12 Kasım 2020 Perşembe

PERGE'DE HÜZÜN VAR

 



Varoluşumuzdan beri insanoğluna barınak olmuş Antalya (Pamfilya) ovasının ihtişamı ve bereketi göz kamaştırıyor. 

Adeta her santimetrekaresinden tarih fışkıran bölge buluntu ve kalıntı zenginliği ile oldukça büyük bir öneme sahip. Geçmişimize ışık tutacak arkeolojik çalışmaların gururlandıracak izleri var, ancak bu faaliyetler neredeyse tamamen durdurulmuş, adeta üzeri küllendirilmiş. 

Anadolu'nun güneyinde Aksu çayının doğusundan başlayarak Antalya ilinin doğusuna kadar uzanan ve Likya ile Kilikya antik kentleri arasında kalan bölge Pamfilya'nın sınırlarını oluşturuyor. 

Bölgeye bir zamanlar başkentlik etmiş Perge ise unutulmuşluğun ve terkedilmişliğin karanlığında. 



PEK ÇOK IRKIN BİR ARADA 

YAŞADIĞI ÖRNEK BÖLGE 


Antik çağda pek çok ırkın bir arada yaşadığı bölge özelliğiyle de dikkate değer bir kayda sahip Pamfilya Antalya Körfezi’nin bir diğer adı. 

Antalya'nın doğu kıyısı boyunca, uzunluğu yüz kilometreyi aşan, genişliği yer yer kırk kilometreyi bulan bu alüvyonlu ovadan kaynağını Torosların oluşturduğu sulama sayesinde adeta bereket fışkırıyor. 

Kentin kuzeyinde yükselen Toros Dağları’na sonbahar ve kış boyunca düşen yağışların beslediği çok sayıda akarsuyun sulamasıyla insan eksen insan çıkaracak konumdaki bu 

verimli düzlük alan, tarihin her devrinde göç alan bir bölge olarak tanınmış.

Adı da bu özelliğinden dolayı “Pamfilya: Her obadan / yerden gelenlerin yurdu.” anlamına geliyor. 

Tarihlerin bilinen miladi kayda henüz ulaşmadığı dönemlerde dünyanın en gelişmiş ve gözalıcı kentlerinden olan Perge'de ise adım attığınız her yerde geçmiş yaşamların ihtişamına tanık oluyorsunuz. Gördükleriniz nedeniyle adeta yaşadığınız anın gerçekliğinden sıyrılıyorsunuz. 

O an tarihin düş dünyasında büyüleyici bir yolculuğa çıkmamanız mümkün değil.

Günümüzde Aksu ilçesi ile coğrafi olarak bütünleşmiş bir konumda olan Perge 

kentindeki akropolisin Tunç Çağı döneminde kurulduğu düşünülmektedir.



TARİH ÖNCESİ YERLEŞİM ALANI


Helenistik dönem boyunca önemini hiç yitirmeyen şehir eski dünya içerisindeki en zengin ve güzel kentler arasında sayılmaktadır.

Burası ayrıca Yunan matematikçi Pergeli Apollonius'un da memleketidir.

Kentin tarihçesinin başlangıcı ancak Pamfilya Bölgesi ile birlikte incelendiğinde tam olarak anlaşılabilir. 

Bölge içerisinde tarih öncesi çağa ait mağaralara ve yerleşimlere rastlanmaktadır. Bu mağaralar içerisinde en tanınmış olanı Karain Mağarası'dır. 

Karain'in komşusu olan Öküzini Mağarası, Beldibi, Belbaşı kaya sığınakları ve Bademağacı bölgedeki en tanınmış tarihöncesi yerleşim alanlarıdır. 

Yerleşim örnekleri göstermektedir ki Pamfilya ovası ve Perge akropolisinin plato düzlemi 

tarih öncesi çağlardan itibaren yerleşime elverişli ve sevilen bir bölgedir.

Arkeolojik buluntular arasında yer alan obsidyen ve çakmak taşı örnekleri Cilalı Taş Devri ve Bakır Çağından itibaren Perge’nin yerleşim yeri olarak kullanıldığını göstermektedir. 

Akropolis araştırmalarında Pamfilya Bölgesindeki ilk tarihöncesi gömü ile de karşılaşılmıştır. 

Çömlekçilik buluntuları diğer Anadolu buluntuları ile karşılaştırıldığında yalnızca Orta Anadolu örnekleri ile benzerlik göstermektedir.



