Şipka etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Şipka etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Mart 2022 Pazar

ŞIPKA SAVAŞI VE AVRUPADA TÜRK TARİHİNİN KIRILMA NOKTASI

     
      Şıpka Geçidi savaşı Bulgaristan özelinde Avrupa topraklarındaki Türk tarihinin kırılma noktasıdır. 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşı orduları yöneten komutanlar açısından da hem ikbal, hem de acı ve ibretlik sonlarla bilinir. Yakın tarihimizde birçok tarihçinin bile bilmediği çok detaylı ve ayrıntılı bir tarihi olaydır bu savaş. Şıpka yenilgisi Osmanlı’nın Avrupa’daki sonunu hazırlayan en büyük kayıptır. 

      Bu savaşın ikinci adımında Plevne düşmüş, Osmanlı başta Balkanlar olmak üzere devamında da Avrupa topraklarından neredeyse tamamen çıkarılmış, adeta gerisin geriye Anadolu’ya sürülmüştür. 
      Balkan soğuğu ve ayazına aldırmadan Mart ayında beraberimde Sait Öztürk, Levent Elitok ve Gürhan Tarhan Akın olmak üzere Şıpka'yı ziyaret ettiğimizde anladım ki bizim bilmediğimiz ve bize adeta unutturulan, tarihin derinliklerine terkedilen bu olayı bir kez daha irdeleyerek gelecek kuşaklara aktarmayı tarihimize karşı gönül borcu olarak gördüm. 
      Yakın tarihimizde 93 harbi olarak da bilinen bu savaşlar silsilesinin en çetin olanıdır Şıpka savaşı. Şimdiki Bulgaristan sınırları içinde kalan balkan dağlarında, zamanın kuzey ve güney Bulgaristanını birbirine bağlayan tek geçit olan Şıpka geçidinde Osmanlı ve Rus birlikleri arasında 17 Temmuz 1877 ile 9 Ocak 1878 yılları arasında korkunç bir boğazlaşma yaşanmıştır. Rus kuvvetlerine yöredeki Bulgar çeteleri yardım etmiş ve sonuçları itibarıyla Rus birlikleri doğu Bulgaristan'a hakim olup ilerleyişlerini İstanbul Yeşilköy önlerine kadar sürdürmüşlerdir.

YEŞİLKÖY (AYESTEFANOS) ANLAŞMASI

Osmanlı açısından çok ağır bir hezimetin tarihi belgesi niteliğindeki 3 mart 1878 Ayastefanos antlaşması günümüzde hala Bulgaristan’ın Türk esaretinden kurtuluş / bağımsızlık günü olarak kutlanmaktadır. Bu noktada bu gün Şıpka savaşlarını anısına devasa bir anıt kompleks yükselmektedir. Şıpka muharebelerinden sonra savaşa katılan Bulgar çeteciler tarafından gündeme getirilen bir  anıt yapılması fikri, 26 ağustos 1922 tarihinde mimar Atanas Donkov’un  birinci seçilen projesinin hayta geçirilmesi ile ortaya çıkmış. Görkemi ile bize hep burada nasıl hezimete uğradığımızı anlatan bu devasa anıt 26 ağustos 1934 tarihinde dönemin Bulgar Çarı 3. Boris tarafından resmi olarak açılmıştır.
Anıta 999 basamaklı merdivenlerle ulaşılmaktadır, yakın zamanlarda  bir de araç yolu yapılmıştır. 31.5 metre yüksekliğinde, dört katlı yüksek bir kule şeklindedir. Anıtın bir yüzüne Bulgar heykeltraşlar Alexandr Andreev ve Kiril Sivarov tarafından sekiz metre genişliğinde dört metre yüksekliğinde bronz aslan heykeli yapılmıştır. Anıt çevresinde ve içerisinde muharebelerde kullanılan toplartop mermileritüfekler ve madalyalar bulunmaktadır. Giriş katının altında ziyaretçilerin inişine kapalı mermer bir lahit bulunmakta ve lahit içerisinde savaşta ölen Rus askerleri ile Bulgar çetecilerin saçları bulunmaktadır. Anıt bizim de ilğimizi çekse de, bize ait herhangi bir anı anıtı ve yazıtı bulunmadığı için özellikle Bulgarlar ve Ruslar tarafından ilgiyle gezilmektedir.

ÖNCE KAHRAMAN SONRA İDAMLIK

Dediğim gibi anıt içerisindeki bir kaç düğme ve elbise parçası dışında yanına gidip bir kaç dakika bile olsa anabileceğiniz Türklere ait en ufak bir çalışma, yapıt bulunmamaktadır. Bu savaşta Ruslar 5.500, Osmanlılar ise yaklaşık 13 bin kayıp vermişler. Süleyman Hüsnü paşa çarpışmalarda gösterdiği yararlılık nedeniyle önceleri ‘Şipka kahramanı’ olarak anılsa da sonrasında ölüme mahkum edildiği ve yaşamını sürgünde tamamladığı acılarla dolu bir kaderi yaşamıştır.
Plevne'yi savunan ve Gazi Osman Paşa'ya yardım amacıyla Şıpka geçidi denilen bu noktaya ulaşan Osmanlı ordusu Rusların mevzilendiği bu dar ve yüksek rakımlı araziyi bir türlü ele geçirememiş ve Müşir Süleyman Paşa'nın komutasındaki ordunun yaptığı hücumlar bir türlü olumlu sonuç vermemiştir. Plevne'deki orduya lojistik destek ulaştırmak ve Gazi Osman Paşa'yı kurtarmak gayesiyle bu geçidi alarak Rus ordusunun etrafından dolanmak isteyen Osmanlı ordusu tüm çabalarına rağmen hezimet yaşamış, Rus Çarı 2. Alexander ve dönemin Osmanlı hükümdarı Sultan II. Hamid kaderin kendilerine hazırladığı başarı ve yenilginin sonuçlarını yaşamıştır. Özellikle Sultan Hamid saraylarındaki özel telgraf hatları başında, geceler boyu uykusuz kalarak, her hücumun neticesini öğrenmek için beklemeleri ile bilinir.

OSMANLI ORDUSUNUN MEVZİLERİ
TERKETMESİ HALA TARTIŞMA KONUSU

Şıpka Geçidi olayı 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı’nın Plevne Savunması hattında gerçekleşen önemli stratejik savaşlarımızdan birisidir ancak tarihçilerin bugün bile tartıştıkları bilinmezlikler ile de anılır. Şıpka Geçidi, Bulgaristan’ın tam ortasında Balkan dağları üzerinde, 1329 metre rakımlı ve askeri açıdan stratejik bir geçittir. General Jozef Vladimiroviç Gurko komutasındaki Rus ordusu, Balkanları aşmak için Şıpka Geçidi’ni aşması gerekiyordu fakat burada 4 bin kişilik bir Osmanlı Ordusu beklenmedik şekilde direniş gösterdi. Uzun mücadelelere rağmen Osmanlı Ordusu’nu yerinden kıpırdatamayan Ruslar, bir sabah uyandıklarında Osmanlı Ordusu’nun mevzilerini terk edip geri çekildiğini hayretle görerek geçitleri ele geçirdiler. Bu olay bugün bile Süleyman Paşa ile Osman Paşa arasındaki rekabete ve ikbal savaşlarına bağlanmaktadır.
Osmanlı Ordusu’nun neden geri çekildiği ve geri çekilme emrini kimin verdiği hala anlaşılamasa da bu sonuç stratejik bir mevkinin düşmana teslim edilmesinin çok ötesinde sonuçlar getirdi. Bu cephenin düşmesi Ruslara Edirne yolunu açmış, Osmanlı’nın Avrupa’da varlığını sonlandıran süreci başlatmıştır. Eğer Osmanlı kurmayları bilmeden geri çekilmişlerse bile bu durum 500 yıl yönettikleri Balkanları tanımadıklarını ve bölgenin topografyasını bilmediklerini göstermektedir.

