Emekli Büyükelçi Tugay Uluçevik, karasularına ilişkin açıklama yapan Yunanistan’ın İstanbul’da pazartesi günü yapılacak öngörüşmeye (istikşafi görüşmeler) gerilim stratejisiyle geleceğini söyledi.
Türkiye
ile Yunanistan arasında 5 yıl sonra yeniden başlayacak görüşmeler öncesinde
Atina’dan özellikle Ege’deki karasuları konusunda gerilimi yükseltecek
açıklamalar gelirken Ankara, Atina’nın bu açıklamalarına düşük tonlu yanıt
vermeyi tercih etti.
İstanbul’da
pazartesi günü yapılacak öngörüşmelerin 61. turunda iki ülke diplomatları,
müzakere pozisyonlarını gözden geçirecek. 5 yıl aradan sonra başlayacak
öngörüşmeler öncesi Yunanistan’dan gelen açıklamaları değerlendiren emekli
büyükelçi Tugay Uluçevik, “12 mil” açıklamalarının, Yunanistan’ın
öngörüşmelerde takınacağı tutumun göstergesi olduğunu belirtti.
Uluçevik,
“Müzakerelerde en azından bazı konularda havayı yumuşatma niyetinde olsalar, bu
konuları zaten kamuoyu önünde dillendirmezler. Şimdi 12 mil açıklamaları
yaparak bir anlamda kendilerini kamuoyu önünde bağlıyorlar. Daha görüşmeler
başlamadan ‘Bu konuda bir tavizi parlamentomuz, kamuoyumuz kabul etmez’ demenin
önünü açıyorlar” dedi.
‘TEHDİT SONUÇ VERDİ’ GÖRÜNTÜSÜ
11
Aralık’taki Avrupa Birliği (AB) Liderler Zirvesi kararları ile 14 Aralık’ta
ABD’nin Türkiye’ye yönelik açıkladığı S-400 yaptırımları sonrası Ankara’dan
AB’ye yönelik söylem değişikliğine gittiğine dikkat çeken Uluçevik, “Türkiye,
Doğu Akdeniz konusunda ABD ve AB’nin kıskacına girmiş durumdadır,
söylemlerindeki tonunu düşürmüştür. Türkiye, AB ve ABD’nin yaptırım tehditleri
olmadan Yunanistan’a istikşafi görüşme çağrısı yapsaydı anlamı başka olurdu.
Ama şimdi Türkiye, AB ve ABD’den gelen tehditler sonucunda Yunanistan’a görüşme
daveti yaptı görüntüsü oluşmuştur. Davetin zamanlaması ‘tehditler Türkiye’yi
dize getirdi’ görüntüsünü oluşturmuştur” diye konuştu.
Görüşmeler
öncesi Türkiye’nin Akdeniz’deki araştırma gemilerini geri çektiğini kaydeden
Uluçevik, “Türkiye, istikşafi görüşmeler süresince Doğu Akdeniz’de şimdiye
kadar attığı adımları atamayacaktır. Bu, Yunanistan’ın Ege ve Doğu Akdeniz’de
statükoyu kendi lehine dondurması demektir. Yunanistan, Türkiye’nin atacağı en
ufak adımı ‘Türkiye tehditkâr politika yürütüyor’ diye kullanacaktır”
ifadelerini kullandı.
Uluçevik,
“Türkiye’nin Batı’yla ilişkilerindeki kopuklukları gidermesi ve normal hale
getirmesini bir emekli diplomat olarak memnuniyetle karşılarım. Ancak bu
yapılırken Türkiye’nin ulusal çıkarlarını ilgilendiren konularda taviz
verilmemelidir. Türkiye’nin Ege’deki karasuları konusunda takındığı tutumu, hiç
olmazsa söylem olarak adaların askersizleştirilmiş statüsünün ihlali konusunda
ilan etmesi gerekiyor” dedi.
60 KERE KONUŞTUK ANLATAMADIK!
TÜRKİYE NE İSTİYOR? YUNANİSTAN NE SÖYLÜYOR?
