18 Şubat 2021 Perşembe

TİRAN BÜYÜKELÇİSİ YÖRÜK, ARNAVUTLUK'TA TÜRKİYE TARAFINDAN UYGULANAN PROJELERİ DENETLEYİP BİLGİ ALDI



Türkiye'nin Tiran Büyükelçisi Murat Ahmet Yörük, Arnavutluk'un Laç ve Fier şehirlerini ziyaret ederek, Türkiye tarafından finanse edilen ve inşaatı devam eden projeler hakkında yetkililerden bilgi aldı.

 Laç şehrinde depremzedelere yönelik Toplu Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ) tarafından inşası süren konutlarda incelemelerde bulunan Yörük, ziyaret kapsamında Kurbin Belediye Başkanı Majlinda Cara ile de görüştü ve Türkiye'nin Arnavutluk'a verdiği desteği yineledi.

Büyükelçi Yörük, Aralık 2020'de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın video konferans yöntemiyle katıldığı temel atma töreninin ardından, inşaatın bu kadar kısa süre içerisinde gelmiş olduğu noktanın takdire şayan olduğunu söyledi.
İnşaatın bu kadar hızlı ilerlemesinden duyduğu memnuniyeti dile getiren Yörük, "O nedenle başta Çevre ve Şehircilik Bakanlığımız, TOKİ Başkanımız ve inşaat yüklenicisi olan Albayrak firmasına da hakikaten şükranlarımızı sunuyoruz. İnşa edilen üç bölgenin tamamı ailelere, depremzedelere verilmek üzere ikamet, oturum amaçlı." ifadesini kullandı.
Yüklenici firmadan da inşaat hakkında bilgi alan Yörük, kaba inşaatının bir aksilik olmazsa mayıs sonunda, projenin bütününün ise ağustos ayında tamamlanmasının öngörüldüğünü belirtti.
Türkiye'nin Arnavutluk'ta hayata geçirmekte olduğu projelerin sayısının arttığına da değinen Yörük, "Kabaca bir hesapla bu konutlar tamamlandığı zaman yaklaşık 520 ailenin, genel bir hesapla 2500 depremzedenin, Arnavut kardeşlerimizin rahatlıkla barınabileceği adeta bir mahalle, semt ortaya çıkacak. Biz asırlar boyunca Arnavut kardeşlerimizin yanında olduk ve bugün de omuz omuza müreffeh bir geleceğe doğru yürümeye devam edeceğiz." dedi.
Belediye Başkanı Cara ise inşaat halindeki dairelerden büyük çoğunluğunun bitmek üzere olduğunu aktararak, çalışmaların kalitesinden ve Türk firmasının doğruluğundan duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
Projenin, Laç şehrine yeni bir boyut kazandıracağına inandığını söyleyen Cara, "Burada daha önce gördüklerimizden farklı şekilde gelişecek örnek bir mahalle olacak ve bu, şehrin ekonomik kalkınmasının direği olacak diyebilirim." ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Arnavutluk'ta 26 Kasım 2019'da meydana gelen depremin hemen ardından depremzedeler için 500 konutun inşası için talimat vermiş, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Arnavutluk Yeniden İnşa Devlet Bakanlığı arasında afet sonrası konut yapım alanında iş birliği protokolü imzalanmıştı.
Arnavutluk'taki 6,3 büyüklüğündeki depremde 51 kişi hayatını kaybetmiş, 900'den fazla kişi yaralanmıştı. Yaklaşık 17 bin kişinin evlerini terk etmesine neden olan depremden 202 bin 291 kişi etkilenmişti.
TOKİ tarafından gerçekleştirilecek proje kapsamında 522 konut, 37 ticari ünite ve 375 araçlık otopark inşa edilecek.

"TÜRKLER VE ARNAVUTLAR YÜZYILLARDIR

OMUZ OMUZA, EL ELE BİRLİKLE YÜRÜYORUZ"

Büyükelçi Yörük, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın talimatının ardından inşasına başlanan Fier Şehir Hastanesinin şantiyesinde de incelemelerde bulundu.

Fier Belediye Başkanı Armando Subashi ile görüşmesinin ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Yörük, Arnavutluk Başbakanı Edi Rama'nın ocak ayı başında Türkiye'ye yaptığı ziyaretin, iki ülke arasındaki ilişkiler açısından önemine vurgu yaptı ve ziyareti tarihi olarak nitelendirdi.
Hastane inşaatının ana bölümlerinin tamamlandığını anlatan Yörük, "Aradan neredeyse sadece 30 günlük bir süre geçmiş olmasına rağmen, şu an burada gördüğümüz ve tanık olduğumuz durum son derece memnuniyet verici. İnşaatı yürütmekte olan YDA firmamızın yetkililerinden öğrendiğime göre, şu aşamada her şey planlandığı gibi ve yolunda gidiyor ve hastane önümüzdeki nisan ayı içerisinde tam anlamıyla bölge halkına ve Fier halkına hizmet sunacak şekilde faaliyete başlayacak." diye konuştu.
Türkiye'nin bugüne kadar olduğu gibi Arnavutluk ve Arnavutlara yakın kalmaya devam edeceğini vurgulayan Yörük, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Türk inşaat firmalarının dünyada kazandığı ünü, Türkler ve Türkiye bazılarının yaptığı gibi sadece konuşmuyor, sahada iş yaparak hızlı bir şekilde sonuca gidebildiğini de somut bir şekilde gösteriyor. Türkler ve Arnavutlar yüzyıllardır omuz omuza el ele birlikle yürüyoruz. Bugüne kadar her zaman yakın bir dostluk, samimi bir dayanışma ve yardımlaşma içinde olduk. Bugün burada ziyaret etmekte olduğumuz bu proje yüzyıllardır devam eden birlikteliğimizin gelecek nesillere aktarılacağı en güçlü miraslardan birisidir."
Belediye Başkanı Subashi de Yörük ile başta tarım olmak üzere birçok farklı alanda iş birliğini nasıl genişletecekleri konusunda görüş alışverişinde bulunduklarını söyledi.
Fier halkı için büyük yardım olacak hastane inşası konusunda Türkiye'ye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'a minnettarlığını ifade eden Subashi, "Özellikle deprem ve salgın nedeniyle yaşadığımız bu zor zamanlarda Arnavutluk'a verdikleri sürekli destek için teşekkür ediyorum. Arnavutluk'a ve tüm bölgemize kazandırılacak bu harika bölge hastanesinin inşası için verilen finansman desteği bu desteğin en büyük örneğidir." dedi.

(TRT AVAZ)

BULGARİSTANLI GENÇLERE TÜRKİYE’DE EĞİTİM FIRSATI

Trakya Üniversitesi ev sahipliğinde, Türkiye Cumhuriyeti Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB) tarafından çevrim içi olarak "Türkiye Bursları Tanıtımı" etkinliği düzenlendi.Trakya Üniversitesi Uluslararası Öğrenci ve Mezunları Derneği'nin katkılarıyla düzenlenen programa Rektör Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu ve Sofya Büyükelçisi Aylin Sekizkök'ün yanı sıra YTB Başkan Yardımcısı Sayit Yusuf, Bulgaristan Kırcaali Belediye Başkanı Hasan Aziz, Trakya Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve Dış İlişkiler Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Murat Türkyılmaz, YTB Uzmanı Yenel Yavuz ve Sofya Büyükelçiliği Eğitim Müşaviri Şenol Genç katıldı. Üniversitede öğrenim gören çok sayıda Bulgaristan Türkü öğrencinin de yoğun ilgi gösterdiği toplantıda Türkiye Bursları tanıtılarak, kurumların uluslararası öğrenciler için yurt içi ve yurt dışında yürütmekte olduğu çalışma ve faaliyetler aktarıldı. Trakya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu moderatörlüğünde gerçekleşen etkinlikte Türkiye Burslarının, ülkedeki uluslararası öğrenci programları arasındaki yeri ve önemine dikkat çekildi. Rektör Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu, Trakya Üniversitesi'nin yurt içi ve yurt dışı faaliyetlerinden bahsederek üniversitenin birçok bölümde akredite olduğunu ve buradan alınan diplomanın her yerde geçerli olduğunu belirtti. Türkiye ile Bulgaristan arasındaki mesafeyi, "Bağırsak sesimiz duyulur" diye özetleyen Rektör Tabakoğlu, Bulgaristan'daki gençlerin faydalanacağı, Türkçe bilmeyenlerin Türkçe öğreneceği birçok program ve faaliyetleri olduğuna dikkat çekerek Trakya Üniversitesi'nin ayrıcalıklarını anlattı. Türkiye Cumhuriyeti Sofya Büyükelçisi Aylin Sekizkök'ün Türkiye ile Bulgaristan ilişkilerini aktardığı etkinlikte YTB Başkan Yardımcısı Sayit Yusuf burslar hakkında bilgilendirme yaptı. Kırcaali Belediye Başkanı Hasan Aziz ise bölgedeki öğrencilerin çoğunluğunun eğitim amaçlı yurt dışına gittiğini ve bu konuda atılımların yapması gerektiğini belirtirken Rektör Prof. Dr. Murat Türkyılmaz da Trakya Üniversitesi'nde hangi bölüme kaç puanla girildiği konusunda bilgiler verdi. Programda ayrıca uluslararası öğrencilerin en iyi şekilde eğitimlerini almalarına yönelik Trakya Üniversitesi'nde kendilerine sunulan imkanlar ile üniversitenin yurt dışı faaliyetleri anlatıldı. Etkinliğin devamında öğrencilerden gelen sorular yanıtlandı.

15 Şubat 2021 Pazartesi

Kosova seçimlerinde zafer ‘Kendin Karar Al Partisi’nin olurken Kosova Demokratik Türk Partisi 2 milletvekili ile meclise girdi



Kosova'da Pazar günü yapılan erken genel seçimde ilk sonuçlara göre ipi Kendin Karar Al partisi göğüsledi. Milliyetçi-sol çizgideki partinin, yüzde 97'si sayılan oyların yüzde 48'ini aldığı açıklandı.

 

Seçime katılım oranının yüzde 45.5 olarak gerçekleştiği 1 milyon 800 bin nüfuslu Kosova'da 14 Şubat Pazar günü yapılan erken genel seçimlerde oyların yüzde 97'si sayıldı. Merkezi seçim komisyonunun açıkladığı kesin olmayan ilk sonuçlara göre sayılan oyların yüzde 48'ini alan milliyetçi-sol çizgideki Vetevendosje (Kendin Karar Al) Partisi (LVV) seçimleri kazandı.

Genel Başkanlığını 45 yaşındaki eski bir insan hakları savunucusu ve aktivist Albin Kurti'nin yaptığı parti seçimlerde rakiplerini büyük oy farkıyla geride bıraktı. Buna göre seçimi ilk sonuçlara göre ikinci tamamlayan Kosova Demokratik Partisi (PDK) yüzde 17, üçüncü parti Kosova Demokratik Birliği (LDK) ise yüzde 13 oy alabildi. Albi'nin partisi 2019'da yapılan seçimde, şimdi elde ettiği oyların yaklaşık yarısını almıştı.

PDK VE LDK SEÇİM SONUÇLARINI KABUL ETTİ

Seçimi kaybettiklerini açıklayan Başbakan ve LDK lideri Avdullah Hoti, yaptığı değerlendirmede bundan böyle parlamentoda yapıcı bir muhalefet sergileyeceklerini söyledi. Kosova'nın başkenti Priştine'de toplanan Vetevendosje taraftarları ise seçim sonucunu gece boyunca meşaleler yakarak, otomobil kortejleri eşliğinde kent turu atarak kutladı.

Albi liderliğindeki Vetevendosje daha önce yapılan iki seçimde de birinci parti olarak çıkmayı başarmış ancak tek başına hükümeti kuracak kadar oy alamamıştı. 2019'da yapılan seçimde zorlu görüşmelerin ardından LDK ile hükümet kurulmuş, ancak koalisyon uzun ömürlü olmamıştı. Kurti, koalisyon ortağı LDK tarafından geçtiğimiz Mart ayında parlamentoya getirilen güven oylaması sonucunda 50 gün sonra görevini bırakmak zorunda kalmıştı. Bunun üzerine Avdullah Hoti liderliğindeki LDK tarafından kurulan geçici hükümet de Anayasa Mahkemesi'nin parlamentoda yapılan seçimi geçersiz kabul etmesi üzerine dağılmıştı.

TÜRKLERİ TEMSİL EDEN PARTİLERİN BARAJ SORUNU YOK

120 üyeli Kosova Meclisi’ne girebilmek için 28 parti ve siyasi oluşumun yarıştığı seçimlerde ilk belirlenen sonuçlara göre oy dağılımı şöyle oldu:

Kendin Karar Al Hareketi (Vetevendosje- LVV) yüzde 48.17, Kosova Demokratik Partisi (PDK) yüzde 17.32, Kosova Demokratik Birliği (LDK) yüzde 13.18, Kosova'nın Geleceği İçin İttifak (AAK) yüzde 7.42 ve Sırp Listesi yüzde 5.08.
Fatmir Limaj’ın lideri olduğu Sosyal Demokrat Parti (Nisma) aldığı yüzde 2.59 ‘luk oy oranıyla Meclis’te temsil edilmek için gereken yüzde 5’lik  barajın altında kalırken, Kosova'daki seçimlere katılan azınlık partileri Kosova Demokratik Türk Partisi (KDTP) 6091 tercihle oyların yüzde 0.78'ini, Yenilikçi Türk Hareket Partisi (YTHP) ise 1128 tercihle oyların yüzde 0.14'ünü aldı. Azınlık partileri yüzde 5 olan seçim barajından muaf tutuluyor.



KOSOVA DEMOKRATİK TÜRK PARTİSİ 2 MİLLETVEKİLİ ÇIKARDI

İlk sonuçlara göre Kosova Demokratik Türk Partisi (KDTP) önümüzdeki dönemde mecliste Kosovalı Türkleri 2 milletvekili ile temsil etmeye devam edecek. Biri erkek, diğeri de kadın olacak vekillerin isimleri Merkez Seçim Komisyonu’nun kesin sayım sonuçları ile ilan edilecek. Partiden gayrı resmi olarak yapılan açıklamada KDTP’nin liste başı Fikrim Damka’nın açık oy farkıyla güven tazeleyeceği belirtilirken, ona en yakın oyu alan erkek adayların Enis Kervan, Levent Buş, Fikret Morina ve Cengiz Çesko’nun olduğu belirtildi.

KDTP kadın adayları arasında geçen seçimlerde olduğu gibi, bu seçimlerde de kıyasıya bir mücadele yaşandı. Geçen dönemin milletvekili Fidan Brina Jılta şimdilik en yakın takipçisi Müferra Şinik’ten önde görünürken onları birkaç yüz oy eksikle Sevil Liman Kazaz takip ediyor. Fidan Brina Jılta ve Müferra Şinik arasında oy farkı az olduğu için KDTP’de ikinci milletvekili kim olacak heyecanı MSK’nın resmi açıklamasına kadar sürecek gibi.   

İNATLAŞMA VE İNTİKAMDAN UZAK OLMA SÖZÜ VERDİ

Sandıktan bir kez daha zaferle çıkan LVV lideri Albin Kurti parti merkezinde düzenlenen basın toplantısında yaptığı değerlendirmede partisinin bu zaferini “muhteşem” olarak nitelendirdi. Kurti konuşmasında "Devletin ele geçirilmesi ve yolsuzluğa karşı adalet ve istihdam için bu referandum kazanıldı. Savaş sonrası Kosova'da benzeri görülmemiş bir şey.
Yarın yeni bir gün başlıyor. Önümüzde çok iş ve angajelik var, çünkü ülke birçok yönden krizde. Ülkemizi gerektiği gibi herkese yaşanabilir bir yer haline getirmek için her birimiz sorumluluk üstlenmeliyiz" dedi. Kosova’yı inatlaşmadan ve intikam almadan yöneteceği sözü veren Kurti önceliklerinin adalet ve istihdam olduğunu belirtti. Kendin Karar Al Hareketi’nin cumhurbaşkanı adayı Vjosa Osmani ise seçim hakkında yaptığı değerlendirmede partisinin bu zaferiyle Kosova’nın değişeceğini belirterek “Yeni kurumlar adaletle yönetilecek” dedi.

ALMAN BASINI SONUÇLARI SOLUN ZAFERİ OLARAK DUYURDU

Almanya’nın DPA haber ajansı, Kosova'da yapılan olağanüstü parlamento seçimlerinin sonucunu solun zaferi olarak yorumlarken, Kurti liderliğindeki Vetvendosje Hareketi’nin seçimlerde olağanüstü bir zafer kaydettiğini duyurdu. Merkez Seçim Komisyonu’nun oyların sayım işlemini yüzde 98 oranında tamamladığını belirten ajans ‘sol milliyetçi parti’ olarak tanımladığı Vetvendosje hareketinin tarihi bir başarı yakaladığını,‘efsanevi insan hakları aktivisti ve pasifist İbrahim Rugova'nın partisi’ olarak tanımladığı LDK’nın ise tarihinde en kötü sonucu aldığını belirtti.

Almanya’nın bölgesel kamu yayıncılarının ortak kuruluşu ARD ise seçimlerin galibini şu sözlerle tanımladı: “Kurti yeni nesil politikacılara ait. Bağımsızlıktan beri Kosova siyasetine hâkim olan eski siyasilerin görevden alınmasını savunuyor. 45 yaşındaki eski siyasi mahkum yetenekli bir konuşmacıdır. Özellikle gençlerin yanı sıra yurt dışında yaşayan Kosovalılar arasında da popülerdir. Eski liderliği yoksulluğa karşı hiçbir şey yapmamakla ve ülkedeki yaygın yolsuzluktan hepsinin sorumlu olduğunu iddia ediyor."

(Deutsche Welle – Kosova Haber)

14 Şubat 2021 Pazar

BULGARİSTAN BAŞBAKANI BORİSOV RAZGRAD KENTİNDEKİ PARGALI İBRAHİM PAŞA CAMİİ ZİYARETİNDE MİLLİYETÇİLERE TÜRKLERE 1990 YILI ÖNCESİNDE YAŞATILAN ZULMÜ HATIRLATTI

Bulgaristan Başbakanı Boyko Borisov, Kuzey Bulgaristan ziyaretleri kapsamında Razgrad (Hezargrad)  kentinde bulunan ve yıllardır ibadete kapalı olan taşınmaz kültürel anıt statüsündeki Pargalı Makbul İbrahim Paşa Camii’ni inceledi. Bitmek bilmeyen restorasyon çalışmaları nedeniyle neredeyse yıkılma tehlikesi yaşayan camiinin bazı bölümlerinin 70 yıldır tamir görmediğine dikkat çeken Borisov, 1990 öncesi yaşanan ve Bulgaristan’da Türk asıllıların isimlerini değiştirme sürecini unutmadıklarını ifade ederek, milliyetçi partilerin kurdukları koalisyonların da bunu hatırlaması gerektiğini söyledi. Başbakan Borisov, süslemeleri ve özellikle de kubbesinin güzelliği ile dikkat çeken 16. yüzyıldan kalma caminin restorasyonu için 2019 yılında 712 bin 450 leva ayırdıklarını, çalışmayı tamamladıklarında ise caminin toplam restorasyon maliyetinin 2 milyon 374 bin 836 levaya çıkacağını açıkladı. Ziyaret sırasında vatandaşlar ile birlikte camii önünde anı fotoğrafı da çektiren Başbakan Borisov Osmanlı İmparatorluğu'nun en güçlü yıllarında dönemin sadrazamı (Padişahtan sonraki en yetkili devlet adamı) Pargalı İbrâhim Paşa tarafından yaptırılan caminin yanı sıra şehirdeki kiliseyi de ziyaret eden Borisov, bölgede yaşayan Hristiyan ve Müslümanlar arasında etnik hoşgörü olması için yeni kilise ve camiler inşa ettiklerini de belirttiği açıklamasında ‘’Razgrad, St. Kilisesi Kral Boris-Michael Vaftizci ve Makbul İbrahim Paşa Camii restore ediliyor. Bu bizim tolerans politikamız. Ama kelimelerle değil, ama amellerle. Dinler insana anlayış içinde yaşamayı öğretir ve biz de tapınakların yapımına yatırım yapmaya devam edeceğiz. Ülkedeki Bulgar Ortodoks Kilisesi ' nin tapınaklarının tamir ve yeni yapımı için tek başına son 7 yılda 42 milyondan levadan fazla harcama yaptık’’ dedi.














---------------------------------------------------------------------------------------------------

 

OSMANLI İMPARATORLUĞU’NDA 

RUMELİ BEYLERBEYİ, 

VEZİRİAZAM, 

SADRAZAM VE 

SERASKER SULTAN 

ÜNVANLARIYLA 

ÖNEMLİ GÖREVLER ÜSTLENEN,  

BÜYÜK SORUMLULUKLAR ALAN, 

TARİHİ BAŞARILARA İMZA ATAN,

'MUHTEŞEM SÜLEYMAN'IN MUHTEŞEM VEZİRİ 

PARGALI İBRAHİM PAŞA KİMDİR ?

Pargalı İbrahim Paşa, Makbul İbrahim Paşa, Frenk İbrahim Paşa ya da öldürüldükten sonraki unvanıyla Maktul İbrahim Paşa, Osmanlı İmparatorluğu’nun ‘Muhteşem Süleyman’ lakaplı padişahı Kanuni Sultan Süleyman’ın saltanatı döneminde 27 Haziran 1523 - 15 Mart 1536 arasında sadrazamlık yaptı. Önemli siyasal ve askerî olaylarda rol oynayan Osmanlı devlet adamıdır. 1493 yılında o dönemlerde Osmanlı Toprağı olan bugünkü Yunanistan’ın Parga kentinde dünyaya gelmiştir. Devlet içindeki çekişmeler sonucu 15 Mart 1536’da Saray’da boğdurulup İstanbul  Fındıklı ‘da defnedilmiştir. Kanuni Sultan Süleyman’ın kız kardeşi Hatice Sultan ile evliliğinden Fülane SultanMehmet ŞahHanım Sultan adlarında 3 evladı olmuştur.

Bugün Yunanistan sınırları içinde bulunan Parga yakınlarında bir köyde doğduğu ve altı yaşında İstanbul’a getirildiği genellikle kabul edilirse de hayatının ilk yılları hakkında kesin bilgi yoktur. Ayrıca II. Bayezid devrinde bir akın sırasında ele geçirilip Kefe’de bulunan Şehzade Süleyman’a takdim edildiği veya Pargalı bir gemicinin oğlu olup Türk korsanları tarafından esir alınarak Manisa civarında bir dul kadına satıldığı, ardından Manisa’da bulunan Şehzade Süleyman’ın hizmetine girdiği de rivayet edilir. Bütün bu bilgilerin doğruluğu şüpheli olmakla birlikte gençlik yıllarında Manisa’da Şehzade Süleyman’ın hizmetinde bulunduğu bilinmektedir (Uluçay, s. 249). Pargalı, Frenk ve Maktul gibi lakaplarla da anılır. Muhtemelen daha Manisa’da iken Şehzade Süleyman’ın en yakın adamı oldu, tahta geçmesi üzerine de onunla birlikte İstanbul’a gitti.

RUMELİ BEYLERBEYİLİĞİYLE VEZÎRİÂZAM OLDU

Enderun’da tamamladığı eğitiminin ardından devlet bürokrasisinde yerini aldı. Padişaha olan yakınlığı sebebiyle sarayda önemli görevlerde bulundu. Belgrad Seferi sırasında (927/1521) kapı ağası olarak görev yapıyordu. Bu sefere çıkılırken masrafları Kanûnî Sultan Süleyman tarafından karşılanan Atmeydanı’ndaki sarayının inşası başlatılmıştı. Padişaha olan bu yakınlığı giderek nüfuz ve gücünün artmasına yol açtı. Has odabaşı ve iç şahinciler ağası oldu, Rodos Seferi’ne katıldı (928/1522). Nihayet Pîrî Mehmed Paşa’nın azli üzerine o zamana kadarki teamüle aykırı olarak has odabaşılıktan Rumeli beylerbeyiliğiyle vezîriâzam oldu (13 Şâban 929 / 27 Haziran 1523). Pîrî Mehmed Paşa’dan sonra vezîriâzamlığa kendisinin getirileceğini uman, İbtihâcü’t-tevârîh’teki bir kayda göre (s. 119-120), o sıralarda iç şahinciler ağası bulunan İbrâhim Paşa ile birlikte hareket edip onun vasıtasıyla Pîrî Mehmed Paşa aleyhinde bazı isnatlar ileri sürerek görevden alınmasında pay sahibi olan ikinci vezir Ahmed Paşa bu usulsüz tayine karşı çıktı, divanda huzursuzluğa yol açtı ve Mısır beylerbeyiliğini istedi. Onu İstanbul’dan uzaklaştırmak isteyen İbrâhim Paşa’nın desteğiyle bu istek kabul edildi. Fakat bir müddet sonra isyan eden Ahmed Paşa Mısır’ın nizamının bozulmasına sebep oldu.

 MACARİSTAN SEFERİNİN SERDARLIĞINI ÜSTLENDİ

Bu arada padişahın kız kardeşiyle evlenen İbrâhim Paşa (bu konudaki tartışma için bk. Uluçay, s. 233-237), Ahmed Paşa isyanı dolayısıyla iyice karışan Mısır’da malî-idarî düzenlemeler yapmak ve asayişi sağlamakla görevlendirildi. Kendisine ayrıca Mısır beylerbeyi unvanı verildi. Kahire’de kaldığı müddet içinde asayişi sağlayıp eski kanunları ve ana defterleri buldurdu, bunları göz önüne alarak yeni bir kanunnâme tanzim ettirdi ve işleri yoluna koydu (930/1524). Bu ilk ciddi görevinde kazandığı başarı şöhretini ve nüfuzunu daha da arttırdı. İki yıl sonra yapılan Macaristan seferinin serdarlığını üstlendi. Mohaç Meydan Muharebesi’nin kazanılmasında rol oynadı. Zaferden sonra padişahla birlikte girdiği Budin’deki bazı heykelleri İstanbul’a getirtip sarayının bahçesine dikmesi tepkiyle karşılandı. Bunda muhaliflerinin de önemli rolü olmuştu. Hatta daha Mısır’da iken sarayının yeniçeriler tarafından yağmalanması, birden en yüksek makama geçmiş olmasının bazı çevrelerde uyandırdığı hoşnutsuzlukla ilgilidir. Nitekim Venedik elçilik raporlarında kendisinden ilk başında nefret edildiği, ancak padişahın ona karşı yakın ilgisi sebebiyle sultanın annesi, eşi ve diğer iki paşanın onunla zâhiren dost olmak zorunda kaldıkları anlatılır. Bu durum, savaşlarda ve verilen görevlerde gösterdiği başarıları daima ikinci plana itmiş olmalıdır.

ALDIĞI İSABETLİ TEDBİRLERLE İSYANLARI BASTIRDI

Sarayının bahçesine diktirdiği heykeller, kendisine karşı duyulan hoşnutsuzluğun eseri olarak Figānî’ye nisbet edilen, “Dü İbrâhîm âmed bedâr-ı cihân / Yekî büt-şiken şüd dîger büt-nişân” şeklindeki hiciv dolayısıyla ona “büt-nişân” (put dikici) gibi bir sıfat kazandıracaktır (DİA, XIII, 57-58). Onun ölümünden on altı-on yedi yıl sonra İstanbul’a gelen seyyah Hans Dernschwam, halk arasında Arnavut asıllı olarak bilinen İbrâhim Paşa’nın “gâvur” kaldığı, Hıristiyanlığı’nı gizlediği, resim ve heykellere saygı duyduğu yolundaki rivayetlerin hâlâ söylenegeldiğini ifade etmektedir (İstanbul ve Anadolu’ya Seyahat Günlüğü, s. 139-140). Ayrıca onun Avrupalı sanatkârlarla irtibatlı olduğu ve onlara siparişlerde bulunduğu da bilinmektedir (Necipoğlu, s. 181-187). Yine Venedik raporlarında onun Avrupa’nın eski krallarının tarihine ilgi duyduğu, mevcut hânedanları tanımaya çalıştığı belirtilir. 

Macaristan seferinin ardından Anadolu’da oldukça tehlikeli bir şekle bürünen isyanları bastırmakla görevlendirilen İbrâhim Paşa idarî kabiliyetini burada da gösterdi. Aldığı isabetli tedbirlerle önce isyanın mahiyetini, kimlerin hangi sebeplerle âsilere katıldığını tesbit etti. Sonra da bunlardan bazılarını çeşitli vaadlerle kendi tarafına çekip âsileri kolayca dağıttı. Ayrıca Macaristan meselesi dolayısıyla İstanbul’a gelen Habsburg elçileriyle yaptığı müzakerelerde, Avrupa’daki gelişmelerden en ince ayrıntısına kadar haberdar olduğunu gösterdiği gibi Osmanlı Devleti’nin kudret ve ihtişamını her vesile ile ifade ederek onları mânevî baskı altında tuttu. İkinci Macaristan seferine çıkılacağı sırada kendisine padişah tarafından oldukça geniş yetkiler tanındı ve serasker unvanı verildi.

AVRUPA ASALET ÖLÇÜLERİNE GÖRE

ALMAN İMPARATORLUĞU’NUN YÖNETİCİSİ  
HABSBURG HÂNEDANI İLE BİR TUTULDU

Viyana Kuşatması ile (935/1529) neticelenen bu seferden sonra Zapolyai Janos’un (Szapolyai János) Macaristan krallığı tanınmış ve Osmanlı himayesinde Macar krallığı kurulmuştu. Himayeye dayalı Macar siyasetinin bu ilk döneminin oluşmasında önemli rol oynayan İbrâhim Paşa, doğrudan Habsburg İmparatoru V. Karl’ın hedef alındığı Alman seferinde de bulunmuş, ardından Habsburg elçileriyle 1533’te İstanbul’da yapılan barış müzakerelerini yürütmüştü. Görüşmelere katılan elçilerin raporları, onun güç ve nüfuzunun zirveye ulaştığını ve sınırsız yetkileri haiz olduğunu gösterir. Tamamıyla İbrâhim Paşa’nın kontrolünde cereyan eden müzakereler sonunda arzu edildiği gibi bir barış sağlanmış, Osmanlı vezîriâzamı, imparatorluğun Alman kanadını idare eden V. Karl’ın kardeşi Ferdinand ile eşit sayılmıştı. Osmanlılar’ın bu konuya özellikle ağırlık vermelerinde, Avrupa asalet ölçülerine göre soyu sopu belirsiz basit bir köle olan İbrâhim Paşa ile soylu Habsburg hânedanı mensubu Ferdinand’ı aynı seviyeye getirip Mukaddes Roma-Germen İmparatorluğu’nda psikolojik bir ezikliğe yol açmayı hedeflemiş olmalarının payı vardır.

SAFEVİLERE KARŞI GİRİŞİLEN HAREKAT İLE ZİRVEYE ÇIKTI

İkbal ve gücü doruk noktasına ulaşan İbrâhim Paşa için Safevîler’e karşı girişilen Irakeyn Seferi bir dönüm noktası teşkil etti. Yine çok büyük yetkilerle ve “serasker sultan” unvanı ile çıktığı bu sefer sırasında önden hareketle Tebriz’e girmiş (25 Muharrem 941 / 6 Ağustos 1534), ardından padişahın kuvvetleriyle birleşip Bağdat’a inmiş ve burası zaptedilmişti. Sefer sırasında anlaşmazlığa düştüğü, kendisi gibi büyük nüfuz sahibi ve oldukça zengin bir şahıs olan Defterdar İskender Çelebi’yi önce azlettirip sonra da Bağdat’ta katlettirdi. Bu hadise ve büyük yetkilerine güvenerek kendisini sultan unvanı ile anması saray çevresinde ve padişah üzerinde olumsuz bir etkiye yol açtı. İstanbul’a dönüldükten bir müddet sonra 942 Şâbanında (Şubat 1536) Fransızlar’a verilen ahidnâmenin hazırlıkları ile uğraşan İbrâhim Paşa, iftar için saraya çağrıldığı 21-22 Ramazan 942 (14-15 Mart 1536) gecesi hiçbir sebep gösterilmeden ansızın boğularak idam edildi. Saraydan çıkarılan cesedi, Ayvansarâyî’ye göre Galata’da Tersane ardındaki Canfedâ (Canfezâ) Zâviyesi yanına “müstakil bir suffe üzerinde” defnedildi (Hadîkatü’l-cevâmi‘, I, 28; II, 39). 

KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN’IN BU ÇOK YAKIN ARKADAŞINI

ANSIZIN KATLETTİRMİŞ OLMASININ NEDENİ HİÇ ANLAŞILAMADI

İdam sebebi hakkında kaynaklarda çeşitli görüşler ileri sürülür. Bunlar arasında onun saltanat hırsına kapıldığı, kazandığı kudret ve zenginliği bunu sağlamak için kullanmaya kalktığı, Şehzade Mustafa ile yakın ilişkisi dolayısıyla, kendi oğullarından birini taht için düşünen ve padişah üzerinde büyük etkisi olan Hürrem Sultan’ın ona düşmanlık besleyip aleyhinde çalıştığı, Irakeyn Seferi’nde bilhassa Bağdat’ın fethinden sonra çok sert bir tutum takındığı, kimseyi dinlemediği ve bazı uygunsuz davranışlarda bulunduğu gibi sebepler üzerinde durulur. Kanûnî Sultan Süleyman’ın bu çok yakın arkadaşını hiçbir şey belli etmeden gözden çıkarıp ansızın katlettirmiş olması kendisinde hâsıl olan çok kuvvetli bir kanaate dayansa gerektir. İbrâhim Paşa’nın yanında divan kâtipliğinde bulunmuş olan Celâlzâde Mustafa Çelebi, onun padişahın emirleri ve kanunların tatbikine çok büyük önem verip her işi adaletle yerine getirdiğini, son derece dindar olduğunu, fakat Bağdat’ın fethinden sonra ahlâkının değiştiğini, gurura kapılıp cahillerin sözleriyle uygunsuz işler yaptığını, serdarlığı sırasında elde ettiği pek çok fırsatı kaçırdığını, hatta kendisine hediye olarak Kur’an getirenleri reddettiğini, bütün bunların da padişahın gazabına yol açtığını yazar (Tabakātü’l-memâlik, vr. 277a-278b). Matrakçı Nasuh ise onun “memleketgîrlik” sevdasına kapıldığını belirtir (Süleymannâme, vr. 289a-b).