      ŞIPKA KİLİDİ PLEVNE’NİN DÜŞMESİNE NEDEN OLUYOR

Şıpka Geçidi’nin düşman eline geçtiği haberi alınınca hemen alelacele Süleyman Hüsnü Bey komutasında bir ordu gönderildi. Her ne kadar Şıpka Geçidi stratejik olarak önemli olsa da bu sırada Plevne’de kuşatılmış olan Osman Paşa’ya yardıma gitmek daha önemliydi. Çünkü Osman Paşa’nın kurtarılması bölgedeki askeri kurtaracağı gibi o askerle Şıpka tekrar alınabilirdi. Fakat Süleyman Hüsnü Paşa (Kendisi aynı zamanda iyi bir yazardır. Türkçü kimliği ile bilinir. Dönemin harp okulu kitaplarını yazmıştır.) Şıpka Geçidi’ni almayı tercih etti ve 30 bin askerini boşu boşuna 4 ay burada oyaladı ve bu süre zarfında Osman Paşa yenilerek teslim oldu. Bu durum onu da saldırıya açık hale getirdi.
Osman Paşa’yı yenen Rus ordusu tamamen serbest kaldığından 60 bin kişilik orduyla Süleyman Hüsnü Paşa’yı da yenip Sofya’ya girerler. Tüm Osmanlı Ordusu yenilmiş ve İstanbul yolu açılmıştır. 19 Temmuz 1877 yılındaki Şıpka Geçidi tahliyemiz büyük bir stratejik hatadır. Fakat bu kararı veren komutan veya Şıpka’yı yöneten komutan bilgisine ulaşamadık. Büyük olasılıkla yerel kuvvetlerden olup bölgenin stratejik öneminin çok farkında olmayan alt rütbeden birisidir. Sadece askerlerin çok olumsuz koşullarda olduğu ve bu nedenle tahliye edildiği bilgisi var. Halbuki tahliye edilmek yerine takviye edilseydi Rusları orada durdurabilirdik. Bunun temel nedeni savaşı idare eden savaşı ve bölgeyi bilen genel bir komutanımızın olmaması ve savaşı başkentten yönetmeyi tercih etmemiz etkili oldu. Sonra bölgeye tam yetkili olarak Süleyman Paşa’yı gönderdik fakat Şıpka gibi önemli bir mevzi artık kaybedilmişti.

SÜLEYMAN PAŞA SÜRGÜNE GÖNDERİLİYOR

Süleyman Paşa’nın Şıpka yerine Plevne’ye takviye yapması gerekirken Şıpka’nın stratejik öneminden dolayı buraya yüklenmesi Plevne’yi de düşürdü ve bu düşüş, Şıpka’yı kuşatan Süleyman Paşa’nın kuşatılmasına ve yenilmesine neden oldu. Bence 93 harbi tüm yönleriyle araştırılması gereken önemli bir savaş.
Osmanlı - Rus savaşındaki yenilginin sorumlusu olarak görülen Süleyman Hüsnü Paşa divan-ı harpte yargılanıp idama mahkum edildi. Fakat II. Abdülhamid onu Bağdat’a sürgüne gönderdi ve orada vefat etti. Kaderin cilvesine bakın ki Mithat Paşa’nın ekibinden olan paşamız Kanuni Esasi hazırlanırken Sultan II. Abulhamid’den sürgün cezalarının kaldırılmasını talep etmiş ve bu talebi red edilmişti. Eğer Sultan onun talebini kabul etmiş olsaydı kendisi sürgün edilemediği için belki de idam edilecekti...
Şıpka Geçidi Muharebeleri, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında Osmanlı ve Rus birliklerinin çok büyük bir stratejik önemi olan Şıpka Geçidi'ni ele geçirmek üzere yaptıkları dört değişik muharebeden oluşan bir muharebeler dizisidir.


ŞIPKA TEPELERİNDE 4 KEZ SAVAŞILDI
 
Şıpka Geçidi günümüzde Bulgaristan'ın sınırları içinde yer alan Balkan Dağları üzerindeki bir geçittir. Şıpka Geçidi Tuna nehri boylarındaki Rusçuk kentinden başlar ve Edirne'ye kadar uzanır. En yüksek noktasında 1.150 metrelik bir rakıma ulaşan Şıpka Geçidi 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında Balkanları aşarak İstanbul'a doğru saldırıya geçmiş Rus ordusu için büyük bir engel oluşturuyordu. Şıpka Geçidi ele geçirildiği takdirde Edirne'ye kadar Rus ordusunun önü açık olacaktı. O yüzden burada Osmanlılar ve Ruslar arasında 4 değişik muharebe yaşandı.
Osmanlı kumandanı Süleyman Hüsnü Paşa 1877 yılının Haziran ayında birliklerini Karadeniz yoluyla Dedeağaç'a nakletti. Sayıları 4.000-5.000 arasındaki Osmanlı orduları Dedeağaç'tan kara yoluyla Şıpka Geçidi'ne ulaştılar. Bu arada Temmuz ayında Rus generali İosip Gurko'nun kumandası altındaki bir birlik Tuna Nehri'ni geçerek Şıpka Geçidi'ne ulaştı.
I. Şıpka Geçidi Muharebesi: (17-19 Temmuz 1877),  Jozef Vladimiroviç Gurko Şıpka Geçidi'ni ele geçirdi.
II. Şıpka Geçidi Muharebesi: (21-26 Ağustos 1877), Osmanlılar Şıpka Geçidi'ni geri almak için taarruza geçtiler ama geri püskürtüldüler.
III. Şıpka Geçidi Muharebesi: (13-17 Eylül 1877), Osmanlıların ikinci bir taarruzu geri püskürtüldü.
IV. Şıpka Geçidi Muharebesi: (5-9 Ocak 1878), Bu sefer İosip Gurko son bir taarruza geçerek Şıpka Geçidi'ni saran Osmanlı ordularını kesin bir yenilgiye uğrattı.

SAVAŞIN MAĞLUBUNA SÜRGÜN, GALİBİNE İSE İKBAL YOLU AÇILDI

Bu muharebelerde yenilgiye uğramasına rağmen savunmada gösterdiği cesaretten dolayı Süleyman Hüsnü Paşa önce Şıpka Geçidi Kahramanı olarak görüldü. Ancak sonradan yenilgiden sorumlu tutularak Taşkışla'da hapsedildi. Bir yıl süren bir yargılamadan sonra idama mahkûm edildi, tüm rütbe ve madalyaları geri alındı; ama cezası daha sonra II. Abdülhamit tarafından sürgüne çevrildi. 14 yıl Bağdat'ta sürgün hayatı yaşayan Süleyman Hüsnü Paşa 1892 yılında orada öldü.
Muharebeleri kazanan tarafın kumandanı Mareşal Jozef Vladimiroviç Gurko ise kont unvanını kazandı. 1879-1880 yılları arasında Sankt-Peterburg kentinin valisi oldu. 1883-1894 yılları arasında ise Rusya'nın işgali altındaki Polonya'nın valiliğini yaptı. 1901 yılında öldü.
Bu savaşlar dizisi sonuçları itibarıyla incelendiğinde Doğu Cephesinde Kars’ın düşmesi, Rumeli’de de Edirne ve Sofya’nın düşmesi ile Osmanlı Devleti tam bir çöküş yaşadı. Sultan, Rus çarına haber gönderip barış isteğini iletti ve barış görüşmeleri Kızanlıkta başladı. Ruslar bazı mevkileri işgal etmek için görüşmeleri geciktiriyordu.