Tarih
11 Ocak Pazartesi… Dışişleri Bakanlığı, Türkiye ile Yunanistan arasındaki
istikşafi görüşmelerin 61. turunun 25 Ocak’ta İstanbul’da yapılacağını
açıklıyor. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, 2002-2016 yılları arasında
yapılan görüşmelerde ne görüşüldüyse bundan sonra da aynı konuların
görüşüleceğini söylüyor. İstikşafi görüşmeler Ege ve Doğu Akdeniz başta olmak
üzere iki ülke arasındaki ihtilaflı konuları hedef alacak gibi görünüyor.
Peki bu adım Türkiye-Yunanistan ilişkileri açısından ne anlama geliyor? Önceki 60 turda bir sonuç elde edilemeyen ve yeniden başlayacak olan istikşafi görüşmeler kapsamında kritik soru başlıkları ön plana çıkıyor. Bu dosyada meselenin arka planına odaklanıyoruz. Konuyla ilgili Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz ve Emekli Büyükelçi Tugay Uluçevik’in görüşlerine başvurduk. Ancak öncesinde istikşafi görüşmelerin geçmişini ve ihtilafları hatırlamakta fayda var.
İSTİKŞAFİ GÖRÜŞMELER NEYİ İÇERİYOR?
İstikşafi görüşme, kelime anlamı olarak ‘ön görüşme, araştırma-tanıma görüşmesi’ gibi anlamlara geliyor. Türkiye için bu kavram yeni değil. Türkiye-Yunanistan arasındaki istikşafi görüşmeler 1999’daki Helsinki Zirvesi’nden sonra olgunlaşmıştı. Türkiye ve Yunanistan, Ege sorunlarına çözüm bulmak amacıyla 12 Mart 2002’de istikşafi görüşmelere başlamış ve iki tarafın da kabul edebileceği ‘adil, kalıcı ve kapsamlı’ bir çözüm amaçlanmıştı. Son görüşme olan 60. tur, 1 Mart 2016’da Atina’da yapıldı. Görüşmeler sonrasında dönemin Yunan hükümeti tarafından askıya alındı. İki ülke arasındaki görüşmeler siyasi istişareler formatıyla devam etmiş olsa da istikşafi çerçeveye dönmemişti.
KITA SAHANLIĞI, KARASULARI VE SEVILLA HARİTASI
İki
ülke arasında kıta sahanlığı ve karasuları konularında ciddi anlaşmazlıklar
var. Önceki 60 görüşmenin en önemli gündem maddelerinden biri de bu
anlaşmazlıklardı. Lozan’da Türkiye ve Yunanistan için karasularının 3 mil
olması esas alınmıştı. Ancak Yunanistan 1936 yılında çıkardığı kanunla
karasularının 6 deniz mili olduğunu ilan etti. Türkiye de 1964 yılında
karasularını Yunanistan gibi 6 deniz miline çıkardı. Uluslararası Deniz Hukuku
12 mile kadar izin verdiği için Yunanistan bu hakkını kullanmak istiyor.
Türkiye ise Yunanistan’ın bu tavrının karşısında yer alıyor. Çünkü 12 mil
olarak uygulaması Türkiye’nin aleyhine bir durum ortaya çıkaracak.
İşin
bir de Sevilla Haritası boyutu var. Yunanistan’ın Ege Denizi ve Akdeniz’deki
yetki alanları konusunda iddialarına temel teşkil eden bir çalışma olan Sevilla
Haritası’nın resmi bir hükmü olmadığı AB tarafından açıklanmıştı. Sevilla
Üniversitesi beşeri denizcilik coğrafyası alanında uzman olan Prof. Juan Luis
Suarez de Vivero tarafından hazırlanan bu harita Yunanistan’ın taleplerini de
ortaya koyuyor. Yunanistan Ege’deki 18 ada üzerinden 10 binlerce kilometrelik kıta
sahanlığı kurmayı amaçlıyor. Türkiye ise bu teze izin vermiyor.
Sevilla Haritası, Türkiye açısından rasyonel ve uluslararası hukuka uygun bulunmuyor. Haritada Meis Adası’ndan başlayan Yunan kıta sahanlığı güneye doğru Akdeniz’in ortasına kadar iniyor ve Türkiye’ye Antalya Körfezi dışında bir çıkış fırsatı tanımıyor. Yunanistan’ın kıta sahanlığını Yunan adalarının sınırlarına göre çiziyor.
1-) UZLAŞMAK MÜMKÜN OLABİLİR Mİ?
TÜRKİYE İÇİN BİR GERİ ADIM’
Emekli
Amiral Cem Gürdeniz, istikşafi görüşmeleri Türk dış politikası açısından bir
geri adım olarak nitelendiriyor. Gürdeniz’e göre iki tarafın sorunlar konusunda
uzlaşması pek mümkün değil.
“Yunanistan’ın
şımarık ve uzlaşmaz tutumunun bilinmesine rağmen davet edilmesinin bir anlamı
yok” diyen Gürdeniz’in bu konudaki görüşleri şöyle:
“Yunanistan
istikşafi görüşmeleri bugüne kadar kendi tezlerini Türkiye’ye dayatmak için bir
araç olarak kullandı. Açık bir olgu var. Yunanistan ve AB’nin lider ülkeleri
Türkiye’yi Anadolu’ya sıkıştırmak istemektedir. Türkiye ise jeopolitik, siyasi
ve ekonomik olarak Ege ve Akdeniz’de mevcut hak ve çıkarlarını korumak
zorundadır. Gelecek kuşaklar için Doğu Akdeniz’de ve Ege’de etkin bir politika
uygulamaya mecburuz. Altmış yıldır süren bir AB maceramız var. Sonuç ortada. Bu
noktada Türkiye’nin artık böyle bir enerji kaybına tahammülü yok.”
“Yeni
bir dünya kuruluyor, çok kutuplu sistem kuruldu bile” diyen Gürdeniz, şöyle
devam ediyor: “Yeni dünya düzeninde deniz alanları karalardan çok daha kıymetli
olacak. Bu kapsamda Türkiye’nin kendi hakkı olan bir metre karelik deniz
alanını bile kimseye kaptırmama yükümlülüğü var. Bu gelecek kuşaklara karşı en
büyük sorumluluğumuzdur.”
Emekli
Tümamiral Cem Gürdeniz, Türkiye Cumhuriyeti’nin Karadeniz, Akdeniz ve Ege’deki
deniz yetki alanlarını kapsayan ‘Mavi Vatan’ doktrininin fikir babası.
Gürdeniz, Yunanistan Başbakanı Kiriakos Miçotakis’in açıklamasına da dikkat çekiyor: “Yunanistan başbakanının söylediği ‘Türkiye AB üyesi olmak istiyorsa Ege’den vazgeçmelidir’ açıklaması göz önüne alınırsa istikşafi görüşmelerden neden bir şey beklemediğim daha iyi anlaşılır. Yunanistan, bizim Doğu Akdeniz’deki ve Ege’deki haklarımızdan vazgeçmemizi istiyor.”
‘GÖRÜŞMELERE 61. TUR DENİLMEMELİ’
“Yapılması planlanan yeni görüşmeye ‘istikşafi görüşmelerde 61. tur’ denilmemeli. Çünkü 2002’de başlatılan bu format, 1999 AB Helsinki Zirvesi kararları yüzünden, yani Türkiye’nin AB üyelik sürecine uyum sağlamak için yaratılmıştı. Bunun Türkiye için yanlış bir format olduğunu düşünüyorum. Şimdi konu çok daha farklı boyutlardadır. O nedenle format farklı olmalıdır. Çünkü yeni bir döneme girdik. İşin içinde artık tartışmasız olarak egemenlik sorunları var ve bunlar ertelenecek boyutlarda değil.’ Yunanistan’ın kendi tezleriyle gelip bunu dayatmaya çalışacağını da söyleyen Cem Gürdeniz, “Türkiye’nin çağrısı ile başlatılan istikşafi görüşmelerde Yunanistan kendi koşullarını dikte eder ve Doğu Akdeniz’i gündeme getirirse bence bu görüşmeler başlamadan bitmelidir” diyor.
‘İSTİKŞAFİ GÖRÜŞMELER BİR BAHAR HAVASI DEĞİL’
Emekli
Büyükelçi Tugay Uluçevik ise bazı gazetelerde ve makalelerde istikşafi
görüşmeler hakkında Türk-Yunan ilişkileri açısından “bahar havası” izlenimi
yaratıldığını söylüyor ve bunun kesinlikle yanlış bir yaklaşım olduğunu
belirtiyor. Uluçevik’e göre bu görüşmeler bir yılan hikâyesi gibi sürüp
gidecek. Emekli Büyükelçi Tugay Uluçevik, KKTC’de yıllarca rahmetli Rauf
Denktaş’la çalışmış ve Yunanistan dış politikasını bizzat yaşayarak deneyimlemiş
bir diplomattı.
Her
zaman barıştan ve diyalogdan yana olduğunu belirten Uluçevik, Yunanistan
konusunda gerçekçi olmanın önemine dikkat çekiyor. “Yunanistan’ın ne yapmak
istediğini de gayet iyi biliyorum. Çünkü benim meslek hayatım Kıbrıs ve
Türk-Yunan ilişkileri üzerine geçti” diyen Uluçelik, “Bu görüşmelerin
yapılacağının açıklanmasından sonra bile Yunan tarafının son bir hafta içinde
söyledikleri, bundan 10 yıllar önce söylediklerinden farklı değil” diyor.
Uluçevik şöyle devam ediyor: “Önceki 60 turda 8-9 tane gündem maddesi vardı. Ancak temelde aramızda tek bir sorun var. O da Ege’de kıta sahanlığının ve deniz alanlarının belirlenmesidir. Bizim denizde egemenlik hakkımıza dair yersiz ve zemini olmayan iddiaları vardır. Bu iddiaları şimdi de aynen söylüyorlar.”
2-) TÜRKİYE NEDEN BÖYLE BİR ADIM
ATTI?
Emekli
Büyükelçi Tugay Uluçevik, “Türkiye neden böyle bir adım attı?” soruna geçmişten
bir örnekle yanıt veriyor. Uluçevik’e göre Türkiye hükümetleri belirli dönemlerde
uluslararası dengeler açısından bu şekilde hareket etmek durumunda kalıyor.
“Geçmişte
bu işin genel müdürlüğünü yürüttüm ve daire başkanlığını yaptım” diyen
Uluçevik, 2001 yılındaki ‘bahar havası’na dikkat çekiyor. Dönemin Dışişleri
Bakanı İsmail Cem ve Yunanistan Dışişleri Bakanı Yorgo Papandreu, Sisam adası
ve Kuşadası’nı birlikte ziyaret etmişti. İki mevkidaşın bu buluşması Türk
gazetelerinde olumlu bir yaklaşımla yorumlanmıştı. Kıbrıs Rum basını ise
Papandreu’nun zeybek oynamasına büyük tepki göstermişti. Simerini gazetesi
Türklerin Papandreu’ya çiçekler yağdırdığına işaret ederek “ulusal şerefemizi
rezil etti” ifadesini kullanmıştı.
Dönemin Yunanistan Dışişleri Bakanı Yorgo Papandreau ve Türk Dışişleri Bakanı İsmail Cem, Sisam Adası’ndaki gezilerin ardından birlikte Kuşadası’nda gelmişti. İki komşu ülke dışişleri bakanları şehri gezerek barış mesajları vermişti.
‘DEVLETİMİZE DE HAKSIZLIK ETMEK İSTEMEM’
İsmail Cem’le Papandreu’nun zeybek oynamasına değinen Uluçevik, şöyle devam ediyor: “Zeybek oynadı, hem de çok güzel oynadı. Bizde bu genelde olumlu yorumlandı. Ancak biliyorum ki bu bir mesajdır. Nasıl yemeklerimize sahip çıkıyorlarsa ‘danslarınız da bizden çıkma’ demek içindir. Maalesef belirli dönemlerde hükümetlerimiz bunu yapmak mecburiyetini hissediyor. Ancak devlet idare etmek başka bir şey tabii. Bir taraftan da devletin bazı gerçekleri var. Bu konuda devletimize de haksızlık etmek istemem. Ancak bunları hatırlatmakta fayda olduğunu düşünüyorum.”
‘TAKTİK OLDUĞUNA İNANMAK İSTERİM’
Cem
Gürdeniz, Türkiye’nin istikşafi görüşmeler hamlesi için “ben bunun bir zaman
kazanma taktiği olduğuna inanmak isterim” diyor. Gürdeniz’e göre; aksi takdirde
hem ‘Mavi Vatan’da hem de KKTC’de geri dönmesi zor tavizler sürecinin kapısı
açılacak.
“Türk dış politikası açısından istikşafi görüşmeler hamlesi eğer bir top çevirmeyse ben buna bir şey diyemem” ifadesini kullanan Gürdeniz, Yunan gazetesinden bir habere dikkat çekiyor: “Bu anlamda Dış İşleri Bakanlığının taktiğini bilemem. Ancak 4 Ocak’ta Kathimerini gazetesinde bir haber çıktı. ‘İstikşafi görüşmelerin başlaması için Ankara’dan bir adım beklendiği ve Türkiye’nin Yunanistan’a Doğu Akdeniz’de gaz ve petrol arama faaliyetlerinden vazgeçeceğine dair güvence verdiği’ yazıyordu. Dışişleri Bakanlığımız bunu yalanlamadı. Bu somut bir göstergedir. Belli ki alttan alıyorlar. Demek ki bakanlıkta taktiksel de olsa bir geri çekilme durumu söz konusu.”
‘TÜRKİYE’NİN HÂLÂ BİR DENİZCİLİK BAKANLIĞI YOK’
“Biz
bakanlığın geleneksel politikasını çok iyi biliyoruz” diyen Gürdeniz şöyle
devam ediyor: “Dışişlerimiz az sayıda uzmanla Ege ve Doğu Akdeniz
politikalarını yürütüyor. Onlara destek olacak diğer devlet kurumları da
yetersiz. Türkiye’nin hâlâ bir Denizcilik Bakanlığı yok. Türkiye’nin
Yunanistan’da olduğu gibi Ege ve Akdeniz konularına bakacak münhasır bir devlet
kurumu da yok. Covid 19 ile mücadele için Bilim Kurulu var ama Ege ve Doğu
Akdeniz konuları için bir kurum veya kurul yok. Peki nasıl olacak bu işler?
Maalesef çok az sayıda kişinin fikirleriyle oluyor.”
“Şu anda Türkiye’de ‘Mavi Vatan’ doktrini sayesinde bir uyanış başladığını söyleyen Gürdeniz, konuyla ilgili sözlerini şöyle noktalıyor: “Önceden kimsenin umurunda değildi. Halkımız ne kıta sahanlığını biliyordu ne de bu konudaki diğer detayları. Türkiye içinde bulunduğu durumu ve donanması sayesinde elde ettiği kazanımları siyasi ve dış politika masasında somut başarılara dönüştürmek zorunda. Biz bu kadar güçlü olduğumuz halde niye geri adım atalım? Sorun burada.”
3-) YUNANİSTAN TARAFI NEYİ AMAÇLIYOR?
‘GÖRÜŞMELER BAŞLADIĞI GİBİ BİTEBİLİR’
İstikşafi görüşmeler konusunun geçmişine ve bugününe bakıldığında bir diğer önemli soru da Yunanistan tarafının neyi amaçladığı. Cem Gürdeniz, Yunanistan’ın amacının çok net olduğu görüşünde. “Bu görüşmeler kapsamında iki ülke arasında yeni bir dönem başlama ihtimali yok” diyen Gürdeniz’e göre görüşmelerin başladığı gibi bitme ihtimali çok yüksek.
‘TÜM EGE’Yİ İSTİYORLAR’
“Burada
mağdur olan Türkiye’dir” diyen Gürdeniz, Yunanistan’ın ‘Sevilla Haritası’
tezine vurgu yapıyor. Cem Gürdeniz meseleyi şöyle anlatıyor: “Burada mağdur bir
Yunanistan yok. Mağdur bir Türkiye var. Tamamen Anadolu’ya sıkıştırılmış bir
Türkiye var. O zaman biz neyi tartışacağız? Karşımızda gayri askeri statüdeki
21 adanın 18’ini tepeden tırnağa silahlandırmış bir ülke var. Egemenliği
Yunanistan’a devredilmemiş ve işgal statüsünde 153 ada, adacık ve kayalık var.
Türkiye’nin 1700 kilometrelik Anadolu sahiline karşı 9 kilometre çevresi olan
bir Meis için 40 bin kilometre kare yetki alanı isteyen bir Yunanistan var. Bu
noktada Yunanistan’ın amacı net. Tüm Ege’yi istiyorlar.”
“Yunanistan,
Doğu Akdeniz’de kıta sahanlığı için muhatap olmaması gerektiği halde Türkiye’yi
Antalya Körfezine hapsetmeyi hedefleyebiliyor” diyen Gürdeniz “Bu yüzden
Türkiye Doğu Akdeniz konusunda Yunanistan’la masaya oturmamalı” görüşünde.
Gürdeniz, Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias’ın 4 Ağustos’ta Mısır’la yapılan anlaşma sonrası yaptığı açıklamaya da dikkat çekiyor. Dendias, “Türkiye’nin 27 Kasım Libya anlaşmasını çöpe attık” demişti. “Bakar mısınız kullandığı ifadeye?” diyen Gürdeniz, aynı Dendias’ın şimdi de “samimi ve yapıcı bir niyetle masaya oturmaya hazırız” dediğine vurgu yapıyor. Gürdeniz’e göre; Yunanistan’ın bu konuda samimi ve yapıcı davranması mümkün değil: “Zaten Dendias’ın 19 Ocak günü ‘Girit Adası’nın doğusunda 12 mil ilan edeceğiz’ demesi bile bunu doğruluyor. Yunanistan akılcı ve güvenilir bir muhatap değildir.”
‘YUNANİSTAN TÜRKİYE’NİN FAALİYETLERİNİ DONDURMA PEŞİNDE’
Emekli Büyükelçi Tugay Uluçevik ise, “Türk-Yunan ilişkilerinin dosyasını gayet iyi bilirim. Yunanistan, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki faaliyetini dondurma; Ege’deki kendi fiilî durumunu tahkim etme peşindedir” diyor. Yunanistan’ın Ege’deki karasularındaki hakkını 12 mile genişletme amacından vazgeçmediğini kaydeden Uluçevik, “Türkiye ise, Yunanistan’ın Ege’deki karasularının 6 mil ötesine genişletilmesinin “savaş sebebi” olacağını açıklamıştır. Bu tutum Adaların andlaşmalara aykırı bir şekilde bozulan askersizleştirilmiş statüsünün iadesini temin için de gösterilmeli” görüşünde. Uluçevik, “ortada Türkiye’ye meşru savunma hakkı veren bir tehdit vardır” diyor.
‘TÜRKİYE YİNE DE MASADA MÜCADELE EDEBİLİR’
Uluçevik,
istikşafi görüşmelerde olumlu uzlaşının çok zor olduğunu düşünse de “Türkiye
yine de masada mücadele edebilir” ifadesini kullanıyor. “Sırtlarını Avrupa’ya
dayamışlar. Amaçları sadece Türkiye’nin uyuşmaz olduğunu göstermek ve AB’yi
Türkiye’nin üzerine getirtmek” diyen Uluçevik, şöyle devam ediyor: “Bir de bu
işin zamanlaması var. 14 Aralık’ta Amerikan Kongresi yaptırım kararı alıyor,
sonrasında Avrupa Birliği yaptırım tehdidinde bulunuyor ve Türkiye’ye Mart’a
kadar süre tanıyor. ‘Biz Yunanistan’a karşı hakkımızı koruyacağız’ derken
birdenbire istikşafi görüşmelere davet ediyoruz. Siz Yunan tarafı olsanız ne
düşünürsünüz?”
“Yunanistan
iyi niyetli olsa istikşafî görüşmeler öncesinde bu gibi tahrik edici mesajlar
vermez” diyen Uluçevik, konuyla ilgili sözlerini şöyle noktalıyor: “Bizim Oruç
Reis’imiz var, Barbaros’umuz var. Bu gemilerimizin bir tanesi bizim limandan
demir almaya kalksa adamlar NATO’yu, ABD’yi, AB’yi, BM Güvenlik Konseyini ayağa
kaldıracak. İstikşafi görüşmeler devam ederken Türkiye Doğu Akdeniz’deki
faaliyetlerine nasıl devam edebilir?”
(CUMHURİYET – SÖZCÜ - NET24 HABER)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder