20 Aralık 2021 Pazartesi

Bulgaristan sınırında 35 kilometrelik TIR kuyruğu oluştu


Bulgaristan'a geçen TIR'ların yoğunlaştığı Lesova Sınır Kapısı'nda, Bulgaristan tarafına alımların yavaş olması ve gümrük personeli yetersizliği ile yılbaşının da yaklaşmasıyla yoğunluğun artmasıyla Türkiye tarafında 35 kilometrelik TIR kuyruğu oluştu. Taşıdıkları yükleri götürecekleri ülkelerdeki adreslere ulaştırmak isteyen sürücülerin bekleyişi sürüyor. Yaklaşık bin 500 TIR, Hamzabeyli Sınır Kapısı önünde yurt dışına çıkmak için işlemlerinin tamamlanmasını bekliyor.
(DÜNYA)

18 Aralık 2021 Cumartesi

Emekli Büyükelçi Öymen Yunanistan’ın 3 aşamalı projesini açıkladı

Yunanistan Ege Denizi’nde ABD ile devriye atma konusunda hazırlıklar yaparken, Ermenistan Türkiye ile ilişkileri normalleştirmek için harekete geçti. Emekli Büyükelçi Onur Öymen, Yunanistan’ın Ege Denizi’nde ipleri germe politikasını sürdürdüğünü belirtirken, Ermenistan’ın yaklaşımı konusunda ihtiyatlı olunmasını, acele edilmemesi gerektiğini kaydetti.

“ABD’NİN DE İHTİYACI VAR”

ABD’nin bölgeye stratejik açıdan yerleşmeyi amaçladığını anlatan Emekle Büyükelçi Onur Öymen “ABD daha önce İncirlik Hava Üssü üzerinden Ortadoğu’ya yönelik operasyonları yönlendiriyordu. Şimdi bir taraftan Ege denizi, bir taraftan da Karadeniz’e yönelik olarak stratejik hedeflerini Dedeağaç ve Girit’teki üsten yönlendirmeye çalışıyor. Yunanistan ile ilişkileri bu nedenle güçlendiriyorlar. Buna açıkçası ABD’nin de ihtiyacı var. Yunanistan açısından Türkiye’ye karşı yürüttüğü gerginlik politikasında ABD’yi yanında görmek istemesi söz konusu” dedi.

“TÜRKİYE BUNLARI GÖRMEZLİKTEN Mİ GELSİN”

Öymen, Ermenistan’ın Türkiye ile ilişkileri normalleştirme konusunda ise “Sonuçta bana göre tüm bu işleri ihtiyatlı bir şekilde yürütmek gerekir. İlişkilerin normalleşmesi noktasında Ermenistan’dan bazı adımları atmasını istemek gerekir. Sözde soykırım iddiasını sürdürecekler mi? Bir taraftan burada kucaklaşırken, diğer taraftan gidip dünya dört bir tarafında şu anda da İngiltere’de sözde soykırım kararı çıkartmaya çalışacaklar, Türkiye bunları görmezlikten mi gelsin?” ifadelerini kullandı.

“ABD’Yİ YANINDA GÖRMEK İSTİYOR”

ABD’nin bölgeye stratejik olarak iyice yerleşmeyi amaçladığını kaydeden Öymen, şunları söyledi:

“ Daha önce İncirlik Hava Üssü üzerinden Ortadoğu’ya yönelik operasyonları yönlendiriyordu. Şimdi bir taraftan Ege denizi, bir taraftan da Karadeniz’e yönelik olarak stratejik hedeflerini Dedeağaç ağırlıklı üsten, oradaki diğer üslerden ve Girit’teki üsten yönlendirmeye çalışıyor ABD. İçinden geçtiğimiz süreçte Yunanistan ile ilişkileri bu nedenle güçlendiriyorlar. Buna açıkçası ABD’nin de ihtiyacı var. ABD’nin bölgede her istediğini yapabileceği bir ülke, her istediğini alabileceği bir ülke konumunda Yunanistan. Yunanistan açısından ise Türkiye’ye yürüttüğü gerginlik politikasında ABD’yi yanında görmek istemesi söz konusu.”

“YUNANİSTAN’IN ÜÇ AŞAMALI PROJESİ VAR”

Yunanistan’ın üç aşamalı projesi olduğunu ifade eden Öymen, “ Projenin ilk aşaması İtalya kıyısına bakan Batı Yunanistan’ın kara sularını 12 mile çıkarmak. Bunu yaptılar. Ardından Girit’in güneyindeki adaları yapmak istiyorlardı.

