Pandemi sürecinde büyük sıkıntılar yaşayan
Yunanistan’da hükümetin sağlık bütçesinde kısıntıya gidip savunma harcamalarını
kademeli olarak artırması ve bütçeden çalışan kesime neredeyse hiç pay
vermemesi sendikaların meydanlara çıkmasına neden oldu. Liman Çalışanları
(PEMEN), Sivil Havacılık Teşkilatı (YPA), Devlet Hastaneleri Doktorları
(POEDHN) ile Atina Gazeteciler Birliği (ESHEA) sendikalarının katıldığı grev
kapsamında kent merkezindeki Omonia ve Klafthmonos meydanlarında protestolar
düzenlendi. "Sağlık için para verin" ve "İşçilere karşı önlemlere
son" şeklinde sloganlar atan göstericiler, hükümetin Covid-19 salgınına
karşı aldığı sağlık tedbirlerinin yetersizliğine tepki amacıyla eylem yaptı. Ayrıca
Çalışma ve Sağlık Bakanlıkları önünde de yoğun güvenlik önlemleri altında
toplanan protestocular, daha sonra olaysız şekilde dağıldı. Gıda ve Turizm
Sendikası üyeleri de Atina'nın merkezinde motosikletleriyle gösteri düzenledi. Diğer
yandan toplu taşıma çalışanlarının greve katılmasıyla Atina'daki metro ve
otobüs seferlerinde aksamalar yaşandı. (HABERTÜRK)
26 Kasım 2020 Perşembe
YUNANİSTAN'DA ÇALIŞANLAR SOKAĞA DÖKÜLDÜ
25 Kasım 2020 Çarşamba
YUNANİSTAN 'TÜRKİYE İLE SAVAŞ' BÜTÇESİ YAPTI
Yunanistan'da Kiryakos Miçotakis hükümetinin pandemi ortasında sağlık harcamalarında kesintiye giden, savunma harcamalarını ise beş katına çıkaran 2021 bütçesi tartışma yarattı.
Komşu Yunanistan’da yeni yıl bütçesi ve uzun soluklu
savunma harcamaları listesi, Türkiye'yi de yakından ilgilendiren bir tartışmaya
yol açtı. Pandemi sürecinde büyük sıkıntılarla yüz yüze gelen ülkede hükümet
sağlık bütçesinde kısıntıya giderken, savunma harcamalarını kademeli olarak
artırma kararı aldı. Yunanistan basınına yansıyan son bilgilere göre,
Kiryakos Miçotakis hükümeti 2021 bütçesinde sağlık harcamalarına 4 milyar 257
milyon euro kaynak ayırmayı uygun buldu. Bu bütçeden 131 milyon euro'nun
doğrudan pandemi sürecindeki acil ihtiyaçların karşılanması için kullanılacağı
belirtildi.
SAĞLIK
BÜTÇESİNDE 572 MİLYON EURO KESİNTİ
Muhalif basın ise bu verilerin, 2020 bütçesine
oranla Sağlık Bakanlığı’nın bütçesinde kayda değer bir kesintiye işaret
ettiğine dikkat çekti. Zira Miçotakis hükümetinin pandemi öncesinde hazırladığı
bütçede sağlık harcamalarına 4 milyar 829 milyon euroluk kaynak ayrılmıştı.
Buna göre, 2021 yılındaki sağlık bütçesi 2020 yılına göre 572 milyon euro
azaltıldı.
SAVUNMA
HARCAMALARI BEŞ KATINA ÇIKACAK
Selanik’teki hastanelerde Covid-19 kapasitesinin
dolduğu ve ülke genelinde yoğun bakım ünitelerinin tükenme noktasına geldiği
bir süreçte, kabinenin savunma harcamaları için öngördüğü yeni bütçe de epey
dikkat çekici. Zira Yunanistan’daki muhafazakâr iktidar, 2021 bütçesinde
savunma harcamalarına 2 milyar 500 milyon euro ayırıyor. Böylelikle geçtiğimiz
sene 500 milyon euro dolaylarında olan savunma harcamaları birkaç ay içinde beş
katına çıkarılmış olacak. Yunanistan'da 2021 yılı için öngörülen savunma
bütçesi deyim yerindeyse buzdağının sadece görünen kısmı. Zira Miçotakis
hükümeti son dönemde uzun soluklu bir silahlanma ve silahlı kuvvetlerin
modernizasyonu programını gündemine almış durumda. Uzun vadede kademeli olarak
hayata geçirilecek olan programın toplam bütçesi ise 2021 sağlık bütçesinin iki
katından yüksek.