RUSYA’NIN ANLAŞMA İÇİN İLERİ SÜRDÜĞÜ 6 ŞART
  •       Bulgarların çoğunlukta olduğu yerlerde, İstanbul Konferansında alınan kararlar dâhilinde, bir Bulgar Prensliğinin kurulması ve bu prensliğin kendi ordusunu kurması ve Türk askerlerinin Bulgaristan’ı terk etmesi,
  •       Karadağ’ın bağımsızlığının tanınması ve ele geçirdiği topraklara göre Osmanlı Karadağ sınırının belirlenmesi,
  •       Romanya ve Sırbistan’ın bağımsızlığının tanınması, Romanya’ya bir miktar arazi verilmesi ve Sırbistan’ın sınırının düzeltilmesi,
  •       Bosna-Hersek’in bağımsızlığının tanınması ve kâfi derecede teminat verilmesi. Ayrıca Rumeli’de yaşayan Hıristiyan halk için ıslahat yapılması,
  •       Osmanlı’nın belirlenen miktarda savaş tazminatı ödemesi, 
  •       İstanbul ve Çanakkale Boğazları’nda Rusya’nın hukukunun korunması için Çar ile Sultanın görüşmesi.
Ancak bu ağır taleplere ve koşullara rağmen Rusya, anlaşma imzalanıncaya kadar İstanbul yönünde ilerlemeye devam etti. Rus ordusu İstanbul önlerine kadar gelince İngiltere endişelenip donanmasını Çanakkale Boğazı’na gönderdi, donanma Mudanya önlerine demir attı. Düşman İstanbul’a bu kadar yaklaşınca Sultanın Gelibolu’ya gitmesi gündeme gelir, ancak 2. Abdülhamit bunu kabul etmez.
 
       AVRUPADAKİ 500 YILLIK TÜRK VARLIĞININ SONLANMASI

Anlaşma görüşmeleri için Ayestefanos (Yeşilköy) seçildi, nedeni ise anlaşma sağlanamadığı takdirde İstanbul üzerinde baskı kurmaktır. Önce 31 Ocak 1878’de Edirne ateşkesi imzalanır, 3 Mart 1878 günü 29 maddeden oluşan Yeşilköy (Ayestefanos) antlaşması imzalandı.
Anlaşmanın önemli noktaları şunlardır:
  •          Karadağ’ın bağımsızlığının Osmanlı Devleti tarafından onaylanması,
  •          Sırbistan’ın bağımsızlığının tanınması ve sınırlarının da genişletilmesi,
  •          Romanya bağımsız olacak ve isterse Osmanlı Devletinden tazminat isteyebilecek,
  •          Bulgaristan, Osmanlı Devleti’ne vergi veren bağımsız bir devlet olacak.
  •          Bulgar-Osmanlı sınırını, Rus-Osmanlı Devlet üyelerinden oluşacak bir komisyon belirleyecek.
  •          Bulgaristan’ın vereceği vergi miktarını, Rusya ve Avrupa Devletlerinin kuracağı bir komisyon belirleyecek.
  •          Osmanlı askeri Bulgaristan’ı terk edecek.
  •          Bulgarlar kendi ordusunu kurana kadar ülkede Rus askeri olacak.
  •          Tuna üzerindeki tüm kaleler yıkılacak, Sırbistan, Romanya ve Bulgaristan burada asker bulundurmayacak.  (Böylece Tuna bölgesi askerden arındırılıyor. Bosna-Hersek ile ilgili Avrupa’nın önerisi, Avusturya, Rusya ve Osmanlı arasında görüşülüp 1880’e kadar sonuçlanacak maddesi de vardır.)
  •         Doğu Anadolu’da Ermenilerin olduğu bölgede ıslahat yapılacak ve diğer unsurlara karşı korunacak.
  •         Osmanlı Devleti, son olaylara karışan tabası ile ilgili genel af ilan edilecek.
  •        İran sınırı kesin olarak tespit edilecek.
  •         Osmanlı Devleti, Rusya’ya toplamda bir milyar dört yüz bir ruble tazminat ödeyecek.
(Fakat Osmanlı Devleti’nin mali durumu göz önüne alındığında bu parayı ödeyemeyeceği için karşılığına, Kili, Süne, Mahmudiye, Islakçı, Tulça, Maçin, Babadağ, Hırsova, Köstence, Mecidiye kazaları, Delta Adası, Yılan Adası, Doğu’da ise Kars, Ardahan, Batum, Bayezid, bir milyar üç yüz milyon ruble karşılığında Rusya’ya verilecek, kalan miktarda iki devlet arasında halledilecek.)
  •         Rus vatandaşları diğer milletlere tanınan haklardan yararlanabilecek.
  •      Rus tabasının davaları dostça halledilecek Rusya’ya bırakılan yerlerde Rus tabası mülkünü satıp başka yere gidebilecek. 
  •         İstanbul ve Çanakkale Limanları, Rus limanlarına gelen giden gemiler için açık tutulacaktır.
  •       Anlaşmanın imzalanmasından 6 ay sonra Anadolu toprakları, 3 ay sonra da Bulgaristan hariç diğer Rumeli toprakları boşaltılacak.
  •      Osmanlı Devletine bırakılacak olan yerlerin idaresi Rusların başlattığı biçimde sürecek ve bir müdahalede bulunmayacak.

  •      Barış imzalandıktan sonra taraflar savaş esirlerini serbest bırakacaklar.                                                          
  •       YÜZBİNİN ÜZERİNDE TÜRK VE MÜSLÜMAN                                            KIYIMA UĞRATILDI 600 BİNİ MÜLTECİ OLDU

      Rusya, ağır şartlara sahip olan bu anlaşmaya Avrupa Devletlerinin müdahale edeceğini bildiği için bu anlaşma “Mukaddime-i Sulhiyye” adıyla anılmış ve Berlin Kongresi’nde de beklenildiği gibi değişikliğe uğramıştır.
Tarihinin en ağır anlaşmalarından birini imzalayan Osmanlı Devleti bu sonuçla hem insani hem de mali bakımdan büyük kayıplara uğramıştı.
Tüm bu gelişmelerden sonra Bulgar ve Rus zulmünden kaçan 600 binden fazla Türk ve Müslüman göçmenin başkente gelmesi devleti büyük sıkıntılara sokmuştur. Bu göçmenlerden yüz bin kadarı Anadolu’ya Suriye’ye, Halep’e yerleştirilmişlerdir. Yüz elli bin kadarı, Batı Trakya ve Rodop dağlarına sığınmak zorunda kalmıştır. Elli-altmış bin kadarı da yurtlarına geri döndü. Göçler, Ayestefanos Antlaşması’nın imzalanmasından sonra da devam etti. Birçok köy ve kasaba Bulgar ve Ruslar tarafından yakılıp yıkıldı. Mağlup Osmanlı askeri geri çekilirken onlarla birlikte hareket eden sivillere yönelik Kayacık ve Hasköy civarında Rodop dağlarına sığınmaya çalışan Türk ve Müslümanlara yönelik Rus ve Bulgarlar tarafından büyük katliam yapıldı.


HARMANLI KATLİAMI VE YAŞANILAN DRAM

Süleyman Paşa'nın Filibe'deki yenilgisinin ardından dağınık birlikleri Rodop Dağları'ndan ve Meriç vadisinden aşağıya, büyük ve kaotik Türk mülteci gruplarıyla birlikte çekildi. Yaklaşık 100.000 mülteci grubu, 20.000'den fazla vagonlu büyük bir karavandan oluşan insan Filibe'den çekiliyordu.
Rus ordusu ve Bulgar çetelerinin vahşetinden kaçan bu yüz bine yakın sivil Türkün amacı Edirne'ye sığınmaktı. Ancak Edirne savunma yapmadan Ruslara teslim olunca Yüz bine yakın Türk mülteci Filibe-Edirne arasında ortada kaldı.
16–17 Ocak 1878'de, Harmanlı'nın doğusundaki bir keşif Rus filosu, bu mülteci grupla karşılaştı. Grupta ne kadar geri çekilen asker vardı bilinmemekle beraber dağılan birliklerden mültecilere katılmış askerler görülüyordu. Çalışmayan silahlar, savaş ve yolculuk yorgunluğu ile arada sıkışan grubun kaçabileceği yollar da yoktu.
17 Ocak'ta bir Rus süvari bölüğü Harmanlı'ya girdi ve şehrin tren istasyonundan Osmanlı generallerinin Rus başkomutan Nikolay Nikolayeviç ile barış görüşmeleri için seyahat ettiği bir trene izin verdi. 19 Ocak'ta bir Rus alayı, Edirne'ye giden yolu açmak için Harmanlı'nın çevresini silahlı mültecilerden ve geri kalan Osmanlı güçlerinden temizleme emri aldı. Rus kaynaklarına göre olaylar kervana yaklaşıldığında, Rus güçleri arabaların arkasına saklanan Türk mülteciler tarafından vuruldu ve Türklerin kaçışı sırasında bazıları Hristiyan köyü Devraliy ile karşılaştı ve köyü yaktı. Türk kaynaklarına göre ise göre kervan, Rus birlikleri tarafından saldırıya uğramasıyla dağıldı. 
Çokça yaşlı ve çocuğun bulunduğu bir grubun istihkamlı bir Rus birliğine saldırmış olma ihtimali olamamakla birlikte dağılan gruplar kaçacak fırsat bile bulamadılar. Yol yoktu ve süvariler karşısında öküzlerin çektiği kağnılar çok yavaştı. Çok az araba dağlara kaçabildi, yaşlılar, hastalar ve geride kalan çok genç olanlar dondurucu havada hayatlarını kaybederken arabalarda kalan yaşlılar ise Rus güçleri tarafından katledildi.

     FRANSIZ GAZETECİ DİCK DE LONLAY’IN TANIKLIĞI

Sarambey'de bir grup Müslüman, bütün eşyalarına el koyan ve genç kadınları götüren Rus birlikleri tarafından yakalandılar. Karavanın büyük bir kısmı da komşu köylerdeki Bulgar çeteleri tarafından yağmalandı ve dağlara kaçacak kadar güçlü olmayan geri kalan mülteciler katledildi.
Kervanın dağılmasının ardından Rus komutan General Mihail Skobelev, Batılı askeri muhabirler eşliğinde olay yerine geldi. Fransız gazeteci Dick de Lonlay, savaşın sonuçlarını ve yaşanan vahşeti daha sonra gazetesine anlattı. Fransız gazeteci Lonlay'ın anıları şu şekildedir:
‘’Filibe - Edirne yolu boyunca donmuş insan cesetleri vardı.Sade Hasköy'de 600 donmuş ceset gördüm.
Türk muhacir kafileleri, durmak zorunda kaldıkları kış geceleri sabahında, geride yığınla ölü bırakarak Edirne'ye doğru ilerliyordu.
Birlikte donmuş aileler gördüm: Üstte anne altta çocukların cesetleri vardı. Anne kendini soğuğa siper etmişti ama hiçbiri kurtulamamıştı.
5-6 kişinin sarılmış bir şekilde donmuş olduklarını gördüm. Sarılarak birbirlerini ısıtmaya çalışmış olmalılar.
İki genç kız birbirine sarılmış olarak oturuyordu. Görenler onları canlı sanıp yaklaşıyor, donup öldüklerini o zaman anlıyordu.
Bulgarlar ve Çingeneler muhacirlerin ölülerinin ve bazı bazı eşyaların kaldığı mola yerlerine akbaba gibi üşüşüyordu.’’
Lonlay katliamın gelişimini kitabında da şöyle anlatır:
‘’Rus Kazak süvariler muhacir konvoyuna saldırdı. Konvoydaki asker ve siviller karşılık verince sivillerin üzerine top atışı başladı. Süvariler savunmasız yaşlı, kadın ve çocuk herkesi kılıştan geçirdi.
General Skobelev, kalan malzemeleri ve çocuklar dahil hayatta kalan mültecileri toplamak ve Harmanlı'ya geri getirmek için küçük bir Rus müfrezesine emir verdi. Çocuklar, beslenmeleriyle ilgilenen Harmanlı belediye başkanına teslim edildi.
(Ruslar savaşın psikolojik yönünü de unutmayıp katliamın izlerini silebilmek için Avrupa ve Dünya basınına bu durumu çocukları kurtarma olarak aktarır.)
Ruslara göre alınan iyileştirici önlemler, Skobelev'in Rus 30. Piyade Tümeni komutanına gönderdiği telgrafta kaydedildi. Dünya basınına çocuk kurtarıcısı diye yansıyan general şovunu yapmıştı.’’
Diğer yandan İstanbul ve Anadolu’nun bazı bölgeleri bu Rumeli ve Balkan göçleri yüzünden sıkıntılı günler yaşamıştır. Abdülhamid’in Genel Dış Politika Anlayışı padişahlığının ilk yıllarında, Osmanlı için büyük bir felaketle neticelenmiştir.

KAYNAKÇA
- Vahdettin Engin, 2. Abdülhamit ve Dış Politika, Yeditepe Yayınları, İstanbul, 2007, s. 24-25.
- Ö.Andaç Uğurlu, 2.Abdülhamit’in Hatıra Defteri,
- Ulu Hakan mı Kızıl Sultan mı ?, Örgün Yayınevi Kültür Dizisi,İstanbul,Mart,2009,s,255.
Vahdettin Engin, a.g.e,s. 27-30
.- Kemal H. Karpat, İslam’ın Siyasallaşması, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2010, s. 300-335.
- Çabuk, V. (2003). Osmanlı Siyasi Tarihinde Sultan 2. Abdülhamit Han, İstanbul: Emre Yayınları.
- Engin, V. (2007). 2. Abdülhamit ve Dış Politika, İstanbul: Yeditepe Yayınları.
- Turan, M. (2008) 2. Abdülhamit Han Ulu Hakan Mı Kızıl Sultan mı?, İstanbul: Elit Kültür Yayınları.
 - Pakdemir, M. K. (2008). Tarihin En Tartışmalı Padişahı Abdülhamit, İstanbul: Neden Kitap.
- Uğurlu, Ö. A. (2009). 2.Abdülhamit’in Hatıra Defteri, Ulu Hakan mı? Kızıl Sultan mı?, İstanbul: Örgün Kültür Dizisi.
 - Ortaylı, İ. ve diğerleri (2009). Osmanoğulları ve Aydınların Anlatımıyla İmparatorluğun Yüzük Taşı 2.Abdülhamit, İstanbul: Yeditepe Yayınları.

      
TR.  WİKİPEDİA.ORG
-  The Congress of Berlin and after, William Norton Medlicott, page 157
- The Russian Army and Its Campaigns in Turkey in 1877-1878, F. V. Greene, page 360
-  http://www.runivers.ru/lib/book8944/479852/%7C 18 Şubat 2017 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. "A collection of Materials on the Russo-Turkish War of 1877-1878 on the Balkans, 74th edition, Actions on the Southern Front 1–19 January 1878 (Advance to Adrianople and Constantinople), 1911"
- "Notre Armée. par DE LONLAY Dick: bon Couverture rigide (1890) | Le-Livre". www.abebooks.fr (Fransızca). 29 Mart 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 28 Mart 2021.
-  http://www.runivers.ru/lib/book8944/479852/ 15 Aralık 2018 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. | „A collection of Materials on the Russo-Turkish War of 1877-1878 on the Balkans, 74th edition, Actions on the Southern Front 1–19 January 1878 (Advance to Adrianople and Constantinople), 1911” 
        Ek okuma
-          Accounts and papers of the House of Commons, 1878, page 62
-          The Library magazine, 1880, page 141