“BİZİM İLE BİRLİKTE ABD’Yİ DE BULUR”

Üçüncüsü de Ege Denizi’nde kara sularını kademe kademe de olsa kara sularını 12 mile çıkartmayı hesaplıyorlardı. Türkiye bu konuda savaş sebebidir politikası izledi, TBMM kararıyla. Türkiye buna casus belli adını vermişti. Şimdi bölgede öyle bir hava yaratmak istiyor ki Yunanistan, ABD ile devriye geziyoruz, karasularını 12 mile çıkardığında Türkiye karşısında sadece bizi değil, bizim ile birlikte ABD’yi de bulur.

“YUNANİSTAN İPLERİ GERME POLİTİKASI İZLİYOR”

Bütün bu olup bitenlerden Yunanistan’ın politikasını bu şekilde yorumlamak mümkün. Bu şekilde olur mu, olmaz mı, niyetleri var mıdır, yok mudur, hangi zaman içinde düşünürler? Ayrıca ABD, bu kadar sert biçimde Türkiye’yi karşısına alır mı Ege Denizi’nde ve bölgede. Bütün bunlar soru işareti. Şurası muhakkak ki Yunanistan ipleri germe politikası izliyor, ABD ise bu süreçte Yunanistan ile aynı dalga uzunluğunda gidiyor.”

“BUNLARIN HEPSİ SORU İŞARETİ”

Bundan sonraki süreçte Libya ile Türkiye’nin imzaladığı deniz yetki antlaşması olduğunu ifade eden Öymen, sözlerini şöyle sürdürdü: “ Yunanistan bu antlaşmanın kaldırılması için uğraşacak. Ayrıca Doğu Ege’de doğal gaz araştırmaları konusu var. ABD ile Yunanistan’ın atacağı devriye nerede başlayacak, nerede bitecek? Türkiye eğe örneğin doğal aramalarında Oruç Reis gemisini görevlendirirse devriye atan gemiler ona müdahale edecekler mi? Bunun dışında başka adımlar atacaklar mı? Bunları bilmiyoruz. Bunların hepsi soru işareti.”

ERMENİSTAN İLE NORMALLEŞMESİ ERMENİSTAN’A BAĞLI

Türkiye ile Ermenistan arasındaki ilişkilerin Ermenistan’ın tavrına bağlı olduğunu belirten Öymen, “ Ermenistan bütün dünyada sözde soykırım kararı çıkartmaya çalışacak parlamentoları tahrik ederek, bir taraftan ABD Kongresi’nde Türkiye aleyhine karar alınması için çok yoğun faaliyet gösterecek, bir taraftan da Türkiye’ye çiçek atacak. Bu oyuna gelebilir mi Türkiye?

“ERMENİSTAN VAR KARŞIMIZDA”

Bir taraftan Türk diplomatlarını şehit eden Ermeni teröristler için Erivan’da askeri mezarlıkta anıt diktiler birkaç sene. Bunları görmezlikten mi gelecek Türkiye? Ermenistan anayasasının giriş bölümünde bugünkü Ermenistan’dan, Doğu Ermenistan diye bahsediliyor. Batı Ermenistan neresi? Bizim topraklarımızda hala gözü olan, bu protokollere imza atarken, Kars antlaşmasına atıfta bulunmayan ki Kars Antlaşması sınırları düzenliyor iki ülke arasında böyle bir Ermenistan var karşımızda” ifadelerini kullandı.

“BİRİNİ YARGILAYIP CEZALANDIRDILAR MI”

İçinden geçtiğimiz süreçte her şeyi unutup karşılıklı temsilciler atanıp, bunun sonrasında bu temsilcilerin büyükelçi olması konusunun hayata geçmesinin daha erken olduğunu ifade eden Öymen, “ Burada iyi düşünmek gerekiyor. Bu konuda yaklaşık 100 yıllık bir geçmişimiz var. Osmanlı döneminden bu yana dinmeyen bir kin var Ermenistan tarafında. Diplomatlarımızı şehit ettiler. Diplomatları şehit eden teröristlerin bir bölümünün Ermenistan’a yerleştiklerini de biliyoruz. Birini yakalayıp, yargılayıp, cezalandırdılar mı?

“TÜRKİYE’NİN BÜTÜN TALEPLERİNİ REDDETTİLER”

Bunları Türkiye sormayacak mı? Sürekli gerginlik içinde yaşayalım diyemeyiz ama bu konular görüşülür. Bir tarihçiler komisyonu kurmayı önerdi Türkiye, reddettiler. Ermenistan anayasa mahkemesi ise bu konuda karar alarak hiçbir şekilde sözde soykırım iddialarının tartışmaya açılmasını kabul etmeyiz, tarihçilerin böyle bir yetkisi yoktur yönünde. Türkiye’nin bütün taleplerini reddettiler” diye konuştu.


BİR TARAFTAN KUCAKLMAŞIP DİĞER TARAFTAN 
SÖZDE SOYKIRIM İDDİALARI DİYECEKLER

Ermenistan’ın tüm yaptıkları ortadayken, Türkiye’nin Ermenistan’a büyük devletlerdin gönlü olsun çiçek atmasının ne kadar doğru olacağını sorgulanması gerektiğine dikkat çeken Öymen, “ Türkiye Ermenistan ile protokolleri imzalarken büyük devletlerin girişimiyle, büyük gayretiyle yapılmıştı. Sonuçta bana göre tüm bu işleri ihtiyatlı bir şekilde yürütmek gerekir. İlişkilerin normalleşmesi noktasında Ermenistan’dan bazı adımları atmasını istemek gerekir. Sözde soykırım iddiasını sürdürecekler mi? Bir taraftan burada kucaklaşırken, diğer taraftan gidip dünya dört bir tarafında şu anda da İngiltere’de sözde soykırım kararı çıkartmaya çalışacaklar, Türkiye bunları görmezlikten mi gelsin?” ifadelerini kullandı.

(YENİÇAĞ / Fatih ERBOZ)

11 Aralık 2021 Cumartesi

Bulgaristan'da hükümet yetkisi Kiril Petkov'da

Bulgaristan Cumhurbaşkanı Rumen Radev, parlamentoda en çok sandalyeye sahip Değişime Devam partisine hükümeti kurma görevini verdi. Görev süresi 4 yıl olacak yeni hükümet, 13 Aralık'ta güvenoyu alarak görevine başlayacak. Bulgaristan'da Değişime Devam (PP) partisi eş başkanı ve başbakan adayı Kiril Petkov, "Artık bir dakika vakit kaybetme zamanımız yok" diyerek hükümeti kurma görevini alır almaz Cumhurbaşkanı Radev’e 21 üyeli koalisyon hükümeti listesini sundu. Bulgaristan’daki değişim sürecini Radev’in bizzat başlattığına işaret eden Petkov şunları söyledi: “Artık işimizi bitirme zamanı geldi. (Komünizm dönemi sonrası) 32 yıllık bir dönemin sonunda halkımız, devlet tarafından sahiplenildiğini görmek istiyor. Yurt dışına kaçan gençlerimizin Bulgaristan’ı umut veren bir dönüş yeri olarak görmelerinin zamanı gelmiştir. Büyüklerimizin ülkemizi adil ve onurlu bir yaşam yeri olarak görmelerinin de zamanı gelmiştir. Tüm koalisyonumuzun çabaları bu umut ve sözlerin gerçeğe dönüştürülmesine yönelik olacaktır.” Petkov, görev süresi 4 yıl olacak yeni hükümetin 13 Aralık'ta güvenoyu alarak görevine başlayacağını belirtti. Radev de Petkov’a hükümeti kurma görevini verirken “Yeni hükümetinizin görevi, son 12 yıldır ülkede iktidar süren (eski Başbakan Boyko Borisov’un) günahkar totaliter yönetim modelini düzeltmek olacak.” dedi.

DÖRT PARTİ Lİ KOALİSYONLA YENİ SİYASİ DÖNEM

Ülkede 14 Kasım'da yapılan erken genel seçimin ardından oluşturulan 47. Dönem Parlamentoda PP, reformcu diğer 3 siyasi güç ile dün 140 sayfalık bir koalisyon mutabakat zaptı imzalamıştı. Koalisyonda PP'nin yanı sıra Rusya yanlısı ve eski Komünist Partinin mirasını sahiplenen Bulgaristan Sosyalist Partisi (BSP) ve popülist şovmen Slavi Trifonov'un Böyle Bir Halk Var (İTN) partisiyle merkez sağ Demokratik Bulgaristan (DB) ittifakı yer alacak. PP eş başkanı ve Başbakan adayı Kiril Petkov’un hazırladığı kabine taslağında 5'i başbakan yardımcısı toplam 20 bakan yer alacak. Dörtlü koalisyon mecliste toplam 134 sandalyeye sahip. Yeni kabinenin güvenoyu alması için en az 121 milletvekilinin desteği gerekiyor.

BULGARİSTAN BU SENE 3 KEZ SANDIK BAŞINA GİTTİ

Petkov, eski Başbakan Boyko Borisov'un lideri olduğu ve parlamentoda ikinci büyük siyasi güç konumundaki Bulgaristan'ın Avrupalı Gelişimi İçin Yurttaşlar (GERB), üyelerinin çoğunluğunu Türk ve Müslümanların oluşturduğu Hak ve Özgürlükler Hareketi (HÖH) ve popülist aşı karşıtı Yeniden Doğuş partisiyle koalisyon kurmak istemediğini daha önce açıklamıştı. Bu 3 parti muhalefette kalacak. Bulgaristan halkı bu yıl 3 kez sandık başına gitti. Ülkede 4 Nisan ve 11 Temmuz'da yapılan genel seçimlerin ardından koalisyon arayışları sonuçsuz kalmıştı. 14 Kasım'da yapılan son seçimde yüzde 4'lük barajı 7 siyasi parti aşmayı başarmıştı.

Bulgaristan’da Merkez Seçim Komisyonundan (ZİK) yapılan açıklamaya göre, ülkede kayıtlı 6 milyon 635 bin 305 seçmenin 2 milyon 699 bin 260’sının sandık başına gitmesi sonucu, seçime katılım oranı yüzde 40.23 düzeyinde kaldı. Seçimde, eski Ekonomi Bakanı Kiril Petkov ve eski Maliye Bakanı Asen Vasilev’in iki ay önce kurduğu Değişime Devam (PP) partisi, oyların yüzde 25.67’sini alarak birinci parti çıktı. Seçimde 673 bin 170 oy alan PP, mecliste 67 koltuk sahibi oldu.

Eski Başbakan Boyko Borisov’un Bulgaristan’ın Avrupalı Gelişimi İçin Yurttaşlar (GERB) partisi ise yüzde 22.74 ile seçimden ikinci çıktı. 596 bin 456 oy alan GERB partisi, 59 milletvekilliği kazandı. Borisov, kazandığı milletvekilliği koltuğuna oturmaktan vazgeçtiğini duyurdu.

TÜRKLERİN PARTİSİ ÜÇÜNCÜ OLDU

Çoğunluğunu Türk ve Müslümanların oluşturduğu Hak ve Özgürlükler Hareketi (HÖH) partisi de yüzde 13 oy alarak seçimden üçüncü çıktı. HÖH, bir önceki seçime göre sandalye sayısını 5 artırarak 34 koltuk kazandı.

HÖH, seçimde 341 bin oy alarak parlamentoda 5’inci sıradan 3’üncü sıraya yükseldi.

Rusya yanlısı ve eski Komünist Partinin geleneğini sürdüren Bulgaristan Sosyalist Partisi (BSP) yüzde 10.21 oyla 26 milletvekilliği kazandı. Seçimde sadece 267 bin 817 oy alabilen partinin lideri Korneliya Ninova, BSP’nin destek kaybı yüzünden görevinden istifa etti.

Popülist şovmen Slavi Trifonov’un kurduğu ve bir önceki parlamentoda birinci güç olarak giren Böyle Bir Halk Var (İTN) partisi bu seçimde oyların sadece yüzde 9.52’siyle 5. sıraya inerek sadece 25 koltuk sahibi olabildi. İTN, 249 bin 743 oy aldı.

Borisov’un iktidarına karşı 1.5 yıllık sokak protestolarında öncülük yapan Demokratik Bulgaristan (DB) partisinin seçmeni ise bu kez önemli ölçüde PP’ye kaydı. Oyların yüzde 6.37’sini alan ile 16 sandalye sahibi olacak DB, seçimde toplamda 166 bin 968 oy alabildi. Partinin Genel Başkanı Hristo İvanov ise bunun sorumluluğunu kendi üzerine alarak görevinden istifa etti.

Popülist, aşı karşıtı, ülkenin Avrupa Birliği (AB) ve NATO’dan ayrılmasını talep eden milliyetçi Yeniden Doğuş partisi de oyların yüzde 4.86’sını alarak 13 koltuk ile parlamentonun en küçük grubunu kuracak. Yeni mecliste kimse ile diyaloğa girmeyeceğini bildiren parti, seçimde 127 bin 568 oy aldı.

Seçim komisyonu, seçiminde 35 bin 745 seçmenin pusulada “Kimseyi desteklemiyorum” hanesini işaretlediğini duyurdu.

8 Aralık 2021 Çarşamba

Türk milli kültürünü inkar Atina'nın devlet politikası haline geldi

Yunanistan hükümeti bir skandal işleme daha imza atarak ülkede yaşayan Türk asıllı Yunanistan vatandaşlarını görmezden geldi. Trakya kalkınma Komisyonu tarafından yapılan çalışmada Trakya'da yaşayan azınlıklar, 'Türk kökenliler, Pomak ve Roman' adı altında üç gruba ayrılırken, 'Türk' kelimesinin tek başına kullanımından özellikle kaçınıldı. İskeçe Türk Birliği Başkanı Ozan Ahmetoğlu hazırlanan rapora gösterdiği tepkide ''Türk milli kültürünü inkarın Atina'nın devlet politikası haline geldiğinin kanıtıdır." dedi.

Yunanistan'ın Batı Trakya Türklerine karşı uyguladığı asimilasyon politikası, Trakya Kalkınma Komisyonu Raporu ile bir kez daha gözler önüne serildi. İktidardaki Yeni Demokrasi Partisi'nin oyları ile Yunan Parlamentosu'nda kabul edilen rapor, birçok kesimden büyük tepki çekti. Gerçeklerin kasıtlı olarak gizlendiği raporda, Atina yönetiminin Lozan Antlaşması ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına uyduğu iddia edildi. Kararlara uymadığı için Avrupa Konseyi'nin Yunanistan'a yaptığı uyarı görmezden gelindi. Batı Trakya'da yaşayan azınlıklar, "Türk kökenliler, Pomak ve Roman" adı altında üç gruba ayrılırken, "Türk" kelimesinin tek başına kullanımından özellikle kaçınıldı.

İSKEÇE VE POMAK KÖYLERİ
Pomaklara ise, özel önem atfedildi, maddeler propaganda malzemesine dönüştürüldü. Bölgenin kültürel özelliklerinin anlatıldığı bölümde, İskeçe kentinin Pomak köyleriyle ön plana çıktığı öne sürülüyor. Pomakça ve Romanca şarkıların kayıt altına alınması gerektiğinin altı çiziliyor. Raporda, dikkat çeken bir başka ibare de bölgede yaşanan iç ve dış göç anlatılırken "Türk kökenliler Türkiye'ye özel eğitim için gidiyor" oldu. Batı Trakya Türk Azınlığı Danışma Kurulu, raporu "samimiyetsiz" olarak değerlendirirken, İskeçe Türk Birliği Başkanı Ozan Ahmetoğlu da, "Rapor, Türk milli kültürünü inkarın Atina'nın devlet politikası haline geldiğinin kanıtıdır." dedi.  

1 Aralık 2021 Çarşamba

Dördüncü kuvvetin kuvveti

Kim bilir kaç yazımda, o olağanüstü anlamlı fotoğraf karesini hatırlatıp önemine vurgu yapmışımdır bugüne kadar. 

Bir gösteri sırasında taşınan bir pankartta şu cümle yazılıydı:

“Önce habercileri alıp götürdüler. Sonrasında, zaten hiçbir şeyden haberimiz olmadı.”

Medyanın, tabii ki özgür medyanın, toplum için, tüm dünya için ne kadar hayati bir önemi olduğunu daha iyi nasıl anlatabilirsin?

Bir ülkede demokrasinin gerçek anlamda var ve gerçek anlamda çalışır durumda olduğunu söyleyebilmenin üç önemli ayağı şunlardır:

1. Adil seçimlerle ve gerçek temsil yeteneğine sahip olarak seçilmiş bir parlamento,

2. Bu parlamentonun yani halkın gerçek temsilcilerinin sıkı biçimde denetleyebildiği bir yürütme organı (hükümet),

3. Bütün bireylerin; sosyal, ekonomik, milli, dini, mezhepsel geri planı, makamı, mevkisi, görevi, konumu ne olursa olsun o ülke vatandaşı statüsünü taşıyan herkesin, önünde eşit olduğu bir yargı.

Demokratik bir toplum, bu üç vazgeçilmezin yanına mutlaka özgür bir medyayı da koymadıkça dördüncü ayak eksik kalır. Topallar, öyle bir rejim. 

Medya, toplumun (yukarıda saydığım üç önemli sacayağı da dahil olmak üzere) her kesimine, en önemlisi de tek tek tüm bireylerine “gerçek gazeteciliğin hassas süzgeçlerinden geçirilmiş” bilgileri, haber, görüntü, fotoğraf, doyurucu ve güvenilir veri paketleri ve adil yorum formunda sunan, “dördüncü kuvvet” işlevini yapabilmelidir. 

Bunun için de hiçbir siyasi gücün, hiçbir çıkar grubunun ve hiçbir finansal güç odağının emrinde olmamalıdır. 

Bugün dünyanın çeşitli yerlerinde ve maalesef ülkemizde, yukarıda saydığım üç önemli gücün ve “dördüncü”sünün çalışmıyor olmasının, işlevlerini yerine getiremiyor olmasının bedelini çok ağır biçimde ödemiyor muyuz? 

Siyasal bağlamda, anayasal düzlemde ve “yeni bir anayasal düzen arayışları” kapsamında ilk üçünü sıkça tartıştığımız için o konuya bu yazıda girmek istemiyorum. Gereklilik ve zorunluluk ortada zaten. 

Ama kendi uğraş alanımızda, medya alanındaki sorunların giderilebilmesi için en büyük görevin bizlere düştüğünü hatırlatmak istiyorum. 

Mevcut rejimin, adeta canını ve ruhunu teslim aldığı bir medya düzeninde, şu anda kendisine gazete, dergi, ajans, internet sitesi, radyo ve TV adını veren kaç yayın organı bağımsız biçimde işlevini yerine getirebilmektedir. Kaçı, “haber alma ve verebilme özgürlüğünü”, kısıtlamalar olmadan kullanabilmektedir? Neredeyse iki elin parmakları kadar bile kalmadı. 

Bir “tayyare-i hümayun”a doldurulup ellerine tutuşturulan metinleri gidip ekranlarda okumaları ve gazete sayfalarına “boca etmeleri” emredilen bir medya utanç verici bir görüntü teşkil etmektedir. Sadece alkış isteyen, eleştiriye tahammülü olmayan, eleştiriden bile geçtim, mevcut sayısal gerçekleri bile hatırlatanı “düşman” gören bir anlayış, medyayı “güdümünde ve dümen suyunda çalıştırmak” için elinden geleni yapmaktadır. 

Rejimin propaganda biriminin bizzat yönlendirdiği, başlarında “kukla” yayın yönetmenlerinin, “makine” işlevli editörlerin, muhabirlerin ve “maşa” nitelikli yazarların toplaştığı bir medya sistemi, yurdum insanının haber alma, bilgilenme ve ona göre fikir sahibi olma hakkını gasp etmiştir. 

İşte tam da bu nedenle;

- Bu ülkede özgür medyanın ayakta kalması,

- Giderek daha da güçlü biçimde gazetecilikten kopmadan, mesleğin gereğini yerine getirebilmesi, 

- Karnını doyurabilecek ve ekonomik olarak bağımsız meslek profesyonellerinin elinde olması, 

- Her türlü güç odağına kulağını tıkayarak yalnızca gazetecilik yaparak, antifaşist ve antiemperyalist bir bilinçle sömürüye karşı durabilmesi,

- En önemlisi de halkın sağlıklı haber almasını kutsal bir görev sayması hayati önem taşımaktadır. 

“Dördüncü kuvvet”in daha da kuvvetlenmesi için mücadeleye devam. 

Bir avuç da kalsak, vazgeçmek yok.

(Zafer ARAPKİRLİ / Cumhuriyet)

30 Kasım 2021 Salı

İmamoğlu’ndan Balkanlar için demokrasi, Avrupa için barış mesajı


Balkan ülkelerinin belediye başkanları, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun çağrısıyla İstanbul’da buluştu. İBB’nin, kurum tarihinde ilk kez düzenlediği ‘B40 Balkan Belediye Başkanları Zirvesi’, 11 ülkeden 24 kentin belediye başkanlarının katılımıyla yapıldı. Başkan Ekrem İmamoğlu, zirvenin açılışında yaptığı konuşmada, “Onlarca yıldır ‘Balkanlar’ ya da ‘Balkanlaşma’ sözü, uluslararası literatürde; etnik ayrımları, sınır anlaşmazlıkları ve çatışmaları tanımlamak için kullanıldı. Oysa bizler bugün, bölgemiz için yepyeni bir sayfa açmak için buradayız” dedi.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), 11 ülkeden 24 kentin belediye başkanlarını bir araya getiren “B40 Balkan Belediye Başkanları Zirvesi” ile tarihe imza attı. İBB’nin  tarihinde bir ilk olan ve Harbiye’deki İstanbul Kongre Merkezi’nde gerçekleştirlen zirveye, Atina Belediye Başkanı Başkanı Kostas Bakoyannis, Belgrad Belediye Başkanı Zoran Radojicic, Dıraç Belediye Başkanı Emiriana Sako, Edirne Belediye Başkanı Recep Gürkan, Kırcaali Belediye Başkanı Hasan Azis, Kırklareli Belediye Başkanı Mehmet Siyam Kesimoğlu, Kotor Belediye Başkanı Vladimir Jokic, Laktasi Belediye Başkanı Miroslav Bojic, Midilli Belediye Başkanı Stratis Kytelis, Patras Belediye Başkanı Konstantinos Peletidis, Potgoritsa Belediye Başkanı Ivan Vukovic, Sarayevo Belediye Başkanı Benjamina Karic, Skopje Belediye Başkanı Danela Arsovska, Split Belediye Başkanı Ivica Puljak, Tekirdağ Büyükşehir Belediye Başakanı Kadir Albayrak, Selanik Belediye Başkanı Konstantinos Zervas, Tiran Belediye Başkanı Erion Veliaj ve Trikala Belediye Başkanı Dimitris Papastergiou katılım sağladı. 

“UZUN SÜREDİR HAYALİNİ KURDUĞUMUZ BİR BİRLİKTELİK”

Zirvenin açılış konuşmasını yapan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, konuklarını İngilizce selamladı. İmamoğlu, konuşmasının İngilizce bölümünde, “Bu buluşma, esasen uzun süredir hayalini kurduğumuz bir birlikteliktir. Bugün İstanbul’da, bizlerle bu hayale ortak olduğunuz için, öncelikle hepinize teşekkür ediyorum. Bugün hep birlikte tarihi bir başlangıca imza atıyoruz. Önümüzdeki dönemde bu birlikteliği sürdürmeyi başarırsak, sadece Balkan coğrafyası için değil, tüm Avrupa ve dünya için de ilham verici bir model inşa edebiliriz. Toplantımızın ortak dili İngilizce. Ama İstanbul’da düzenlediğimiz bu ilk toplantımızda, dileyen başkan İngilizce, dileyen başkan ise kendi anadilinde konuşabilsin diye, toplantımızda hemen her Balkan dili için simultene çeviri alt yapısı sunuyoruz. Ben de konuşmamın bundan sonraki bölümünü kendi ana dilimde ve Türkçe yapacağım” ifadelerini kullandı. 

“DAHA İYİ BİR GELECEĞİ BİRLİKTE İNŞA ETMEK İÇİN BULUŞTUK”

Geçen hafta Bulgaristan’da yaşanan otobüs kazasında yaşamının yitirenleri anan İmamoğlu, “Bu trajik olay, aramızda sınırlar olsa da, mutluluk ve acıda ne kadar birbirimize yakın olduğumuzun hatırlatmasıydı. Bulgaristan, Kuzey Makedonya ve Türkiye’de yakınlarını kaybeden herkese baş sağlığı diliyorum” dedi. “Bugün, 24 Balkan belediyesi olarak, yeni bir iş birliği zemini oluşturmak, kentlerimizin ve bölgemizin geleceğine dönük yeni bir vizyon geliştirmek için birlikteyiz” diyen İmamoğlu, şunları söyledi: “Onlarca yıldır ‘Balkanlar’ ya da ‘Balkanlaşma’ (Balkanization) sözü, uluslararası literatürde; etnik ayrımları, sınır anlaşmazlıkları ve çatışmaları tanımlamak için kullanıldı. Oysa bizler bugün, bölgemiz için yepyeni bir sayfa açmak için buradayız. Biz, daha güçlü bir iş birliği ve daha iyi bir geleceği birlikte inşa etmek için buluştuk. Bu toplantıya katılan sayın belediye başkanları, bugün sadece kendi şehirlerine hizmet etmekte kalmayıp, aynı zamanda Balkanların Avrupa içindeki demokratik geleceği adına da önemli bir hizmette bulunuyorlar. Yerel yönetimler olarak karşı karşıya olduğumuz çevre ve iklim sorunları, mülteci krizi, enerji yönetimi ve daha ileri demokrasi özlemi gibi hayati önemdeki konular, ülke sınırlarını aşan küresel ölçekteki konulardır.”



“BÜYÜK SORUNLARIN ÇÖZÜMÜ, BÖLGESEL İŞ BİRLİĞİYLE MÜMKÜN”

Bir kentte yaşanan herhangi bir sorunun, diğer şehirlerin de ortak meselesi haline geldiğine vurgu yapan İmamoğlu, “Bu büyük sorunların çözümünün, bölgesel iş birliği ve dayanışma yoluyla mümkün olabileceğini bildiğimiz için bugün bir aradayız. Bu çerçevede bölgesel, güçlü bir inisiyatif olarak önerdiğimiz ve sizlerle birlikte şekillendirdiğimiz ‘B40 Balkan Şehirleri Ağı’nı geliştirmek için ilk adımı atıyoruz” diye konuştu. Geçtiğimiz günlerde Atina ve Tiran Belediye Başkanlarıyla bir araya geldiğini aktaran İmamoğlu, göreve gelmesinden kısa bir süre sonra da Saraybosna’ya bir ziyaret gerçekleştirdiğini hatırlattı. “Önümüzdeki süreçte, diğer başkanlarımızla da çeşitli fırsatlarla buluşmak ve kentlerimiz arasında dostluk köprüleri inşa etmek isterim” diyen İmamoğlu, "B40 Ağı’nın, tüm Balkan şehirlerinin eşit ve dostane bir düzlemde temsil edildiği, ortak hedeflere birlikte ulaşmak için çok önemli bir platform olacağına inanıyorum" şeklinde konuştu. 

“AB’NİN ÇOĞULCU DEMOKRASİ MODELİ HEPİMİZ İÇİN BİR İDEAL”

İmamoğlu, “B40 Balkan Şehirleri Ağı”nın hedeflerini, “Yerel yönetimler eliyle daha iyi iş birliği fırsatları yaratmayı; Balkanlar’ın Avrupa vizyonuna ve değerlerine bölgesel katkı sağlamayı; şehirciliğe dair yeni fikirleri ve iyi örnekleri transfer ederek daha iyi bir geleceği birlikte kurmayı; mülteci krizi ve Kovid-19 gibi büyük ve global sorunlar karşısında dayanışmayı; toplumlarımız arasında barış ve kardeşliği güçlendirmeyi hedeflemektedir” sözleriyle aktardı. “Güneşin doğudan doğması nasıl yalın bir gerçekse, Avrupa’nın İstanbul’dan ve Balkanlardan başladığı da aşikardır” diyen İmamoğlu, “Avrupa Birliği’nin temsil ettiği çok uluslu, çok kimlikli ve çoğulcu demokrasi modeli, hepimiz için bir idealdir. İnsan hakları, hukukun üstünlüğü, uzlaşma kültürü ve özgürlükler kentlerimizde yaşayan milyonlarca insan için ortak hedeflerdir. Bu ortak hedefler, B40 ağının temelidir. İnancım odur ki; bugün başlattığımız ‘B40 Ağı’, Balkan şehirleri arasında aynı zamanda bir barış ve demokrasi ağı olacaktır” ifadelerini kullandı. 

BALKAN ŞEHİRLERİNE “B40’A KATILIM” ÇAĞRISI YAPTI

Çoğulculuk, toplumsal cinsiyet eşitliği, adalet ve hukukun üstünlüğü kavramlarının ülkeler kadar, yerel yönetimler için de önemli olduğunu vurgulayan İmamoğlu, “Ben, Balkanların sinerjisine, Balkan kentlerinin ortaya koyacağı örgütlenme becerisine yürekten inanıyorum. Çünkü çok kültürlü yapısı, insan kaynaklarının çeşitliliği ve dinamizmi ile Balkanlar bölgesi, çok sayıda oyun kurucu roller üstlenmiştir. Türkiye Cumhuriyeti’ni kurucusu Mustafa Kemal Atatürk de önemli bir Balkan çocuğu olarak, bizim için değerli bir rol modeldir” dedi. Zirvenin gerçekleşmesinde emeği geçen tüm kişi, kurum ve kuruluşlara teşekkür eden İmamoğlu, “Bugün başlattığımız bu önemli platformun, çok daha güçlü hale gelmesi için, tüm Balkan belediyelerini ‘B40’a katılmaya davet ediyorum. Sizleri de gerek kendi ülkelerinizdeki belediye başkanı dostlarınızı, gerekse diğer ülkelerdeki meslektaşlarınızı bu networke katılmaları için cesaretlendirmenizi bekliyorum” çağrısında bulundu. İmamoğlu’nun konuşmasının ardından katılımcı belediye başkanları, alfabetik sırayla söz alarak, ortak sorunlar konusunda birlikte çalışılabilecek alanlar ve konularla ilgili mesajlarını paylaştı. Söz alan başkanların ortak temennilerinde öne çıkan ve ilk sıraya yerleşen talep Balkan şehirleri arasında ortak bir turizm seferberliği başlatılması idi. “Balkan Şehirleri arasında Ortak bir Platform Kurma” fikrinin kurumsallaştırılması kararı da alınan zirvenin ikinci ayağı önümüzdeki yıl Atina’da yapılacak.

29 Kasım 2021 Pazartesi

B40 BALKAN ŞEHİRLERİ ZİRVESİ İKİNCİ OTURUM

#B40 #BALKANŞEHİRLERİ ZİRVESİ
İKİNCİ OTURUMLA DEVAM EDİYOR.

https://youtu.be/hoj0mOGz3cc @YouTube aracılığıyla