'SAVUNMA'
PROJESİNDE NELER VAR?
Toplamda 10 milyar 300 milyon euroluk devasa bir
uzun vadeli savunma bütçesine tekabül eden silahlanma ve modernizasyon projesi
şu adımları içeriyor:
* Fransa’dan 18 adet Rafale tipi savaş uçağı alımı.
Yunanistan Fransa’dan bu uçaklarla beraber ‘Meteor’ ve ‘Mica NG’ tipi füze
de alacak.
* ABD’den en az 18 ve en fazla 25 adet F-35 tipi
savaş uçağı alımı.
* ABD’den ‘MMSC (Multi Mission Surface Combatant)’
tipi dört firkateyn alımı; ayrıca bazı mevcut savaş gemilerinin modernizasyonu.
* Mevcut F-16 tipi savaş uçaklarının modernizasyonu
ve yükseltilmesi programı.
'TÜRKİYE'YLE
YARIŞIN SONUCU'
Atina, 10,3 milyar euroluk bütçe çerçevesinde
kademeli olarak ve önümüzdeki yıllarda hayata geçirilecek olan bu adımlar
konusunda 'Türkiye'yle yaşanan yeni soğuk savaş sürecine' işaret ediyor.
Duvar’a konuşan kaynaklar, “Türkiye ile hem Doğu Akdeniz’de hem Ege’de karşı karşıya
kalmış durumdayız. Türkiye son yıllarda savunma alanında kayda değer adımlar
attı. Onları yakalamak durumundayız” yorumunda bulundu. Atina’daki
muhalefet çevreleriyse, bu yoruma katılmıyor. Muhalif basın, “Hükümet insan
yerine silah tüccarlarına öncelik tanıyor” serzenişinde bulundu. (NİKOLAOS STELYA / GAZETE DUVAR)
KAPIKULE’DE KAÇAK ALTIN OPERASYONU
Minibüs ile Türkiye’den Bulgaristan’a giriş yapmak isteyen Ukrayna vatandaşı üç kadın ile yanlarındaki iki erkek Kapıkule sınır kapısında toplam ağırlığı 3 kilogramdan fazla beyan edilmemiş kaçak altın ve bir miktar döviz ile yakalandı. Bulgaristan gümrük memurlarının şüphelenmesi üzerine yapılan aramada araç temiz çıkarken kadınların iç çamaşırlarına gizlenmiş çok sayıda altın yüzük, bilezik, kolye ve zincir çıktı. Toplam ağırlığı 3 kilogramdan fazla çıkan altınların yaklaşık 268 bin leva (163 bin dolar) değerinde olduğu tespit edildi. Kapıkule (Kaptan Andrevo) Gümrük Kapısı’nda gözaltına alınan şahıslar hakkında ceza davası açılırken yapılan sorgulamalarının ardından kefaletle serbest bırakıldılar. (SPUTNİK)
12 Kasım 2020 Perşembe
PERGE'DE HÜZÜN VAR
Varoluşumuzdan beri insanoğluna barınak olmuş Antalya (Pamfilya) ovasının ihtişamı ve bereketi göz kamaştırıyor.
Adeta her santimetrekaresinden tarih fışkıran bölge buluntu ve kalıntı zenginliği ile oldukça büyük bir öneme sahip. Geçmişimize ışık tutacak arkeolojik çalışmaların gururlandıracak izleri var, ancak bu faaliyetler neredeyse tamamen durdurulmuş, adeta üzeri küllendirilmiş.
Anadolu'nun güneyinde Aksu çayının doğusundan başlayarak Antalya ilinin doğusuna kadar uzanan ve Likya ile Kilikya antik kentleri arasında kalan bölge Pamfilya'nın sınırlarını oluşturuyor.
Bölgeye bir zamanlar başkentlik etmiş Perge ise unutulmuşluğun ve terkedilmişliğin karanlığında.