ÖZGÜNLÜĞÜ İLE DİKKAT ÇEKEN HEYKELLER 


Perge'deki diğer yapılar, nekropol, surlar, gymnasium, anıtsal çeşme ve kapılardır.

Antalya'nın 17 kilometre doğusunda bulunan Aksu ilçesinde yer alan Perge'nin Hitit Dönemi'nde de varlığını sürdürdüğüne "Parha" diye bilindiğine inanılır. 

Kent Roma Dönemi'nde gelindiğinde de  Anadolu'nun en düzenli kentlerinden biridir. Mimarisi ve mermer heykeltıraşlığı ile ünlü olan antik kentte yapılan kazılarda ortaya çıkarılan heykeller bugün Antalya Müzesi'ni dünyanın en önemli heykel müzelerinden biri haline getirmiştir.

Perge şehir planının esasını biri doğu-batı, diğeri ise kuzey-güney yönünde uzanan iki ana cadde oluşturmaktadır.

Günümüzdeki kalıntıları hala göz alıcı bir şekilde görenleri büyüleyen tiyatrosunun oldukça iyi korunduğu anlaşılmaktadır.

Oturma yerlerinin karşısında yer alan özenle dekore edilmiş iki katlı sahne binası M.S. 2'nci yüzyılda inşa edilmiş.

Perge de bulunan heykellerin mükemmelliği Perge heykeltıraşlığının eşsiz tarza sahip ekolünü çok güzel bir şekilde yansıtmaktadır. 



ALAN KORUMA ALTINA ALINMALI 


Tiyatronun kuzeyinde M.Ö. 2'nci yüzyılda inşa edilmiş olan Antik Kent Perge’nin bir diğer temel yapısı stadyum da Türkiye’nin en iyi korunmuş stadyumlarından biridir. 

Perge Hristiyanlık için de önemlidir. Hristiyanlığın en önemli figürlerinden biri olan Aziz Paul Perge'ye misyonerlik seyahatleri sırasında Aksu Nehri üzerinden varmış. İncil'de yazılı olmasından dolayı şehir ve akarsu Hristiyanlığın kutsal mekanlarından biri olarak kabul edilmektedir.

Antalya'ya yolu düşenin mutlaka görüp gezmesi gereken Perge Antik Kenti hala geçmişinin ihtişamını yansıtıyor.

Ancak buranın daha iyi korunması ve gelen ziyaretçilere daha iyi bir görsel sunumla gelecek kuşaklara aktarılması şart.

Benim gördüğüm iptidai, Türkiye'ye hiç yakışmayan Perge tablosunu Kültür Bakanlığı hızla dönüştürmeli, yeniden gurur duyacağımız bir Perge görünümü ortaya koymalıdır. 

Bu alan daha özenle koruma altına alınmalı, araştırmacılar ve arkeolojik kazı yapacak ekiplerin çabalarıyla hakettiği tarihsel konumuyla geleceğe taşınmalı, dünya mirası olmasının özelliğiyle de turizmimizin rol model çalışması olarak yeniden gurur duyacağımız bir ören yerine dönüştürülmelidir. 

İlk kazıların 1946 yılında İstanbul Üniversitesi ((A.M.Mansel tarafından )) tarafından başlatıldığı Perge'de önemli kalıntılar şunlardır:



TİYATRO 


Cavea (Seyirci oturma yerlerinin bulunduğu alan), Orkestra ve Scene (Sahne) olmak üzere üç ana bölümden oluşur. 

Cavea ve sahne arasında orkestraya ayrılan alan, yarım daireden biraz geniştir. 

Bir dönem orkestra alanında yine aynı dönem popüler olan gladyatör ve vahşi hayvan dövüşleri yapılmıştır. 

13 bin seyirci kapasitelidir.

Alt tarafta 19, üstte 23 oturma sırası vardır. Tiyatroda orkestra kısmının korkuluklarla çevrilmiş olması, burada gladyatör oyunlarının da yapıldığını göstermektedir. Fakat Perge tiyatrosunun en ilginç bölümü sahne binasıdır. 

5 kapı ile kulise açılan sahne binasını yüzünde tablolar halinde şarap tanrısı Dionysos’un hayatını anlatan rölyefler vardır. Perge tiyatrosunun sahne binasındaki mermer kabartmalar da adeta bir filmin kareleri gibi betimlenmiştir. 

Sahne binasının yıkılması sonucu bu kabartmalardan birçoğu ağır hasar görmesine rağmen Dionysos’un hayatını anlatan bölümler oldukça anlaşılır durumdadır.


STADYUM


Perge Stadyumu antik dünyadan günümüze kalmış en iyi stadyumlardan biridir. 

İnce uzun dikdörtgen planlı olan yapının ana malzemesi yörenin doğal taşı olan konglomera bloklarından meydana gelmiştir. 

234 x 34 metre boyutlarında olup kuzey kısa kenar nalı şeklinde kapalı güneyi ise açıktır.

Yapı her iki uzun kenarda 30'ar kapalı kısa kenarda ise 10 adet olmak üzere 70 kemer sübstrüksiyon üzerine oturtulmuş 11 oturma sırasından meydana gelmiştir. 

Sıraların yüksekliği 0.436 m. genişliği ise 0.630 m.dir. 

En üst kademe 3.70 m. genişliğindeki gezi alanı üzerinde arkalıklı sıralardan meydana gelmiştir. 

Güney kısa kenarda anıtsal bir ahşap girişin bulunduğu sanılmaktadır. 

Uzun kenarları taşıyan kemer boşlukları dükkân olarak kullanıldığı, üzerlerindeki dükkân sahibinin adı ve satılan malın cinsinin yazıldığı yazıtlardan anlaşılmaktadır.

Stadyumun M.S. 1. yüzyılın ikinci yarısında yapılmaya başlandığını söylemek mümkündür. 

Yaklaşık 12 bin kişiliktir.


AGORA


Şehrin ticari ve politik merkezidir. 

Ortadaki avlunun etrafında çepeçevre dükkânlar vardır. 

Bazı dükkânların tabanı mozaikle kaplıdır.

Sırasıyla dükkânlardan biri agoraya, diğeri ise agorayı çevreleyen sokaklara açılır.

Arazinin eğimine bağlı olarak güney kanattaki dükkânlar iki katlıdır. 

Doğu Roma İmparatorluğu döneminde batı giriş dışındaki ana girişler duvarla örülerek kapatılmış, kuzey giriş olasılıkla bir şapel olarak kullanılmıştır. 

Meydanın ortasında 13,40 m çapında yuvarlak bir yapısı olan agora 75.92 x 75.90 m boyutlarındadır.


SÜTUNLU CADDE 


Akropol eteğinde çeşme (nympheum) ile yerleşim arasında uzanır. Ortasında 2 m. genişliğinde bir su kanalı caddeyi ikiye ayırır.


HELENİSTİK KAPI 


Helenistik surun doğuda, batıda ve güneyde olmak üzere üç kapısı vardır. 

Güneydeki bu kapı, avlulu kapı türüne girmektedir. 

M.Ö. 2. yüzyıla tarihlenen Helenistik kapı, çağın savunma anlayışına göre inşa edilmiş dört katlı iki yuvarlak kuleyle korunan ve oval avlulu plana sahip anıtsal bir yapıdır. 

Kapıda üç evrenin varlığı saptanmıştır. 

M.S. 121 yılında birtakım değişikliklere uğrayarak şeref avlusu haline getirilmiştir. 

Bu sırada Helenistik duvarların renkli mermerlerle kaplandığı sütunlu bir cephe mimarisi oluşturulduğu, duvarlara açılan nişlere tanrı ve kentin efsanevi kurucularına ait heykellerin konduğu anlaşılmaktadır.


GÜNEY HAMAMI 


Kentin en iyi korunmuş yapılarından biri olan Güney Hamamı, Pamfilya bölgesindeki benzerleriyle karşılaştırıldığında büyüklüğü ve anıtsallığı ile dikkat çeker. 

Soyunma, soğuk banyo, ılık banyo, sıcak banyo, beden hareketleri (palaestra) gibi farklı işlevlere ayrılmış mekanlar yan yana sıralanmış ve hamama gelen kişinin bir mekandan diğerine geçerek hamam kompleksinden yararlanması sağlanmıştır.

Bazı mekanların tabanının altındaki ısıtma sistemi günümüzde görülebilir. 

Perge Güney Hamamı, M.S. 1. yüzyıldan 5. yüzyıla kadar uzanan farklı evrelere ait inşaat, değişiklik ve ekleme faaliyetlerini yansıtmaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder