BALKANLAR'DAN FİLİSTİN'E
DEDEM AGA ZEKO (ZEKERİYA KARTAL)
(Necati KARTAL)
Henüz 27 yaşında, evli, iki çocuk sahibi çiftçi ve göçmen bir ailenin evladıydı.
İşte tam bu aşamada, kaderin kendisine hazırladığı o meşakkatli yollardan henüz haberdar değildi.
BALKAN COĞRAFYASI
Türklerin ve Müslüman halkların, her milletten Hıristiyanların yan yana yaşadığı bir halklar tapınağıydı Balkanlar. Yüzyıllar boyunca kardeşçe bir yaşama kucak açmıştı.
19 yüzyılın başında Yunanistan’da patlayan isyan tüm Balkan ülkelerine model oldu. Osmanlı Balkanlar’dan atılırken, onun uzantısı sayılan Türkler, Arnavutlar, Boşnaklar, Pomaklar ya katliamlara uğradı ya da süngülerin önünde Türkiye’ye sürüldü. Son darbe, yüz yıl önce, 8 Ekim 1912’de başlayan Balkan Savaşları’yla vuruldu.
Aga Zeko’nun da yaşayacağı o uzun meşakkatli yol, Makedonya’dan göç ile başladı.
MAKEDONYA’DAN GÖÇ
1913 yılının başlarında Sırp-Bulgar-Yunan işgaline uğrayan Makedonya'dan 240 bin Türk'ün Osmanlı topraklarına göç eden ailelerden biriydi onunki de.
Babası Molla Meta, Amcası Molla Hasip olmak üzere karısı, Naim ve Nazım isimli iki oğlu, adları Demir Ali, Hurişah, Feyzullah, Arif olan üç kardeşi ve üç amca çocuğu ile Mateje ve Alacesa’da 36 parça (tarla, bahçe mülkü) topraklarını, evlerini bırakarak, arabalarına “yorgan, minder, kıyafet, üç beş torba bulgur, un koyarak ve para, altın ne varsa eşyalar arasına saklayarak” uzun, meşakkatli, vahşi saldırılara maruz kalarak bir aylık bir yürüyüşle İzmir Ödemiş’e göç etmek zorunda kalmışlardı.
Göç; Ata topraklarından , kültüründen, evinden barkından, komşularından, yaşanmışlıklarından, anılarından ve kurgulanmış geleneklerinden kopup gelmek demekti.
Aga Zeko için bu, kaderin kendisi için hazırladığı o meşakkatli yoldaki ilk büyük darbe oldu.
DÜNYA SAVAŞI BAŞLIYOR
Yeni hayata henüz hazırlanmak üzereyken İkinci büyük darbe geldi. Dünya Savaşı çıkmıştı.
Osmanlı Devleti savaşa katılmış, birçok cephede savaşmak zorunda kalmıştı.
Aga zeko’nun dahil olacağı savaş, Güney cephesinde, Yemen, Suriye, Filistin de 1915 yılında başladı.
Aslında Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’nı kaybetmesinin en önemli sebeplerinden birisiydi, bu Filistin-Suriye Cephesi’nde uğradığı başarısızlık.
Bu cephe, “Kanal Cephesi” adı ile açılmış, zamanla “Sina-Filistin-Suriye Cephesi” adını almıştır. 1915 Şubat ve 1916 Ağustos aylarında iki kez gerçekleştirilen Kanal Harekâtının mağlubiyetle sona ermesi, İngilizlerin Sina Yarımadası’na egemen olarak Filistin istikâmetinde ilerlemesine yol açmıştı.
İngilizler, Mart ve Nisan 1917 aylarında gerçekleşen Birinci ve İkinci Gazze yenilgilerinin ardından aldıkları takviyelerle esaslı ve yoğun bir hazırlık dönemine girip, genel bir taarruza hazırlanmışladı.
Üçüncü Gazze Muharebesi, I. Dünya Savaşı sırasında Filistin'in güneyinde gerçekleşmiş bir muharebe olup, Osmanlı Ordusu'nun insan gücü tükenmekte olduğu, geniş bir hatta, az kuvvetle savunmak durumunda kalınmış, gerçekleşen muharebelerde İtilaf Birlikleri Gazze-Berşeba savunma hattını kırmış, Osmanlı Ordusu büyük bir yenilgi almıştı.
FİLİSTİN GAZZE'DE GAZİ ZEKERİYA ÇAVUŞ
Aga Zeko, hayatının tamamen değişeceği kaderine 1915 yılının Aralık ayında yürüyecekti.
Osmanlı Ordusu'nun güney cephesinde olan 21. Alay, 7 Fırka, 1 Tabur Piyade sınıfı Çavuşu olarak savaşa gitmekteydi.
Fevzi Paşa komutasında Osmanlı 7. Ordusu güney cephesi olan, Suriye (Sina ve Filistin)'de savaşmaktaydı.
Filistin Gazze'de 1., 2. Filistin Savaşı sonrası, 3. Filistin Savaşında Gazze-Berşeba savunma hattında 1917 yılında (hicri 1333) omuz kemiğini parçalayan mavzer mermisi ile yaralanmıştı.
(Gazi raporu, Türkçe ve Osmanlıca)
ESİRLİK BAŞLIYOR
Neticede bir yıl Vatan Hastanesi'nde tedavi görmüş, tedavinin ardından 1918 de Osmanlı ordusunun yenilgisi sonucu esir düşmüştür.
Mısır'ın İskenderiye şehri yakınlarında bulunan ve 1. Dünya Savaşı icin kurulan Askeri esir kampında iki yıl askeri esir olarak kalacaktır.
Ardından, 1908'de II. Abdülhamid tarafından Mekke Şerifi olarak atanan ve I. Dünya Savaşı sırasında Arapların bağımsızlığı için ayaklanma başlatıp, İngilizler’den gördüğü destekle 1916 yılında bağımsızlığını ilan ederek, kendini Hicaz Kralı ilan eden Serif Hüseyin’in himayesinde yarı esir olarak kaldıktan sonra, 1915 yılının Aralık ayında gittiği savaştan, 1922 senesinin Nisan ayında Türkiye’ ye dönmüştür.
AGA ZEKO'NUN YAŞAM HİKÂYESİ:
Arnavut Aga Zeko, esas itibariyle Arnavutluk Debre-i Bâlâ Sancağında, 1867 yılında yaşanan iç karışıklıklar nedeniyle , Prizren ve İşkodra sancakları ile birlikte İşkodra Vilayeti'ne bağlandığı dönemde, dedesi Molla Arif’in Üsküp Mateje’ye yerleşen göçmen bir ailenin çocuğu olarak 1886 yılında Üsküp Mateje doğdu.
Dedesi Debre doğumlu Molla Nazım, Babası 1865 doğumlu Molla Meta, annesi Pembe Hatun, kardeşleri Hurişah, Demir Ali, Feyzullah, Arif olmak üzere 5 kardeşin en büyüğüydü.
Makedonya’dan Türkiye’ye geldiklerinde kardeşleri Hurişah 12, Demir Ali 8, Feyzullah 5, Atif 2 yaşındaydı.
Yukarıda anlatıldığı gibi 1912 -13 yılında Balkan Savaşında Osmanlı’nın Makedonya’yi kaybetmesiyle Üsküp Mateç’ den, önce İzmir Ödemiş'e, oradan Bursa İnegöl'e tüm aile ( annesi babası, karısı, çocukları, kardeşleri, amcası ve amca çocuklarıyla birlikte) göç etmiş çiftçilik yapmaya ve yaşama tutunmaya çalışmıştı.
SAVAŞA GİDİŞ
Osmanlı 1. Dünya Savaş’ındadır.
Aga Zeko, Askerlik görevini yapmış olmasına rağmen, 1. Dünya Savaşı nedeniyle, seferberlik emriyle 1915 yılının Aralık ayında tekrar askere alındı.
Yokluk Yılları, inegöl’den Bursa’ya, Bursa’dan yeni katılanlara birlikte, iki gün tam 65 km yayan yürüyerek Mudanya’ya , oradan gemiyle istanbul Haydarpaşa limanına giderler.
Istanbul Selimiye’de şimdiki 1 Orduda yapılan eğitim ve hazırlıktan sonra, daha önce askerlik yaptığı için Çavuş olarak rütbelendirilir.
Tabur, Haydarpaşa’dan trene biner. Aslında güzargahı İstanbul, İzmit, Bilecik, Eskişehir, Kütahya, Afyon, Konya, Adana, Osmaniye, İslahiye, Halep, Hama, Şam, Amman, Müdevvere, Tebük, Medine ve Mekke olan Hicaz demiryoludur.
Ne var ki, Adana'ya kadar trenle, geldikten sonra, demiryolu hattı İngiliz kuvvetleri ve Şerif Hüseyin’in Arap isyancıları tarafından tahrip edildiği için, Gazze'ye kadar, tam 499 kilometrelik yolu, 28 günde, çöle geldiklerinde gündüz dinlenip gece yürümek koşuluyla , tam teçhizatlı olarak yayan yürüyen ordu 28 gün sonra Gazze’ye ulaşır.
İngilizlere karşı savaş vardır. 1. ve 2. Filistin Savaşında galip gelinen muharebeler sonrası, güç kaybettikleri 3. Muharebede Osmanlı ordusu büyük zayiat verir.
FİLİSTİN'DEN 7 YIL SONRA TÜRKİYE'YE
Aga Zeko’da, 1917 yılında düşmanın açtığı ateş sonucu bir mavzer mermisinin omuz kemiğini parçalanmasıyla yaralanmış, bir yıl Vatan Hastanesi'nde kalmış, ardından iki yıl toplama kampında esir olarak hapsedilmiştir. Bu hayatının üçüncü ağır sillesidir.
Ve birinci Dünya Savaşı 1918 yılında bitmiştir.
İngilizler ellerinde bulundurdukları Osmanlı Askeri esirlerini, 1916 yılında Yemen'den Suriye ve Halep'i kapsayan bağımsız bir Arap devleti kurma amacıyla ayaklanan Şerif Hüseyin'e teslim etmiş, esir askerler 2 yıl da Şerif Hüseyin himayesinde yarı esir kaldıktan ve gidişinden tam 7 yıl sonra, 1922 yılında esirlerin serbest bırakılması neticesinde Türkiye’ye dönmüştür.
YENI HAYAT
Bu dönüş neticesinde Aga Zeko kaderinin dördüncü sillesiyle karşılaşacaktır .
Evine, İnegöl'e geldiğinde, iki oğlu Nazım ve Naim’in ve karısının çoktan ölmüş olduğunu ve ailenin dağıldığı görmüştür.
Önce kardeşlerini ve amca çocuklarını toplayıp, aileyi bir araya getirmiş, çiftçilik yapmaya başlamıştır.
Yeniden evlenip yaşama tutunmuş, 3 erkek, 3 kız çocuğu 16 torun sahibi olmuş, yaşamını çiftçilik ile kazanmıştır.
Aga Zeko, 1975 yılında 89 yaşında, birlikte oturduğumuz evde, Gemlik'te vefat etmiştir.
Ülkenin onurlu bir insanı olarak yaşayan Aga Zeko’nun Babası Ahmet Kartal (Molla Meta), oğlu Necati Kartal, oğlu Hamdi Kartal'ın mezarı inegöl’de, Eşi Nazlı Kartal, Oğlu Mehmet Ali Kartal ve kendi mezarı Gemlik aile kabristanlığındadır.
GENİŞ AİLE
Aga Zeko’nun iki erkek kardeşi (Demir Ali ve Feyzullah) amcasının çocuğu (Ali) Eskişehir 'de, bir erkek kardeşi (Arif) Tiran'da, kız kardeşi (Hurişah) İnegöl'de yaşamaya başlamış, hepsi, ülkesine ailesine bağlı, topluma karşı saygılı, evlat ve torun sahibi olmuşlardır.
AHLI MAL HAYIR GETİRMEZ
Arnavut Aga Zeko, ne göç ettiğinde devletin verdiği Ermeni ve diğer azınlıklardan kalan malları, ne de sonra devlet tarafından verilen Gazi maaşını kabul etmemiştir.
Ona göre, biri buradan savaş dolayısıyla aynı Makedonya’dan kendileri gibi göç edildiği için kalan mülkler, diğeri savaşta ölüp, hiçbir hak alamayan Şehit aileleri olduğu için, bunlar üzerinde onların hakkı ve ahı vardır.
O'nun değerlerinde, üzerinde hak ve ah olan her şey haramdır.
Ruhu şad olsun.
DEĞERLER NEREDEN GELİR
Bugün çokça tartışılan değerler sisteminin çok büyük bir bölümü aslında aileden ve yetiştiğin çevreden gelir. Diğer zamanda yaşanan kazanımlar, bilgi düzeyinin artması ve karşılaştığın yeni kültürlerden kendi torbana aktardıklarındır.
Biz de değerlerimizi , vatanseverliğimizi, ülkeye ve insana bakışımızı dedem Arnavut Aga Zeko kültüründen aldık, haramı, helali, ah almamayı, hak yememeyi ve hakkını korumayı da ondan öğrendik.
Şehitlerimiz, gazilerimiz ve bize yaşanabilir bir vatan bırakmak için hayatlarını zorluklarla geçiren, onuru, şerefi, haysiyeti miras olarak bırakan isimlerini bilemediğimiz atalarımızı ve nice Aga Zeko’ları saygı ve minnetle anıyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder