlamasıyla Makedonya Müslüman Türkleri psikolojik baskı altına alınır. 1947 yılında gerçekleşen ilk tutuklamalarda 4 kişi idam, 13 kişi ise toplamda 195 sene hapis cezası alır. 1948 yılındaki ikinci ve üçüncü tutuklamalarda, Yücel davasında toplam 63 kişi hüküm giyer. Göstermelik yargı neticesinde dört kişi (Şuayb Aziz İshak, Ali Abdurrahman Ali, Nazmi Ömer Yakup ve Ali Adem Ali) medeni ve siyasi haklarından mahrum ve mallarının müsadere edilmesi suretiyle idama mahkum edilir.İdam kararı 27 Şubat 1948'de kurşuna dizilerek gerçekleşir diğerleri ise ağır hapis cezalarına çarptırılır.Bir hatırata göre idam cezasına çarptırılan Yücelciler, İdrizova Hapishanesi'nden bir kamyona bindirilerek Suşitsa Köyü'ne götürülmüş ve köyün girişinde bir kayanın önünde kurşuna dizilmişlerdir. Ancak 4 kahraman Yücelci'nin mezarının nerede olduğu maalesef hâlâ bilinmemektedir. Zamanın iktidarı, bu ayıbı ve bu haksızlığı örtbas etmek için tutuklamaları kamudan 4 ay gizli tutar. Basında tutuklamalarla ilgili hiçbir habere yer verilmez. Yüzyıllarca mal mülk sahibi insanlar, bir gecede dilenci haline getirilir. Büyük sürgünlerin kapısı açılır. Tutuklamalardan birkaç yıl sonra baskı ve mallarına el konularak yüz binlerce insan, asırlarca yaşadıkları toprakları bir daha geri dönmemek şartıyla terk etmeye zorlanır. Din ve vicdan hürriyeti ile birlikte yüzlerce cami yıkılırken çok sayıda mezarlık, hamam, tekke, çeşme ve diğer tarihi eserler yerle bir edilir. İdamlar, yıldırma ve göçe zorlama politikaları neticesinde 1953 yılından Türkiye ile imzalanan serbest göç anlaşmasıyla birlikte 1967 yılına kadar 200 bin Makedonya Türkü, Anadolu topraklarına göç etmek zorunda kalır.
69 yıl önce milli, dini ve kültürel inançlarının mücadelesinde şehit olan Balkanlar'ın gizli kahramanlarını bugün hayır ve rahmetle anmanın ötesinde sorumluluklarımızı da unutmayalım. Türkiye, Yücelcilere olan vefa borcunu ödemeli. Bu noktada elinden gelen gayreti göstermelidir. Yücelciler'in mücadelesini yeni jenerasyona yazılı ve görsel argümanlar ile aktarmamız gerekiyor. Ankara'da sorumlu resmi kurumlarımız, Yücelcilere iade-i itibar yapılmasını sağlamalıdır. Ayrıca idam edilen 4 Yücelci'nin mezar yerlerinin belirlenmesi için Sırbistan ve Makedonya ile özel bir çalışma yapılması, tarihi bir görev ve sorumluluktur.
Osman ATALAY 

ÜSKÜP ‘MAKEDONYA’YA SAHİP ÇIKMAK İÇİN AYAĞA KALKTI



Makedonya'nın başkenti Üsküp'te, Yunanistan ile "isim sorunu" konusunda gerçekleştirilen müzakereler protesto edildi. "Yunanistan ile müzakerelerin acilen sona erdirilmesi" çağrısı ile birçok sivil toplum kuruluşu tarafından Makedonya meydanında düzenlenen protestoya katılan binlerce kişi ‘özgürlük’ yazılı pankartlar taşıdı. Burada taleplerini dile getiren gruptakiler, 27 Nisan 2017'de Mecliste meydana gelen olaylar nedeniyle gözaltına alınanların serbest bırakılmalarını istedi. Protestoyu düzenleyen kuruluşlardan Dünya Makedon Kongresi temsilcileri, Makedonya ile Yunanistan arasındaki isim sorunu ile ilgili müzakerelerin sona erdirilmesi, Arnavutçanın da resmi dil olarak kullanılmasına imkan veren Dillerin Kullanımı Yasası ile Bulgaristan ile varılan İyi Komşuluk Anlaşması'nın geri çekilmesi ve 27 Nisan Meclis olaylarında gözaltına alınarak mahkum edilenlerin serbest bırakılmasını talep etti. Birleşmiş Milletler (BM) Özel Temsilci Matthew Nimetz ile müzakerelerin sonlandırılması talebini de dile getiren protestocular, yetkililerin, Makedonya'yı anayasal ismiyle tanıyan tüm ülkelerin eşit üyeliği bulunan tek uluslararası merci BM Genel Kuruluna yönelmelerini istedi.

İSİM SORUNU

Başta Türkiye olmak üzere birçok ülke, Makedonya'yı anayasal adı olan "Makedonya Cumhuriyeti" ismiyle tanırken Yunanistan, kendi sınırları içinde "Makedonya" isimli bir bölge bulunduğu gerekçesiyle bu ülkenin isminin değiştirilmesini talep ediyor. Makedonya, bağımsızlığını ilan ettiği 1991'den bu yana güney komşusu Yunanistan ile devam eden isim sorunu nedeniyle Avrupa Birliği (AB) ve NATO'ya üye olamıyor. Makedonya'nın uluslararası tanınırlığı, ülkenin Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda oy birliğiyle BM üyeliğine kabul edildiği 1993 yılının nisan ayında kesinlik kazanmış ancak güney komşusu Yunanistan’ın itirazıyla geçici referans olarak "Eski Yugoslavya Cumhuriyeti Makedonya" (FYROM) adıyla üyeliğe kabul edilmişti.

BATI BALKANLAR’IN AB ÜYELİĞİ BAŞKA BAHARA


Avrupa Birliği (AB) Dönem Başkanı Bulgaristan'ın başkenti Sofya'da Başbakan Boyko Borisov’un ev sahipliğinde gerçekleşen "Avrupa Komisyonu-Batı Balkanlar Zirvesi" nde Avrupa Komisyonu (AK) Başkanı Jean-Claude Juncker Balkanların AB’ye hazır olmadığını söyledi. Bosna Hersek Cumhurbaşkanı Dragan Çoviç, Kosova Cumhurbaşkanı Haşim Taçi, Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vuçiç, Karadağ Başbakanı Duşko Markoviç, Arnavutluk Başbakanı Edi Rama ile Makedonya Başbakanı Zoran Zaev’in katıldığı mini zirvede "Batı Balkanlar'da hiç bir ülke Avrupa Birliği üyeliğine hazır değil. Kriterler konusunda taviz verilmeyecek. Bölge ülkeleri ikili sorun ve bunalımlarına son vermeli" diyen  Juncker açıklamasıyla balkan liderlerini hayal kırıklığına uğrattı. Juncker, onuruna verilen öğle yemeğinin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında AB üyeliği yolunda ilerlemeye çalışan Batı Balkanlar'daki ülkelerin reform çalışmalarına destek verdiklerini, ancak 2019 yılına doğru hiç bir ülkenin AB'ye katılamayacağını söyledi. Balkan ülkelerin karşılıklı ikili problemlerini çözmek zorunda olduklarının uyarısında bulunan Juncker, sözlerini şöyle sürdürdü: "Biz bölgedeki istikrarını titizlikle takibini yapıyoruz. Maalesef, Batı Balkanlar'da AB'den çok fazla söz edilirken, AB'de Batı Balkanlar'dan o kadar söz edilmiyor." Açıklamasında daha önce İtalya'nın Trieste kentinde yapılan toplantıda alınan karar gereği üyelik için belirlenen 155 kriterin her birinin önem taşıdığını da anımsatan Juncker, "Brüksel'e dönerken, içimde, Batı Balkanlar'ın yerinin Avrupa Birliği'nde olduğu inancını taşıyorum" diye konuştu.
BORİSOV: ‘’ULAŞIM BAĞLANTILARI TİKSİNTİ VERİCİ’’
Bulgaristan Başbakanı Boyko Borisov da Batı Balkan ülkelerin AB ile Sofya'da yapacağı 16-17 Mayıstaki zirveye tüm tarafların hazırlıklarını yapmaları gerektiğini söyledi. Balkan ülkelerini birbirine bağlayan ulaşım alanında altyapının durumunu eleştiren Borisov, "Batı Balkanlar'ın Avrupa ile ulaşım bağlantıları tiksinti verici derecede kötü." dedi. Yakın bir zamanda Sofya, Belgrad, İstanbul ve Budapeşte arasında daha sağlam ulaşım bağlantıların olacağını da kaydeden Borisov, "Balkanlar'da iki başkent arasında ulaşmak üzere halen İskandinavya ülkelerin üzerinden geçmek zorundayız. Bu üzücü bir gerçektir" diye konuştu. Borisov, AK-Batı Balkanlar toplantısını değerlendirirken, "Burada yaptıklarımız hiç bir şekilde gerek Rusya, gerekse Türkiye'ye karşı değil" ifadesini kullandı.
KOMŞULARI İLE KAVGALI OLAN AB’Yİ UNUTSUN
Avrupa Komşuluk Politikası ve Genişleme Müzakerelerinden sorumlu Üyesi Johannes Hahn ise Bulgaristan Ulusal Televizyonu'na (BNT) verdiği demecinde, "Komşuları ile kavgalı hiç bir ülkeyi üyeliğe kabul etmeyecegiz" uyarısında bulundu. Balkanlar'da bazı bunalımların yıllardır sürdüğüne işaret eden Hahn, "Bu bunalımlar ne kadar uzun sürerse, çözümü de bir o kadar uzun sürecektir" dedi. İnsanların güncel yaşamında bile komşuları ile arasındaki ilişkilerinin kötü olmaması gerektiğini belirten Hahn, Bulgaristan ile Makedonya arasında yıllardır sürüncemede olan iyi komşuluk ve işbirliği anlaşmasın imzalanmasını "güzel bir örnek" olarak gösterdi. Kosova ile Sırbistan arasında diyalog temelli uyum sağlanmasını bölgenin verebileceği en iyi sınavlarından biri olarak gören Hahn, her iki tarafın sorunlarına bulabilecekleri çözümü karşılığında bir Avrupa perspektifi ile ödüllendirileceklerini söyledi. Hahn Batı Balkanlar'daki halkın yüzde 80'in kendileri ve torunları için bir Avrupa perspektifi, daha iyi bir yaşam, daha yüksek bir yaşam standardı ve barışma beklediklerini de sözlerine ekledi.