(DÜNYA)
20 Aralık 2021 Pazartesi
Bulgaristan sınırında 35 kilometrelik TIR kuyruğu oluştu
(DÜNYA)
18 Aralık 2021 Cumartesi
Emekli Büyükelçi Öymen Yunanistan’ın 3 aşamalı projesini açıkladı
Yunanistan Ege Denizi’nde ABD ile devriye atma konusunda hazırlıklar yaparken, Ermenistan Türkiye ile ilişkileri normalleştirmek için harekete geçti. Emekli Büyükelçi Onur Öymen, Yunanistan’ın Ege Denizi’nde ipleri germe politikasını sürdürdüğünü belirtirken, Ermenistan’ın yaklaşımı konusunda ihtiyatlı olunmasını, acele edilmemesi gerektiğini kaydetti.
“ABD’NİN DE İHTİYACI VAR”
ABD’nin bölgeye stratejik açıdan yerleşmeyi amaçladığını anlatan Emekle Büyükelçi Onur Öymen “ABD daha önce İncirlik Hava Üssü üzerinden Ortadoğu’ya yönelik operasyonları yönlendiriyordu. Şimdi bir taraftan Ege denizi, bir taraftan da Karadeniz’e yönelik olarak stratejik hedeflerini Dedeağaç ve Girit’teki üsten yönlendirmeye çalışıyor. Yunanistan ile ilişkileri bu nedenle güçlendiriyorlar. Buna açıkçası ABD’nin de ihtiyacı var. Yunanistan açısından Türkiye’ye karşı yürüttüğü gerginlik politikasında ABD’yi yanında görmek istemesi söz konusu” dedi.
“TÜRKİYE BUNLARI GÖRMEZLİKTEN Mİ GELSİN”
Öymen, Ermenistan’ın Türkiye ile ilişkileri normalleştirme konusunda ise “Sonuçta bana göre tüm bu işleri ihtiyatlı bir şekilde yürütmek gerekir. İlişkilerin normalleşmesi noktasında Ermenistan’dan bazı adımları atmasını istemek gerekir. Sözde soykırım iddiasını sürdürecekler mi? Bir taraftan burada kucaklaşırken, diğer taraftan gidip dünya dört bir tarafında şu anda da İngiltere’de sözde soykırım kararı çıkartmaya çalışacaklar, Türkiye bunları görmezlikten mi gelsin?” ifadelerini kullandı.
“ABD’Yİ YANINDA GÖRMEK İSTİYOR”
ABD’nin
bölgeye stratejik olarak iyice yerleşmeyi amaçladığını kaydeden Öymen, şunları
söyledi:
“ Daha önce İncirlik Hava Üssü üzerinden Ortadoğu’ya yönelik operasyonları yönlendiriyordu. Şimdi bir taraftan Ege denizi, bir taraftan da Karadeniz’e yönelik olarak stratejik hedeflerini Dedeağaç ağırlıklı üsten, oradaki diğer üslerden ve Girit’teki üsten yönlendirmeye çalışıyor ABD. İçinden geçtiğimiz süreçte Yunanistan ile ilişkileri bu nedenle güçlendiriyorlar. Buna açıkçası ABD’nin de ihtiyacı var. ABD’nin bölgede her istediğini yapabileceği bir ülke, her istediğini alabileceği bir ülke konumunda Yunanistan. Yunanistan açısından ise Türkiye’ye yürüttüğü gerginlik politikasında ABD’yi yanında görmek istemesi söz konusu.”
“YUNANİSTAN’IN ÜÇ AŞAMALI PROJESİ VAR”
Yunanistan’ın
üç aşamalı projesi olduğunu ifade eden Öymen, “ Projenin ilk aşaması
İtalya kıyısına bakan Batı Yunanistan’ın kara sularını 12 mile çıkarmak. Bunu
yaptılar. Ardından Girit’in güneyindeki adaları yapmak istiyorlardı.
“BİZİM İLE BİRLİKTE ABD’Yİ DE BULUR”
Üçüncüsü de Ege Denizi’nde kara sularını kademe kademe de olsa kara sularını 12 mile çıkartmayı hesaplıyorlardı. Türkiye bu konuda savaş sebebidir politikası izledi, TBMM kararıyla. Türkiye buna casus belli adını vermişti. Şimdi bölgede öyle bir hava yaratmak istiyor ki Yunanistan, ABD ile devriye geziyoruz, karasularını 12 mile çıkardığında Türkiye karşısında sadece bizi değil, bizim ile birlikte ABD’yi de bulur.
“YUNANİSTAN İPLERİ GERME POLİTİKASI İZLİYOR”
Bütün bu olup bitenlerden Yunanistan’ın politikasını bu şekilde yorumlamak mümkün. Bu şekilde olur mu, olmaz mı, niyetleri var mıdır, yok mudur, hangi zaman içinde düşünürler? Ayrıca ABD, bu kadar sert biçimde Türkiye’yi karşısına alır mı Ege Denizi’nde ve bölgede. Bütün bunlar soru işareti. Şurası muhakkak ki Yunanistan ipleri germe politikası izliyor, ABD ise bu süreçte Yunanistan ile aynı dalga uzunluğunda gidiyor.”
“BUNLARIN HEPSİ SORU İŞARETİ”
Bundan sonraki süreçte Libya ile Türkiye’nin imzaladığı deniz yetki antlaşması olduğunu ifade eden Öymen, sözlerini şöyle sürdürdü: “ Yunanistan bu antlaşmanın kaldırılması için uğraşacak. Ayrıca Doğu Ege’de doğal gaz araştırmaları konusu var. ABD ile Yunanistan’ın atacağı devriye nerede başlayacak, nerede bitecek? Türkiye eğe örneğin doğal aramalarında Oruç Reis gemisini görevlendirirse devriye atan gemiler ona müdahale edecekler mi? Bunun dışında başka adımlar atacaklar mı? Bunları bilmiyoruz. Bunların hepsi soru işareti.”
ERMENİSTAN İLE NORMALLEŞMESİ ERMENİSTAN’A BAĞLI
Türkiye ile Ermenistan arasındaki ilişkilerin Ermenistan’ın tavrına bağlı olduğunu belirten Öymen, “ Ermenistan bütün dünyada sözde soykırım kararı çıkartmaya çalışacak parlamentoları tahrik ederek, bir taraftan ABD Kongresi’nde Türkiye aleyhine karar alınması için çok yoğun faaliyet gösterecek, bir taraftan da Türkiye’ye çiçek atacak. Bu oyuna gelebilir mi Türkiye?
“ERMENİSTAN VAR KARŞIMIZDA”
Bir taraftan Türk diplomatlarını şehit eden Ermeni teröristler için Erivan’da askeri mezarlıkta anıt diktiler birkaç sene. Bunları görmezlikten mi gelecek Türkiye? Ermenistan anayasasının giriş bölümünde bugünkü Ermenistan’dan, Doğu Ermenistan diye bahsediliyor. Batı Ermenistan neresi? Bizim topraklarımızda hala gözü olan, bu protokollere imza atarken, Kars antlaşmasına atıfta bulunmayan ki Kars Antlaşması sınırları düzenliyor iki ülke arasında böyle bir Ermenistan var karşımızda” ifadelerini kullandı.
“BİRİNİ YARGILAYIP CEZALANDIRDILAR
MI”
İçinden geçtiğimiz süreçte her şeyi unutup karşılıklı temsilciler atanıp, bunun sonrasında bu temsilcilerin büyükelçi olması konusunun hayata geçmesinin daha erken olduğunu ifade eden Öymen, “ Burada iyi düşünmek gerekiyor. Bu konuda yaklaşık 100 yıllık bir geçmişimiz var. Osmanlı döneminden bu yana dinmeyen bir kin var Ermenistan tarafında. Diplomatlarımızı şehit ettiler. Diplomatları şehit eden teröristlerin bir bölümünün Ermenistan’a yerleştiklerini de biliyoruz. Birini yakalayıp, yargılayıp, cezalandırdılar mı?
“TÜRKİYE’NİN BÜTÜN TALEPLERİNİ REDDETTİLER”
Bunları Türkiye sormayacak mı? Sürekli gerginlik içinde yaşayalım diyemeyiz ama bu konular görüşülür. Bir tarihçiler komisyonu kurmayı önerdi Türkiye, reddettiler. Ermenistan anayasa mahkemesi ise bu konuda karar alarak hiçbir şekilde sözde soykırım iddialarının tartışmaya açılmasını kabul etmeyiz, tarihçilerin böyle bir yetkisi yoktur yönünde. Türkiye’nin bütün taleplerini reddettiler” diye konuştu.
SÖZDE SOYKIRIM İDDİALARI DİYECEKLER
Ermenistan’ın tüm yaptıkları ortadayken, Türkiye’nin Ermenistan’a büyük devletlerdin gönlü olsun çiçek atmasının ne kadar doğru olacağını sorgulanması gerektiğine dikkat çeken Öymen, “ Türkiye Ermenistan ile protokolleri imzalarken büyük devletlerin girişimiyle, büyük gayretiyle yapılmıştı. Sonuçta bana göre tüm bu işleri ihtiyatlı bir şekilde yürütmek gerekir. İlişkilerin normalleşmesi noktasında Ermenistan’dan bazı adımları atmasını istemek gerekir. Sözde soykırım iddiasını sürdürecekler mi? Bir taraftan burada kucaklaşırken, diğer taraftan gidip dünya dört bir tarafında şu anda da İngiltere’de sözde soykırım kararı çıkartmaya çalışacaklar, Türkiye bunları görmezlikten mi gelsin?” ifadelerini kullandı.
(YENİÇAĞ / Fatih ERBOZ)
11 Aralık 2021 Cumartesi
Bulgaristan'da hükümet yetkisi Kiril Petkov'da
DÖRT PARTİ Lİ KOALİSYONLA YENİ SİYASİ DÖNEM
Ülkede 14 Kasım'da yapılan erken genel seçimin ardından oluşturulan 47. Dönem Parlamentoda PP, reformcu diğer 3 siyasi güç ile dün 140 sayfalık bir koalisyon mutabakat zaptı imzalamıştı. Koalisyonda PP'nin yanı sıra Rusya yanlısı ve eski Komünist Partinin mirasını sahiplenen Bulgaristan Sosyalist Partisi (BSP) ve popülist şovmen Slavi Trifonov'un Böyle Bir Halk Var (İTN) partisiyle merkez sağ Demokratik Bulgaristan (DB) ittifakı yer alacak. PP eş başkanı ve Başbakan adayı Kiril Petkov’un hazırladığı kabine taslağında 5'i başbakan yardımcısı toplam 20 bakan yer alacak. Dörtlü koalisyon mecliste toplam 134 sandalyeye sahip. Yeni kabinenin güvenoyu alması için en az 121 milletvekilinin desteği gerekiyor.
BULGARİSTAN BU SENE 3 KEZ SANDIK BAŞINA GİTTİ
Petkov, eski Başbakan Boyko Borisov'un lideri olduğu ve parlamentoda ikinci büyük siyasi güç konumundaki Bulgaristan'ın Avrupalı Gelişimi İçin Yurttaşlar (GERB), üyelerinin çoğunluğunu Türk ve Müslümanların oluşturduğu Hak ve Özgürlükler Hareketi (HÖH) ve popülist aşı karşıtı Yeniden Doğuş partisiyle koalisyon kurmak istemediğini daha önce açıklamıştı. Bu 3 parti muhalefette kalacak. Bulgaristan halkı bu yıl 3 kez sandık başına gitti. Ülkede 4 Nisan ve 11 Temmuz'da yapılan genel seçimlerin ardından koalisyon arayışları sonuçsuz kalmıştı. 14 Kasım'da yapılan son seçimde yüzde 4'lük barajı 7 siyasi parti aşmayı başarmıştı.
Bulgaristan’da Merkez Seçim Komisyonundan (ZİK) yapılan açıklamaya göre, ülkede kayıtlı 6 milyon 635 bin 305 seçmenin 2 milyon 699 bin 260’sının sandık başına gitmesi sonucu, seçime katılım oranı yüzde 40.23 düzeyinde kaldı. Seçimde, eski Ekonomi Bakanı Kiril Petkov ve eski Maliye Bakanı Asen Vasilev’in iki ay önce kurduğu Değişime Devam (PP) partisi, oyların yüzde 25.67’sini alarak birinci parti çıktı. Seçimde 673 bin 170 oy alan PP, mecliste 67 koltuk sahibi oldu.
Eski Başbakan Boyko Borisov’un Bulgaristan’ın
Avrupalı Gelişimi İçin Yurttaşlar (GERB) partisi ise yüzde 22.74 ile seçimden
ikinci çıktı. 596 bin 456 oy alan GERB partisi, 59 milletvekilliği kazandı.
Borisov, kazandığı milletvekilliği koltuğuna oturmaktan vazgeçtiğini duyurdu.
TÜRKLERİN PARTİSİ ÜÇÜNCÜ OLDU
Çoğunluğunu Türk ve Müslümanların oluşturduğu Hak ve
Özgürlükler Hareketi (HÖH) partisi de yüzde 13 oy alarak seçimden üçüncü çıktı.
HÖH, bir önceki seçime göre sandalye sayısını 5 artırarak 34 koltuk kazandı.
HÖH, seçimde 341 bin oy alarak parlamentoda 5’inci
sıradan 3’üncü sıraya yükseldi.
Rusya yanlısı ve eski Komünist Partinin geleneğini
sürdüren Bulgaristan Sosyalist Partisi (BSP) yüzde 10.21 oyla 26
milletvekilliği kazandı. Seçimde sadece 267 bin 817 oy alabilen partinin lideri
Korneliya Ninova, BSP’nin destek kaybı yüzünden görevinden istifa etti.
Popülist şovmen Slavi Trifonov’un kurduğu ve bir
önceki parlamentoda birinci güç olarak giren Böyle Bir Halk Var (İTN) partisi
bu seçimde oyların sadece yüzde 9.52’siyle 5. sıraya inerek sadece 25 koltuk
sahibi olabildi. İTN, 249 bin 743 oy aldı.
Borisov’un iktidarına karşı 1.5 yıllık sokak
protestolarında öncülük yapan Demokratik Bulgaristan (DB) partisinin seçmeni
ise bu kez önemli ölçüde PP’ye kaydı. Oyların yüzde 6.37’sini alan ile 16
sandalye sahibi olacak DB, seçimde toplamda 166 bin 968 oy alabildi. Partinin
Genel Başkanı Hristo İvanov ise bunun sorumluluğunu kendi üzerine alarak
görevinden istifa etti.
Popülist, aşı karşıtı, ülkenin Avrupa Birliği (AB)
ve NATO’dan ayrılmasını talep eden milliyetçi Yeniden Doğuş partisi de oyların
yüzde 4.86’sını alarak 13 koltuk ile parlamentonun en küçük grubunu kuracak.
Yeni mecliste kimse ile diyaloğa girmeyeceğini bildiren parti, seçimde 127 bin
568 oy aldı.
Seçim komisyonu, seçiminde 35 bin 745 seçmenin pusulada “Kimseyi desteklemiyorum” hanesini işaretlediğini duyurdu.
8 Aralık 2021 Çarşamba
Türk milli kültürünü inkar Atina'nın devlet politikası haline geldi
Yunanistan hükümeti bir skandal işleme daha imza atarak ülkede yaşayan Türk asıllı Yunanistan vatandaşlarını görmezden geldi. Trakya kalkınma Komisyonu tarafından yapılan çalışmada Trakya'da yaşayan azınlıklar, 'Türk kökenliler, Pomak ve Roman' adı altında üç gruba ayrılırken, 'Türk' kelimesinin tek başına kullanımından özellikle kaçınıldı. İskeçe Türk Birliği Başkanı Ozan Ahmetoğlu hazırlanan rapora gösterdiği tepkide ''Türk milli kültürünü inkarın Atina'nın devlet politikası haline geldiğinin kanıtıdır." dedi.
Yunanistan'ın Batı Trakya Türklerine karşı
uyguladığı asimilasyon politikası, Trakya Kalkınma Komisyonu Raporu ile bir kez
daha gözler önüne serildi. İktidardaki Yeni Demokrasi Partisi'nin oyları ile
Yunan Parlamentosu'nda kabul edilen rapor, birçok kesimden büyük tepki çekti. Gerçeklerin
kasıtlı olarak gizlendiği raporda, Atina yönetiminin Lozan Antlaşması ve Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına uyduğu iddia edildi. Kararlara
uymadığı için Avrupa Konseyi'nin Yunanistan'a yaptığı uyarı görmezden gelindi. Batı
Trakya'da yaşayan azınlıklar, "Türk kökenliler, Pomak ve Roman" adı
altında üç gruba ayrılırken, "Türk" kelimesinin tek başına
kullanımından özellikle kaçınıldı.
İSKEÇE
VE POMAK KÖYLERİ
Pomaklara ise, özel önem atfedildi, maddeler
propaganda malzemesine dönüştürüldü. Bölgenin kültürel özelliklerinin
anlatıldığı bölümde, İskeçe kentinin Pomak köyleriyle ön plana çıktığı öne
sürülüyor. Pomakça ve Romanca şarkıların kayıt altına alınması gerektiğinin
altı çiziliyor. Raporda, dikkat çeken bir başka ibare de bölgede yaşanan iç ve
dış göç anlatılırken "Türk kökenliler Türkiye'ye özel eğitim için
gidiyor" oldu. Batı Trakya Türk Azınlığı Danışma Kurulu, raporu "samimiyetsiz"
olarak değerlendirirken, İskeçe Türk Birliği Başkanı Ozan Ahmetoğlu da,
"Rapor, Türk milli kültürünü inkarın Atina'nın devlet politikası haline
geldiğinin kanıtıdır." dedi.
1 Aralık 2021 Çarşamba
Dördüncü kuvvetin kuvveti
Kim bilir kaç yazımda, o olağanüstü anlamlı fotoğraf karesini hatırlatıp önemine vurgu yapmışımdır bugüne kadar.
Bir gösteri sırasında taşınan bir pankartta şu cümle yazılıydı:
“Önce habercileri alıp
götürdüler. Sonrasında, zaten hiçbir şeyden haberimiz olmadı.”
Medyanın,
tabii ki özgür medyanın, toplum için, tüm dünya için ne kadar hayati bir önemi
olduğunu daha iyi nasıl anlatabilirsin?
Bir
ülkede demokrasinin gerçek anlamda var ve gerçek anlamda çalışır durumda
olduğunu söyleyebilmenin üç önemli ayağı şunlardır:
1. Adil seçimlerle ve
gerçek temsil yeteneğine sahip olarak seçilmiş bir parlamento,
2. Bu parlamentonun yani
halkın gerçek temsilcilerinin sıkı biçimde denetleyebildiği bir yürütme organı
(hükümet),
3. Bütün bireylerin;
sosyal, ekonomik, milli, dini, mezhepsel geri planı, makamı, mevkisi, görevi,
konumu ne olursa olsun o ülke vatandaşı statüsünü taşıyan herkesin, önünde eşit
olduğu bir yargı.
Demokratik
bir toplum, bu üç vazgeçilmezin yanına mutlaka özgür bir medyayı da koymadıkça
dördüncü ayak eksik kalır. Topallar, öyle bir rejim.
Medya,
toplumun (yukarıda
saydığım üç önemli sacayağı da dahil olmak üzere) her
kesimine, en önemlisi de tek tek tüm bireylerine “gerçek gazeteciliğin hassas
süzgeçlerinden geçirilmiş” bilgileri, haber, görüntü,
fotoğraf, doyurucu ve güvenilir veri paketleri ve adil yorum formunda sunan, “dördüncü
kuvvet” işlevini yapabilmelidir.
Bunun
için de hiçbir siyasi gücün, hiçbir çıkar grubunun ve hiçbir finansal güç
odağının emrinde olmamalıdır.
Bugün
dünyanın çeşitli yerlerinde ve maalesef ülkemizde, yukarıda saydığım üç önemli
gücün ve “dördüncü”sünün çalışmıyor olmasının,
işlevlerini yerine getiremiyor olmasının bedelini çok ağır biçimde ödemiyor
muyuz?
Siyasal
bağlamda, anayasal düzlemde ve “yeni bir anayasal düzen arayışları” kapsamında
ilk üçünü sıkça tartıştığımız için o konuya bu yazıda girmek istemiyorum.
Gereklilik ve zorunluluk ortada zaten.
Ama
kendi uğraş alanımızda, medya alanındaki sorunların giderilebilmesi için en
büyük görevin bizlere düştüğünü hatırlatmak istiyorum.
Mevcut
rejimin, adeta canını ve ruhunu teslim aldığı bir medya düzeninde, şu anda
kendisine gazete, dergi, ajans, internet sitesi, radyo ve TV adını veren kaç
yayın organı bağımsız biçimde işlevini yerine getirebilmektedir. Kaçı, “haber
alma ve verebilme özgürlüğünü”, kısıtlamalar olmadan
kullanabilmektedir? Neredeyse iki elin parmakları kadar bile kalmadı.
Bir “tayyare-i
hümayun”a doldurulup ellerine tutuşturulan metinleri gidip
ekranlarda okumaları ve gazete sayfalarına “boca etmeleri” emredilen
bir medya utanç verici bir görüntü teşkil etmektedir. Sadece alkış isteyen,
eleştiriye tahammülü olmayan, eleştiriden bile geçtim, mevcut sayısal
gerçekleri bile hatırlatanı “düşman” gören
bir anlayış, medyayı “güdümünde ve dümen suyunda
çalıştırmak” için elinden geleni yapmaktadır.
Rejimin
propaganda biriminin bizzat yönlendirdiği, başlarında “kukla” yayın
yönetmenlerinin, “makine” işlevli
editörlerin, muhabirlerin ve “maşa” nitelikli
yazarların toplaştığı bir medya sistemi, yurdum insanının haber alma,
bilgilenme ve ona göre fikir sahibi olma hakkını gasp etmiştir.
İşte
tam da bu nedenle;
- Bu ülkede özgür
medyanın ayakta kalması,
- Giderek daha da güçlü biçimde gazetecilikten kopmadan,
mesleğin gereğini yerine getirebilmesi,
- Karnını doyurabilecek
ve ekonomik olarak bağımsız meslek profesyonellerinin elinde olması,
- Her türlü güç odağına
kulağını tıkayarak yalnızca gazetecilik yaparak, antifaşist ve antiemperyalist
bir bilinçle sömürüye karşı durabilmesi,
- En önemlisi de halkın
sağlıklı haber almasını kutsal bir görev sayması hayati önem
taşımaktadır.
Bir avuç da kalsak, vazgeçmek yok.
(Zafer ARAPKİRLİ / Cumhuriyet)
30 Kasım 2021 Salı
İmamoğlu’ndan Balkanlar için demokrasi, Avrupa için barış mesajı
Balkan ülkelerinin belediye başkanları, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun çağrısıyla İstanbul’da buluştu. İBB’nin, kurum tarihinde ilk kez düzenlediği ‘B40 Balkan Belediye Başkanları Zirvesi’, 11 ülkeden 24 kentin belediye başkanlarının katılımıyla yapıldı. Başkan Ekrem İmamoğlu, zirvenin açılışında yaptığı konuşmada, “Onlarca yıldır ‘Balkanlar’ ya da ‘Balkanlaşma’ sözü, uluslararası literatürde; etnik ayrımları, sınır anlaşmazlıkları ve çatışmaları tanımlamak için kullanıldı. Oysa bizler bugün, bölgemiz için yepyeni bir sayfa açmak için buradayız” dedi.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), 11 ülkeden 24 kentin belediye başkanlarını bir araya getiren “B40 Balkan Belediye Başkanları Zirvesi” ile tarihe imza attı. İBB’nin tarihinde bir ilk olan ve Harbiye’deki İstanbul Kongre Merkezi’nde gerçekleştirlen zirveye, Atina Belediye Başkanı Başkanı Kostas Bakoyannis, Belgrad Belediye Başkanı Zoran Radojicic, Dıraç Belediye Başkanı Emiriana Sako, Edirne Belediye Başkanı Recep Gürkan, Kırcaali Belediye Başkanı Hasan Azis, Kırklareli Belediye Başkanı Mehmet Siyam Kesimoğlu, Kotor Belediye Başkanı Vladimir Jokic, Laktasi Belediye Başkanı Miroslav Bojic, Midilli Belediye Başkanı Stratis Kytelis, Patras Belediye Başkanı Konstantinos Peletidis, Potgoritsa Belediye Başkanı Ivan Vukovic, Sarayevo Belediye Başkanı Benjamina Karic, Skopje Belediye Başkanı Danela Arsovska, Split Belediye Başkanı Ivica Puljak, Tekirdağ Büyükşehir Belediye Başakanı Kadir Albayrak, Selanik Belediye Başkanı Konstantinos Zervas, Tiran Belediye Başkanı Erion Veliaj ve Trikala Belediye Başkanı Dimitris Papastergiou katılım sağladı.
“UZUN
SÜREDİR HAYALİNİ KURDUĞUMUZ BİR BİRLİKTELİK”
Zirvenin açılış konuşmasını yapan İBB Başkanı Ekrem
İmamoğlu, konuklarını İngilizce selamladı. İmamoğlu, konuşmasının İngilizce
bölümünde, “Bu buluşma, esasen uzun süredir hayalini kurduğumuz bir
birlikteliktir. Bugün İstanbul’da, bizlerle bu hayale ortak olduğunuz için,
öncelikle hepinize teşekkür ediyorum. Bugün hep birlikte tarihi bir başlangıca
imza atıyoruz. Önümüzdeki dönemde bu birlikteliği sürdürmeyi başarırsak, sadece
Balkan coğrafyası için değil, tüm Avrupa ve dünya için de ilham verici bir
model inşa edebiliriz. Toplantımızın ortak dili İngilizce. Ama İstanbul’da
düzenlediğimiz bu ilk toplantımızda, dileyen başkan İngilizce, dileyen başkan
ise kendi anadilinde konuşabilsin diye, toplantımızda hemen her Balkan dili
için simultene çeviri alt yapısı sunuyoruz. Ben de konuşmamın bundan sonraki
bölümünü kendi ana dilimde ve Türkçe yapacağım” ifadelerini
kullandı.
“DAHA
İYİ BİR GELECEĞİ BİRLİKTE İNŞA ETMEK İÇİN BULUŞTUK”
Geçen hafta Bulgaristan’da yaşanan otobüs kazasında
yaşamının yitirenleri anan İmamoğlu, “Bu trajik olay, aramızda sınırlar
olsa da, mutluluk ve acıda ne kadar birbirimize yakın olduğumuzun
hatırlatmasıydı. Bulgaristan, Kuzey Makedonya ve Türkiye’de yakınlarını
kaybeden herkese baş sağlığı diliyorum” dedi. “Bugün, 24 Balkan
belediyesi olarak, yeni bir iş birliği zemini oluşturmak, kentlerimizin ve
bölgemizin geleceğine dönük yeni bir vizyon geliştirmek için birlikteyiz” diyen
İmamoğlu, şunları söyledi: “Onlarca yıldır ‘Balkanlar’ ya da ‘Balkanlaşma’
(Balkanization) sözü, uluslararası literatürde; etnik ayrımları, sınır
anlaşmazlıkları ve çatışmaları tanımlamak için kullanıldı. Oysa bizler bugün,
bölgemiz için yepyeni bir sayfa açmak için buradayız. Biz, daha güçlü bir iş
birliği ve daha iyi bir geleceği birlikte inşa etmek için buluştuk. Bu
toplantıya katılan sayın belediye başkanları, bugün sadece kendi şehirlerine hizmet
etmekte kalmayıp, aynı zamanda Balkanların Avrupa içindeki demokratik geleceği
adına da önemli bir hizmette bulunuyorlar. Yerel yönetimler olarak karşı
karşıya olduğumuz çevre ve iklim sorunları, mülteci krizi, enerji yönetimi ve
daha ileri demokrasi özlemi gibi hayati önemdeki konular, ülke sınırlarını aşan
küresel ölçekteki konulardır.”
“BÜYÜK
SORUNLARIN ÇÖZÜMÜ, BÖLGESEL İŞ BİRLİĞİYLE MÜMKÜN”
Bir kentte yaşanan herhangi bir sorunun, diğer
şehirlerin de ortak meselesi haline geldiğine vurgu yapan İmamoğlu, “Bu
büyük sorunların çözümünün, bölgesel iş birliği ve dayanışma yoluyla mümkün
olabileceğini bildiğimiz için bugün bir aradayız. Bu çerçevede bölgesel, güçlü
bir inisiyatif olarak önerdiğimiz ve sizlerle birlikte şekillendirdiğimiz ‘B40
Balkan Şehirleri Ağı’nı geliştirmek için ilk adımı atıyoruz” diye konuştu.
Geçtiğimiz günlerde Atina ve Tiran Belediye Başkanlarıyla bir araya geldiğini
aktaran İmamoğlu, göreve gelmesinden kısa bir süre sonra da Saraybosna’ya bir
ziyaret gerçekleştirdiğini hatırlattı. “Önümüzdeki süreçte, diğer
başkanlarımızla da çeşitli fırsatlarla buluşmak ve kentlerimiz arasında dostluk
köprüleri inşa etmek isterim” diyen İmamoğlu, "B40 Ağı’nın, tüm
Balkan şehirlerinin eşit ve dostane bir düzlemde temsil edildiği, ortak
hedeflere birlikte ulaşmak için çok önemli bir platform olacağına
inanıyorum" şeklinde konuştu.
“AB’NİN
ÇOĞULCU DEMOKRASİ MODELİ HEPİMİZ İÇİN BİR İDEAL”
İmamoğlu, “B40 Balkan Şehirleri Ağı”nın
hedeflerini, “Yerel yönetimler eliyle daha iyi iş birliği fırsatları yaratmayı;
Balkanlar’ın Avrupa vizyonuna ve değerlerine bölgesel katkı sağlamayı;
şehirciliğe dair yeni fikirleri ve iyi örnekleri transfer ederek daha iyi bir
geleceği birlikte kurmayı; mülteci krizi ve Kovid-19 gibi büyük ve global
sorunlar karşısında dayanışmayı; toplumlarımız arasında barış ve kardeşliği
güçlendirmeyi hedeflemektedir” sözleriyle aktardı. “Güneşin doğudan doğması
nasıl yalın bir gerçekse, Avrupa’nın İstanbul’dan ve Balkanlardan başladığı da
aşikardır” diyen İmamoğlu, “Avrupa Birliği’nin temsil ettiği çok uluslu, çok
kimlikli ve çoğulcu demokrasi modeli, hepimiz için bir idealdir. İnsan hakları,
hukukun üstünlüğü, uzlaşma kültürü ve özgürlükler kentlerimizde yaşayan
milyonlarca insan için ortak hedeflerdir. Bu ortak hedefler, B40 ağının temelidir.
İnancım odur ki; bugün başlattığımız ‘B40 Ağı’, Balkan şehirleri arasında aynı
zamanda bir barış ve demokrasi ağı olacaktır” ifadelerini kullandı.
BALKAN
ŞEHİRLERİNE “B40’A KATILIM” ÇAĞRISI YAPTI
Çoğulculuk, toplumsal cinsiyet eşitliği, adalet ve
hukukun üstünlüğü kavramlarının ülkeler kadar, yerel yönetimler için de önemli
olduğunu vurgulayan İmamoğlu, “Ben, Balkanların sinerjisine, Balkan
kentlerinin ortaya koyacağı örgütlenme becerisine yürekten inanıyorum. Çünkü
çok kültürlü yapısı, insan kaynaklarının çeşitliliği ve dinamizmi ile Balkanlar
bölgesi, çok sayıda oyun kurucu roller üstlenmiştir. Türkiye Cumhuriyeti’ni
kurucusu Mustafa Kemal Atatürk de önemli bir Balkan çocuğu olarak, bizim için
değerli bir rol modeldir” dedi. Zirvenin gerçekleşmesinde emeği geçen tüm
kişi, kurum ve kuruluşlara teşekkür eden İmamoğlu, “Bugün başlattığımız bu
önemli platformun, çok daha güçlü hale gelmesi için, tüm Balkan belediyelerini
‘B40’a katılmaya davet ediyorum. Sizleri de gerek kendi ülkelerinizdeki
belediye başkanı dostlarınızı, gerekse diğer ülkelerdeki meslektaşlarınızı bu
networke katılmaları için cesaretlendirmenizi bekliyorum” çağrısında
bulundu. İmamoğlu’nun konuşmasının ardından katılımcı belediye başkanları,
alfabetik sırayla söz alarak, ortak sorunlar konusunda birlikte çalışılabilecek
alanlar ve konularla ilgili mesajlarını paylaştı. Söz alan başkanların ortak
temennilerinde öne çıkan ve ilk sıraya yerleşen talep Balkan şehirleri arasında
ortak bir turizm seferberliği başlatılması idi. “Balkan Şehirleri arasında
Ortak bir Platform Kurma” fikrinin kurumsallaştırılması kararı da alınan zirvenin
ikinci ayağı önümüzdeki yıl Atina’da yapılacak.