25 Ocak 2021 Pazartesi

TÜRKİYE'DEN YUNANİSTAN'A 'JET' MESAJ !..

Yunanistan ile Türkiye arasında 1 Mart 2016’da kesilen ve 5 yıl aradan sonra İstanbul’da yeniden startı verilen istikşafi görüşmeler beklendiği gibi hiçbir konuda uzlaşma sağlanmadan sonlandı. Türk heyetine Dışişleri Bakan Yardımcısı Sedat Önal’ın başkanlık ettiği ve Cumhurbaşkanlığı Dolmabahçe Çalışma Ofisi’nde gerçekleştirilen görüşme saat 14.30 sularında tamamlanırken aynı dakikalarda Türk jetleri de Doğu Akdeniz üzerinde gövde gösterisi yaptı. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın da katıldığı ve Özellikle Avrupa Birliği ülkelerinin yakından takip ettiği, Türkiye’nin ev sahipliğinde 61. turu düzenlenen görüşmelerde Dışişleri Bakanlığı İkili Siyasi İşler ve Denizcilik-Havacılık-Hudut Genel Müdürü Büyükelçi Çağatay Erciyes de yer alırken, Yunanistan tarafında ise heyet başkanı diplomat Pavlos Apostolidis idi. Yunanistan'ı temsil eden heyette Dışişleri Bakanlığı Genel Müdürü Büyükelçi Aleksandros Kuyu ve Dışişleri Bakanlığı Genel Sekreteri'nin Özel Kalem Müdürü İfigeniya Kanara da vardı. Taraflar, istikşafi görüşmelerin 61. turunda, sadece bir sonraki görüşmenin Atina'da yapılması konusunda mutabık kaldı.

Mevcut durum, son gelişmeler ve atılabilecek adımların ele alındığı görüşmeler sonrası Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Türkiye ile Yunanistan arasındaki istikşafi görüşmelere ilişkin sosyal medya hesabı twitterdan paylaşımda bulundu. İbrahim Kalın, paylaşımında, “Türkiye ile Yunanistan arasında dört buçuk yıldır yapılmayan istikşafi görüşmeler bugün İstanbul'da başladı. Cumhurbaşkanımızın güçlü liderliğinde Ege dahil tüm sorunların çözümü mümkündür ve bunun için irademiz tamdır. Bölgesel barış ve istikrar herkesin menfaatinedir” dedi.

Toplantının sonlandığı dakikalarda Milli Savunma Bakanlığı da Twitter hesabından, F-16, F4-E 2020 jet uçakları ile CN-235 CASA, E7-T (HİK) ve KC-135R havadan yakıt ikmal uçaklarının Doğu Akdeniz'de eğitim görevi icra ettiğini duyurdu. Bakanlığın açıklamasında, "Hava Kuvvetleri Komutanlığımıza bağlı üslerimizden havalanan F-16, F4-E 2020 jet uçakları ile CN-235 CASA, E7-T ve KC-135R havadan yakıt ikmal uçaklarımız, Doğu Akdeniz'de eğitim görevi icra etti" denildi.

https://www.haberturk.com/video/haber/izle/msbden-dogu-akdeniz-paylasimi/708484

23 Ocak 2021 Cumartesi

TÜRKİYE TÜM EGE'Yİ İSTEYEN VE GERİLİM POLİTİKASI İLE MASAYA GELEN YUNANİSTAN'IN BU OYUNUNU BOZMALI


Emekli Büyükelçi Tugay Uluçevik, karasularına ilişkin açıklama yapan Yunanistan’ın İstanbul’da pazartesi günü yapılacak öngörüşmeye (istikşafi görüşmeler) gerilim stratejisiyle geleceğini söyledi.

Türkiye ile Yunanistan arasında 5 yıl sonra yeniden başlayacak görüşmeler öncesinde Atina’dan özellikle Ege’deki karasuları konusunda gerilimi yükseltecek açıklamalar gelirken Ankara, Atina’nın bu açıklamalarına düşük tonlu yanıt vermeyi tercih etti. 

İstanbul’da pazartesi günü yapılacak öngörüşmelerin 61. turunda iki ülke diplomatları, müzakere pozisyonlarını gözden geçirecek. 5 yıl aradan sonra başlayacak öngörüşmeler öncesi Yunanistan’dan gelen açıklamaları değerlendiren emekli büyükelçi Tugay Uluçevik, “12 mil” açıklamalarının, Yunanistan’ın öngörüşmelerde takınacağı tutumun göstergesi olduğunu belirtti. 

Uluçevik, “Müzakerelerde en azından bazı konularda havayı yumuşatma niyetinde olsalar, bu konuları zaten kamuoyu önünde dillendirmezler. Şimdi 12 mil açıklamaları yaparak bir anlamda kendilerini kamuoyu önünde bağlıyorlar. Daha görüşmeler başlamadan ‘Bu konuda bir tavizi parlamentomuz, kamuoyumuz kabul etmez’ demenin önünü açıyorlar” dedi.

 

‘TEHDİT SONUÇ VERDİ’ GÖRÜNTÜSÜ

11 Aralık’taki Avrupa Birliği (AB) Liderler Zirvesi kararları ile 14 Aralık’ta ABD’nin Türkiye’ye yönelik açıkladığı S-400 yaptırımları sonrası Ankara’dan AB’ye yönelik söylem değişikliğine gittiğine dikkat çeken Uluçevik, “Türkiye, Doğu Akdeniz konusunda ABD ve AB’nin kıskacına girmiş durumdadır, söylemlerindeki tonunu düşürmüştür. Türkiye, AB ve ABD’nin yaptırım tehditleri olmadan Yunanistan’a istikşafi görüşme çağrısı yapsaydı anlamı başka olurdu. Ama şimdi Türkiye, AB ve ABD’den gelen tehditler sonucunda Yunanistan’a görüşme daveti yaptı görüntüsü oluşmuştur. Davetin zamanlaması ‘tehditler Türkiye’yi dize getirdi’ görüntüsünü oluşturmuştur” diye konuştu. 

Görüşmeler öncesi Türkiye’nin Akdeniz’deki araştırma gemilerini geri çektiğini kaydeden Uluçevik, “Türkiye, istikşafi görüşmeler süresince Doğu Akdeniz’de şimdiye kadar attığı adımları atamayacaktır. Bu, Yunanistan’ın Ege ve Doğu Akdeniz’de statükoyu kendi lehine dondurması demektir. Yunanistan, Türkiye’nin atacağı en ufak adımı ‘Türkiye tehditkâr politika yürütüyor’ diye kullanacaktır” ifadelerini kullandı. 

Uluçevik, “Türkiye’nin Batı’yla ilişkilerindeki kopuklukları gidermesi ve normal hale getirmesini bir emekli diplomat olarak memnuniyetle karşılarım. Ancak bu yapılırken Türkiye’nin ulusal çıkarlarını ilgilendiren konularda taviz verilmemelidir. Türkiye’nin Ege’deki karasuları konusunda takındığı tutumu, hiç olmazsa söylem olarak adaların askersizleştirilmiş statüsünün ihlali konusunda ilan etmesi gerekiyor” dedi.

60 KERE KONUŞTUK ANLATAMADIK!

TÜRKİYE NE İSTİYOR? YUNANİSTAN NE SÖYLÜYOR?

Tarih 11 Ocak Pazartesi… Dışişleri Bakanlığı, Türkiye ile Yunanistan arasındaki istikşafi görüşmelerin 61. turunun 25 Ocak’ta İstanbul’da yapılacağını açıklıyor. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, 2002-2016 yılları arasında yapılan görüşmelerde ne görüşüldüyse bundan sonra da aynı konuların görüşüleceğini söylüyor. İstikşafi görüşmeler Ege ve Doğu Akdeniz başta olmak üzere iki ülke arasındaki ihtilaflı konuları hedef alacak gibi görünüyor.

Peki bu adım Türkiye-Yunanistan ilişkileri açısından ne anlama geliyor? Önceki 60 turda bir sonuç elde edilemeyen ve yeniden başlayacak olan istikşafi görüşmeler kapsamında kritik soru başlıkları ön plana çıkıyor. Bu dosyada meselenin arka planına odaklanıyoruz. Konuyla ilgili Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz ve Emekli Büyükelçi Tugay Uluçevik’in görüşlerine başvurduk. Ancak öncesinde istikşafi görüşmelerin geçmişini ve ihtilafları hatırlamakta fayda var.

İSTİKŞAFİ GÖRÜŞMELER NEYİ İÇERİYOR?

İstikşafi görüşme, kelime anlamı olarak ‘ön görüşme, araştırma-tanıma görüşmesi’ gibi anlamlara geliyor. Türkiye için bu kavram yeni değil. Türkiye-Yunanistan arasındaki istikşafi görüşmeler 1999’daki Helsinki Zirvesi’nden sonra olgunlaşmıştı. Türkiye ve Yunanistan, Ege sorunlarına çözüm bulmak amacıyla 12 Mart 2002’de istikşafi görüşmelere başlamış ve iki tarafın da kabul edebileceği ‘adil, kalıcı ve kapsamlı’ bir çözüm amaçlanmıştı. Son görüşme olan 60. tur, 1 Mart 2016’da Atina’da yapıldı. Görüşmeler sonrasında dönemin Yunan hükümeti tarafından askıya alındı. İki ülke arasındaki görüşmeler siyasi istişareler formatıyla devam etmiş olsa da istikşafi çerçeveye dönmemişti.

KITA SAHANLIĞI, KARASULARI VE SEVILLA HARİTASI

İki ülke arasında kıta sahanlığı ve karasuları konularında ciddi anlaşmazlıklar var. Önceki 60 görüşmenin en önemli gündem maddelerinden biri de bu anlaşmazlıklardı. Lozan’da Türkiye ve Yunanistan için karasularının 3 mil olması esas alınmıştı. Ancak Yunanistan 1936 yılında çıkardığı kanunla karasularının 6 deniz mili olduğunu ilan etti. Türkiye de 1964 yılında karasularını Yunanistan gibi 6 deniz miline çıkardı. Uluslararası Deniz Hukuku 12 mile kadar izin verdiği için Yunanistan bu hakkını kullanmak istiyor. Türkiye ise Yunanistan’ın bu tavrının karşısında yer alıyor. Çünkü 12 mil olarak uygulaması Türkiye’nin aleyhine bir durum ortaya çıkaracak.

İşin bir de Sevilla Haritası boyutu var. Yunanistan’ın Ege Denizi ve Akdeniz’deki yetki alanları konusunda iddialarına temel teşkil eden bir çalışma olan Sevilla Haritası’nın resmi bir hükmü olmadığı AB tarafından açıklanmıştı. Sevilla Üniversitesi beşeri denizcilik coğrafyası alanında uzman olan Prof. Juan Luis Suarez de Vivero tarafından hazırlanan bu harita Yunanistan’ın taleplerini de ortaya koyuyor. Yunanistan Ege’deki 18 ada üzerinden 10 binlerce kilometrelik kıta sahanlığı kurmayı amaçlıyor. Türkiye ise bu teze izin vermiyor.

Sevilla Haritası, Türkiye açısından rasyonel ve uluslararası hukuka uygun bulunmuyor. Haritada Meis Adası’ndan başlayan Yunan kıta sahanlığı güneye doğru Akdeniz’in ortasına kadar iniyor ve Türkiye’ye Antalya Körfezi dışında bir çıkış fırsatı tanımıyor. Yunanistan’ın kıta sahanlığını Yunan adalarının sınırlarına göre çiziyor.

1-) UZLAŞMAK MÜMKÜN OLABİLİR Mİ?

‘İSTİKŞAFİ GÖRÜŞMELER 
TÜRKİYE İÇİN BİR GERİ ADIM’

Emekli Amiral Cem Gürdeniz, istikşafi görüşmeleri Türk dış politikası açısından bir geri adım olarak nitelendiriyor. Gürdeniz’e göre iki tarafın sorunlar konusunda uzlaşması pek mümkün değil.

“Yunanistan’ın şımarık ve uzlaşmaz tutumunun bilinmesine rağmen davet edilmesinin bir anlamı yok” diyen Gürdeniz’in bu konudaki görüşleri şöyle:

“Yunanistan istikşafi görüşmeleri bugüne kadar kendi tezlerini Türkiye’ye dayatmak için bir araç olarak kullandı. Açık bir olgu var. Yunanistan ve AB’nin lider ülkeleri Türkiye’yi Anadolu’ya sıkıştırmak istemektedir. Türkiye ise jeopolitik, siyasi ve ekonomik olarak Ege ve Akdeniz’de mevcut hak ve çıkarlarını korumak zorundadır. Gelecek kuşaklar için Doğu Akdeniz’de ve Ege’de etkin bir politika uygulamaya mecburuz. Altmış yıldır süren bir AB maceramız var. Sonuç ortada. Bu noktada Türkiye’nin artık böyle bir enerji kaybına tahammülü yok.”

“Yeni bir dünya kuruluyor, çok kutuplu sistem kuruldu bile” diyen Gürdeniz, şöyle devam ediyor: “Yeni dünya düzeninde deniz alanları karalardan çok daha kıymetli olacak. Bu kapsamda Türkiye’nin kendi hakkı olan bir metre karelik deniz alanını bile kimseye kaptırmama yükümlülüğü var. Bu gelecek kuşaklara karşı en büyük sorumluluğumuzdur.”

Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz, Türkiye Cumhuriyeti’nin Karadeniz, Akdeniz ve Ege’deki deniz yetki alanlarını kapsayan ‘Mavi Vatan’ doktrininin fikir babası.

Gürdeniz, Yunanistan Başbakanı Kiriakos Miçotakis’in açıklamasına da dikkat çekiyor: “Yunanistan başbakanının söylediği ‘Türkiye AB üyesi olmak istiyorsa Ege’den vazgeçmelidir’ açıklaması göz önüne alınırsa istikşafi görüşmelerden neden bir şey beklemediğim daha iyi anlaşılır. Yunanistan, bizim Doğu Akdeniz’deki ve Ege’deki haklarımızdan vazgeçmemizi istiyor.”

‘GÖRÜŞMELERE 61. TUR DENİLMEMELİ’

“Yapılması planlanan yeni görüşmeye ‘istikşafi görüşmelerde 61. tur’ denilmemeli. Çünkü 2002’de başlatılan bu format, 1999 AB Helsinki Zirvesi kararları yüzünden, yani Türkiye’nin AB üyelik sürecine uyum sağlamak için yaratılmıştı. Bunun Türkiye için yanlış bir format olduğunu düşünüyorum. Şimdi konu çok daha farklı boyutlardadır. O nedenle format farklı olmalıdır. Çünkü yeni bir döneme girdik. İşin içinde artık tartışmasız olarak egemenlik sorunları var ve bunlar ertelenecek boyutlarda değil.’ Yunanistan’ın kendi tezleriyle gelip bunu dayatmaya çalışacağını da söyleyen Cem Gürdeniz, “Türkiye’nin çağrısı ile başlatılan istikşafi görüşmelerde Yunanistan kendi koşullarını dikte eder ve Doğu Akdeniz’i gündeme getirirse bence bu görüşmeler başlamadan bitmelidir” diyor.

‘İSTİKŞAFİ GÖRÜŞMELER BİR BAHAR HAVASI DEĞİL’

Emekli Büyükelçi Tugay Uluçevik ise bazı gazetelerde ve makalelerde istikşafi görüşmeler hakkında Türk-Yunan ilişkileri açısından “bahar havası” izlenimi yaratıldığını söylüyor ve bunun kesinlikle yanlış bir yaklaşım olduğunu belirtiyor. Uluçevik’e göre bu görüşmeler bir yılan hikâyesi gibi sürüp gidecek. Emekli Büyükelçi Tugay Uluçevik, KKTC’de yıllarca rahmetli Rauf Denktaş’la çalışmış ve Yunanistan dış politikasını bizzat yaşayarak deneyimlemiş bir diplomattı.

Her zaman barıştan ve diyalogdan yana olduğunu belirten Uluçevik, Yunanistan konusunda gerçekçi olmanın önemine dikkat çekiyor. “Yunanistan’ın ne yapmak istediğini de gayet iyi biliyorum. Çünkü benim meslek hayatım Kıbrıs ve Türk-Yunan ilişkileri üzerine geçti” diyen Uluçelik, “Bu görüşmelerin yapılacağının açıklanmasından sonra bile Yunan tarafının son bir hafta içinde söyledikleri, bundan 10 yıllar önce söylediklerinden farklı değil” diyor.

Uluçevik şöyle devam ediyor: “Önceki 60 turda 8-9 tane gündem maddesi vardı. Ancak temelde aramızda tek bir sorun var. O da Ege’de kıta sahanlığının ve deniz alanlarının belirlenmesidir. Bizim denizde egemenlik hakkımıza dair yersiz ve zemini olmayan iddiaları vardır. Bu iddiaları şimdi de aynen söylüyorlar.”

2-) TÜRKİYE NEDEN BÖYLE BİR ADIM ATTI?

 ‘HÜKÜMETLERİMİZ BAZEN BUNA MECBUR KALIYOR’

Emekli Büyükelçi Tugay Uluçevik, “Türkiye neden böyle bir adım attı?” soruna geçmişten bir örnekle yanıt veriyor. Uluçevik’e göre Türkiye hükümetleri belirli dönemlerde uluslararası dengeler açısından bu şekilde hareket etmek durumunda kalıyor.

“Geçmişte bu işin genel müdürlüğünü yürüttüm ve daire başkanlığını yaptım” diyen Uluçevik, 2001 yılındaki ‘bahar havası’na dikkat çekiyor. Dönemin Dışişleri Bakanı İsmail Cem ve Yunanistan Dışişleri Bakanı Yorgo Papandreu, Sisam adası ve Kuşadası’nı birlikte ziyaret etmişti. İki mevkidaşın bu buluşması Türk gazetelerinde olumlu bir yaklaşımla yorumlanmıştı. Kıbrıs Rum basını ise Papandreu’nun zeybek oynamasına büyük tepki göstermişti. Simerini gazetesi Türklerin Papandreu’ya çiçekler yağdırdığına işaret ederek “ulusal şerefemizi rezil etti” ifadesini kullanmıştı.

Dönemin Yunanistan Dışişleri Bakanı Yorgo Papandreau ve Türk Dışişleri Bakanı İsmail Cem, Sisam Adası’ndaki gezilerin ardından birlikte Kuşadası’nda gelmişti. İki komşu ülke dışişleri bakanları şehri gezerek barış mesajları vermişti.

‘DEVLETİMİZE DE HAKSIZLIK ETMEK İSTEMEM’

İsmail Cem’le Papandreu’nun zeybek oynamasına değinen Uluçevik, şöyle devam ediyor: “Zeybek oynadı, hem de çok güzel oynadı. Bizde bu genelde olumlu yorumlandı. Ancak biliyorum ki bu bir mesajdır. Nasıl yemeklerimize sahip çıkıyorlarsa ‘danslarınız da bizden çıkma’ demek içindir. Maalesef belirli dönemlerde hükümetlerimiz bunu yapmak mecburiyetini hissediyor. Ancak devlet idare etmek başka bir şey tabii. Bir taraftan da devletin bazı gerçekleri var. Bu konuda devletimize de haksızlık etmek istemem. Ancak bunları hatırlatmakta fayda olduğunu düşünüyorum.”

‘TAKTİK OLDUĞUNA İNANMAK İSTERİM’

Cem Gürdeniz, Türkiye’nin istikşafi görüşmeler hamlesi için “ben bunun bir zaman kazanma taktiği olduğuna inanmak isterim” diyor. Gürdeniz’e göre; aksi takdirde hem ‘Mavi Vatan’da hem de KKTC’de geri dönmesi zor tavizler sürecinin kapısı açılacak.

“Türk dış politikası açısından istikşafi görüşmeler hamlesi eğer bir top çevirmeyse ben buna bir şey diyemem” ifadesini kullanan Gürdeniz, Yunan gazetesinden bir habere dikkat çekiyor: “Bu anlamda Dış İşleri Bakanlığının taktiğini bilemem. Ancak 4 Ocak’ta Kathimerini gazetesinde bir haber çıktı. ‘İstikşafi görüşmelerin başlaması için Ankara’dan bir adım beklendiği ve Türkiye’nin Yunanistan’a Doğu Akdeniz’de gaz ve petrol arama faaliyetlerinden vazgeçeceğine dair güvence verdiği’ yazıyordu. Dışişleri Bakanlığımız bunu yalanlamadı. Bu somut bir göstergedir. Belli ki alttan alıyorlar. Demek ki bakanlıkta taktiksel de olsa bir geri çekilme durumu söz konusu.”

‘TÜRKİYE’NİN HÂLÂ BİR DENİZCİLİK BAKANLIĞI YOK’

“Biz bakanlığın geleneksel politikasını çok iyi biliyoruz” diyen Gürdeniz şöyle devam ediyor: “Dışişlerimiz az sayıda uzmanla Ege ve Doğu Akdeniz politikalarını yürütüyor. Onlara destek olacak diğer devlet kurumları da yetersiz. Türkiye’nin hâlâ bir Denizcilik Bakanlığı yok. Türkiye’nin Yunanistan’da olduğu gibi Ege ve Akdeniz konularına bakacak münhasır bir devlet kurumu da yok. Covid 19 ile mücadele için Bilim Kurulu var ama Ege ve Doğu Akdeniz konuları için bir kurum veya kurul yok. Peki nasıl olacak bu işler? Maalesef çok az sayıda kişinin fikirleriyle oluyor.”

“Şu anda Türkiye’de ‘Mavi Vatan’ doktrini sayesinde bir uyanış başladığını söyleyen Gürdeniz, konuyla ilgili sözlerini şöyle noktalıyor: “Önceden kimsenin umurunda değildi. Halkımız ne kıta sahanlığını biliyordu ne de bu konudaki diğer detayları. Türkiye içinde bulunduğu durumu ve donanması sayesinde elde ettiği kazanımları siyasi ve dış politika masasında somut başarılara dönüştürmek zorunda. Biz bu kadar güçlü olduğumuz halde niye geri adım atalım? Sorun burada.”

3-) YUNANİSTAN TARAFI NEYİ AMAÇLIYOR?

‘GÖRÜŞMELER BAŞLADIĞI GİBİ BİTEBİLİR’

İstikşafi görüşmeler konusunun geçmişine ve bugününe bakıldığında bir diğer önemli soru da Yunanistan tarafının neyi amaçladığı. Cem Gürdeniz, Yunanistan’ın amacının çok net olduğu görüşünde. “Bu görüşmeler kapsamında iki ülke arasında yeni bir dönem başlama ihtimali yok” diyen Gürdeniz’e göre görüşmelerin başladığı gibi bitme ihtimali çok yüksek.

‘TÜM EGE’Yİ İSTİYORLAR’

“Burada mağdur olan Türkiye’dir” diyen Gürdeniz, Yunanistan’ın ‘Sevilla Haritası’ tezine vurgu yapıyor. Cem Gürdeniz meseleyi şöyle anlatıyor: “Burada mağdur bir Yunanistan yok. Mağdur bir Türkiye var. Tamamen Anadolu’ya sıkıştırılmış bir Türkiye var. O zaman biz neyi tartışacağız? Karşımızda gayri askeri statüdeki 21 adanın 18’ini tepeden tırnağa silahlandırmış bir ülke var. Egemenliği Yunanistan’a devredilmemiş ve işgal statüsünde 153 ada, adacık ve kayalık var. Türkiye’nin 1700 kilometrelik Anadolu sahiline karşı 9 kilometre çevresi olan bir Meis için 40 bin kilometre kare yetki alanı isteyen bir Yunanistan var. Bu noktada Yunanistan’ın amacı net. Tüm Ege’yi istiyorlar.”

“Yunanistan, Doğu Akdeniz’de kıta sahanlığı için muhatap olmaması gerektiği halde Türkiye’yi Antalya Körfezine hapsetmeyi hedefleyebiliyor” diyen Gürdeniz “Bu yüzden Türkiye Doğu Akdeniz konusunda Yunanistan’la masaya oturmamalı” görüşünde.

Gürdeniz, Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias’ın 4 Ağustos’ta Mısır’la yapılan anlaşma sonrası yaptığı açıklamaya da dikkat çekiyor. Dendias, “Türkiye’nin 27 Kasım Libya anlaşmasını çöpe attık” demişti. “Bakar mısınız kullandığı ifadeye?” diyen Gürdeniz, aynı Dendias’ın şimdi de “samimi ve yapıcı bir niyetle masaya oturmaya hazırız” dediğine vurgu yapıyor. Gürdeniz’e göre; Yunanistan’ın bu konuda samimi ve yapıcı davranması mümkün değil: “Zaten Dendias’ın 19 Ocak günü ‘Girit Adası’nın doğusunda 12 mil ilan edeceğiz’ demesi bile bunu doğruluyor. Yunanistan akılcı ve güvenilir bir muhatap değildir.”

‘YUNANİSTAN TÜRKİYE’NİN FAALİYETLERİNİ DONDURMA PEŞİNDE’

Emekli Büyükelçi Tugay Uluçevik ise, “Türk-Yunan ilişkilerinin dosyasını gayet iyi bilirim. Yunanistan, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki faaliyetini dondurma; Ege’deki kendi fiilî durumunu tahkim etme peşindedir” diyor. Yunanistan’ın Ege’deki karasularındaki hakkını 12 mile genişletme amacından vazgeçmediğini kaydeden Uluçevik, “Türkiye ise, Yunanistan’ın Ege’deki karasularının 6 mil ötesine genişletilmesinin “savaş sebebi” olacağını açıklamıştır. Bu tutum Adaların andlaşmalara aykırı bir şekilde bozulan askersizleştirilmiş statüsünün iadesini temin için de gösterilmeli” görüşünde. Uluçevik, “ortada Türkiye’ye meşru savunma hakkı veren bir tehdit vardır” diyor.

‘TÜRKİYE YİNE DE MASADA MÜCADELE EDEBİLİR’

Uluçevik, istikşafi görüşmelerde olumlu uzlaşının çok zor olduğunu düşünse de “Türkiye yine de masada mücadele edebilir” ifadesini kullanıyor. “Sırtlarını Avrupa’ya dayamışlar. Amaçları sadece Türkiye’nin uyuşmaz olduğunu göstermek ve AB’yi Türkiye’nin üzerine getirtmek” diyen Uluçevik, şöyle devam ediyor: “Bir de bu işin zamanlaması var. 14 Aralık’ta Amerikan Kongresi yaptırım kararı alıyor, sonrasında Avrupa Birliği yaptırım tehdidinde bulunuyor ve Türkiye’ye Mart’a kadar süre tanıyor. ‘Biz Yunanistan’a karşı hakkımızı koruyacağız’ derken birdenbire istikşafi görüşmelere davet ediyoruz. Siz Yunan tarafı olsanız ne düşünürsünüz?”

“Yunanistan iyi niyetli olsa istikşafî görüşmeler öncesinde bu gibi tahrik edici mesajlar vermez” diyen Uluçevik, konuyla ilgili sözlerini şöyle noktalıyor: “Bizim Oruç Reis’imiz var, Barbaros’umuz var. Bu gemilerimizin bir tanesi bizim limandan demir almaya kalksa adamlar NATO’yu, ABD’yi, AB’yi, BM Güvenlik Konseyini ayağa kaldıracak. İstikşafi görüşmeler devam ederken Türkiye Doğu Akdeniz’deki faaliyetlerine nasıl devam edebilir?”

(CUMHURİYET –  SÖZCÜ - NET24 HABER) 

GÖZLER TÜRKİYE İLE YUNANİSTAN'IN İSTANBUL ZİRVESİNDE

Yaz aylarındaki Doğu Akdeniz krizinin ardından geri dönülmesine karar verilen Türk ve Yunan heyetleri arasındaki istikşafi görüşmeler yarın İstanbul’da başlayacak.  Türk heyetine Dışişleri Bakan Yardımcısı Sedat Önal, Yunan heyetine ise emekli büyükelçi Pavlos Apostolidis başkanlık edecek. 2010 yılından beri Yunan heyetinin başkanı olan 78 yaşındaki Apostolidis, Yunan dışişleri kulislerinde “Türk-Yunan ilişkilerinin kurumsal hafızası” sayılıyor. Türk heyetinde, Dışişleri Bakanlığı İkili Siyasi İşler ve Denizcilik-Havacılık-Hudut Genel Müdürü Büyükelçi Çağatay Erciyes ve Genel Müdür Yardımcısı Barış Kalkavan gibi geçmişte Türkiye’nin Atina Büyükelçiği’nde de görev yapmış son derece deneyimli diplomatlar yer alıyor. Yunan heyetinde ise Türkçe bilen ve geçmişte Yunanistan’ın Ankara Büyükelçiliği’nde müsteşar olan Büyükelçi Aksandros Kuyu da bulunuyor. Türkiye, istikşafi görüşmelerin, Ege adalarının silahsızlandırılması, aidiyeti ihtilaflı belirsiz coğrafi formasyonlar (adacık, kayalıklar) ve azınlıklar gibi iki ülke arasındaki tüm anlaşmazlık konularını içeren önşartsız olmalarını isterken, Yunanistan ısrarla sadece Ege ve Doğu Akdeniz’de kıta sahanlığı ve Ekonomik Münhasır Bölge (EMB) sınırlarının belirlenmesi konusunu görüşeceğini tekrarladı.


CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN GÜNDEMİ DEĞERLENDİRDİ

Bu arada Yunanistan'la pazartesi günü başlayacak görüşmeler öncesi İstanbul'da önemli bir toplantı yapıldı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Dış Politika Değerlendirme Toplantısı'na başkanlık etti. Yaklaşık 3 saat süren toplantıda ana gündem maddesi, Yunanistanla yapılacak görüşmelerdi. Kardak krizi sonrasında, 2002 yılında başlayan istikşafi görüşmeler en son 2016 yılında gerçekleşmişti. Yunanistan heyetiyle bugüne kadar toplam 60 görüşme yapıldı. Konuya ilişkin Erdoğan, bakanlar ve kurmaylarıyla görüş alışverişinde bulundu. Bundan sonraki yol haritasının nasıl olacağı ele alındı.. Toplantıda ayrıca, Doğu Akdeniz, Libya, Dağlık Karabağ ve Suriye başta olmak üzere bölgesel gelişmeler de görüşüldü. (HÜRRİYET – NTV)

22 Ocak 2021 Cuma

BOSNA HERSEK'TEKİ SREBRENİTSA VE DOBOJ'DA KENTLERİNDE 'USULSÜZLÜK' GEREKÇESİYLE SEÇİMLER İPTAL EDİLDİ

Bosna Hersek Merkez Seçim Komisyonu (CIK), 15 Kasım 2020'de düzenlenen yerel seçimlerde "usulsüzlük yapıldığı" gerekçesiyle Srebrenitsa ve Doboj kentlerindeki seçimleri iptal etti. Srebrenitsa'da Boşnakların ortak adayı olan Alija Tabakovic, yaptığı açıklamada, CIK'ın bekledikleri yönde bir karar aldığını belirterek "Yazdıklarımız, söylediklerimiz, şikayetlerimiz doğru çıktı. Srebrenitsa'da oylar çalındı ve seçim yasası ihlal edildi" dedi.

Yapılan itirazların ardından uzun süredir konuyu değerlendiren Bosna Hersek Merkez Seçim Komisyonu (CIK) yetkilileri, başkent Saraybosna'da yaptıkları oturumda bu şehirlerdeki seçim merkezlerinin büyük çoğunluğunda çok sayıda seçmenin geçersiz belgelerle oy kullandığının kanıtladığına hükmederken, seçimlerin iptali kararını oy çokluğu ile verdi. CIK Üyesi Vanja Bjelica Prutina, Srebrenitsa'daki seçimlerin çok daha önce iptal edilmesi gerektiğini belirterek iki şehirde de usulsüzlükler yapıldığını savunduğu için büyük baskı altında kaldığını ifade etti.

SREBRENİTSA'DA OYLAR ÇALINDI, SEÇİM YASASI İHLAL EDİLDİ

Bu arada, Müslüman Boşnaklara yönelik 1995 yılında soykırım yapılması sebebiyle ayrı bir öneme sahip Srebrenitsa'da seçimlerin yenilecek olması Boşnak taraflarca memnuniyetle karşılandı. Seçim öncesinde ve sonrasında Sırp tarafının usulsüzlük yaptığını ve bu sayede seçimler kazandığını savunan Boşnaklar, CIK kararı ile haklı olduklarını kanıtladı. Srebrenitsa'da Boşnakların ortak adayı olan Alija Tabakovic, yaptığı açıklamada, CIK'ın bekledikleri yönde bir karar aldığını belirterek "Yazdıklarımız, söylediklerimiz, şikayetlerimiz doğru çıktı. Srebrenitsa'da oylar çalındı ve seçim yasası ihlal edildi." dedi.

CIK SORUŞTURMA BAŞLATMIŞ, POLİS OPERASYON DÜZENLEMİŞTİ

Savcılığın talimatıyla Bosna Hersek Araştırma ve Koruma Ajansı (SIPA) bünyesindeki özel polis birlikleri, yerel seçimlerde usulsüzlük yapıldığı gerekçesiyle 1 Aralık 2020'de Srebrenitsa'da operasyon düzenlemiş ve çok sayıda kişiyi gözaltına almıştı. Seçim öncesi ve sonrası Srebrenitsa'daki ana gündem Sırpların usulsüzlük yaptığına dair iddialar olurken, seçim günü Sırbistan plakalı çok sayıda aracın Srebrenitsa'ya seçmen taşıdığı görülmüştü. Boşnakları tek çatı altında toplayan "Benim Adresim: Srebrenitsa" isimli inisiyatif, seçim günü yaklaşık 200 kişinin sahte belgelerle oy kullandığını ve şehirdeki seçimin iptal edilmesi gerektiğini açıklamış, iddialar üzerine CIK de soruşturma başlatmıştı.(AA)

ARNAVUTLUK İLE RUSYA ARASINDA DİPLOMATİK KRİZ

Arnavutluk Dışişleri Bakanlığı, bir Rus diplomatı Kovid-19'la mücadele tedbirlerini ihlal ettiği gerekçesiyle 'istenmeyen kişi' ilan ederek ülkeden gitmesi için 72 saat süre verdi. Rusya ise olaya anında tepki vererek misilleme yapacaklarını ve bu olayın iki ülke arasındaki ilişkilere iyi gelmeyeceğini söyledi

Arnavutluk Dışişleri Bakanlığı, yaptığı açıklamada Rusya'nın Tiran Büyükelçisi Mihail Afanasyev ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirilerek, Rus diplomatın yeni tip koronavirüsle (Kovid-19) mücadele tedbirlerini ihlal etmesi nedeniyle endişelerin dile getirildiğini belirtti. Açıklamada, vaatlere rağmen Rus diplomatın tedbirleri ihlal etmeye devam ettiği ileri sürülürken, "Maalesef Arnavutluk hükümeti, diplomat Aleksey Krivoşeyev’i istenmeyen kişi ilan etme kararını aldı. Rus diplomat, resmi bildirimden sonra 72 saat içinde ülkeden ayrılmak zorunda" ifadelerine yer verildi.

Rusya’nın Tiran Büyükelçiliği ise, suçlamaların asılsız olduğunu açıkladı. Konu hakkında Sputnik'e açıklama yapan elçilik, Arnavutluk Dışişleri Bakanlığı'ndan ilgili notayı aldıklarını doğrulayarak "Ayrıca basın açıklamasını da inceledik. Tüm bu belgelerde belirtilen suçlamaların asılsız olduğunu düşünüyoruz. Ayrıca basın açıklamasında, çalışanımızın ad ve soyadının belirtilmesinin uluslararası diplomatik uygulamaya aykırı olduğunu kaydediyoruz. Rusya Dışişleri Bakanlığı konuyla ilgili bilgilendirildi" dedi.

Öte yandan Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Aleksandr Gruşko konu hakkında yaptığı açıklamada, Rus diplomat Aleksey Krivoşeyev'in Arnavutluk'tan sınır dışı edilmesine karşılık vereceklerini söyledi. Gruşko, “Bu adım cevapsız kalmayacak ve Arnavutluk ile ilişkilerimize kesinlikle iyi gelmeyecek. Arnavutluk tarafının bu tür yöntemlere başvurması oldukça üzücü” dedi.

(HABER7 - OCNAL.COM - SPUTNİK)

ESKİ ZAĞRA MÜFTÜSÜ HÜSEYİN RACİ'NİN GÖZÜNDEN 93 HARBİ

Eski Zağra Müftüsü Hüseyin Raci Efendi yazdığı anı kitabında 93 harbini anlatırken bu savaşta düşmanla korkusuzca savaşan Çerkesler’e de yer verir.

Eski Zağra’nın kurtarılmasında yer aldıklarını anlatır.

Tarihçe-i Vak’a-i Zağra, İstanbul, kitabında Eski Zağra’da yaşayan Yahudilerin Müslümanlarla beraber askerlerimize ekmek, yemek, su ve sigara verdiklerini yazar. (Tarihçe-i Vak’a-i Zağra, İstanbul, S:65)

Hüseyin Raci Bey, Edirne’de cephe gerisi olarak tutulan askerlerin bir bölümünün Kafkasya’nın Sohum limanına (Abhazya) çıkarılmasının bir fayda sağlamadığını, bu harekâttan bir netice alınmadığını, aksine müdafaa gücünü yitiren Edirne’nin savaşmadan Rus Ordusu’na teslim olduğunu anlatır.

Edirne’yi ele geçiren Rus kuvvetleri, Çatalca’daki zayıf direnişi ezip, Ayastefanos’a (Yeşilköy) kadar gelirler ve İstanbul kapılarına dayanırlar.

Yazara göre bozgunun başlıca sebebi komutanların beceriksizlikleri, ortak hareket edememelerinin yanı sıra askerlerimizin yönetiminin, savaşın Yıldız Sarayı’ndan yürütülmesidir.

Yazar “1875 yılında Hersek İsyanı’yla başlayan süreç iyi yönetilememiş, Ulahlar (Romanya) Rusların yanında savaşa girmişlerdir.

Daha önce yenilip, Osmanlı Devleti’yle ateşkes imzalayan Sırbistan Krallığı ve Karadağ Prensliği tekrar savaşa girmişlerdir.

Bu durum Osmanlı Ordusu’nun farklı cephelere bölünmesine yol açmış ve Rusların ilerlemesi kolaylaştırmıştır.

Rus Orduları Plevne’de yenilince Rus Çarı ve veliaht prensi bizzat cepheye gelerek komutayı ele aldılar, ama Osmanlı Devleti yöneticileri böyle bir şey yapmadılar” diyerek o dönem Osmanlı Padişah ve yöneticilerini suçlar.

Tarihçe-i (Vak’a-i Zağra, İstanbul)

(Ekrem Hayri PEKER)


YUNANİSTAN TÜRKİYE’Yİ ŞİKAYET ETMEYE HAZIRLANIYOR


Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis, Kanada’nın Monocle dergisi ile yaptığı röportajda, Türkiye ile olan sorunların diplomatik yollarla çözülmemesi halinde mahkemeye başvuracaklarını söyledi, Başbakan Miçotakis geçen yıl iki ülke arasında Doğu Akdeniz'de tırmanan gerilimi değerlendirdiği röportajda kendisinin Türkiye’ye sürekli dostluk elini uzattığını belirterek ‘’Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı da hep oturup temel görüş ayrılığımızı, yani deniz yetki alanları sınırlarının belirlenmesi konusunu konuşmaya teşvik ettim. Bu, on yıllar öncesine dayanan bir konu ama çözebiliriz. Çözemezsek Uluslararası Adalet Divanı'na gideriz. Uluslararası mahkemeler bunun için var" dedi. Doğu Akdeniz'in stratejik önemini yeniden keşfettiklerini de vurgulayan Miçotakis, bu konunun sadece Yunanistan ve Kıbrıs açısından değil, AB açısından da önemli olduğunu vurgulayarak Yunanistan ile Türkiye arasındaki anlaşmazlıkların Türkiye’nin AB ile olan ilişkilerine de yansıdığını ve etkilediğini belirtti.
 
TÜRKİYE’NİN SONDAJ ÇALIŞMALARI YASADIŞI İDDİASI
 
Röportajda ülkesinin Doğu Akdeniz'de diplomatik, askeri ve ekonomik rolünü güçlendirdiğine de dikkat çeken Miçotakis, "Yeni bir marka oluşturmak için çok iddialı bir strateji geliştirme sürecinde olduklarını" kaydetti. Bu kapsamda Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki sondaj ve hidrokarbon faaliyetlerinin 'yasadışı' olduğunu iddia eden Miçotakis AB'nin Türkiye'ye bu nedenle ilave tedbirler uygulama kararı aldığına inandığını söyledi.
Sığınmacı sorununa da değinen Yunanistan Başbakanı, ülkesinin "zulüm ve savaştan kaçanlar için açık ve sıcak bir yer" olduğunu iddia etti. "Ancak mülteciler ve ekonomik göçmenler arasına bir çizgi çekiyoruz" dedi. Yunanistan Göç Politikaları Bakanlığı, 14 Ocak'ta Avrupa Komisyonu ve Avrupa Birliği (AB) sınır koruma ajansı Frontex'ten, sığınma başvuruları reddedilen 1450 düzensiz göçmenin Türkiye'ye geri gönderilmesi talebinde bulunmuştu.
Yunanistan ve Türkiye, Doğu Akdeniz’deki sorunların çözümü konusunda yürüttükleri ve 2016 yılında sonuçlanan istikşafi görüşmelerine 25 Ocak'ta yeniden başlama kararı almıştı. (HABERTÜRK)