21 Ekim 2024 Pazartesi

FETÖ mağduru Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbu’a Rumelililer 'Onur Ödülü'


İstanbul'da düzenlenen ve Rumeli'ye dair 'EN'lerin değerlendirildiği Best Of Rumeli 2024 ödülleri sahiplerini buldu.
Rumeli Balkan Dernekleri Federasyonu'nun (RUBAFED) düzenlediği ve Harbiye Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda gerçekleştirilen etkinlikte 1 milyondan fazla kişinin oyları ile seçilen ödül sahipleri plaketlerini aldı.
Edirne Belediye Bandosu'nun karşılama müzikleri eşliğinde salona alınan konukların hınca hınç doldurduğu Cemal Reşit Rey'deki gecede Genelkurmay eski Başkanlarından İlker Basbuğ RUBAFED Onur Ödülü'ne layık görülürken, Berk Atan da En İyi Erkek Oyuncu, beş sezondur başrolünde yer aldığı TRT 1’in dizisi Gönül Dağı da En İyi Dizi ödülünü kazandı. 
Gecenin açılışını Onur Baytan ile Berat Berke İkiz'in yaptığı etkinlikte sunumu Yusuf Emin, Suzan Kardeş ve Hülya Albayrak Bayar gerçekleştirirken, Best Of Rumeli 2024 ödüllerini alan Rumelinin EN'leri şu şekilde sıralandı; 
- En İyi Erkek Oyuncu: Berk ATAN,
- En İyi Kadın Oyuncu: Elvan Dişli,
- En İyi Balkan Sanatçısı: Senidah,
- En iyi Dizi: Gönüldağı,
- En İyi Haber: Kanal D,
- En İyi Kadın Sanatçı: Yeşim Salkım,
- En İyi Televizyon Yıldızı: Nermin Öztürk,
- RUBAFED Onur Ödülü: İlker Başbuğ,
- Rumelinin Parlayan Yıldızı: Atakan Hoşgören, -- En İyi Yazar: Pelin Batu,
- En İyi Gazeteci: Nevşin Mengü
- En İyi Makedon Sanatçısı: Suzana Gavazova, 
- En İyi Ekran Yüzü: Seyhan Şaşko,
- Rumeli İkonu: Cezmi Baskın,
- Duayen Sanatçı: Fuat Güner,
- En iyi Magazin Programı: Aramızda Kalmasın,
- En İyi Modacı: Erol Büyükbayrak,
- En İyi Arnavut Sanatçı: Şukurte Feza,
- En İyi Sosyal Medya Fenomeni: Babanın oğlu Kemal,
- RUBAFED Özel Ödülü: Norm Ender,
- En İyi DJ: Samet Kurtuluş, 
- En İyi Rumeli Müziği Yapan Sanatçı: Serhat Nişli,
- En İyi Radyo Programcısı: İrfan Aslanhan
- RUBAFED Kültür Ödülü: Umut Akyürek.

18 Ekim 2024 Cuma

Osmanlının Balkan ve Filistin yenilgisi ile AGA ZEKO'nun ders almamız gereken ibretlik öyküsü











BALKANLAR'DAN FİLİSTİN'E 

DEDEM AGA ZEKO (ZEKERİYA KARTAL)


(Necati KARTAL)

Henüz 27 yaşında, evli, iki çocuk sahibi çiftçi ve göçmen bir ailenin evladıydı.

İşte tam bu aşamada, kaderin kendisine hazırladığı o meşakkatli yollardan henüz haberdar değildi.

BALKAN COĞRAFYASI

Türklerin ve Müslüman halkların, her milletten Hıristiyanların yan yana yaşadığı bir halklar tapınağıydı Balkanlar. Yüzyıllar boyunca kardeşçe bir yaşama kucak açmıştı. 

19 yüzyılın başında Yunanistan’da patlayan isyan tüm Balkan ülkelerine model oldu. Osmanlı Balkanlar’dan atılırken, onun uzantısı sayılan Türkler, Arnavutlar, Boşnaklar, Pomaklar ya katliamlara uğradı ya da süngülerin önünde Türkiye’ye sürüldü. Son darbe, yüz yıl önce, 8 Ekim 1912’de başlayan Balkan Savaşları’yla vuruldu. 

Aga Zeko’nun da yaşayacağı o uzun meşakkatli yol, Makedonya’dan göç ile başladı. 

MAKEDONYA’DAN GÖÇ

1913 yılının başlarında Sırp-Bulgar-Yunan işgaline uğrayan Makedonya'dan 240 bin Türk'ün Osmanlı topraklarına göç eden ailelerden biriydi onunki de.

Babası Molla Meta, Amcası Molla Hasip olmak üzere karısı, Naim ve Nazım isimli iki oğlu, adları Demir Ali, Hurişah, Feyzullah, Arif olan üç kardeşi ve üç amca çocuğu ile Mateje ve Alacesa’da 36 parça (tarla, bahçe mülkü) topraklarını, evlerini bırakarak, arabalarına “yorgan, minder, kıyafet, üç beş torba bulgur, un koyarak ve para, altın ne varsa eşyalar arasına saklayarak” uzun, meşakkatli, vahşi saldırılara maruz kalarak bir aylık bir yürüyüşle İzmir Ödemiş’e göç etmek zorunda kalmışlardı. 

Göç; Ata topraklarından , kültüründen, evinden barkından, komşularından, yaşanmışlıklarından, anılarından ve kurgulanmış geleneklerinden kopup gelmek demekti. 

Aga Zeko için bu, kaderin kendisi için hazırladığı o meşakkatli yoldaki ilk büyük darbe oldu.

DÜNYA SAVAŞI BAŞLIYOR

Yeni hayata henüz hazırlanmak üzereyken İkinci büyük darbe geldi. Dünya Savaşı çıkmıştı. 

Osmanlı Devleti savaşa katılmış, birçok cephede savaşmak zorunda kalmıştı. 

Aga zeko’nun dahil olacağı savaş, Güney cephesinde, Yemen, Suriye, Filistin de 1915 yılında başladı.

Aslında Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’nı kaybetmesinin en önemli sebeplerinden birisiydi, bu Filistin-Suriye Cephesi’nde uğradığı başarısızlık. 

Bu cephe, “Kanal Cephesi” adı ile açılmış, zamanla “Sina-Filistin-Suriye Cephesi” adını almıştır. 1915 Şubat ve 1916 Ağustos aylarında iki kez gerçekleştirilen Kanal Harekâtının mağlubiyetle sona ermesi, İngilizlerin Sina Yarımadası’na egemen olarak Filistin istikâmetinde ilerlemesine yol açmıştı. 

İngilizler, Mart ve Nisan 1917 aylarında gerçekleşen Birinci ve İkinci Gazze yenilgilerinin ardından aldıkları takviyelerle esaslı ve yoğun bir hazırlık dönemine girip, genel bir taarruza hazırlanmışladı.

Üçüncü Gazze Muharebesi, I. Dünya Savaşı sırasında Filistin'in güneyinde gerçekleşmiş bir muharebe olup, Osmanlı Ordusu'nun insan gücü tükenmekte olduğu, geniş bir hatta, az kuvvetle savunmak durumunda kalınmış, gerçekleşen muharebelerde İtilaf Birlikleri Gazze-Berşeba savunma hattını kırmış, Osmanlı Ordusu büyük bir yenilgi almıştı.

FİLİSTİN GAZZE'DE GAZİ ZEKERİYA ÇAVUŞ

Aga Zeko, hayatının tamamen değişeceği kaderine 1915 yılının Aralık ayında yürüyecekti.

Osmanlı Ordusu'nun güney cephesinde olan 21. Alay, 7 Fırka, 1 Tabur Piyade sınıfı Çavuşu olarak savaşa gitmekteydi.

Fevzi Paşa komutasında Osmanlı 7. Ordusu güney cephesi olan, Suriye (Sina ve Filistin)'de savaşmaktaydı.

Filistin Gazze'de 1., 2. Filistin Savaşı sonrası, 3. Filistin Savaşında Gazze-Berşeba savunma hattında 1917 yılında (hicri 1333) omuz kemiğini parçalayan mavzer mermisi ile yaralanmıştı. 



(Gazi raporu, Türkçe ve Osmanlıca)




ESİRLİK BAŞLIYOR

Neticede bir yıl Vatan Hastanesi'nde tedavi görmüş, tedavinin ardından 1918 de Osmanlı ordusunun yenilgisi sonucu esir düşmüştür. 

Mısır'ın İskenderiye şehri yakınlarında bulunan ve 1. Dünya Savaşı icin kurulan Askeri esir kampında iki yıl askeri esir olarak kalacaktır. 

Ardından, 1908'de II. Abdülhamid tarafından Mekke Şerifi olarak atanan ve I. Dünya Savaşı sırasında Arapların bağımsızlığı için ayaklanma başlatıp, İngilizler’den gördüğü destekle 1916 yılında bağımsızlığını ilan ederek, kendini Hicaz Kralı ilan eden Serif Hüseyin’in himayesinde yarı esir olarak kaldıktan sonra, 1915 yılının Aralık ayında gittiği savaştan, 1922 senesinin Nisan ayında Türkiye’ ye dönmüştür.

AGA ZEKO'NUN YAŞAM HİKÂYESİ:

Arnavut Aga Zeko, esas itibariyle Arnavutluk Debre-i Bâlâ Sancağında, 1867 yılında yaşanan iç karışıklıklar nedeniyle , Prizren ve İşkodra sancakları ile birlikte İşkodra Vilayeti'ne bağlandığı dönemde, dedesi Molla Arif’in Üsküp Mateje’ye yerleşen göçmen bir ailenin çocuğu olarak 1886 yılında Üsküp Mateje doğdu.

Dedesi Debre doğumlu Molla Nazım, Babası 1865 doğumlu Molla Meta, annesi Pembe Hatun, kardeşleri Hurişah, Demir Ali, Feyzullah, Arif olmak üzere 5 kardeşin en büyüğüydü. 

Makedonya’dan Türkiye’ye geldiklerinde kardeşleri Hurişah 12, Demir Ali 8, Feyzullah 5, Atif 2 yaşındaydı.

Yukarıda anlatıldığı gibi 1912 -13 yılında Balkan Savaşında Osmanlı’nın Makedonya’yi kaybetmesiyle Üsküp Mateç’ den, önce İzmir Ödemiş'e, oradan Bursa İnegöl'e tüm aile ( annesi babası, karısı, çocukları, kardeşleri, amcası ve amca çocuklarıyla birlikte) göç etmiş çiftçilik yapmaya ve yaşama tutunmaya çalışmıştı.

SAVAŞA GİDİŞ

Osmanlı 1. Dünya Savaş’ındadır.

Aga Zeko, Askerlik görevini yapmış olmasına rağmen, 1. Dünya Savaşı nedeniyle, seferberlik emriyle 1915 yılının Aralık ayında tekrar askere alındı.

Yokluk Yılları, inegöl’den Bursa’ya, Bursa’dan yeni katılanlara birlikte, iki gün tam 65 km yayan yürüyerek Mudanya’ya , oradan gemiyle istanbul Haydarpaşa limanına giderler. 

Istanbul Selimiye’de şimdiki 1 Orduda yapılan eğitim ve hazırlıktan sonra, daha önce askerlik yaptığı için Çavuş olarak rütbelendirilir. 

Tabur, Haydarpaşa’dan trene biner. Aslında güzargahı İstanbul, İzmit, Bilecik, Eskişehir, Kütahya, Afyon, Konya, Adana, Osmaniye, İslahiye, Halep, Hama, Şam, Amman, Müdevvere, Tebük, Medine ve Mekke olan Hicaz demiryoludur. 

Ne var ki, Adana'ya kadar trenle, geldikten sonra, demiryolu hattı İngiliz kuvvetleri ve Şerif Hüseyin’in Arap isyancıları tarafından tahrip edildiği için, Gazze'ye kadar, tam 499 kilometrelik yolu, 28 günde, çöle geldiklerinde gündüz dinlenip gece yürümek koşuluyla , tam teçhizatlı olarak yayan yürüyen ordu 28 gün sonra Gazze’ye ulaşır. 

İngilizlere karşı savaş vardır. 1. ve 2. Filistin Savaşında galip gelinen muharebeler sonrası, güç kaybettikleri 3. Muharebede Osmanlı ordusu büyük zayiat verir.



FİLİSTİN'DEN 7 YIL SONRA TÜRKİYE'YE 

Aga Zeko’da, 1917 yılında düşmanın açtığı ateş sonucu bir mavzer mermisinin omuz kemiğini parçalanmasıyla yaralanmış, bir yıl Vatan Hastanesi'nde kalmış, ardından iki yıl toplama kampında esir olarak hapsedilmiştir. Bu hayatının üçüncü ağır sillesidir. 

Ve birinci Dünya Savaşı 1918 yılında bitmiştir.

İngilizler ellerinde bulundurdukları Osmanlı Askeri esirlerini, 1916 yılında Yemen'den Suriye ve Halep'i kapsayan bağımsız bir Arap devleti kurma amacıyla ayaklanan Şerif Hüseyin'e teslim etmiş, esir askerler 2 yıl da Şerif Hüseyin himayesinde yarı esir kaldıktan ve gidişinden tam 7 yıl sonra, 1922 yılında esirlerin serbest bırakılması neticesinde Türkiye’ye dönmüştür.

YENI HAYAT

Bu dönüş neticesinde Aga Zeko kaderinin dördüncü sillesiyle karşılaşacaktır .

Evine, İnegöl'e geldiğinde, iki oğlu Nazım ve Naim’in ve karısının çoktan ölmüş olduğunu ve ailenin dağıldığı görmüştür. 

Önce kardeşlerini ve amca çocuklarını toplayıp, aileyi bir araya getirmiş, çiftçilik yapmaya başlamıştır.

Yeniden evlenip yaşama tutunmuş, 3 erkek, 3 kız çocuğu 16 torun sahibi olmuş, yaşamını çiftçilik ile kazanmıştır. 

Aga Zeko, 1975 yılında 89 yaşında, birlikte oturduğumuz evde, Gemlik'te vefat etmiştir.

Ülkenin onurlu bir insanı olarak yaşayan Aga Zeko’nun Babası Ahmet Kartal (Molla Meta), oğlu Necati Kartal, oğlu Hamdi Kartal'ın mezarı inegöl’de, Eşi Nazlı Kartal, Oğlu Mehmet Ali Kartal ve kendi mezarı Gemlik aile kabristanlığındadır.

GENİŞ AİLE

Aga Zeko’nun iki erkek kardeşi (Demir Ali ve Feyzullah) amcasının çocuğu (Ali) Eskişehir 'de, bir erkek kardeşi (Arif) Tiran'da, kız kardeşi (Hurişah) İnegöl'de yaşamaya başlamış, hepsi, ülkesine ailesine bağlı, topluma karşı saygılı, evlat ve torun sahibi olmuşlardır.

AHLI MAL HAYIR GETİRMEZ

Arnavut Aga Zeko, ne göç ettiğinde devletin verdiği Ermeni ve diğer azınlıklardan kalan malları, ne de sonra devlet tarafından verilen Gazi maaşını kabul etmemiştir.

Ona göre, biri buradan savaş dolayısıyla aynı Makedonya’dan kendileri gibi göç edildiği için kalan mülkler, diğeri savaşta ölüp, hiçbir hak alamayan Şehit aileleri olduğu için, bunlar üzerinde onların hakkı ve ahı vardır.

O'nun değerlerinde, üzerinde hak ve ah olan her şey haramdır.

Ruhu şad olsun.

DEĞERLER NEREDEN GELİR

Bugün çokça tartışılan değerler sisteminin çok büyük bir bölümü aslında aileden ve yetiştiğin çevreden gelir. Diğer zamanda yaşanan kazanımlar, bilgi düzeyinin artması ve karşılaştığın yeni kültürlerden kendi torbana aktardıklarındır.

Biz de değerlerimizi , vatanseverliğimizi, ülkeye ve insana bakışımızı dedem Arnavut Aga Zeko kültüründen aldık, haramı, helali, ah almamayı, hak yememeyi ve hakkını korumayı da ondan öğrendik.

Şehitlerimiz, gazilerimiz ve bize yaşanabilir bir vatan bırakmak için hayatlarını zorluklarla geçiren, onuru, şerefi, haysiyeti miras olarak bırakan isimlerini bilemediğimiz atalarımızı ve nice Aga Zeko’ları saygı ve minnetle anıyorum.

17 Ekim 2024 Perşembe

Bal Bal Dr. Akpınar ile "devam" dedi


Balıkesir Balkan Göçmenleri Kültür, Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği (BAL-BAL)'nin 2. olağan genel kurulu üyelerinin büyük ilgisi ve katılımı ile Balkan Kafe'de gerçekleştirildi. Doktor Mustafa Akpınar'ın bir kez daha güven tazelediği genel kurulda oluşan yeni yönetim görev dağılımı yaparak gelecek dönem faaliyet programını netleştirdi.

 Dr. Mustafa Akpınar'ın liderliğindeki yönetimde; 

- Şevket Ocaktan, - Uzm.Dr.Mehmet Çalışkan, 

- Hakan Eser, - Vildan Duygulu, 

- Dr. Erdal Elmas, - Aynur Şahin, 

- Erol Osmanoğlu, - Muhittin Derindere 

görev aldı.

16 Ekim 2024 Çarşamba

Buca Uluslararası Balkan Şenliği'nde büyük coşku





İzmir'de gerçekleştirilen 12. Buca Uluslararası Balkan Şenliği Buca Belediyesi ve Balkan Rumeli Dernekleri işbirliğinde Buca Belediye Başkanı Görkem Duman'ın evsahipliğinde hayata geçirildi.
Makedonya İstanbul BaşKonsolosu İdris Fazliovski ile Kuzey Makedonya'dan Berova Belediye Başkanı Zvonko Pekevski ve Pirlepe Belediye Başkanı Borçe Jovçeski'nin de konuk olarak hazır bulunduğu şenlikte Kuzey Makedonya'nın Berova ve Pirlepe Belediyeleri ile Buca Belediyesi arasında kardeşlik protokolü de imzalandı.

İki gün süren etkinliklerde İzmir'de örgütlü olan sivil toplum kuruluşları ile Balkan Rumeli orjinli konfederasyon, federasyon ve dernekler tanıtım standları kurdu, STK başkan ve yöneticileri de Bucalılara gerçekleştirdikleri çalışmalar ile faaliyetlerini aktardı.

8 Ekim 2024 Salı

İzmir Balkanlılar Halk Dansları Festivali ile farkındalık yaratıyor




İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin evsahipliğinde gerçekleştirilen ve iki gün süren 18.Balkanlılar Halk Dansları Festivali neredeyse tüm Balkan ülkelerinin katılımı, muhteşem gösteriler, olağanüstü bir performans ve halkın büyük ilgisi ile tamamlandı. 
İzmir'de "Yer yerinden oynadı" dense eksik kalacak bir tanımlama ile hayata geçen etkinlikte başta Gültepe Makedonya Göçmenleri Derneği olmak üzere Balkanlar ve Rumeliyi temsil eden tüm sivil toplum kuruluşları görev aldı.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Doktor Cemil Tugay'ın da onurlandırdığı final gecesi ise görülmeye, yaşanmaya değerdi. Fark ve farkındalık yaratan festivalin kusursuz bir şekilde gerçekleşmesini sağlayan İzmir Büyükşehir Belediyesi Kültür Sanat Dairesi Başkanlığı Balkanlılar Halk Dansları Festivali ile kente sanat adına imrenilecek bir imza attı.



5 Ekim 2024 Cumartesi

Bursa'dan Ahmet Doğan ile 'HÖH - Hak ve Özgürlükler İttifakı'na büyük destek


Bulgaristan'da 27 Ekim'de yapılacak seçimlere 'HÖH - Hak ve Özgürlükler İttifakı' adıyla katılan ve seçim listesinde 13 numara ile yer alan Cevdet Çakırov liderliğindeki ekip Bursa'da düzenlediği toplantıda adeta gövde gösterisi yaptı.
Cumhuriyet Halk Partisi Bursa Milletvekili Hasan Öztürk, Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey başta olmak üzere neredeyse eksiksiz olarak tüm ilçe belediye başkanlarının, iktidarıyla muhalefetiyle tüm siyasi parti il başkanlarının, Balkan Rumeli Türkleri'ni temsil eden sivil toplum kuruluşlarının başkan ve yöneticilerinin katıldığı 'Birlikte Halkımıza ve Demokrasiye Sahip Çıkalım' ana temalı toplantıda Bulgaristan Türkleri ve Müslümanları için birlik, beraberlik mesajı verildi.
Çakırov'un liderliğinde Bursa'ya çıkarma yapan ekipte HÖH Türkiye Sorumlusu ve Kırcaali Belediyesi önceki dönem Başkanı Hasan Aziz, Kırcaali Milletvekili Adayı Remzi Osman, KızılağaçBelediye Başkanı Şinasi Süleyman, Eğridere Belediye Başkanı İzzet Şaban, Koşukavak Belediye Başkan Yardımcısı Abidin Hacımehmet, Kızılağaç Belediye Meclis Başkanı Sali Ramadan, Eğridere Belediye Meclis Başkanı Sezgin Bayram, HÖH Eğridere İlçe Başkanı, Şakir Bayram, HÖH Marmara Temsilcisi Lütfi Özgür, HÖH Trakya Temsilcisi Güner Çetin vardı.



Merinos Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi Yıldırım Bayezid Salonu'nda gercekleştirilen kahvaltılı toplantıya Bursa'dan Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, Nilüfer Belediye Başkanı Şadi Özdemir, Yıldırım Belediye Başkanı Oktay Yılmaz, Mudanya Belediye Başkanı Deniz Dalgıç, Gemlik Belediye Başkanı Şükrü Deviren, Orhangazi Belediye Başkanı Bekir Aydın, Yenişehir Belediye Başkanı Ercan Özel, Keles Belediye Başkanı Ali Doğru, Harmancık Belediye Başkanı Haşim Ali Arıkan ve İnegöl Belediye Başkan Vekili Hasan Aydın ile Adalet ve Kalkınma Partisi Bursa İl Başkanı Davut Gürkan, Cumhuriyet Halk Partisi Bursa İl Başkanı Nihat Yeşiltaş, İYİ Parti İl Başkanı İsmail Kaya ile Milliyetçi Hareket Partisi İl Başkan Yardımcısı Nurtaç Usta katıldı.


BALKAN: "ZAMAN BİZİ HAKLI ÇIKARDI"

Balkan Rumeli Türkleri Konfederasyonu Genel Başkan Vekili Sami Ömer başta olmak üzere yöre dernek başkanları, STK yöneticileri ve muhtarların da bulunduğu toplantının açış konuşmasını yapan Balkan Göçmenleri Kültür ve Dayanışma Derneği (Bal Göç) Genel Başkanı Profesör Doktor Emin Balkan Delyan Peevski konusunda zamanın kendilerini haklı çıkardığını söyledi.
Genel Başkan Balkan konuşmasında daha projenin ortaya sürüldüğü tarihte Delyan Peevski'nin genel başkanlığına itiraz ettiklerini, karşı çıktığını hatırlatarak "Bizim dik duruşumuzla Cevdet beyi eş genel başkan olarak HÖH'ün başına koydurduk. Ne kadar haklı olduğumuzu şimdi herkes anladı ve gördü. Bu durumdan ders alınmalı. Bursalılar olarak tüm gücümüzle HÖH - Hak ve Özgürlükler İttifakı için çalışacağız. Buradan tüm hemşehrilerime sesleniyorum. Seçimlerde sandığa gittiğimizde tercihinizi 13 numaraya kullanın. Oy patlaması yaratmalıyız ki herkes gücümüzü görsün" dedi.
Prof. Dr. Balkan konuşmasında Bal Göç'ün vizyonunu da hatırlatarak, örf ve adetlerin baskı altında olduğu her durumda Bal Göç'ün her zaman halkın yanında olduğunu belirtti. Balkan Bulgaristan'ın Avrupa Birliği üyesi olmasına rağmen soydaşlarımızın baskılarla karşı karşıya kaldığına dikkat çekti. Balkan ayrıca Bulgaristan'da belediye başkanlarının gözaltına alındığını ve oy verenlerin baskı altında olduğunu da ifade ederek "Bal Göç'ün bu süreçte sessiz kalamayacağını" herkesin bilmesini isterim dedi.
Genel Başkan Emin Balkan camiadaki birlikteliği sağlamak için tüm STK'lar olarak hep birlikte hareket ettiklerini de vurguladığı konuşmasında birlikteliği korumanın en etkin yolunun da sandığa giderek oy kullanmaktan geçtiğini ve bunun büyük önem taşıdığını da dile getirerek herkesi oy vermeye davet etti. 

2 Ekim 2024 Çarşamba

Bulgaristan'da Türk ve Müslümanlara yönelik insanlık dışı uygulamaların üzerinden 34 yıl geçmesine rağmen hiçbir suçlu yargılanmadı




Bulgaristan'da eski komünist rejimin asimilasyon kampanyasının Türkiye'deki mağdurlarına Takdir Ödülü

Bulgaristan'da 1989 yılında yıkılan komünist rejimin Türk ve Müslümanlara karşı giriştiği asimilasyon kampanyasının Türkiye'de yaşayan mağdurları, Sofya'da Bilgiye Erişim Programı'nın (BEP) düzenlediği törende Takdir Ödülü aldı. BEP Vakfı İcra Direktörü Avukat Aleksandar Kaşımov, bu yıl 22'ncisini düzenledikleri törenle ilgili AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.
Kaşımov, törende Bulgaristan'da faaliyet gösteren özel şahıs, sivil toplum kuruluşu ve kurumlara 6 dalda ödül verildiğini, bunun yanı sıra merkezi Bursa'da bulunan Balkanlarda Adalet, Haklar, Kültür ve Dayanışma Derneği (BAHAD) üyelerinin Takdir Ödülü'ne layık görüldüğünü söyledi.
Kaşımov, "İsim değiştirme kampanyasıyla ilgili gerçeklerin ortaya çıkarılmasını ve bunu yürüten suçlularının belirlenmesini görev olarak bilen BAHAD, bu yıl jürinin oy birliği ile verdiği kararına dayalı bir Takdir Ödülü aldı." ifadesini kullandı.
BAHAD'ın aktif ve azimli şekilde çalışarak tüm gerçeklerin gün ışığına kavuşturulmasına gayret gösterdiğini vurgulayan Kaşımov, "BAHAD, Askeri Yargıtayın taşıdığı sorumluluk konusunu açık olarak gündeme getirmiştir. Son yüzyıllık dönemde Bulgaristan'da meydana gelen en utanç verici olaylardan olan asimilasyon kampanyası ile ilgili Askeri Yargıtay, net olmayan yanıtlar vererek bu davalarla ilgili bilgilere erişim hakkı tanımak istemediğini gösteriyor." dedi.
32 yıl önce başlamış olan asimilasyon kampanyasının davalarında BAHAT üyelerinin ısrarları sayesinde adım adım ilerleme kaydedildiğine dikkati çeken Kaşımov, artık davaların sonuçlandırılmasının gerektiğini söyledi.
Kaşımov, "Bugünkü törende çeşitli örgüt ve kurumlar ödüllerine kavuşurken Türkiye'den, Bursa'dan, İstanbul'dan sadece bu törene katılabilmek üzere o kadar çok insanın gelmesi, bizim için son derece sevindirici oldu. Onlar da bilgilere erişim misyonuna verdikleri desteklerini göstermiş oldular." diye konuştu.

BELENE TOPLAMA KAMPI MAĞDURLARI

BAHAD Başkanı Safiye Yurdakul, üyelerinin Bulgaristan'da 1984-1989 döneminde etnik temizliğe girişen eski komünist rejimin kurduğu Belene Toplama Kampı mağdurları ile ailelerinden oluştuğunu söyledi.
Yurdakul, "Belene Adası Toplama Kampı mağdurları ve aileleri olarak işlenen ağır insan hakları ihlallerinin suçlularının cezalandırılması ve bir daha bu kötülüklerin tekrar edilmemesi amacıyla yargılanmaları için uzun yıllardır hukuki mücadele veriyoruz." diye konuştu.
Aradan 34 yıl geçmesine rağmen hiçbir suçlunun yargılanmadığına dikkati çeken Yurdakul, BAHAD üyelerinin, 2023 yılında Bulgaristan Askeri Yargıtayının arşivlerine ilk kez erişim sağladığını ve 30 yılı aşkın bekleyiş sonrası ilk kez asimilasyon kampanyasının 1984-1989 dönemini içeren binlerce sayfalık dosyalarını görme fırsatı bulduklarını anlattı.
Yurdakul, "Nihayet dosya inceleme hakkı elde etmiş olduk. 32 yıl boyunca dosyalarla ilgili hep gizlilik kararı vardı. Savcılık, bu 32 yıl boyunca neyi araştırıyor, bu dava niye bu kadar uzadı göremedik. Suçluların yargılanması, bizim için önemli. Zor bir süreç. Şu anda yoğun bir şekilde mücadeleye devam ediyoruz. Bu mücadelemiz sadece 1984-1989 döneminde işlenen suçlarla ilgili değil. Totaliter komünist rejim döneminde işlenen tüm suçlarla ilgili suçluların ceza alması içindir." diye konuştu.
Avrupa'nın son toplama kampı Belene'nin suçlularının mutlaka yargılanması gerektiğini vurgulayan Yurdakul, "Kamu Bilgi Edinme Kanunu'na istinaden, Vakıfla birlikte savcılıktan bilgi almaya çalıştığımız uzun bir süreç izledik. Belli oldu ki bilgiye erişim hala engelleniyor. Bazı dosyalar yok ediliyor. Çalışmaya devam edeceğiz. Hukuki hakların elde edilmesinin en önemli ve esas süreci belgelere ve bilgiye erişim hakkıdır ki bu hakkımızı savunabilelim." ifadelerini kullandı.

"VERİLEN ÖDÜL OLDUKÇA KIYMETLİ"

Törene katılan avukat Esen Fikri de Bulgaristan'daki Türklerin isimlerinin zorla değiştirilmesi için düzenlenen kampanyanın mağdurlarına 10 yıldır hukuki yardım sağladığını dile getirdi.
Verilen ödülün oldukça kıymetli olduğunu söyleyen Fikri, "Bu davayla ilgili oldukça uzun ve zor bir süreçten geçtik. Mağdurlara bilgi verilmiyordu. Kendi haklarını savunamıyorlardı. Davanın açılması için önce bilgi edinmek üzere gerekli adımları attık. Maalesef, dosyalar gizli olduğu için bizlere pek fazla bilgi verilmedi. 30 yıldır çözülemeyen bu olayla ilgili tazminat davaları açtık ve geçmişte süreçle ilgili nihayet bilgi edinebildik." dedi.
Hedeflerinin, davanın sonuçlandırılması ve suçluların mahkemeye çıkarılıp ceza almaları olduğunu dile getiren Fikri, "Bulgaristan'daki sorumlu makamlar, görevlerini yerine getirsin. Asimilasyon kampanyasına ait arşivlerdeki dosyaları incelemek zorundayız. Elimizde bilgi olmadan haklarımızı nasıl savunacağız? Kamu kuruluşlarının yaptığı çalışmaları kontrol edebilmemiz şart." ifadelerini kullandı.
Belene Toplama Kampı'nın mağdurlarından Ali Mutlu da 1985-1989 olaylarında Belene'ye götürüldüklerini ve çok işkence gördüklerini belirterek, "1989'da (Türkiye'ye) sınır dışı edildik." dedi.
Davayla ilgili askeri savcılığın devreye girmesini istediklerini, suçluların aynı olayların tekrarlanmaması amacıyla cezalandırılması gerektiğini ifade eden Mutlu, davanın mutlaka sonuçlanması gerektiğini vurguladı.

BULGARİSTAN'DA NE OLMUŞTU?

Ülkede 1944'te iktidara gelen komünist rejim, son dönemindeki kaçınılmaz çöküşünü hissedince milliyetçiliğe sarılıp "tek ulus-tek milliyet" oluşturma hayaliyle Türk ve Müslümanların etnik kimlik, din, dil ve kültür özgürlüğünü sınırlandırmaya çalıştı.
Bulgaristan'da 45 yıl iktidarda kalan komünist elit, siyasi muhaliflerine karşı baskısının en ağırını Türk ve Müslümanlara yönlendirdi.
Komünist diktatör Todor Jivkov'un 1989'da devrilen rejiminin adını "Soya Doğuş" verdiği baskıcı asimilasyon girişimi, hala kapanmayan bir yara açtı.
1970'li yıllarda başlayan bu baskının, 1984-1989 döneminde zirveye ulaşıp yaklaşık 700 bin Türk ve Müslüman'ın sınır dışı edilerek Türkiye'ye göçe zorlanması, Todor Jivkov'un 10 Kasım 1989'da devrilmesine neden oldu.
Asimilasyon kampanyası sırasında binlerce Türk ve Müslüman meydanlarda toplanıp protestolara katılırken askerlerin ateş açması sonucu onlarca kişi hayatını kaybetti.
Bulgaristan'da devam eden demokrasiye geçiş döneminde 1991'de aralarında Todor Jivkov, bazı bakan ve bürokratların da yer aldığı 5 kişinin sanık olduğu asimilasyon kampanyası davası açıldı.
Bu sanıkların hiçbiri artık hayatta değil. Aradan geçen yıllarda davada elle tutulur ilerleme sağlanamadı.
Birkaç yıl önce savcılık, son sanık (eski Başbakan) Georgi Atanasov'un ölümünün ardından davayı kapattı ancak Belene Toplama Kampı'ndan eski mağdurlar davanın yeniden açılması için karara itiraz etti.
Davanın zaman aşımına uğratılmasını engelleyen bir kararın olmasına rağmen savcılık üzerine düşeni yapmadı.
Aralarında BAHAD üyelerinin de bulunduğu mağdurlar, davanın bir an önce tamamlanması ısrarıyla, Kasım 2023'te Kamu Bilgilerine Erişim Yasası'ndan yararlanarak Askeri Savcılığın arşivlerindeki binlerce sayfalık dosyayı incelemeye başladı.
2002'de kurulan Bilgiye Erişim Programı, her yıl düzenlediği törende 6 dalda ödül dağıtıyor.
Ödüller, Kamu Bilgilerine Erişim Yasası'ndan aktif yararlanan, jürinin belirlediği sıradan vatandaşlara, sivil toplum kuruluşlarına ve kurumlara veriliyor.