20 Mart 2018 Salı

Bulgaristan-Türkiye sınır ötesi işbirliği programına 15.6 milyon avro


Bulgaristan ile Türkiye arasında yürütülen ve şu ana kadar 10 milyon avro değerinde 43 projenin onaylandığı sınır ötesi işbirliği programına 15.6 milyon avro daha ek kaynak tahsis edilecek. NTERREG-İPA Bulgaristan-Türkiye 2014-2020 Sınır Ötesi İşbirliği Programı kapsamında alınan karar gereğince öncelik sınır bölgelerindeki altyapının iyileştirilmesi, doğal afetler ile mücadele, doğa kaynaklarının korunması ve yönetimi ile turizm alanlarında olacak. Bütçesi yaklaşık 30 milyon avro olan programın son tahsisle 2020 yılına kadar sürecek bölümünün böylelikle yaklaşık yüzde 85’i tamamlanmış olacak.

17 Mart 2018 Cumartesi

SOLİ ÖZEL DÜNYA SİYASETİ İLE EKONOMİK GELİŞMELERİN ANALİZİNDE TÜRKİYE GERÇEKLİĞİNİ İRDELEDİ


Habertürk Dış Haberler Müdürü ve Kadir Has Üniversitesi Ögretim Görevlisi Soli Özel CHP Beylikdüzü İlçe Başkanlığı'nın konuğu olarak '8.yılında Suriye Savaşı, Dünya, Ortadogu ve Türkiye' konu başlıklı söyleşide dünya devletlerinin ekonomik politikaları ile dengelerin analizini yaptı. Rakamlar ve cari büyüklük ile dünya ve dış siyaset analizinde dünyanın hızla değiştiğini ve eskinin siyah beyaz görünümünden bu günün belirsizliğine gelindiğini vurgulayan Soli Özel şimdinin tek ve somut gerçekliğinin Çin'in dünya ekonomisindeki büyümesi ile dünya ticaretinden aldığı payın büyüklüğü olduğunu söyledi. Yeryüzünde her beş kişiden birinin Çinli olduğunu vurgulayan Özel 40 yılda Çin'in ekonomik gücünü ona katladığını belirterek dünya ekonomik verilerine göre Çin'in büyümede bir numara olduğunu söyledi. "Dünya yeniden şekillenirken verileri doğru okumak gerekli" diyen Soli Özel ABD, Rusya ve Avrupa Birliği'nin konjonktürel konumları ile siyasi durumlarının bu temelde iyi analiz edilmesi gerektiğini de belirtti. Avrupa'nın olayları çözümlemede yetersiz, çaresiz kaldığına işaret eden Özel dünyayı okumakta yetersiz kalan Avrupa'nın bu nedenle inisiyatifi ve gelecek planlamasını Asya ülkelerine kaptırdığını söyledi. Yeni süreçte ekonomik ve siyasi ağırlığın nirengi noktasının kaçınılmaz olarak Asya ülkelerine kaydığını vurgulayan Soli Özel bu bağlamda ABD 'nin ekonomik olarak zorlansa da devamlılığını sağlayacak gücü muhafaza edeceğini söyledi. Yeni Dünya düzeninde popülizmin siyaset biliminin baş yemeği haline geldiğini vurgulayan Özel Türkiye'nin referans alınmadan popülizmi tarif etmenin de imkansız hale geldiğini vurguladı. Geçmişte var olan Sosyalist ülkelerin dengeleyici etkisinin kalkmasıyla eşitlikçi dünya dengesinden belirsizliğe adım atıldığına dikkat çeken Özel bu tespitinin ardından ABD iç siyasetinin analizini yaptı. Ekonomik gelişmişliğin baş döndürücü sürecinde teknolojinin hızına yetişemediğimize de dikkat çeken Soli Özel mavi yakalıların ardından beyaz yakalıların işini de robotların aldığını bu nedenle siyaset üretmede yetersiz kalan solun darmadağınık, teknolojinin gelişmişliğinin savrulmasıyla daha da açmaza sürüklendiğini söyledi. "Kadın, cinsiyet, ırk ilişkileri ve sınıfsal eşitsizlik üzerinden popülist politikalar üretiliyor" diyen Soli Özel bu nedenle siyasetin kendi mecraından uzaklaştığına vurgu yaparken Dünya ekonomik raporuna göre dünyanın en eşitsiz bölgesinin ortadoğu olduğuna belirtti. Dünya'da en eşitlikçi bölgenin kuzey Avrupa ülkeleri olduğu tespiti yapan Soli Özel savaşın eşitsizliklerin açmazından beslendiğini belirterek "Büyük eşitleyici insanlığın kendisi mi?" sorusunun özelinde Roma imparatorluğundan günümüze ekonomik ve siyasi analiz yaparak - Salgın hastalık, - Devletin çökmesi, - Devrim olması, - Savaş olması gibi dört önemli başlıkta yaşanacak çelişkinin belirleyiciliğine dikkat çekti. Düzen ve eşitsizlik zıtlığında geleceğin bu dört temel çelişkinin temelinde belirleyiciliği olacağını belirten Özel bu tespitlerinin ardından İran özelinde ABD dış politikası ve Suriye savaşını irdeledi. Son beş yılın 4'ünde müthiş bir kuraklık yaşayan Suriye'nin şehirlere yığılan nüfusu ile tam bir açmazda olduğu vurgusuyla Arap baharı ve isyanlara değinen Soli Özel panelistlere "Kaçınız düğmecisiniz?" sorusunu yöneltti. Türkiye'de her olayın ardından ABD düğmeye bastı algısıyla tahlil yapılmaya çalışıldığını ancak bunun yanlış tespit olduğunu belirten Özel Mısır ve Libya'nın çürümüş rejimler ve iş bulamayan genç nüfusun etkisiyle alt üst olduğunu söyledi. Arap ülkelerinde sanayi olmadığını gençlerin de genel nüfusun yüzde 65'ini oluşturduğunu vurgulayan Özel "Özellikle Mısır patlamaya hazır bomba" dedi. Suriye'de bilinen tek siyasi dilin şiddet olduğunu, Suudi Arabistan'ın ise petrol gelirleriyle denge sağlamaya çalıştığını belirten konuşmacı Rusya kuraklığı ve yaşanan tahıl sıkıntısında ithalata dayalı denge kuran diğer ülkelerdeki zamların halkı sokağa döktüğüne dikkat çekti. İran rejimini değiştirmek için çıkarılan Irak savaşının da ters teptiğine işaret eden Özel "Bağdat'a herkes gider,  gerçek erkekler Tahran'a gider" söyleminin zamanla yerini ihtiyatlı bir bekleyişe bıraktığını ve ABD bakış açısının yanlışlığının ortaya çıktığını vurguladı. Arap ve Sünni olmayanlar ile diğerleri arasında çelişki oluşturan iktidar kurgulamalarının bölgede tepki çektiğine değinen Soli Özel Suudi Arabistan'ın havucu yok sopası çok iken İran'ın tam tersi durumda olduğunu bunun sonucu olarak da Körfez'in İran'ın denetimine girdiğini söyledi. İran'ın Hizbullahın da sayesinde doğu Akdeniz ülkesi haline geldiğini belirten konuşmacı "Mezhep işi çok metaneli bir iştir. Bu sebepten Suriye rejimi kendini kurtarmış vaziyette. Rusya ve İran'ın da desteği ile ayakta kalacak. Ancak güçsüz. Savaşacak adam bulamıyorlar" dedi. Konuşmasını "Türkiye bu konuda hata üstüne hata yaptı. Uçak düşürmek bu hatalar zincirinin kırılma noktasıdır. Fırat kalkanı harekatı ile durumu tersine döndürme çabamız var"  sözleri ile sürdüren Soli Özel "kolay kolay oradan çıkacağımız yok"  ifadesiyle Afrin'deki gelişmeleri ve PYD bilinmeyenini özetledi. 

4 Mart 2018 Pazar

MAKEDONYA YÜCELCİLERİNİ RAHMETLE ANIYORUZ




 İdam Edilen Yücelciler (Soldan Sağa) Şuayip Aziz İshak (Müderris), Adem Ali Adem (Saraç), Nazmi Ömer Yakup (Hukukçu), Ali Abdurrahman Ali (Matbaacı)
Yücelciler, Balkanların unutulan ve unutturulan gizli kahramanlarıdır.Makedonya topraklarında yaşayan Müslüman Türkler, 1937 yılında Şuayb Aziz Efendi önderliğinde milli ve manevi değerleri korumak ve gelecek nesillere köprü olmak için bir araya gelirler.
Merkezi Üsküp'te olan “Yücel” adlı bir teşkilat kurarlar.
Balkanlar'ın unutulan kahramanları Yücelciler, Komünist Yugoslavya döneminin en baskıcı zamanında hayatlarını ortaya koymuş fedakâr ve idealist insanlardır. Teşkilatın Başkanı Şuayb Aziz Efendi, 1930 yılında Üsküp Meddah Medresesi'ne ardından Mısır El Ezher Üniversitesi'ne giderek fıkıh ve kelam konularında ders görmüştür.
Teşkilatın diğer önemli ismi olan Nazmi Ömer ise, Belgrad Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunudur. Gizlilik ilkesine son derece riayet eden teşkilat üyeleri, 1944 yılında ilk Türk gazetesi olan Birlik gazetesini çıkarırlar. Yücelciler, ayrıca Türkçe radyo, tiyatro, öğretmenlik okulları, dini ulema yapılanmasıyla Türklerin manevi ve kültürel ihtiyaçlarını sağlarlar. Üsküp radyosunda ilk Türkçe yayınını gerçekleştirirler. Türkçe dersleri vererek öğretmen yetiştirmeye başlarlar. Türklerin yaşadığı köylere giderek Türk alfabeli okuma kitapları hazırlarlar. Sahnelenmek üzere tiyatro eserleri ve insanların dinlerini unutmamaları için dini programlar oluştururlar. Yücelciler, 1943 yılında Üsküp Türk Konsolosluğu ve 1945 yılında Belgrad Büyükelçisi Kemal Koperler tarafından desteklenirler.
Teşkilat gün geçtikçe genişleyerek bütün Makedonya'ya yayılır. Yücelciler'in son derece ihlaslı, gizli, samimi çalışmalarının genişlemesi, etkili ve söz sahibi olması, Komünistlerin dikkatini çekmeye başlar. Komünistler bu teşkilatın devamlı büyümesi karşısında endişe duymaya başlarlar. Çünkü Türklerin milli ve manevi dava prensiplerine bağlanarak birlik haline gelmesi iktidarı çok rahatsız eder. Tito rejimi, bu sürece daha fazla dayanamayarak Yücelcileri tutuklamaya başlar. Makedonya'da Müslüman Türk kardeşlerimize baskılar artınca bölge halkı Türkiye'den İsmet Paşa'dan yardım ister.
İsmet Paşa'nın bu yardım talebine karşılığı, «Misak-ı Milli Hudutları dışında Türk ve Müslüman unsuru diye bir şey kabul etmiyorum. Zaman çok vahimdir. Türkiye, dışarı ile uğraşmamalıdır. Türkiye'nin başını ağrıtmayın» uyarısı ile son bulur.
19 Eylül 1947 tarihinde çok sayıda önde gelen Yücelci aydın soruşturma, tutuklama ve infazlarla çok ağır işkencelere maruz kalır. 19 Ocak 1948'de yargılamaların başlamasıyla Makedonya Müslüman Türkleri psikolojik baskı altına alınır. 1947 yılında gerçekleşen ilk tutuklamalarda 4 kişi idam, 13 kişi ise toplamda 195 sene hapis cezası alır. 1948 yılındaki ikinci ve üçüncü tutuklamalarda, Yücel davasında toplam 63 kişi hüküm giyer. Göstermelik yargı neticesinde dört kişi (Şuayb Aziz İshak, Ali Abdurrahman Ali, Nazmi Ömer Yakup ve Ali Adem Ali) medeni ve siyasi haklarından mahrum ve mallarının müsadere edilmesi suretiyle idama mahkum edilir.İdam kararı 27 Şubat 1948'de kurşuna dizilerek gerçekleşir diğerleri ise ağır hapis cezalarına çarptırılır.Bir hatırata göre idam cezasına çarptırılan Yücelciler, İdrizova Hapishanesi'nden bir kamyona bindirilerek Suşitsa Köyü'ne götürülmüş ve köyün girişinde bir kayanın önünde kurşuna dizilmişlerdir. Ancak 4 kahraman Yücelci'nin mezarının nerede olduğu maalesef hâlâ bilinmemektedir. Zamanın iktidarı, bu ayıbı ve bu haksızlığı örtbas etmek için tutuklamaları kamudan 4 ay gizli tutar. Basında tutuklamalarla ilgili hiçbir habere yer verilmez. Yüzyıllarca mal mülk sahibi insanlar, bir gecede dilenci haline getirilir. Büyük sürgünlerin kapısı açılır. Tutuklamalardan birkaç yıl sonra baskı ve mallarına el konularak yüz binlerce insan, asırlarca yaşadıkları toprakları bir daha geri dönmemek şartıyla terk etmeye zorlanır. Din ve vicdan hürriyeti ile birlikte yüzlerce cami yıkılırken çok sayıda mezarlık, hamam, tekke, çeşme ve diğer tarihi eserler yerle bir edilir. İdamlar, yıldırma ve göçe zorlama politikaları neticesinde 1953 yılından Türkiye ile imzalanan serbest göç anlaşmasıyla birlikte 1967 yılına kadar 200 bin Makedonya Türkü, Anadolu topraklarına göç etmek zorunda kalır.
69 yıl önce milli, dini ve kültürel inançlarının mücadelesinde şehit olan Balkanlar'ın gizli kahramanlarını bugün hayır ve rahmetle anmanın ötesinde sorumluluklarımızı da unutmayalım. Türkiye, Yücelcilere olan vefa borcunu ödemeli. Bu noktada elinden gelen gayreti göstermelidir. Yücelciler'in mücadelesini yeni jenerasyona yazılı ve görsel argümanlar ile aktarmamız gerekiyor. Ankara'da sorumlu resmi kurumlarımız, Yücelcilere iade-i itibar yapılmasını sağlamalıdır. Ayrıca idam edilen 4 Yücelci'nin mezar yerlerinin belirlenmesi için Sırbistan ve Makedonya ile özel bir çalışma yapılması, tarihi bir görev ve sorumluluktur.
Osman ATALAY 

ÜSKÜP ‘MAKEDONYA’YA SAHİP ÇIKMAK İÇİN AYAĞA KALKTI



Makedonya'nın başkenti Üsküp'te, Yunanistan ile "isim sorunu" konusunda gerçekleştirilen müzakereler protesto edildi. "Yunanistan ile müzakerelerin acilen sona erdirilmesi" çağrısı ile birçok sivil toplum kuruluşu tarafından Makedonya meydanında düzenlenen protestoya katılan binlerce kişi ‘özgürlük’ yazılı pankartlar taşıdı. Burada taleplerini dile getiren gruptakiler, 27 Nisan 2017'de Mecliste meydana gelen olaylar nedeniyle gözaltına alınanların serbest bırakılmalarını istedi. Protestoyu düzenleyen kuruluşlardan Dünya Makedon Kongresi temsilcileri, Makedonya ile Yunanistan arasındaki isim sorunu ile ilgili müzakerelerin sona erdirilmesi, Arnavutçanın da resmi dil olarak kullanılmasına imkan veren Dillerin Kullanımı Yasası ile Bulgaristan ile varılan İyi Komşuluk Anlaşması'nın geri çekilmesi ve 27 Nisan Meclis olaylarında gözaltına alınarak mahkum edilenlerin serbest bırakılmasını talep etti. Birleşmiş Milletler (BM) Özel Temsilci Matthew Nimetz ile müzakerelerin sonlandırılması talebini de dile getiren protestocular, yetkililerin, Makedonya'yı anayasal ismiyle tanıyan tüm ülkelerin eşit üyeliği bulunan tek uluslararası merci BM Genel Kuruluna yönelmelerini istedi.

İSİM SORUNU

Başta Türkiye olmak üzere birçok ülke, Makedonya'yı anayasal adı olan "Makedonya Cumhuriyeti" ismiyle tanırken Yunanistan, kendi sınırları içinde "Makedonya" isimli bir bölge bulunduğu gerekçesiyle bu ülkenin isminin değiştirilmesini talep ediyor. Makedonya, bağımsızlığını ilan ettiği 1991'den bu yana güney komşusu Yunanistan ile devam eden isim sorunu nedeniyle Avrupa Birliği (AB) ve NATO'ya üye olamıyor. Makedonya'nın uluslararası tanınırlığı, ülkenin Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda oy birliğiyle BM üyeliğine kabul edildiği 1993 yılının nisan ayında kesinlik kazanmış ancak güney komşusu Yunanistan’ın itirazıyla geçici referans olarak "Eski Yugoslavya Cumhuriyeti Makedonya" (FYROM) adıyla üyeliğe kabul edilmişti.

BATI BALKANLAR’IN AB ÜYELİĞİ BAŞKA BAHARA


Avrupa Birliği (AB) Dönem Başkanı Bulgaristan'ın başkenti Sofya'da Başbakan Boyko Borisov’un ev sahipliğinde gerçekleşen "Avrupa Komisyonu-Batı Balkanlar Zirvesi" nde Avrupa Komisyonu (AK) Başkanı Jean-Claude Juncker Balkanların AB’ye hazır olmadığını söyledi. Bosna Hersek Cumhurbaşkanı Dragan Çoviç, Kosova Cumhurbaşkanı Haşim Taçi, Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vuçiç, Karadağ Başbakanı Duşko Markoviç, Arnavutluk Başbakanı Edi Rama ile Makedonya Başbakanı Zoran Zaev’in katıldığı mini zirvede "Batı Balkanlar'da hiç bir ülke Avrupa Birliği üyeliğine hazır değil. Kriterler konusunda taviz verilmeyecek. Bölge ülkeleri ikili sorun ve bunalımlarına son vermeli" diyen  Juncker açıklamasıyla balkan liderlerini hayal kırıklığına uğrattı. Juncker, onuruna verilen öğle yemeğinin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında AB üyeliği yolunda ilerlemeye çalışan Batı Balkanlar'daki ülkelerin reform çalışmalarına destek verdiklerini, ancak 2019 yılına doğru hiç bir ülkenin AB'ye katılamayacağını söyledi. Balkan ülkelerin karşılıklı ikili problemlerini çözmek zorunda olduklarının uyarısında bulunan Juncker, sözlerini şöyle sürdürdü: "Biz bölgedeki istikrarını titizlikle takibini yapıyoruz. Maalesef, Batı Balkanlar'da AB'den çok fazla söz edilirken, AB'de Batı Balkanlar'dan o kadar söz edilmiyor." Açıklamasında daha önce İtalya'nın Trieste kentinde yapılan toplantıda alınan karar gereği üyelik için belirlenen 155 kriterin her birinin önem taşıdığını da anımsatan Juncker, "Brüksel'e dönerken, içimde, Batı Balkanlar'ın yerinin Avrupa Birliği'nde olduğu inancını taşıyorum" diye konuştu.
BORİSOV: ‘’ULAŞIM BAĞLANTILARI TİKSİNTİ VERİCİ’’
Bulgaristan Başbakanı Boyko Borisov da Batı Balkan ülkelerin AB ile Sofya'da yapacağı 16-17 Mayıstaki zirveye tüm tarafların hazırlıklarını yapmaları gerektiğini söyledi. Balkan ülkelerini birbirine bağlayan ulaşım alanında altyapının durumunu eleştiren Borisov, "Batı Balkanlar'ın Avrupa ile ulaşım bağlantıları tiksinti verici derecede kötü." dedi. Yakın bir zamanda Sofya, Belgrad, İstanbul ve Budapeşte arasında daha sağlam ulaşım bağlantıların olacağını da kaydeden Borisov, "Balkanlar'da iki başkent arasında ulaşmak üzere halen İskandinavya ülkelerin üzerinden geçmek zorundayız. Bu üzücü bir gerçektir" diye konuştu. Borisov, AK-Batı Balkanlar toplantısını değerlendirirken, "Burada yaptıklarımız hiç bir şekilde gerek Rusya, gerekse Türkiye'ye karşı değil" ifadesini kullandı.
KOMŞULARI İLE KAVGALI OLAN AB’Yİ UNUTSUN
Avrupa Komşuluk Politikası ve Genişleme Müzakerelerinden sorumlu Üyesi Johannes Hahn ise Bulgaristan Ulusal Televizyonu'na (BNT) verdiği demecinde, "Komşuları ile kavgalı hiç bir ülkeyi üyeliğe kabul etmeyecegiz" uyarısında bulundu. Balkanlar'da bazı bunalımların yıllardır sürdüğüne işaret eden Hahn, "Bu bunalımlar ne kadar uzun sürerse, çözümü de bir o kadar uzun sürecektir" dedi. İnsanların güncel yaşamında bile komşuları ile arasındaki ilişkilerinin kötü olmaması gerektiğini belirten Hahn, Bulgaristan ile Makedonya arasında yıllardır sürüncemede olan iyi komşuluk ve işbirliği anlaşmasın imzalanmasını "güzel bir örnek" olarak gösterdi. Kosova ile Sırbistan arasında diyalog temelli uyum sağlanmasını bölgenin verebileceği en iyi sınavlarından biri olarak gören Hahn, her iki tarafın sorunlarına bulabilecekleri çözümü karşılığında bir Avrupa perspektifi ile ödüllendirileceklerini söyledi. Hahn Batı Balkanlar'daki halkın yüzde 80'in kendileri ve torunları için bir Avrupa perspektifi, daha iyi bir yaşam, daha yüksek bir yaşam standardı ve barışma beklediklerini de sözlerine ekledi.

27 Şubat 2018 Salı

Avrupa Birliği’nin Batı Balkanlar Genişleme Stratejisi



          Balkanlar ile Daha Güçlü ve 
    Demokratik Bir AB'ye Doğru
Bir Balkan ülkesi olan Bulgaristan’ın Dönem Başkanlığı’nı devralması ve temel önceliklerinden birini Batı Balkanlar genişlemesi olarak belirlemesiyle, 2018 yılı, AB’ye aday ve potansiyel aday olan bu ülkeleri kucaklayıcı bir hava ile başladı. AB’nin bu ülkelerin Rusya ve Çin gibi ülkelerle yakınlaşmasını tehdit olarak görmesi ve 2015’te gerçekleşen mülteci krizinde mültecilerin Batı AB ülkelerine Batı Balkanlar güzergâhı üzerinden varmış olması AB’nin istikrarının korunmasında bölgenin büyük rol oynadığını gözler önüne sermişti. Bu nedenlerden dolayı, bir süredir üzerinde durulmayan genişleme politikası yeniden önem kazandı.Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Avrupa’nın geleceğine ilişkin yaptığı ünlü konuşması ve Komisyon Başkanı Jean-Claude Juncker’in Birliğin Durumu konuşmasının akıllarda kalan ortak noktası her iki konuşmada da Birliğin Batı Balkan ülkelerinin üyeliğine açık olması gerektiği mesajıydı. Komisyon Başkanı Juncker, Birliğin Durumu konuşmasında, aday ülkeler henüz hazır olmadığından, mevcut Komisyonun görev süresi dahilinde bir genişleme dalgasının gerçekleşmeyeceğini belirtmişti. Nitekim Juncker, ileriki yıllarda Birliğin üye sayısının 27’in üzerinde olacağını da hatırlatmıştı. Şimdi de, 6 Şubat 2018 tarihinde Komisyon, Batı Balkanlar genişleme stratejisini yayımladı. Bu stratejiye göre, ön şartların yerine getirilmesi halinde Arnavutluk ve Makedonya’nın katılım müzakerelerinin başlatılmasına yönelik önerilerin hazırlanması, uzun süreli çaba ve bağlılık ile Bosna Hersek ve Kosova’nın aday ülke statüsü kazanması ve Sırbistan ve Karadağ’ın da üyeliklerinin 2025 yılına kadar gerçekleşmesi öngörülüyor.Balkan ülkelerinin AB üyeliği, bilindiği üzere ancak Kopenhag kriterleri de dâhil olmak üzere AB Antlaşması’nın 49’uncu Maddesinde belirtilen kriterleri yerine getirmeleri halinde mümkün olabilecek. Her ne kadar mevcut durumda hiçbir ülke ilgili kriterleri karşılayamıyor olsa da AB, bu ülkelerin 1990’ların sonlarından bu yana kat ettiği yolu bir umut kaynağı olarak görüyor. Yine de, ülkelerin tüm üyelik koşullarını karşılamaları ve demokrasilerini güçlendirmeleri için özellikle hukukun üstünlüğü, rekabet gücü, bölgesel işbirliği ile uzlaşı gibi önemli alanlarda kapsamlı ve inandırıcı reform adımlarını yerine getirmeleri gerekiyor.Mevcut durumda Batı Balkan ülkelerinde özellikle organize suçlar, ileri seviye yolsuzluk ile medyaya siyasi müdahale ve denetim gündemde büyük yer kaplıyor. Ayrıca, güncel konjonktürde Batı Balkan ülkelerinin hiçbirinde işleyen bir piyasa ekonomisi mevcut değil. Dolayısıyla da bu ülkeler, Birlikteki piyasa şartları ve rekabet baskısı ile başa çıkma kapasitesine sahip değil. Bunun yanı sıra, bölgede çözülmesi gereken ikili anlaşmazlıklar da üyeliklerinin önündeki en büyük engellerden. Batı Balkan ülkelerinin üyelik düğümünün çözülmesi, tüm bu sorunların çözülmesiyle mümkün olabilecek.  AB’ye göre, Batı Balkanların genişleme perspektifi, ülkelerin kendi ellerinde. Fakat aynı zamanda, bölgedeki değişim sürecinin daha iyi destekleyebilmesi için AB’nin de politikalarını güncellerken daha inandırıcı, katı fakat adil bir rol üstlenmesi, yani iki tarafın da sorumluluklarını tam anlamıyla yerine getirmesi gerekiyor. Bu nedenle AB, özellikle güvenlik ve organize suçlarla mücadele, ekonomi ve Tek Pazar, enerji, ulaşım, dijital ve sosyal politika, eğitim, araştırma ve inovasyon gibi konulara ek olarak adalet, içişleri ve dış ilişkiler ve savunma bağlamında ortak menfaatler içerisinde hareket ederek, Batı Balkanlarla olan siyasi katılımını artırmanın önemli olduğunu belirtiyor. Tüm bunların gerçekleşmesi için Komisyon, stratejisinde altı önemli inisiyatife yer veriyor:     
-Hukukun üstünlüğünü güçlendirme inisiyatifi
Ayrıntılı eylem planları gibi bazı mevcut araçlar, tüm Batı Balkan ülkelerini de içerisine alacak şekilde genişletilecek. Reform adımlarının başarısı da daha etkili yöntemlerle değerlendirilecek ve yeni danışma misyonları kullanıma açılacak.
     -Güvenlik ve göç konularında bağlılığı güçlendirme inisiyatifi
 Organize suçlarla, terörle ve şiddet içeren aşırılıklarla mücadele, sınır güvenliği ve göç yönetimi konularında işbirliği güçlendirilecek. Bunun yanı sıra, bölgede Europol irtibat sorumluları görevlendirilecek; böylelikle Ortak Soruşturma Ekiplerinin bölgede daha fazla desteklenmesi ve Avrupa Sınır ve Sahil Güvenliği Ajansı ile öngörülen işbirliği anlaşmalarının sonuçlandırılması öngörülüyor.
     -Sosyo-ekonomik kalkınma için destekleri artırma inisiyatifi
Bu madde, Batı Balkan Yatırım Çerçevesi’nin kapsamının genişletilmesi, özel yatırımlarda verilen teminatlarda önemli bir artış, yeni kurulan işletmelere, KOBİ’lere ve ticaretin daha kolaylaştırılmasına destek gibi konuları içeriyor. Yenilenmiş ve güçlendirilmiş bu sosyal boyutta, istihdam ve sosyal politikalara odaklanılacak; özellikle eğitim ve sağlık alanlarında sosyal sektörü desteklemek için yapılan mali yardımlar arttırılacak. Erasmus+ altında yapılan hibe destekleri iki katına çıkarılacak.
     -Ulaşım ve enerji bağlantılarının artırılması inisiyatifi
Bölge içerisinde ve AB ile yapılan yeni yatırım desteklerine yer verilmesi, Batı Balkan ülkelerinde Avrupa’yı Birleştirme Mekanizması’nın daha etkili kullanılması ve AB’nin Enerji Birliğinin Batı Balkanlara genişletilmesi AB’nin ulaşım ve enerji konularında işbirliğini artırma hedeflerinden bazıları.
     -Batı Balkanlar için dijital gündem inisiyatifi
İnternet dolaşım maliyetlerinin düşürülmesi, geniş bant dağıtımına destek sağlanması ve eDevlet, eSağlık, elektronik satın alma ve dijital yetkinliklerin geliştirilebilmesi için yol haritası hazırlanması öngörülüyor. 
     -İyi komşuluk ilişkilerini ve uzlaşıyı destekleme inisiyatifi
Bu inisiyatifle; geçiş hukuku, kayıp kişiler ve eğitim, kültür, gençlik ve spor gibi alanlarda işbirliğinin artırılması ve Bölgesel Gençlik İşbirliği Ofisinin kapsamının genişletilmesi hedefleniyor. Aynı zamanda Batı Balkanlar, Avrupa Kültürel Miras Yılı ile bütünleşecek ve bunun sonucunda AB-Batı Balkanlar Mirası Rotası faaliyete geçirilecek.
2025 Hedefi Ne Kadar Gerçekçi?
Her ne kadar Komisyonun genişleme alanındaki çabaları kâğıt üzerinde umut verici gibi görünse de,  pratikte bazı sorunlardan kaçınılamıyor. Batı Balkan ülkelerinin AB’ye üyelikleri için öncelikle, stratejide de belirtilen anahtar sorunları göz önünde bulundurmaları ve AB değerlerini tam anlamıyla özümsemeleri büyük bir önem taşıyor. Fakat mevcut durumda bu ülkeler çoğunlukla yolsuzluk, organize suç, demokratik olmayan faaliyetler ve ikili anlaşmazlıklarla boğuşuyor.AB’yle tam anlamıyla bütünleşme arzusundaki Sırbistan’ın şu anda olduğu gibi geleneksel müttefiki Rusya ile yakın ilişkilerde bulunması, üye olması durumunda AB tarafından kabul edilemeyecek bir durum. Aynı zamanda, bölge içerisindeki ikili anlaşmazlıkların sonlandırılması AB’nin genişleme politikası doğrultusundaki en önemli koşullarından biri. Dolayısıyla aralarında anlaşmazlık olan Sırbistan ve Kosova’nın da kısa zaman içerisinde bu anlaşmazlıkları çözümlemesi büyük bir önem arz ediyor; fakat geçen sene “Kosova Sırbistan’dır” gibi milliyetçi bir sloganın yazılı olduğu trenin Kosova’ya gönderilmesi de bu anlaşmazlığın yakın zamanda çözülmesinin pek kolay olmadığını gösteriyor.Kosova’nın üyeliğinin önünde başka sorunlar da mevcut. Bilindiği üzere, Kosova’nın bağımsızlığı halen GKRY, Yunanistan, Slovakya, Hırvatistan ve İspanya gibi AB ülkeleri tarafından tanınmıyor. Özellikle İspanya, Kosova’nın potansiyel AB adaylığına en büyük tepkiyi gösteren ülke oldu, zira İspanya hala Katalonya’nın bağımsızlık referandumuyla gün yüzüne çıkan iç çatışmalardan mustaripken özerkliğini ilan etmiş bir ülkenin AB’ye girmesinin iç sorunlarını daha da zorlaştıracağını düşünüyor. Son olarak, Makedonya da halen Yunanistan ile yaşadığı isim tartışması nedeniyle NATO ve AB üyeliğinde yol kat edemiyor. Makedonya’nın AB’ye üyelik fırsatını elde edebilmesi için Yunanistan ile yaşadığı bu ikili uyuşmazlığı en kısa zaman içerisinde gidermesi gerekiyor. Son zamanlarda kendi içerilerinde bir dizi sorunla karşılaşan AB üyelerinin; bölgede istikrar sağlayamamış olan Batı Balkan ülkelerinin Birliği olumsuz etkileyeceği gerekçesiyle bu genişleme hedefine karşı çıkmaları olasılığı da bir hayli yüksek.Sonuç olarak, tüm sorunlara ve AB’nin bunlara karşı koymak için hazırladığı stratejiye bakılırsa; Batı Balkanlar genişlemesinin 2025’te gerçekleşme ihtimali kulağa hiç gerçekçi gelmiyor. Ancak, stratejiye göre, güvenlik, organize suça karşı mücadele, ekonomi ve Tek Pazar, enerji gibi önemli öngörülen alanlardaki işbirliğinin, gayri resmî Konsey toplantıları ve bakanlık seviyesi düzenli irtibat yoluyla artırılması; diğer yandan ise Komisyonun Batı Balkan ülkelerine, kısmen de olsa, teknik komite ve Komisyon çalışma gruplarında yer vermesi,  bu genişleme perspektifini ciddiye aldıklarını gösteriyor. Sofya’da Mayıs 2018’de gerçekleştirilecek olan Batı Balkanlar Zirvesi ve bunun ardından AB’nin ve Batı Balkan ülkelerinin bu genişleme stratejisine ne kadar öncelik vereceği, üyelik hedeflerinin gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini belirleyen en önemli faktörler olacak.,
(N. Melis Bostanoğlu, İKV Uzman Yardımcısı)

26 Şubat 2018 Pazartesi

BALKANLARIN SOĞUK YÜZÜ SINIRLARIMIZA DAYANDI

Balkan ülkeleri geç gelen kış koşullarının etkisi ile dünden beri adeta buz kesti. Bölge ülkelerinde önceki gün oluşan olumsuz hava koşullarının etkisiyle yer yer 70 santimetreye ulaşan kar kalınlığı adeta yaşamı felç etti. Balkan ülkelerinin genelinde yer yer yoğun kar yağışı gözlemlenirken hava sıcaklığı gündüz -7 gece ise -13 derecelere kadar geriledi. Balkan ülkelerinin karayolu görevlileri ile otoban polisleri araç sürücülerini zincirsiz yola çıkmamaları konusunda uyarırken seyahat edecekleri de mümkünse eğer metroları ve trenleri kullanmaları noktasında uyarıyor. Günlük yaşamın kısmen de olsa karlar altında kaldığı Balkanlardan sınırlarımıza kadar dayanan olumsuz hava koşullarının etkisi Bulgaristan ile Türkiye arasındaki Dereköy Sınır Kapısı'nda ise soğuk yüzünü tüm çıplaklığı ile gösterdi. Kışa hasret kalan vatandaşlarımız bu görüntüyü anıya dönüştürmenin keyfini çıkarırken atasözleri ve deyişler bir kez daha geçmişin tecrübesini hayatımıza taşıdı. Mart ayının ikinci haftasından itibaren baharı beklerken yaşananan olumsuz hava koşulları Balkan Türkleri'nde tekerleme halinde söylenen şu cümleyi adeta doğrular nitelikte "Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır." Balkanlardan Türkiye'nin batısına karla karışık yağmur şeklinde ulaşan olumsuz hava koşullarının Trakya ve Marmara'ya yansıması ise hayatı olumsuz etkileyecek. Bölge genelinin aralıklı yağışlı geçeceği tahmin ediliyor. Yağışların genellikle yağmur, Trakya kesimi ile Bursa'nın yükseklerinde karla karışık yağmur ve kar şeklinde olması bekleniyor. Rüzgarın batıda kuzey ve kuzeydoğu yönlerden kuvvetli (30-60 km/sa) olarak eseceği tahmin ediliyor.