PEK ÇOK IRKIN BİR ARADA
YAŞADIĞI ÖRNEK BÖLGE
Antik çağda pek çok ırkın bir arada yaşadığı bölge özelliğiyle de dikkate değer bir kayda sahip Pamfilya Antalya Körfezi’nin bir diğer adı.
Antalya'nın doğu kıyısı boyunca, uzunluğu yüz kilometreyi aşan, genişliği yer yer kırk kilometreyi bulan bu alüvyonlu ovadan kaynağını Torosların oluşturduğu sulama sayesinde adeta bereket fışkırıyor.
Kentin kuzeyinde yükselen Toros Dağları’na sonbahar ve kış boyunca düşen yağışların beslediği çok sayıda akarsuyun sulamasıyla insan eksen insan çıkaracak konumdaki bu
verimli düzlük alan, tarihin her devrinde göç alan bir bölge olarak tanınmış.
Adı da bu özelliğinden dolayı “Pamfilya: Her obadan / yerden gelenlerin yurdu.” anlamına geliyor.
Tarihlerin bilinen miladi kayda henüz ulaşmadığı dönemlerde dünyanın en gelişmiş ve gözalıcı kentlerinden olan Perge'de ise adım attığınız her yerde geçmiş yaşamların ihtişamına tanık oluyorsunuz. Gördükleriniz nedeniyle adeta yaşadığınız anın gerçekliğinden sıyrılıyorsunuz.
O an tarihin düş dünyasında büyüleyici bir yolculuğa çıkmamanız mümkün değil.
Günümüzde Aksu ilçesi ile coğrafi olarak bütünleşmiş bir konumda olan Perge
kentindeki akropolisin Tunç Çağı döneminde kurulduğu düşünülmektedir.
TARİH ÖNCESİ YERLEŞİM ALANI
Helenistik dönem boyunca önemini hiç yitirmeyen şehir eski dünya içerisindeki en zengin ve güzel kentler arasında sayılmaktadır.
Burası ayrıca Yunan matematikçi Pergeli Apollonius'un da memleketidir.
Kentin tarihçesinin başlangıcı ancak Pamfilya Bölgesi ile birlikte incelendiğinde tam olarak anlaşılabilir.
Bölge içerisinde tarih öncesi çağa ait mağaralara ve yerleşimlere rastlanmaktadır. Bu mağaralar içerisinde en tanınmış olanı Karain Mağarası'dır.
Karain'in komşusu olan Öküzini Mağarası, Beldibi, Belbaşı kaya sığınakları ve Bademağacı bölgedeki en tanınmış tarihöncesi yerleşim alanlarıdır.
Yerleşim örnekleri göstermektedir ki Pamfilya ovası ve Perge akropolisinin plato düzlemi
tarih öncesi çağlardan itibaren yerleşime elverişli ve sevilen bir bölgedir.
Arkeolojik buluntular arasında yer alan obsidyen ve çakmak taşı örnekleri Cilalı Taş Devri ve Bakır Çağından itibaren Perge’nin yerleşim yeri olarak kullanıldığını göstermektedir.
Akropolis araştırmalarında Pamfilya Bölgesindeki ilk tarihöncesi gömü ile de karşılaşılmıştır.
Çömlekçilik buluntuları diğer Anadolu buluntuları ile karşılaştırıldığında yalnızca Orta Anadolu örnekleri ile benzerlik göstermektedir.
ÖZGÜNLÜĞÜ İLE DİKKAT ÇEKEN HEYKELLER
Perge'deki diğer yapılar, nekropol, surlar, gymnasium, anıtsal çeşme ve kapılardır.
Antalya'nın 17 kilometre doğusunda bulunan Aksu ilçesinde yer alan Perge'nin Hitit Dönemi'nde de varlığını sürdürdüğüne "Parha" diye bilindiğine inanılır.
Kent Roma Dönemi'nde gelindiğinde de Anadolu'nun en düzenli kentlerinden biridir. Mimarisi ve mermer heykeltıraşlığı ile ünlü olan antik kentte yapılan kazılarda ortaya çıkarılan heykeller bugün Antalya Müzesi'ni dünyanın en önemli heykel müzelerinden biri haline getirmiştir.
Perge şehir planının esasını biri doğu-batı, diğeri ise kuzey-güney yönünde uzanan iki ana cadde oluşturmaktadır.
