16 Haziran 2022 Perşembe

TÜRKİYE İLE SIRBİSTAN DOSTLUĞU VİZESİZ SEYAHAT İLE TAÇLANACAK


Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Balkan turunun ilk durağı olan Sırbistan’da temaslarına başladı. Çavuşoğlu, başkent  Belgrad’daki Cumhurbaşkanlığı ofisinde Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vuçiç tarafından kabul edildi. Bakan Çavuşoğlu’nun Kuzey Makedonya’nın Ohri şehrinde düzenlenecek II. Prespa Diyalog Forumu’na katılacak ve forumun yüksek düzeyli resmi açılış oturumunda konuşma yapacak. Çavuşoğlu ayrıca forum marjında bazı ikili görüşmeler gerçekleştirecek ve Kuzey Makedonya’daki Türk toplumu temsilcileriyle de bir araya gelecek. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu'nun 19 Haziran’a kadar sürecek olan Balkan turu çerçevesinde Hırvatistan, Bosna-Hersek ve Kosova’yı da ziyaret etmesi planlanıyor.

 5 MİLYAR DOLAR İKİLİ TİCARET HACMİNE DOĞRU İLERLİYORUZ

Sırbistan'da Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic ile görüşmesinin ardından Meclis Başkanı Ivica Dacic ve Başbakan Ana Brnabic ile de bir araya gelen Bakan Çavuşoğlu bu temaslarının ardından Sırbistan Dışişleri Bakanı Nikola Selakovic ile birlikte ortak basın toplantısı düzenledi. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, burada yaptığı açıklamada Sırbistan ile hedeflenen 5 milyar dolar ikili ticaret hacminin yarısına bu yıl ulaşılmasının beklendiğini söyledi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da önümüzdeki haftalarda Sırbistan'ı ziyaret etmesinin söz konusu olduğunu ifade eden Çavuşoğlu, "Yaşadığımız sıkıntılı dönemlerde birçok sınama, kriz ve savaş var. Böyle bir dönemde Sırbistan ile ilişkilerimizi daha da geliştirme konusunda kararlılığımız tamdır." dedi.
Çavuşoğlu, Sırbistan'daki konsolosluk ağının genişlediğine işaret ederek, "Geçen yıl Yeni Pazar'da başkonsolosluğumuzun açılışını yaptık. Niş'te de bir konsolosluk ofisi açacağız ki Avrupa'dan Türkiye'ye giden vatandaşlarımız sıkıntı yaşarsa Sırbistan polisiyle beraber bizim polisimiz de yardımcı olacak." diye konuştu.
Sırbistan ile ekonomik ilişkilerin de hızlı ilerlediğini söyleyen Çavuşoğlu, "Cumhurbaşkanlarımızın belirlediği 5 milyar dolar ikili ticaret hacmine doğru ilerliyoruz. Bu yıl bunun yarısına ulaşacağımıza inanıyoruz. Şu anki rakamlar bunu teyit ediyor. 2021'de ticaret hacmimiz 2 milyar doları geçmişti. İlk çeyrekteki yüzde 31'lik artışla hedeflerimize daha emin şekilde ilerliyoruz." ifadelerini kullandı.
Çavuşoğlu, Sırbistan'daki Türk yatırım miktarının arttığını vurgulayarak, Türk firmalarına önemli fırsatlar sunan ve destekleyen Sırbistan'daki yatırımların 10 yılda 1 milyon dolardan 300 milyon dolara yükseldiğini aktardı.
Karma Ekonomi Komisyon (KEK) Toplantısı'nın dördüncüsünün gerçekleştirilmesi noktasında Sırbistan ile hemfikir olduklarını belirten Çavuşoğlu, "Ukrayna'daki savaş, enerji fiyatlarındaki fahiş artışlar bizi farklı arayışlara da itiyor. Dolayısıyla daha fazla iş birliği yapmamız lazım. Bu konuda da birlikte çalışacağız. Transit bir ülke olarak da Sırbistan'a her türlü desteği vereceğimizi söylemek isterim." dedi.
 
"BOSNA HERSEK VE BALKANLARIN İSTİKRARI İÇİN SIRBİSTAN'IN ROLÜ ÖNEMLİ"
 
Çavuşoğlu, karşılıklı turist sayısının arttığına dikkati çekerek, bu yıl 300 binden fazla Sırp turistin Türkiye'ye gelmesinin beklendiğini söyledi. Yakın bir zamanda içişleri bakanlarının kimlikle seyahat düzenlenmesinin uygulamaya geçmesi için protokol imzalayacaklarını vurgulayan Çavuşoğlu, "Vatandaşlarımız karşılıklı olarak pasaporta ihtiyaç duymadan, çipli kimliklerle seyahat edebilecekler. Sırbistan bu anlamda altıncı ülke olacak. KKTC, Ukrayna, Moldova, Azerbaycan ve Gürcistan ile bu anlaşmaları yürürlüğe koyduk." ifadelerini kullandı.
Çavuşoğlu, Türk Hava Yolları (THY) ve Air Serbia uçuşlarının sayılarının arttığını da aktararak, kültürel bağların güçlenmesi adına Sırp tarafından Başbakan Yardımcısı ve Kültür ve Enformasyon Bakanı Maja Gojkovic'in katılımıyla Kültür Varlıklarının Yasadışı Trafiğiyle Mücadele Anlaşması'nın imzalandığını belirtti.
Bölgesel konularda görüş alışverişinde bulunduklarını ifade eden Çavuşoğlu, "Bosna Hersek'teki durumu ele aldık. Bosna Hersek ve Balkanlar'ın istikrarı için Sırbistan'ın rolünün çok önemli olduğunu görüyoruz. Türkiye ve Sırbistan olarak bölgenin istikrarı için çaba sarf etmeye devam edeceğiz." diye konuştu. Çavuşoğlu, Belgrad-Priştine Diyalog Sürecini de güçlü şekilde desteklemeye devam edeceklerini vurgulayarak, "Yaşanan bazı elektrik gibi sıkıntılarda da gerekli telkinlerde bulunduk. Şirketimiz de yetkililerin Sırp yetkililerle buluşmasını sağladı." dedi.
Ukrayna'daki savaş, yankıları ve Türkiye'nin çabaları konularını da ele aldıklarını söyleyen Çavuşoğlu, "Özellikle tahıl ürünlerinin ihracatının önündeki engellerin kaldırılması için Birleşmiş Milletler (BM) ile yaptığımız çalışmalar, tabii Ukrayna ve Rusya ile beraber, hakkında bugün yaptığım görüşmelerde bilgi verdim. Hepimizin arzusu bir an önce savaşın sona ermesi." değerlendirmesinde bulundu.
 
BASIN TOPLANTISININ DÜZENLENDİĞİ BİNADA BOMBA İHBARI
 
Bu arada, Çavuşoğlu ve Selakovic'in basın toplantısı yaptığı Belgrad'daki Dışişleri Bakanlığı binası yapılan bomba ihbarı üzerine boşaltıldı. Heyetlerin binadan ayrılmasının ardından yapılan bomba ihbarı üzerine bina tamamen boşaltılırken, gün içerisinde Sırbistan genelindeki okullarda da bomba ihbarı yapıldığı öğrenildi.
Sırbistan Dışişleri Bakanı Selakovic, Bakan Çavuşoğlu ile ortak basın toplantısında konuştu
Sırbistan Dışişleri Bakanı Nikola Selakovic, Türk geleneksel misafirperverliğine dikkati çekerek, "Türkiye'de bulunduğumuz zamanlarda bizlere gösterilen misafirperverliğin geri dönüşünü ülkemde yapıyor olmaktan duyduğum mutluluğu dile getirmek istiyorum." ifadesini kullandı.
İki ülke arasındaki iyi ilişkilerin altını çizen Selakovic, "Sırbistan, Türkiye ile ikili ilişkilerin ve siyasi diyaloğun geliştirilmesine büyük önem vermekte. Bu ilişkilerin artarak devam ediyor olmasından memnunuz. 142 yıllık diplomatik ilişkilerimiz tarihi zirvesini yaşıyor.” dedi. Ekonomi, enerji alanındaki projelerin ve yatırımların devam etmesi, kültürel iş birlikleri ve önemli bölgesel konular üzerinde konuştuklarını anlatan Selakovic, "Bu vesileyle, kıymetli dostum Mevlüt Çavuşoğlu'na ve iki ülke arasındaki politik ve ekonomik ilişkilerin geliştirilmesine önem veren Türkiye'ye teşekkür etmek istiyorum." diye konuştu.
Selakovic, şunları kaydetti:
"Dünya genelindeki ve bölgedeki durumlar, Kuzey Makedonya ve Arnavutluk ile başlattığımız 'Açık Balkan' girişimi, Belgrad-Priştine arasındaki ilişkiler ve Bosna Hersek'teki genel durumlar üzerine konuştuk. Bosna Hersek'in toprak bütünlüğüne ve Dayton Barış Anlaşması'na saygı duyduğumuzu dile getirdim.”
Selakovic, iki ülke arasındaki ekonomik ilişkilerin çok iyi düzeyde olduğunu, artarak devam ettiğini ve 2021'de ticaret hacminin 2 milyar doları geçtiğini kaydetti.
Ülkesindeki Türk yatırımların azalmadan devam ettiğine dikkati çeken Selakovic, "Ülkemizin Türk yatırımcılara karşı tutumunun Türkiye tarafından da takdir ediliyor olmasından gurur duyuyorum." şeklinde konuştu. Selakovic, Belgrad ile Saraybosna arasında otoban ile Novi Pazar – Tutin yolunun Türkiye’nin desteği ile yapılacağını vurguladı. Ukrayna'daki krizler üzerine de konuştuklarını kaydeden Selakovic, barışın bir an önce gelmesi gerektiği yönündeki görüşünü de paylaştı.

AKSOY ‘’HAZIRLIKLAR TAMAM SIRA PROTOKOLÜN İMZALANMASINDA’’

Bu arada Sırbistan hükümeti, Türkiye ile seyahatlerde karşılıklı olarak pasaport yerine kimlik kullanılabilmesi için gerekli yasal düzenlemeyi tamamladı. Konu hakkında bilgi veren Türkiye'nin Belgrad Büyükelçisi Hami Aksoy, yasal düzenlemenin tamamlanmasıyla birlikte geriye yalnızca protokol imzalanması kaldığını ve bunun da kısa süre içinde tamamlanmasının beklendiğini söyledi. Sırbistan hükümeti bu uygulamanın iki ülkenin de ekonomisine katkı sağlayacağını, karşılıklı turist oranının artacağını açıkladı. Avrupa Birliği üyesi olmayan Sırbistan, Türkiye gibi aday ülke statüsünde. Uygulamanın başlamasıyla birlikte Türkiye vatandaşlarının kimlikle seyahat edebileceği ülke sayısı altıya çıkacak.

7 Haziran 2022 Salı

'Mustafa Kemal Atatürk’ün Sofya Günleri’ ölümsüzleşti

Mustafa Kemal Atatürk'ün Bulgaristan'daki görev yıllarını ile faaliyetlerini içeren ve arşiv belgelerden oluşan sergi ‘Mustafa Kemal Atatürk'ün Sofya Günleri’ konu başlığı ile günümüze kazandırıldı. Bulgaristan Devlet Arşivler Sergi Salonu'nda düzenlenen serginin açılışını Bulgaristan Cumhurbaşkanı Yardımcısı İliyana Yotova ve Türkiye'nin Sofya Büyükelçisi Aylin Sekizkök yaptı. Açılışa Türkiye Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanı Prof. Dr. Uğur Ünal ve Bulgaristan Arşivler Ajansı Başkanı Mikhail Gruev de katıldı. Türkiye'nin Sofya Büyükelçiliği, Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı ve Bulgaristan Arşivler Ajansı iş birliğinde titiz bir çalışmayla hazırlanan, ‘Mustafa Kemal Atatürk'ün Sofya Günleri’ sergisinde, Atatürk'ün Bulgaristan'ın başkenti Sofya'da askeri ataşe olarak görev yaptığı dönemde yazdığı raporların yer aldığı tarihi belgeler, ilk kez bir araya getirildi. Etkinlik kapsamında ayrıca, Sofya Büyükelçiliği Resmi Konutunda muhafaza edilen ‘Atatürk Odası’, sergide yer alan belgelerin tıpkıbasımlarının daimi olarak sergilenmesi amacıyla yeniden tefriş edildi ve ‘Atatürk Odası’nın açılışı da yapıldı. Atatürk'ün Sofya görevi sırasında hazırladığı 100'ün üzerinde rapor ve bu döneme ait resmi yazışmalar arasından seçilen 20 belgenin örnekleri, ‘Atatürk Odası’nda kalıcı olarak sergilenecek. Sergide, Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivlerinde muhafaza edilen, Mustafa Kemal Paşa'nın askeri ataşe olarak 1913-1915 yıllarında Sofya'da görev yaptığı 15 aylık döneme ait 24 belge de yer alıyor. Açılışa Bulgaristan Türkleri’nin en büyük siyasi gücü konumundaki Hak ve Özgürlükler Hareketi (HÖH-DPS) Partisi Lideri Mustafa Karadayı ile bir dönem Bulgaristan Kültür Bakanlığı görevinde de bulunan Vecdi Raşidov da hazır bulundu.


5 Haziran 2022 Pazar

Bayram Begay Arnavutluk’un yeni cumhurbaşkanı

Arnavutluk'ta görev süresi 24 Temmuz’da dolacak olan Cumhurbaşkanı İlir Meta’nın yerine 
Cumhurbaşkanlığına, seçimin dördüncü turunda, Genelkurmay Başkanlığı görevinden istifa ederek aday olan Bayram Begay seçildi.

Arnavutluk'ta Cumhurbaşkanlığı seçiminin tek adayın olduğu dördüncü turu, Arnavutluk Meclisi'nde düzenlenen oturumda yapıldı.
Başbakan Edi Rama önderliğinde iktidarda bulunan Sosyalist Partisinin (PS) adayı Bayram Begay, 140 koltuklu mecliste, 83 milletvekilinin katıldığı oturumda, 78 milletvekilinin desteğini aldı.
İktidar partisine mensup milletvekillerinden 4'ü Begay'ı desteklemedi, 1 vekil ise çekimser oy kullandı.
Ana muhalefetteki Demokratik Partinin milletvekilleri oy kullanma sürecine katılmadı.
Bayram Begay, meclis oturumu öncesi genelkurmay başkanlığı görevinden istifa ettiğini açıklamıştı.
Cumhurbaşkanını belirlemek için meclisteki milletvekillerinin 5'te 3'ünün çoğunluğunun arandığı ilk 3 turda kimse aday olmamıştı.
Cumhurbaşkanlığı seçiminin birinci turu 16 Mayıs, ikinci turu 23 Mayıs, üçüncü turu ise 30 Mayıs'ta yapılmıştı.
4'üncü turda ise cumhurbaşkanı adayının seçilmesi için 71 milletvekilinin desteğini alması yeterli sayılıyor.
Meta'nın görev süresi 24 Temmuz'da sona erecek ve Begay 5 yıllığına Cumhurbaşkanlığı görevini devralacak.
İlir Meta, 28 Nisan 2017'de göreve gelmişti.
 
BEGAY KİMDİR?

Tümgeneral Bajram Begay, 20 Mart 1967’de Arnavutluk'un Rrogozhina kentinde doğdu. 1989 yılında Tıp Fakültesinde Genel Tıp Anabilim Dalı’nda eğitimini tamamladı ve 1998 yılında ‘Tıp’ uzmanlığında aktif subay oldu. Begay Silahlı Kuvvetlerde Doktrin ve Eğitim Komutanlığı görevini yürütürken, Silahlı Kuvvetlerdeki 31 yıllık kariyerinde Askeri Tıbbi Birim Şefi, Askeri Hastane Müdürü, Merkez Üniversitesi Genel Askeri Genelkurmay Başkanlığı Sağlık Müfettişliği Müdürü ve Başmüfettiş ve Sağlık Müfettişliği Danışmanı dahil olmak üzere çok sayıda görevde bulundu. Arnavutluk Silahlı Kuvvetlerinde üst düzey pozisyonlarda görev yapan Begay, son olarak Temmuz 2020'de Arnavutluk Genelkurmay Başkanlığı görevine getirilmişti. İngilizce bilen Begay, evli ve iki çocuk babası.

31 Mayıs 2022 Salı

Mustafa Kemal Atatürk Edirne'yi geri alırken yenilgiye uğrattığı Bulgar generalin kızı 'MİTİ'ye aşık oldu. Evlenmek istedi. Girdiği her savaşı kazanan büyük komutan bir tek bu mücadeleden yenik ayrıldı

Bulgarlar 26 Ocak 1913 günü Trakya'da Türk askerini hezimete uğratmış, 6 bine yakın Mehmetçik oracıkta şehit düşmüştü.

Atatürk o yenilgi ardından arkadaşı Fethi (Okyar) Bey’in yerine atanmış, Bolayır’daki kuvvetleriyle hem o bölgeyi kuşatmış ardından da Edirne’yi işgalden kurtarmıştı.

O savaşta Binbaşı rütbesiyle Harekât Şube Müdürüydü ve Çatalca Ordusuyla birlikte Meriç’in batısına geçerek, Osmanlı’nın Edirne’den önce Balkanlardaki geçici başkenti olan Dimetoka’yı kurtardı...

Bulgar ordusunun başında, Savaş Bakanı General Sitilian Kovaçeva vardı. 

O generalle çok değil, birkaç ay sonra tekrar karşılaşacak ancak bu seferki savaşın nedeni, ‘Aşkı’ olacaktı…

27 Ekim 1913

1. Dünya Savaşı yaklaşıyordu.

Bulgar Çarı Ferdinand savaşın acı yenilgisini unutturmak için zaman zaman balolar tertip ediyor, ülkede bulunan ülkelerin subay ve diplomatlarıyla ilişkilerini sıcak tutuyordu. 

Onların arasında Türkler de vardı.

Atatürk ve Sofya Büyükelçisi olarak atanan Fethi Okyar’ın orada bulunuşlarının nedeni, İstanbul’daki hükümetin kendilerinden çekinmesiydi. 

Zira hükümet karışıktı…

İlk günler Splendid Palace Oteli’nde konakladı. 

Fakat genelkurmay İstanbul’dan kendisine az para gönderdiğinden çareyi bir pansiyona yerleşmekte buldu.

Pansiyonun sahibi Hilda Christianus adındaki bir Alman kadındı. 

Evliydi, pansiyonda 6 yaşındaki kızı ve kocası Güstav ile birlikte yaşıyordu. 

(Atatürk’e âşık olduğunu vefatından önce itiraf edecekti)

İki arkadaş, Sofya’nın gece hayatına çabuk ısındı. 

Parisli Madam Dourzi’ye uğrayıp, danslı müzikli, yemekli partilere katılıyorlardı. 

Madam’ın işlettiği mekân birçok ülkeden gelen diplomatlar ve subayları konuk ediyordu.

Bulgar sosyetesi kadınlarının gözü iki Türk subayındaydı.

İki arkadaş Sofya’nın en üst düzey ailelerinin kızlarıyla tanışma fırsatı buluyordu. 

Atatürk bu nedenle pansiyonda kalmaktan vazgeçti. 

Milletvekili arkadaşı Şakir Zümre ile birlikte Türk Büyükelçiliğinin hemen yakınında, bir daire kiraladı.

Eşyaları en uygun olanlarından seçerek daireyi güzelleştirdiler. 

Ve çok geçmeden de Adalet Bakanını evlerine davet ettiler.

Davet gerçekleşti. 

Atatürk, yemekte bir ara bakana Balkan Savaşı’nda yenilgiye uğrattığı Savaş Bakanı Sitilian Kovaçeva ile tanışmak istediğini söyledi. 

Olumlu yanıt alınca, memnun oldu. 

Aslında niyeti bakanın kızı Dimitrina ile tanışabilmekti…

Buluşma gerçekleşti. 

Atatürk, beğendiği kadının ailesiyle kısa sürede kaynaştı. 

General baba ve eşi Anna Kovaçeva, kızlarına ‘Miti’ diye hitap ediyordu. 

Davet sırasında Generalin eşinin Makedonyalı oluşu sohbetlerine daha da anlam kazandırdı. 

General kısa bir zaman önce sonuçlanan Balkan Savaşı hatıralarını anlatırken, karşısında yönettiği orduyu yenilgiye uğratan bir Türk Subayı vardı ve biricik kızı Miti’yi süzüyordu…

Atatürk, zeki ve çekici bir subaydı.

Boş zamanlarında Fransızcasını geliştiriyor, tango ve vals dersleri alıyordu…

Miti’den çok hoşlanmıştı. 

Ancak kalbi, İstanbul Harbiye’deki 211 numaralı evde yaşayan Madam Corinne için atıyordu. 

Güzel dostlukları vardı ama kader onları uzaklaştırmış, onlar da çareyi mektuplaşarak aşma çabası içindeydi…

Atatürk ile 21 yaşındaki Miti’nin arkadaşlıkları kısa sürede gelişti…

Miti, İsviçre’nin Neuchatel kasabasında Beşeri Bilimler okumuştu. 

Ülkesindeki erkeklerin çoğunun gözdesiydi. 

Şairlere ilham olacak derecede güzeldi. 

Güzel bir yüzü, sarı kıvırcık saçları vardı. 

Yüzünün ifadesi, kimi zaman bir çocuk kadar saf, kimi zamanda bir kızın yaramazlığı kadar ilgi çekiciydi. 

Kıyafetlerini Viyana’da getirtir, güzel piyano çalar ve dans ederdi…

Gittikleri eğlence mekânlarında göz doldururlarken, en büyük tutkuları dans etmekti…

Arkadaşı İsmail Hakkı (Kavala) Bey’e İstanbul’a gidişinde bir yeniçeri kıyafeti getirmesini istemişti. 

Arkadaşı o elbiseyi Kazım Özalp aracılığıyla, özel izinle; iade edilmek üzere müzeden getirmişti.

Bulgar Dışişleri Bakanlığı Kraliyet Sarayı’nın yanındaki Grasko Gradina isimli, şehir parkının karşısındaki Voyenne Klüp’te maskeli balo düzenlemişti. 

O baloda Atatürk, Bulgar General Stilian Kovaceva’nın kızı Dimitrina Kovaçeva’ya, yani Miti’ye kavalyelik edecekti…

Kuşandığı yeniçeri kıyafetini tercih edişinin nedeni, bir zamanların güçlü imparatorluğunun imajını fark ettirmekti.

Öyle de oldu; tüm gözler kuğu zarafetinde dans eden iki aşığın tutkulu dansına ve yeniçeri kıyafetine odaklandı.

Yanak yanağa dans eden çift kendilerini izleyenlerce hayranlıkla takip edilirken, general baba durumdan pek hoşnut değildi…

O yıllarda Sofya’ya yerleşmiş çok güzel ve zengin biri olan Tarife Hanım, sosyetenin en gözde mekânını işletiyordu.

Önde gelen ailelerin güzel kızları ve yakışıklı erkekleri onun mekânında buluşuyor, partilerle kaynaşıyorlardı.

O mekânın müdavimlerinden biri de Atatürk'tü.

Yakışıklı Türk Binbaşısı, yine o partilerden birinde Bulgar Başbakanının kızı Nicolina Radaslavof ve milletvekili Dino Atçof’un kızı Elena Akçof ile de tanışıp arkadaşlık kurmuştu.

31 Ekim 1914

Hayatına modern görüşlü bir kadının girmesini arzulayan Atatürk, evlilik konusunda karışık düşüncelere sahipti.

Zira yapacağı, başarmayı düşündüğü çok daha önemli işler olduğunu planlıyordu…

Fuat (Bulca) Bey çocukluktan mahalle arkadaşı bir subaydı ve yeni evlenmişti. Arkadaşının evliliği nedeniyle bir mektup yazarak tebrik etti:

“Hayat kısadır. Bunu kutlamak ve taçlandırmak için insanların genellikle makul gördükleri vasıta evliliktir. İnkâr edilmez bir gerçektir ki insanlar, hayat, kadınsız olamaz…”

Aynı gün ileride yaveri olacak olan mahalle arkadaşı Salih (Bozok) Bey’e de, Fuat Beyin evliliği üzerine bir mektup yazdı:

“ Hayatın çeşitli yönlerinden birkaçını görenler evlendikten sonra keşfedilmemiş yönlerini de ister istemez gözlemlerler. Bu gözlem pek tatlı olabileceği gibi, pek acı da olabilir. Biz Fuat için lâtif ve saadetli manzaralarla evlilik hayatının taçlanmasına dua edelim”

Atatürk, Miti’ye âşıktı.

Kendine eş olarak modern bir kadın bulduğunu düşünüyor, o nedenle ailesinden istemekte kararlıydı.

Durum Tarife Hanım aracılığıyla bazı generallerin kulağına çıtlatılacak, o generaller vasıtasıyla da Miti’nin babasına ulaşılacaktı.

Fakat o generaller Tarife Hanım’a söz birliği etmişçesine olumsuz yönde görüş belirtince, Atatürk medeni cesaretini gösterdi ve Miti’yi babasından istemek için, makamına çıktı.

General, damat adayına böyle bir evliliğin kesinlikle mümkün olamayacağını söyledi. 

Kendisine çok değer verdiğini, ancak dini farklılıkların aşklarına engel olacağını açıkladı. 

Hatta general daha da ileri giderek çok az bir zaman önce Türklere karşı şiddetli şekilde savaşan ve hala savaşan asker ve subaylarının bu akrabalığı kişisel bir hakaret olarak kabul edeceklerini anlattı…

Atatürk kendisi bunu anlayacak kadar zekiydi ama ısrarını sürdürdü. 

Generalin savunmasını kırmak için, “Evliliğimize karşı olan argümanların Dimitrina’nın duygularından daha güçlü olduğunu mu düşünüyorsunuz?” diye sordu.

General kararlıydı:

“Üzgünüm ama önceden mahkûm olan şeyler var…”

Ve general karısını da tembihleyerek kızlarının bir daha Atatürk ile görüşmesine yasak getirdi:

“Miti’ye söyle, Kemal’i bir daha görmemesi gerekiyor. Evlilik olmayacak”

Yaşananlar Çar Ferdinand’ın da kulağına gitmişti.

Miti’nin Atatürk gibi bir Türk askeriyle birliktelik yaşamasından fazlasıyla rahatsızlık duydu; rahatsızlığını Kovaçev Ailesi’ne açıkça dile getirdi.

Çar’a göre, Atatürk’ün Miti hamlesi, kabul edilemez bir askeri meydan okuma anlamına da geliyordu…

General baba, yaşananlardan etkilenmişti.

Kızına son bir kez Atatürk ile görüşmesi için izin verdi…

İki âşık buluştu. Görüşüp sohbet ettiler.

Acıları büyüktü…

Veda vakti geldi. Atatürk, Miti’nin elini öptü, “Hoşça kal Miti! Sen ve sadece sen hayatımın kadını olarak kalacaksın. Tekrar görüşeceğimize inanıyorum.” diyerek, söz verdi.

Atatürk, Latife Hanım ile 29 Ocak 1923’te evlendi.

Çalkantılı bir evlilikleri vardı. 

Aralarının iyi olduğu söylenemezdi.

Gönlü hala Sofya’daki aşkı Miti’deydi…

1925 Mayıs ayı…

On bir yıldır görmediği tutkusu Miti’yi Ankara’ya davet etti.

O davet kabul gördü ve Miti Türkiye’nin yolunu tuttu.

Ankara’ya vardığında yıllar önce vedalaşırken askeri ateşe olan Mustafa Kemal, artık bir Cumhurbaşkanıydı…

O ziyaret, gayet gizlilik içerisinde yaşandı ve eşinden 15 günlüğüne izin alarak seyahate çıkan Miti, bir aydan fazla Ankara’da kalacaktı...

Atatürk gibi, Miti de evliydi.

O ziyareti eşi Bulgar avukat Deyan Deyanov’ı kızdırdı.

Karı koca aralarında telgrafla yazışarak birbirlerine öfke kustu.

Zira Haziran ayı olmuştu ve Bulgar bir elçilik katibi Miti ile Atatürk’ün aşk yaşadığını babası General Kovaceva’ya sonra da kocası Deyan Deyanov’a ulaştırmıştı.

Atatürk ve Miti’nin tedirginlikleri hat safhaya ulaşınca huzursuzlar arttı.

Tam da o sırada Miti eşinden bir telgraf aldı:

“Filibe’deki evine değil, Sofya’daki babanın evine dön!”

Miti, ülkesine dönerken Atatürk ile son kez vedalaşıyordu.

Veda hediyesi, Atatürk’ün en sevdiği; başucu kitabı olan Reşat Nuri Güntekin’in ‘Çalıkuşu Romanı’ydı…

Atatürk ve Latife Hanım 5 Ağustos 1925 günü, yani Miti’nin Ankara’dan ayrılışından çok kısa bir süre sonra boşandı…

Miti, baba evine döndükten sonra eşinden boşandı, üç yıl sonra ise Bulgar Milletvekili Simeon İvanov ile birliktelik kurdu.

Önceki eşinden ikisi kız bir erkek evladı vardı.

22 Temmuz 1930, saat 21.00

Gazeteci Hakkı Tarık Us Çankaya Köşkü’nün sofrasındaydı.

Bir gün önce Atatürk’e Sofya Gazeteciler Cemiyeti’nin Türk gazetecilerini davet ettiğini söyledi ve fikrini sordu.

Atatürk , “Efendiler, ben Balkan Muharebesi’nden sonra Sofya’ya ateşemiliter olarak gitmiştim. Orada en aşağı bir yıl kaldım. Bulgarlarla çok ve ailevi denilecek kadar yakından temasta bulundum. Bu temaslar bende dikkate layık intibalar uyandırdı.” diye söze başlayarak Bulgarlarla olan yakın ilişkilerden dem vurdu:

“(…) Türklerle Bulgarların bir asıldan gelmiş olmasının tesiri vardır. Türk–Bulgar aynı köken olan Orta Asya yaylasından gelmiş, aynı kanı muhafaza etmiştir. Daha o zamanlar bu noktayı en özlü Bulgarlara söylemişimdir. Bunlardan tarih cereyanlarını, antropoloji safhalarını takip etmiş, anlamış olanlar beni teyit etmişlerdir. Bulgaristan’da yaşadıkça onlara muhabbetim arttı. Çok tabidir ki benim Bulgarlara gösterdiğim bu muhabbet ve bağlılık da onlar tarafından aynı muhabbet ve aynı hisle karşılandı. O günden bugüne kadar bu ciddi, samimi, kardeş yakınlığının sebep ve manası da büyük bir aydınlık ve açıklık almıştır. Şüphesiz Türklerde, belki Bulgarlarda dil ve tarih ihtilaflarını yapan etkenler olmuştur. Fakat artık bugün, 1930 senesinde, hâlâ bu etkenler; masallardan, hurafelerden, adi politika cereyanlarından ibaret bu etkenlere ne Türklerin, ne de Türklerle aynı kandan olan Bulgarların ehemmiyet vereceğini zannetmiyorum.”

Hakkı Tarık Us, kafasına takılan bir soruyu sordu:

- Çok güzel buyuruyorsunuz Paşam, lakin Bulgarların bu düşüncelere iştirak edeceğini zan ve farz eder misiniz?

Atatürk, “Zan” ve “farz” kelimelerini tekrar ederek sözlerini söyledi:

- Zanlar ve faraziyeler üzerinde konuşmuyoruz. Konuştuğumuz hakikatlerdir. Bulgaristan’a gidecek kafilenin başında senin bulunmanı isterim.

Sofradaki sohbet epeyce sürdükten sonra sona erdi, konuklar evlerine dağılırken Atatürk Hakkı Tarık Bey’e seslendi:

- Size son sözüm: Bulgaristan’a gidiniz, onları seveceksiniz. Samimi görüşünüz ve hatırlatınız ki ben 1914’te Sofya’da bulunmuş, kankardeş Bulgarlarla yüksek dostluk yapmış adamım.

 

MİTİ KİMDİ?

Takvim yaprakları 9 Ağustos 1966 gününü, saatler 13.30’u gösterirken Miti, 74 yaşında genç yaşından beri süre gelen ülserin kansere dönüşmesi sonucu yaşama veda etti.

Öldüğünde serveti yoktu.

Mustafa Kemal’ini ise yıllar önce 10 Kasım 1938 sabahı saat 9’u 5 geçe çoktan kaybetmişti…

Sofya’da Layaşkoşut Sokağındaki 21 numaralı evin,126 basamakla çıkılan çatı katındaki daracık odasında dünyadan göç ederken ardından ağlayanlar arasında sadece kardeşleri ve çocukları vardı.

Sofya Türk Büyükelçiliği’nde memur olarak çalışan oğlu Anton Deyanov da o gün annesinin ölümü nedeniyle işe gelemeyeceğini bildirdiği halde kendisine sadece baş sağlığı dilenmiş, üzerinde pek durulmamıştı.

Zira ölenin Atatürk’ün Miti’si olduğu bilinmiyordu…

Miti ölmeden iki gün önce Atatürk’ü rüyasında gördüğünü kardeşi Fani’ye anlatmış “Kemal’i bu gece rüyamda gördüm. Bana bir şeyler verdi fakat ama ne olduğunu anlayamadım” demişti. 

Madam Fani, olayı anlatırken gözyaşlarını tutamamış yıllar sonra yeğeninin vereceği bir röportajda “Bizim inancımıza göre bir insan ölümünden evvel ancak hayatta en çok sevdiği kişiyi rüyasında görür” diyecekti…

Miti öleceğini hissetmişti.

O nedenle evlatlarını da yanına çağırmıştı.

Gözlerini son kez kapadığında yüzündeki uzun yıllardı görünmeyen mutluluk ifadesine, yakınları o anlarında tanıklık etti.

Çocukları duvarlara yapıştırılan ve annelerinin ölümünü bildiren Nekrolog’a (ölmüş birinin anısına yazılan yazı) adını “Dimitrina Kovaçeva Deyanova” diye yazdı.

Onu kimse o adıyla bilmez, kimse onu ‘Dimitrina’ diye çağırmazdı.

O, sevdiği insan için de; yakınları için de sadece ‘Miti’ idi.

Kendisine o ad, bukle bukle sarı saçlı küçücük bir çocukken ailesince takılmıştı…

Miti bir generalin kızı olarak dünyaya gözlerini açmış, zenginlikler içinde büyümüştü.

Öldüğü zaman ise hiçbir şeyi yoktu.

Aradan geçen süre içinde her şeyini kaybetmişti…

Annesi Anna Kovaçeva, Makedonyalı güzel bir kadındı.

Kız kardeşleri Fani, Olga ve erkek kardeşi Todor ile büyük mutluluklar yaşamıştı.

Todor, ailenin en sevilen çocuğuydu ama ailesini ölerek en erkek terk eden olmuştu.

Miti’nin istemeyerek evlendiği eşinden birisi kız, ikisi erkek, üç çocuğu olmuştu.

İlk kız çocuğu yaşayamamıştı.

Kızı Ançe yanından hiç ayrılmadı. Oğlunun biri hayatını Berlin’de kazanıyordu.

Diğer oğlu ise Sofya’daki Türk Büyükelçiliği’nde memurdu.

Miti’nin yaşamındaki son mutluluğu, ölümünden birkaç gün önce bir arkadaşı tarafından kendisine gönderilen bir demet karanfil olmuştu.

Konserler verdiği günler aklına gelmiş hediye sevinci, hüngür hüngür ağlamasına neden olmuştu.

Müziği ve kitapları çok severdi.

Son zamanlarında o iki tutkusunu da yitirmiş son olarak mimar kardeşi Todor ve eşi İren ile kitaplar üzerine konuşmuş İngiliz düşünürü James Aldridge’nin bir eserini salık vermişti.

O gün uzun süredir üzerindeki yılgınlığı aşmış; silkinip canlanmış edebiyattan kitaplardan konuşmuştu.

Sonra birden bire gelen bir sancı ile kıvranıp kalıvermişti.

Acı çekiyor ama acısını bastırıyordu.

Güçlü bir karakteri vardı.

İsyan etmesini bilmez, direnmeyi severdi.

Hayatı boyunca Atatürk’ü izledi.

Ona ve Türkiye’ye dair her şeyi an be an takip etti.

Biliyordu ki Türkiye demek O demekti.

Atatürk’ten hayatında sadece bir kez bir şey istemeyi düşünmüştü.

Mimar erkek kardeşi Türkiye’ye yerleşmeyi istiyordu.

Ablasına açılmıştı.

Uzun uzun düşünmüş sonra “Peki git” demişti. 

“Ben O’na mektup yazarım.” 

O dediği Mustafa Kemal’iydi.

Biliyordu ki O onu asla kırmazdı.

Ama olmadı o mektubu da yazamadı.

Her şeyinde o vardı.

Kitaplarının içine Atatürk’ün resimlerini saklardı.

Gazetelerden ona ait yazıları kesiyordu.

Yıllarca sonra torunu kitaplarını karıştırırken birisinin içinde Atatürk’ün bir resmini bulmuş, göstermişti.

Resmi titreyen elleri ile aldığında solgun yanaklarından bir damla yaş süzülmüştü…
Atatürk’ün aşkı Miti 28 Ekim 1892 yılında doğmuştu…

 

(Yaşar Gürsoy / YENİÇAĞ)

 

KAYNAK:

- Liliana Serafimova, Mustafa Kemal ve Miti Kovaçeva,
- Süleyman Yeşilyurt, Ata’nın hayatındaki on dokuz kadın
- Hasan Yılmaer, Milliyet Gazetesi, 10 Kasım 1966
- Hakkı Tarık Us, Vakit gazetesi, 23 Temmuz 1930
- Svetoslav Pintev, https://www.mila.bg/article/7529148

 

29 Mayıs 2022 Pazar

BÜYÜKELÇİ UREYA ’BAŞTA BALKANLAR OLMAK ÜZERE TÜM DÜNYANIN BİR BARIŞ VE KUCAKLAŞMA SÜRECİNE İHTİYACI VAR’

Dost ve kardeş ülke Bangladeş’te bir başka kardeş ve dost ulusun temsilcisini ziyaret etmek boynumuzun borcuydu.

Üstelik de bizden birinin.

Daha iki yıl önce Bursa’daki ortak dostlarımızın önermesi ile gündeme gelen bu süreç nihayet anlam kazanıyordu.

Bu nedenle randevu talep ettiğim Kosova’nın Bangladeş Büyükelçisi Sayın Güner Ureya tüm içtenliği ile büyükelçilik konutunun kapılarını bize açtığında çok mutlu oldum.

İnsanın el diyarlarında kendini evinde hissetmesi kadar güzel bir duygu yok inanın.

Daha önce de Kosova Cumhuriyeti’nin Ankara Büyükelçiliği’nde görev yapan ve uzun yıllar Türkiye’de de kalan, Büyükelçi Ureya bizi bizden daha iyi tanıyor desem yeridir.

Bilgi birikimi ve kültürel derinliği o kadar fazla ki Kosova Türkiye ilişkilerini analiz ederken konuyu dünya barışına getirdi ve ‘’Başta Balkanlar olmak üzere tüm dünyanın bir barış ve kucaklaşmaya ihtiyacı var ‘’ dedi.

Kosova ile Bangladeş arasındaki resmi ilişkiler Bangladeş Başbakanı Şeyh Hasina Vecid’in, 27 Şubat 2017'de Kosova Başbakanı İsa Mustafa'ya sözlü nota göndermesi ve Kosova Cumhuriyeti'ni bağımsız devlet olarak tanıdıklarını açıklaması ile kuruldu.

Ardından Kosova Dışişleri Bakanlığı Ekonomi Diplomasisi Departmanı’nda görev yapan Güner Ureya, Kosova’nın Bangladeş Büyükelçisi olarak atandı.

Kosova Cumhuriyeti’nin bağımsızlık sonrası ilk diplomatlarından biri olan Güner Ureya, Kosova’da yaşayan Türkler temsilen atanan ilk Türk kökenli büyükelçi.

Hem Türkiye hem de Kosova kurumlarında görev yapan Ureya, ilköğretim ve liseyi Kosova’da, üniversite eğitimini Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nde tamamladı.

Büyükelçi  Ureya medya ve devlet kurum ile kuruluşlarında mütercim, gazeteci, danışman ve yönetici olarak da görev yaptığı için öyle kolay kolay kül yutacak biri değil.

Meslekten yani.

Ben de bunu bildiğim için hiç ortaya konuşmadan direk konuya girip Türkiye - Kosova kardeşliğinin bölge özelindeki etkisini sordum.

Hiç tereddütsüz Türkiye’nin kendileri için büyük bir var olma meselesi olduğunu belirterek  ‘’Türkiye gücü, ekonomisi ve tarihten gelen sosyo-kültürel ve etnik bağları ile Kosova ve bölge için bir istikrar ve barış unsurudur’’ dedi.

Büyükelçi Güner Ureya, Balkanlarda yaşayan ulusların hiçbir ülkenin bölge planlamasına ihtiyaç duymadan geleceğe olan yürüyüşlerini emin bir şekilde sürdürebilmesi gerektiğinin altı nı da çizdi.

Balkan milletlerinin tarihten gelen bağlarla da bütünleşerek sorunlarını çözebileceğini belirten Ureya, Dünyada savaş ile fetih yapma döneminin bittiğini, her siyasinin bunu anlaması gerektiğini ifade etti.

Başta Balkanlar olmak üzere çatışma yaşanan tüm bölgelerde barışa ihtiyaç olduğunu söyleyen Güner Ureya uzun soluklu, hatta ilelebet sürecek bir barışın ülkelerin kalkınması için olmazsa olmaz bir gereklilik olduğunu ifade etti.

Ureya,  Kosova’nın Avrupa ile entegrasyonunu da bu perspektif ile değerlendirdiklerini söyledi.

Yeryüzü kaynaklarının adil ve ekonomik kullanımının ülkelerin içine sürüklendiği açmazdan çıkmalarına yardımcı olacağını ifade eden Güner Ureya, aksi durumun hiç kimseye bir şey kazandırmayacağı görüşünde.

Hemen yanı başımızda her an tüm dünyayı da içine çekebilecek Ukrayna-Rusya savaşını değerlendirmesini istediğimde ise derin bir nefes alarak ‘’Putin yanlış yaptı’’ dedi.

Rusya’nın ulusların siyasi tercihlerine saygı duyması gerektiğini ifade eden Kosova’nın Bangladeş Büyükelçisi ortaya çıkan durumun bir sürdürülebilirliğinin olmadığına dikkat çekti.

‘’Aynı yanlışa bir zamanlar Sırbistan da düştü. Tito sonrası Yugoslavya’da yaşanan problemleri askeri güç ile çözmeye kalktı. Ancak bu durum Sırplara bir yarar sağlamadı. Hatta halklar arasındaki tarihi bağları zedeledi ve kuşaklar boyu sürecek bir nefret ve öfke sürecini tetikledi. Halbuki bu süreç barışçıl yöntemlerle yönetilmeli ve savaş olmamalıydı. Kimsenin bize dışarıdan müdahale etmesine, bölge için Moskova ve Pekin başta olmak üzere Vaşington veya bir başka başkentte politika üretmesine ihtiyacımız olmamalıydı. Biz bölge yaşayanları bize lazım olan politikaları kendimiz üretebilmeliyiz. Tarihin bizim omuzlarımıza yüklediği görev budur. Düşmanlık ve savaşla kimse bir yere varamaz. Şu anda da bölgesel ve yerel işbirliği programları ile birlikte yaşama kültürümüzü ve sürecini pekiştirmeliyiz. Biz bölgemizde savaş olmasın diye uğraşmalıyız. Bir Sırp ile Arnavut veya başka ulustan biri kucaklaşabilmeli. Kültürel alışverişimiz en üst noktada olmalı. Bu durumu ekonomik altyapı ile de pekiştirmeliyiz’’ dedi.

Kosova Bangladeş ilişkilerini değerlendirmesini de istediğim Büyükelçi Güner Ureya, 2021 yılında iki ülke arasındaki ticaret haminin 13 milyon euroya çıktığını belirterek bu durumun daha da yükselme eğiliminde olduğunu söyledi.

Bangladeş sermayesinin ülkesine yatırım yapmasını istediğini belirten Ureya Bangladeşlilerin en çok gayrimenkul yatırımları ile ilgilendiklerini ifade etti.

Bangladeş’ten Kosova’ya en çok tekstil ve ilaç sektörü üzerinden yönelme olduğuna da işaret eden Güner Ureya bu kalemleri çeşitlendirme arzusunda olduğunu belirtti.

28 Mayıs 2022 Cumartesi

Bu kafa Yunanistan'ı nereye götürür?

Yunanistan Başbakanı Miçotakis ABD'ye gitmeden önce bir şeyler olacağına dikkati çekmiş ve Yunanistan Cumhurbaşkanı Katerina Sakelaropulu'nun komşuluk mesajını vermiştim.
Miçotakis, ABD kongresinde bizi "düşman" ilan etti.
Şu da dikkat çekici: ABD, bizi, Yunanistan'da üsler kurarak batıdan; Suriye'de PKK'yı üzerimize salarak güneyden sıkıştırmak istiyor. Miçotakis'in ABD kongresindeki konuşmasının ayakta alkışlanması neye işaret?
Katerina Sakelaropulu ne diyor: "Türkiye ile komşuyuz ve öyle kalacağız. Komşu, komşuya muhtaçtır."
Miçotakis ne diyor? Burada sıralamayayım... Bizi siliyor.
18 Mayıs 2022 günkü "Yunanistan'la ne olacak hâlimiz?" başlıklı yazımda "Michael Llewellyn Smith'in, "Yunanistan'ın Anadolu Hayali 1919-1922" başlıklı kitabını hatırlatmıştım. (Tarihçi Kitapevi, 432 s.) Kitaba Mevhibe İnönü, İsmet İnönü ve Venizelos'un 1933'te birlikte çekilmiş fotoğrafı konmuş. Venizelos, İnönü'nün koluna girmiş. Samimî bir poz.
15 Mayıs 1919'da Yunanistan'da İzmir'i çıkınca, yerli Rumlar, sokaklara dökülmüşler, "Zito Venizelos!" diye sevinç çığlıkları atıyorlardı. Sonunda Yunanistan yenildi ve halk İzmir sokaklarında bu defa "Kato Venizelos!" diye bağırdı. (Zito: Yaşasın, kato: kahrolsun.")
Venizelos "megali idea" için varını yoğunu ortaya koymuştu. 1930'da ve 1933'de Türkiye'yi ziyaret ediyor ve samimi görüntülerle dostluk pekiştiriyor. Venizelos'un Mustafa Kemal Atatürk'ü Nobel'e aday gösterdiğini hatırlatmıştım.
Elini uzatana elimizi uzatacağız, ama düşmanlık güdenin önünde de eğilmeyeceğiz. Ve tarihi asla unutmayacağız.
"Tarihi asla unutmayacağız." derken... Süheyl Çobanoğlu'nun bir kitabı önümde: "Yunan Yayılması ve Türklere Yaptıkları Soykırımlar".
Süheyl Çobanoğlu Rumeli-Balkan Stratejik Araştırmalar Merkezi (RUBASAM) Yönetim Kurulu Başkan Vekili. Kitap RUBASAM yayını (296 s.).
Bölüm başlıkları size kitap hakkında bir fikir verecektir:
"Balkanlar Ve Mora'da Osmanlı Hakimiyeti // Yunanistan'ın Milli Hedefleri Ve Türkiye'ye Karşı Yayılma Planları / İsyanın Hazırlanmasında Patrikhane ve Kiliseler / İsyanın Hazırlanmasında Milliyetçi Örgütler / Etniki Etaryanın Faaliyet Programı / Megali İdeanın gerçekleştirilme Yolları Venizelos'un Megali İdea Paralelindeki Siyasal Hedef­leri / Megali İdea Çabaları // Yunanistan'ın Toprak Talepleri ve Anadolu'yu İşgal Planı //  1830'dan Günümüze Kadar Yunan Yayılması­nın Safhaları / Batı Dünyasının Türk Varlığına Yönelik Amaçları ve Şark Meselesi // Yunan Yayılmasının Durdurulması // Yunanlılar Tarafından Türk Ve Müslüman­lara Yapılan Soykırımlar..."
Süheyl Çobanoğlu, "Ön Söz"de kitabını tarihi hatırlatmak için yazdığını belirtir:
"Doğumundan itibaren Türk Düşmanlığı aşılanmaya baş­layan Yunan çocuğuna, okul çağlarında Türklerin ne kadar barbar oldukları ve insan dışı bir yaratık oldukları öğretilir!!! Böylesine düşmanlıkla beslenen bir insan, yetkili makamla­ra geldiğinde, toplum baskısının da etkisiyle asla barışçı ve makul bir çözüm düşünemez. Yunan siyasetçi, iktidara ge­lebilmek için seçmenlerine 'TÜRK DÜŞMANI olduğunu' anlatmak zorundadır. (...) Bu çalışmamızda, kamuoyunu etkilemek için "TÜRK DÜŞMANLIĞI ve TÜRK KORKUSUNU" sıkça kullanan batıdaki komşumuzun, hiçbir askeri başarı elde etmeden, İn­giltere ve Rusya başta olmak üzere Batılı devletlerin desteği ile barış anlaşmaları esnasında gerçekleştirdiği YAYILMACI FAALİYETLERİ ve büyümesiyle birlikte Türklere yaptıkları SOYKIRIM ele alınmış olup, geçmişten ders alınarak gele­ceğe ışık tutması amacıyla değerli bilgilerinize sunulmuştur."
Yarın Konstantinopolis'in fethinin 569. yıl dönümü.
Yunanistan'da birileri konuşacaktır ve mutlaka düşmanlık ekecektir.
Düşmanlıkla nereye varılır?

(Arslan TEKİN / YENİÇAG)

27 Mayıs 2022 Cuma

Bangladeşliler Türk Mutfağı’na hayran kaldı!


Türkiye Cumhuriyeti Bangladeş Büyükelçisi Mustafa Osman Turan’ın çabalarıyla hayata
geçirilen ve 21-27 Mayıs tarihleri arasında bu yıl ilk kez düzenlenen Türk Mutfağı Haftası
etkinlikleri Dakka’daki büyükelçilik konutunda düzenlenen Türk usulü serpme kahvaltı ile
sona erdi. Ülkede gündem olan #TürkMutfağıHaftası'nda Bangladeş yazılı ve görsel basını
günlerce Büyükelçi Turan ve etkinliği konu olarak işledi. Büyükelçi Mustafa Osman Turan'ın ev sahipliğinde büyükelçilik alanında heyecan dolu bir aşçılık macerası deneyimi de yaşanan etkinliklerde Türk yemekleri kendilerine özgün ihtişamlarıyla da sergilendi. Kutlamada ayrıca Le Mérid'in Executive Chef Levent Karahan'ın 218 bazıları #CulinaryEncounters başlıklı gala yemeğinde sunuldu. Mutfak buluşmalarına iş insanları, sanatçılar, gazeteciler, sektörü etkileyen temsilciler ve yemek bloggerları da dahil olmak üzere 60 seçkin misafir katıldı. Etkinliğin organizasyon ortakları ise Bengal Group, ICE Media Limited, Le Méridien Dakka Hotel ile Maasranga Televizyonu oldu.