Günümüzdeki kalıntıları hala göz alıcı bir şekilde görenleri büyüleyen tiyatrosunun oldukça iyi korunduğu anlaşılmaktadır.
Oturma yerlerinin karşısında yer alan özenle dekore edilmiş iki katlı sahne binası M.S. 2'nci yüzyılda inşa edilmiş.
Perge de bulunan heykellerin mükemmelliği Perge heykeltıraşlığının eşsiz tarza sahip ekolünü çok güzel bir şekilde yansıtmaktadır.
ALAN KORUMA ALTINA ALINMALI
Tiyatronun kuzeyinde M.Ö. 2'nci yüzyılda inşa edilmiş olan Antik Kent Perge’nin bir diğer temel yapısı stadyum da Türkiye’nin en iyi korunmuş stadyumlarından biridir.
Perge Hristiyanlık için de önemlidir. Hristiyanlığın en önemli figürlerinden biri olan Aziz Paul Perge'ye misyonerlik seyahatleri sırasında Aksu Nehri üzerinden varmış. İncil'de yazılı olmasından dolayı şehir ve akarsu Hristiyanlığın kutsal mekanlarından biri olarak kabul edilmektedir.
Antalya'ya yolu düşenin mutlaka görüp gezmesi gereken Perge Antik Kenti hala geçmişinin ihtişamını yansıtıyor.
Ancak buranın daha iyi korunması ve gelen ziyaretçilere daha iyi bir görsel sunumla gelecek kuşaklara aktarılması şart.
Benim gördüğüm iptidai, Türkiye'ye hiç yakışmayan Perge tablosunu Kültür Bakanlığı hızla dönüştürmeli, yeniden gurur duyacağımız bir Perge görünümü ortaya koymalıdır.
Bu alan daha özenle koruma altına alınmalı, araştırmacılar ve arkeolojik kazı yapacak ekiplerin çabalarıyla hakettiği tarihsel konumuyla geleceğe taşınmalı, dünya mirası olmasının özelliğiyle de turizmimizin rol model çalışması olarak yeniden gurur duyacağımız bir ören yerine dönüştürülmelidir.
İlk kazıların 1946 yılında İstanbul Üniversitesi ((A.M.Mansel tarafından )) tarafından başlatıldığı Perge'de önemli kalıntılar şunlardır:
TİYATRO
Cavea (Seyirci oturma yerlerinin bulunduğu alan), Orkestra ve Scene (Sahne) olmak üzere üç ana bölümden oluşur.
Cavea ve sahne arasında orkestraya ayrılan alan, yarım daireden biraz geniştir.
Bir dönem orkestra alanında yine aynı dönem popüler olan gladyatör ve vahşi hayvan dövüşleri yapılmıştır.
13 bin seyirci kapasitelidir.
Alt tarafta 19, üstte 23 oturma sırası vardır. Tiyatroda orkestra kısmının korkuluklarla çevrilmiş olması, burada gladyatör oyunlarının da yapıldığını göstermektedir. Fakat Perge tiyatrosunun en ilginç bölümü sahne binasıdır.
5 kapı ile kulise açılan sahne binasını yüzünde tablolar halinde şarap tanrısı Dionysos’un hayatını anlatan rölyefler vardır. Perge tiyatrosunun sahne binasındaki mermer kabartmalar da adeta bir filmin kareleri gibi betimlenmiştir.
Sahne binasının yıkılması sonucu bu kabartmalardan birçoğu ağır hasar görmesine rağmen Dionysos’un hayatını anlatan bölümler oldukça anlaşılır durumdadır.
STADYUM
Perge Stadyumu antik dünyadan günümüze kalmış en iyi stadyumlardan biridir.
İnce uzun dikdörtgen planlı olan yapının ana malzemesi yörenin doğal taşı olan konglomera bloklarından meydana gelmiştir.
234 x 34 metre boyutlarında olup kuzey kısa kenar nalı şeklinde kapalı güneyi ise açıktır.
Yapı her iki uzun kenarda 30'ar kapalı kısa kenarda ise 10 adet olmak üzere 70 kemer sübstrüksiyon üzerine oturtulmuş 11 oturma sırasından meydana gelmiştir.
Sıraların yüksekliği 0.436 m. genişliği ise 0.630 m.dir.
En üst kademe 3.70 m. genişliğindeki gezi alanı üzerinde arkalıklı sıralardan meydana gelmiştir.
Güney kısa kenarda anıtsal bir ahşap girişin bulunduğu sanılmaktadır.
Uzun kenarları taşıyan kemer boşlukları dükkân olarak kullanıldığı, üzerlerindeki dükkân sahibinin adı ve satılan malın cinsinin yazıldığı yazıtlardan anlaşılmaktadır.
Stadyumun M.S. 1. yüzyılın ikinci yarısında yapılmaya başlandığını söylemek mümkündür.
Yaklaşık 12 bin kişiliktir.
AGORA
Şehrin ticari ve politik merkezidir.
Ortadaki avlunun etrafında çepeçevre dükkânlar vardır.
Bazı dükkânların tabanı mozaikle kaplıdır.
Sırasıyla dükkânlardan biri agoraya, diğeri ise agorayı çevreleyen sokaklara açılır.
Arazinin eğimine bağlı olarak güney kanattaki dükkânlar iki katlıdır.
Doğu Roma İmparatorluğu döneminde batı giriş dışındaki ana girişler duvarla örülerek kapatılmış, kuzey giriş olasılıkla bir şapel olarak kullanılmıştır.
Meydanın ortasında 13,40 m çapında yuvarlak bir yapısı olan agora 75.92 x 75.90 m boyutlarındadır.
SÜTUNLU CADDE
Akropol eteğinde çeşme (nympheum) ile yerleşim arasında uzanır. Ortasında 2 m. genişliğinde bir su kanalı caddeyi ikiye ayırır.
HELENİSTİK KAPI
Helenistik surun doğuda, batıda ve güneyde olmak üzere üç kapısı vardır.
Güneydeki bu kapı, avlulu kapı türüne girmektedir.
M.Ö. 2. yüzyıla tarihlenen Helenistik kapı, çağın savunma anlayışına göre inşa edilmiş dört katlı iki yuvarlak kuleyle korunan ve oval avlulu plana sahip anıtsal bir yapıdır.
Kapıda üç evrenin varlığı saptanmıştır.
M.S. 121 yılında birtakım değişikliklere uğrayarak şeref avlusu haline getirilmiştir.
Bu sırada Helenistik duvarların renkli mermerlerle kaplandığı sütunlu bir cephe mimarisi oluşturulduğu, duvarlara açılan nişlere tanrı ve kentin efsanevi kurucularına ait heykellerin konduğu anlaşılmaktadır.
GÜNEY HAMAMI
Kentin en iyi korunmuş yapılarından biri olan Güney Hamamı, Pamfilya bölgesindeki benzerleriyle karşılaştırıldığında büyüklüğü ve anıtsallığı ile dikkat çeker.
Soyunma, soğuk banyo, ılık banyo, sıcak banyo, beden hareketleri (palaestra) gibi farklı işlevlere ayrılmış mekanlar yan yana sıralanmış ve hamama gelen kişinin bir mekandan diğerine geçerek hamam kompleksinden yararlanması sağlanmıştır.
Bazı mekanların tabanının altındaki ısıtma sistemi günümüzde görülebilir.
Perge Güney Hamamı, M.S. 1. yüzyıldan 5. yüzyıla kadar uzanan farklı evrelere ait inşaat, değişiklik ve ekleme faaliyetlerini yansıtmaktadır.
11 Kasım 2020 Çarşamba
BULGARİSTAN'IN SIKI DENETİMİ ANTALYA'YI ALARMA GEÇİRDİ
Yaş sebze meyve üretimi 45 milyon ton civarında olan Türkiye Avrupa pazarlarına yaptığı ihracatta analiz sorunu yaşıyor. AB'nin giriş kapısı konumundaki Bulgaristan'da yapılan denetim ve analizlerde ürünlerde pestisit kalıntılarına rastlanması Antalya merkezli faaliyet yürüten ihracatçıları büyük sıkıntıya soktu. Türkiye'nin toplam yıllık üretiminin yüzde 30'unu gerçekleştiren bölgenin en güçlü ihracatçı örgütü olan Batı Akdeniz İhracatçılar Birliği (BAİB)'de konu hakkında Genel Sekreter Güliz Akel Çetinkaya yönetiminde yapılan toplantıda sorun ihracatçı firma temsilcileri tarafından enine boyuna tartışıldı.
Antalya Tarım İl Müdürü Gökhan Karaca'nın da bulunduğu ve moderatörlüğünü yaptığı görüşmelerde il genelinde ihracatçıların alarma geçtiği ve iade edilen ya da imhası istenen ürünler nedeniyle büyük maddi zararların oluştuğu, madde kalıntısı bulgularının yaşandığı yurtdışı analiz sorununda çözümün üreticinin daha sıkı denetlenmesinde olduğu tespiti yapıldı. Yaş meyve sebze sektörüne ilişkin bilgi paylaşımında bulunmak ve hızlanan ihracat sezonu kapsamında sektörün genel durumunu değerlendirmek amacıyla düzenlenen Yaş Meyve Sebze Sektörü Sezon Öncesi Değerlendirme Toplantısı'na Antalya Zirai Karantina Müdür Yardımcısı Çetin Algün, Antalya Ticaret Borsası Başkanı Ali Çandır, Akdeniz Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı Necdat Sin, BAİB URGE ve Dış İlişkiler Şube Müdürü Nedret Tosun da katıldı. Zirve niteliğindeki toplantıda ihracatçı firmalar ve gümrük müşavirleri tarafından sektöre dair yaşanan sorunlar dile getirilirken sektörle ilgili çeşitli STK temsilcilerinin de katıldığı ve sanal ortamda gerçekleştirilen toplantıda iç piyasacıların ihracatçılara denetim ve şeffaflık konusunda engel çıkardığı belirtildi. İhracatçılara Avrupa sınırları girişinde ürün kontrollerinin en üst seviyeye çıkarıldığı bilgisi verilen toplantıda sıklık oranı 5'ten 10'a çıkarılan peşpeşe analiz nedeniyle ellerinin kollarının bağlandığı vurgusu yapılırken, özellikle biberde ihracata sevkedilen ürünün sadece yüzde 5'ine onay alınabildiği, iade oranının neredeyse yüzde 95'e yaklaştığı söylendi. Bu sorun nedeniyle ihracat sezonuna şok ile başlandığı vurgusu yapılan görüşmede önceleri analiz yapılmayan ürünlere bile uygulama yapıldığı işlem sayısının ise 4'e çıktığı belirtildi. Sorunun aşılması için ortak bir yapı inşa edilmesi ve ihracatçı firmaların güçbirliği yapması istenen toplantıda Türkiye içi analizlerin ücretsiz olması gerektiği belirtildi. Çiftçinin kendileri üzerinden denetlenmeye çalışıldığını belirten ihracatçılar bu sorunu ihracatçının çözemeyeceğini çözümün üreticinin denetlenmesinde ve izlenebilirliği sağlayabilecek bir sistem inşa etmekte olduğunu belirttiler. Dünyanın en hızlı sebze-meyve borsası konumundaki Antalya'da yaşanan analiz sorununun küçük işletmelerden ve üreticiden kaynaklandığına dikkat çekilirken bakanlığın bu konuda acil bir çalışma yapması istendi. Pozitif ayrışmalar yaşandığı belirtilen sektörde kontrollü alım yapmanın sıkıntıyı gidereceği ifade edilirken birlik bünyesindeki işlemlerde analize bir dönemde yaklaşık 200 milyon euro para ödendiğine dikkat çekildi. Aylık analiz ortalamasının en az 1000 rakamına ulaşması gerektiği ifade edilen toplantıda bu konuda BAİB'e ek bütçe verilmesi de gündeme taşındı. İhracatçının analiz için gece başvurularında problem yaşandığı da ifade edilen toplantıda üreticinin ürün ilaçlamasında hangi ürüne kaç doz uygulama yapacağını bilmesine rağmen sınırları zorladığı belirtildi. Firma başına ayda az 20 bin lira ön analiz ücretinin ödendiğini ifade eden ihracatçılar bu sıkıntıyı aşmak için izlenebilirliği sağlamanın şart olduğu konusunda ortak görüş ifade ederken daha önce Brüksel'den denetime gelen uzmanların ürünlerdeki ilaç kalıntısı konusunda uyarıda bulunduğu ve Avrupa pazarlarının Türk biberine kapanabileceği noktasında görüş belirttiği vurgulandı. Yapısal sorunların bulunduğu ve ihracatta zamanla yarışılan sektörde analiz çelişkisinin aşılması için izlenebilirliğin ve şeffaflığın şart olduğu, bunun için de sistemin yeniden düzenlenmesi gerektiği tespiti yapılan toplantıda analizlerin ücretsiz olması da istendi. Amacın bağcıyı dövmek değil üzüm yemek olması gerektiğini söyleyen ihracatçı firmaların temsilcileri üretici Kayıt defteri konusunda ciddi sıkıntılar olduğunu dile getirdiler. Çiftçinin defter vermemesi (ÇKT) durumunda ürün alınmamasının istendiği sanal toplantıda söz alan işletme sahipleri yüzde 10'dan 25'e çıktığını belirttikleri biber analiz oranının yetersiz kaldığını ifade ederken canlarının yandığını, ilaç kalıntısının kendilerini büyük sıkıntıya soktuğunu sorunun kaynağında yani serada, bağda, bahçede çözülmesini istediler.
8 Kasım 2020 Pazar
TÜRK BİBERİ ANALİZ KISKACINDA
Türkiye'nin sebze meyve ihracatının lokomotifi konumundaki Akdeniz merkezli üretim yaşanan analiz karmaşasına yenik düşmek üzere. Özellikle ihracatın merkezi olan Antalya'da hissedilen sıkıntı yurtdışı çıkışlarda kendini ortaya koyarken Türkiye'deki analiz labaratuvarları şaibe altında kalıyor. İhracatçılar yaşadıkları sorunu İhracatçı Birlikleri Başkanlıklarına aktararak dertlerine çözüm ararken ilgililerin yaşanan karmaşaya duyarsız kalması tepkilere neden oluyor. Avrupa pazarının giriş kapısı konumundaki Bulgaristan'da yapılan Türk biberi analizlerininin neredeyse tamamının üründeki ilaç kalıntısı nedeniyle sıkıntılı çıkması Kapıkule'yi biberimize 'duvarkule'ye dönüştürdü. Yaş sebze-meyve analizlerinde ortaya çıkan duruma göre Türkiye yurtdışı çıkışlarında analiz edilen ürünlerin analiz raporları Avrupa ülkelerine girişte geçersiz. Özellikle biberde kendini gösteren sıkıntının giderilememesi ihracatçı firmalarımızın elini kolunu bağlarken Türkiye'ye iade edilen ürünün imhasının gündeme gelmesi oluşan zararın daha da katmerlenmesine neden oluyor. Türk biberinin başta Avrupa pazarları olmak üzere dünyanın birçok noktasındaki satış grafiğini olumsuz etkileyen analiz çelişkinin giderilmesi için yürütülen çalışmaların bir türlü sonuç vermemesi yakın bir zamanda biberin ihracatını tamamen sonlandırabilir. Konu hakkında görüşlerine başvurduğumuz ihracatçıların açıklamaları yaklaşan tehlikenin alarmı niteliğinde. Türk biberinin özellikle kapyanın dünya pazarlarına ihracının sonunu getirebilecek analiz sıkıntısı için ihracatçıların yaptıkları açıklamaların özeti şu şekilde: "Türkiye'de analiz yaptırdığımız biber ürününe temiz raporu düzenlenmesine rağmen Avrupa pazarına yapılan sevkiyatlarda ürünlerde ilaç kalıntısı bulunmaktadır. Bu nedenle ihracatçı firmalar olarak zarar etmekte, ülke girişinde sürenin uzaması ve imha edilmesi istenen malımız nedeniyle de bu zararımız daha da katmerlenmektedir. Ayrıca bu ürünlerin Türkiye'ye iadesi sırasında da sıkıntı yaşamaktayız. Yetkililerimiz bu defa da ürünlerimizi yurtdışında yapılan analiz raporlarına göre değerlendirip ilaç kalıntısı bulunduğu gerekçesiyle iade işlemini kabul etmemekte, bize malımızı üste para ödeyerek imha etmemiz dayatılmaktadır. Her iki analiz arasında farklı sonuçlar ortaya çıkmasından bizler sorumlu değilken üstüne bir de firmalarımıza analiz başına 28'er bin liralık ceza uygulanması gündemde. Bu yükün altından kalkmamız hiç mümkün değil.
Bu anlayış direk "dükkanı kapatın" bakış açısının hayata geçmesi olur. Biz bu durumu anlamış değiliz. Ürün ihraç ederken aldığımız rapor ilgili kurumlarımız tarafından kabul edilmeyecekse o zaman biz bu işlemi neden yapıyoruz. Kendimizi inkar eder konumda olmak bize ne kazandırır. Bizlere zaman zaman sağlanan iade alabilme olanağı ise gereksiz bürokratik işlem uzunluğu nedeniyle dayanıksız mal olan biberin çürümesine neden olmakta. Bu durum da zararımızı katlamaktadır. Bu ürünü eken biz değiliz, diken biz değiliz, üreten biz değiliz, ilacı ithal eden biz değiliz, kullanan biz değiliz. Bu ürün için rapor düzenleyen de biz değiliz. Ancak zarar ve sürece dair tüm olumsuzlukların faturası bize çıkarılmaktadır. Devletimizin ülkemize döviz girdisi sağlamaktan ve katma değer oluşturmaktan başka derdi olmayan biz ihracatçıların mağdur edilmesine izin vermemesini istiyoruz"
21 Ekim 2020 Çarşamba
BRTK MAKEDONYA’DA GÖNÜLLERE DOKUNDU
Kuzey Makedonya’da gönül seferberliğine çıkan Balkan Rumeli Türkleri Konfederasyonu yetkilileri başta ebedi liderimiz Mustafa Kemal’in öğrenim gördüğü Bitola (Manastır)’daki Askeri Lise olmak üzere Türklerin yoğun olarak yaşadıkları Konçe Kasabası’nı ziyaret etti. Kuzey Makedonya Çalışma ve Sosyal Politikalar Bakan Yardımcısı Enver Hüseyin ile Türkiye Makedonya ilişkileri başta olmak üzere soydaşları ilgilendiren birçok konuda görüş alışverişinde bulunan BRTK heyetinin gündemi oldukça yoğundu. Genel Başkan Sabri Mutlu liderliğindeki ekip iki ülke arasında başta çifte vatandaşlık meselesi olmak üzere, sosyal güvenlik anlaşması, nüfus sayımı, Türkçe’nin resmi dil yapılması ve kültürümüzün bu ülkede ebedileştirilesi konularında Enver Hüseyin’e görüşlerini aktardılar. Oldukça duygusal anların yaşandığı programda BRTK heyetinin ikinci durağı Konçe Belediyesi idi. Başkan Blagoy Iliev ile bir araya gelen konfederasyon yetkilileri BRTK öncülüğünde hazırlanan ve Konçe Belediyesi ile Kırklareli’nin Büyükkarıştıran Belediyesi arasında imzalanan kardeşlik protokolünü hayata geçirdi. Konçe Belediyesi Meclis Başkanı İsmail Kurt’un da hazır bulunduğu ve Büyükkarıştıran Belediye Başkanı Ertuğrul Çamlıca’nın imzası ile yürürlüğe giren protokole göre her iki belediye yetkilileri arasında karşılıklı ziyaretler yapılacak, birbirlerinin bilgi birikimlerinden istifade ederek imkanlar çerçevesinde birbirine araç gereç desteğinde de bulunacaklar. Belediyedeki etkinliğin ardından Konçe kasabasında bulunan asırlık çınarı, okulu, Fatih’in göndermiş olduğu taş fermanla yaptırılan camiiyi de ziyaret eden BRTK yetkilileri Konçe’de yaşayan soydaşlarımız ile de bir araya gelerek hasret giderdi. Konçe’deki okulda BRTK’nın 2021 yılı sonuna kadar devam edecek ‘’Balkanlarda 1000 Çocuğu Giydirelim’’ kamanyası çerçevesinde öğrencilere ayrım yapmaksızın giyecek yardımı yapılırken pandemi kurallarına uygun gerçekleşen etkinliğin önümüzdeki aylarda diğer balkan ülkelerinde de devam ettirileceği belirtildi.