HALK KIYMETİNİ ANCAK ÖLÜMÜNDEN SONRA ANLADI

İbrâhim Paşa’nın çağdaşı olan şair ve tezkire sahibi Latîfî onun hakkında iki ayrı risâle kaleme almıştır. Bunlardan Risâle-i Enîsü’l-füsahâ der Hakk-ı Merhûm İbrâhim Paşa adını taşıyan eserde onun âni yükselişini, sadrazamlığı sırasındaki davranışlarını, haşmetini, büyük yetkilerini, bundan gurura kapılmasını, şöhret ve ziynet düşkünü haline gelmesini anlatıp böyle büyük bir şana sahipken bir gün birden idam edildiğini ve bundan ibret alınması gerektiğini belirtir. Evsâf-ı İbrâhim Paşa adlı kısa risâlede ise İbrâhim Paşa’nın cömertliğini, şair ve edipleri koruduğunu yazarak övücü ifadelere yer veren Latîfî ondan sonra gelenlerin şair, edip ve sanatçılara önem vermediklerini, hatta bunların hazineden almakta oldukları in‘âm ve câizelerinin kesildiğini de söyler. Daha da ileri giderek halkın İbrâhim Paşa’nın kıymetini ancak ölümünden sonra anladığını yazar. Kanûnî Sultan Süleyman’ın vezîriâzamlarından iken azledilen Lutfî Paşa da vezîriâzamların padişaha çok yakın olmamaları ve kendi azametine kapılmamaları gerektiğini belirtirken örnek olarak İbrâhim Paşa’yı gösterir ve padişahın bizzat onun sarayına ve bahçesine bile gittiğini, bu yakınlığın “herkesin gözüne batan diken” gibi olduğunu ifade eder (Âsâfnâme, s. 93-94). Venedik kaynaklarında da İbrâhim Paşa’nın ordu ve hükümet işlerini ihmal ettiği, padişaha çok yakın olmasının ortaya çıkardığı hoşnutsuzluğun rol oynadığı üzerinde durulur. Ayrıca aile içi çekişmelerin kurbanı olma ihtimali de ileri sürülür.

ADINA İNŞA EDİLMİŞ ONLARCA ESER HALA AYAKTA

On iki yılı aşkın bir süre vezîriâzamlık makamında kalan, o zamana kadar rastlanmayan ölçüde şan ve şerefe nâil olan, döneminin siyasî hadiselerinin gelişmesinde önemli roller üstlenen ve Venedik elçisinin raporuna göre birkaç dil bilen, tarihe son derece meraklı, mûsikişinas bir devlet adamı olan İbrâhim Paşa’nın sağlığında pek çok malı ve mülkü olduğu ve bunların çoğuna ölümünden sonra el konulduğu bilinmektedir. Bugün Sultanahmet Meydanı’ndaki adını taşıyan muhteşem sarayı yanında, hanımı tarafından kendi namına yaptırılan Kumkapı Camii ve yakınındaki tekke ile Galata’da Perşembepazarı içinde Haliç kıyısında bulunan Eski Yağkapanı Mescidi’nden başka Mekke, Selânik, Hezargrad (Razgrad) ve Kavala’da cami, mektep, medrese, hamam, çeşme ve yine bazı kasabalarda mescid ve zâviyeleri bulunmakta olup bunlara çeşitli vakıflar tahsis etmiştir. Kanûnî’nin kız kardeşi Hatice Sultan ile evliliğinden Fülane SultanMehmet ŞahHanım Sultan adlarında 3 evladı olduğu. Babasının İslâmiyet’i kabul ederek Yûnus adını aldığı, ayrıca iki erkek kardeşinin çeşitli memuriyetlerde bulunduğu belirtilmektedir.

BİBLİYOGRAFYA

İbn Kemal, Mohaçnâme (nşr. P. de Courteille), Paris 1859, tür.yer.; a.mlf., Tevârîh-i Âl-i Osmân: X. Defter (haz. Şefaettin Severcan), Ankara 1996, bk. İndeks; Matrakçı Nasuh, Süleymannâme, TSMK, Revan Köşkü, nr. 1286, vr. 71b, 72a, 88b, 89a, 289a-b; a.mlf., Sefer-i Irâkeyn, tür.yer.; Tevârîh-i Âl-i Osmân (haz. Mustafa Karazeybek, yüksek lisans tezi, 1994), İÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 330, 333-340; Lutfî Paşa, Târih (nşr. Âlî Bey), İstanbul 1341, s. 314, 316, 355; a.mlf., Âsâfnâme (nşr. Mübahat Kütükoğlu, Prof. Dr. Bekir Kütükoğlu’na Armağan içinde), İstanbul 1991, s. 93-94; Celâlzâde, Tabakātü’l-memâlik, vr. 109b-111b, 277a-278b; H. Dernschwam, İstanbul ve Anadolu’ya Seyahat Günlüğü (trc. Yaşar Önen), Ankara 1987, s. 139-140; Latîfî, Enîsü’l-füsehâ ve Evsâf-ı İbrâhim Paşa (haz. Ahmet Sevgi), Konya 1986; B. Curipeschitz, Yolculuk Günlüğü, 1530 (trc. Özdemir Nutku), Ankara 1977, s. 44-48; Hocazâde Esad Efendi, İbtihâcü’t-tevârîh (haz. Ahmet Akgün, doktora tezi, 1995), İÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 119-120, 128-132; Peçuylu İbrâhim, Târih, I, 20, 79, 188-191; Solakzâde, Târih, s. 490-492; Ayvansarâyî, Hadîkatü’l-cevâmi‘, I, 28-29; II, 39; Hammer (Atâ Bey), V, 36, 41, 77-84, 104-109, 129-136, 161-163; H. D. Jenkins, Ibrahim Pasha, Grand Vizir of Suleiman the Magnificent, New York 1911; Danişmend, Kronoloji, II, 184-189; Çağatay Uluçay, Osmanlı Sultanlarına Aşk Mektupları, İstanbul 1950, s. 31-32; a.mlf., “Kanuni Sultan Süleyman ve Âilesi ile İlgili Bazı Notlar ve Vesikalar”, Kanunî Armağanı, Ankara 1970, s. 233-237, 249; Gökbilgin, Edirne ve Paşa Livâsı, s. 74-75, 85; a.mlf., “Arz ve Raporlarına Göre İbrahim Paşa’nın Irakeyn Seferindeki İlk Tedbirleri ve Fütûhatı”, TTK Belleten, XXI/83 (1957), s. 449-482; a.mlf., “İbrahim Paşa”, İA, V/2, s. 908-915; Hüseyin Gazi Yurdaydın, Matrakçı Nasuh, Ankara 1963, s. 57-60; Nurhan Atasoy, İbrahim Paşa Sarayı, İstanbul 1972; N. Vatin, “Sur quelques propos géographiques d’Ibrahim Pacha, grand vizir de Soliman le Magnifique (1533)”, Comité international d’études Pré-Ottomanes et Ottomanes VIth symposium Cambridge 1984, İstanbul 1987, s. 89-98; J. Bacque-Grammont, “Une lettre d’Ibrahim Pasa á Charles Quint”, a.e., s. 65-88; a.mlf., “Autour d’une correspondance entre Charles Quint et Ibrahim Paşa”, Turcica, XV, Paris 1983, s. 231-246; a.mlf., “Sur deux lettres de Ferdinand Ier à Ibrâhîm Paşa”, a.e., XIX (1987), s. 175-193; Seyyid M. es-Seyyid Mahmud, XVI. Asırda Mısır Eyaleti, İstanbul 1990, s. 84-90; Gülru Necipoğlu, “Süleymân the Magnificent and the Representation of Power in the Context of Ottoman-Habsburg-Papal Rivalry”, Süleymân the Second and His Time, İstanbul 1993, s. 181-187; Leslie P. Peirce, Harem-i Hümayun. Osmanlı İmparatorluğunda Hükümranlık ve Kadınlar (trc. Ayşe Berktay), İstanbul 1996, s. 97-101, 104-106; İsmail Hakkı Uzunçarşılı, “Kanunî Sultan Süleyman’ın Vezir-i Âzamı Makbûl ve Maktûl İbrahim Paşa Padişah Dâmadı Değildi”, TTK Belleten, XXIX/114 (1965), s. 355-361; H. G. Majer, “Ibrahim Pascha”, Biographisches Lexicon sur Geschichte Sudosteuropas, II, Münich 1976, s. 210 vd.; Abdülkadir Karahan, “Figānî”, DİA, XIII, 57-58.

 (İSLAM ANSİKLOPEDİSİ / VİKİPEDİ)

13 Şubat 2021 Cumartesi

BOSNA’DA NEHRE DÜŞEN TARSUSLU GENÇ KAYBOLDU

Tarsuslu 23 yaşındaki Mahsun Kaplan  kuzenleriyle gezmeye gittiği Bosna Hersek'te nehre düşerek kayboldu. Edinilen bilgiye göre, Tarsus'ta Gazipaşa mahallesinde yaşayan 23 yaşındaki üniversite öğrencisi Kaplan, 4 kuzeni ile birlikte Saraybosna’da gezerken dengesini kaybederek nehre düştü. Akıntı hızının yüksek olduğu nehirde bir anda gözden kaybolan genç için olay yerine ambulans, polis ve arama kurtarma ekipleri sevk edildi. Ancak ekiplerin tüm aramalarına karşın Kaplan'a ulaşılamadı. Türkiye'deki yetkili makamlara seslenen gencin ailesi, çocuklarının bulunması için yetkililerden yardım istedi.

MİLLİLERİMİZ SOFYA’DA ALTIN PEŞİNDE


Balkan U20 Salon Şampiyonası için Sofya’ya giden Türkiye’nin 20 Yaş Altı Atletizm Milli Takımı’nın, Balkan Salon Atletizm Şampiyonası’nda altın madalya için mücadele etmesi bekleniyor

Türkiye Atletizm Federasyonu'ndan yapılan açıklamaya göre, Sofya kentindeki ASICS Arena’da yarın düzenlenecek şampiyonada milliler, ilk sırayı almak için yarışacak. Milli takımda, geçen hafta gerçekleştirilen Turkcell Türkiye 20 Yaş Altı Salon Şampiyonası’nda belirlenen 30 sporcu yer alıyor.

Geçen hafta yapılan Turkcell Türkiye U20 Salon Şampiyonası ile belirlenen 30 kişilik Ay-yıldızlı ekip şu isimlerden oluşuyor:

·         Orçun Ünalan (60m)

·         İsmail Nezir (400m)

·         Mevlüt Kılıç (800m)

·         Hakan Buğanlı (1500m)

·         İbrahim Karateker (3000m)

·         Devrim Kazan (3000m)

·         Ayetullah Demir (60m engelli)

·         Atilla Göktuğ Taşdelen (yüksek atlama)

·         Berkant Yaman (uzun atlama)

·         Sedat Cacim (sırıkla atlama)

·         Arif Okan Öğ (üç adım)

·         Savaş Parlak (gülle atma)

·         Gökdeniz Göçmen, Emirhan Koş, Orçun Duran (4x400m)

·         Zülha Armutçu (60m)

·         Nevin İnce (400m, 4x400m)

·         Süreyya Yıldız (800m)

·         Hatice Yıldırım (1500m)

·         Şevval Özdoğan (1500m)

·         Pelinsu Şahin (3000m)

·         Yaren Yıldırım (60m engelli)

·         Pınar Akyol (gülle atma)

·         Elif Özelçi (sırıkla atlama)

·         Aleyna Karaca (yüksek atlama)

·         Nazlıcan İnaltekin (üç adım atlama)

·         Yasemin Zehra Börekçi (uzun atlama)

·         Zeynep Kuran, Ezgi Kol, Sudenaz Kazanççı (4x400m)

SOFYA'DAKİ TÜRK KABRİSTANLIĞI RESTORE EDİLECEK


Türkiye’nin Sofya Büyükelçiliği ve Bulgaristan Müslümanları Başmüftülüğü işbirliği yaparak Bulgaristan’ın başkenti Sofya’da bulunan Türk Mezarlığı’nı restore etme kararı aldı

Türkiye’nin Sofya Büyükelçisi Aylin Sekizkök ile Bulgaristan Müslümanları Başmüftüsü Mustafa Aliş Hacı, Sofya’nın Orlandovtsi semtinde bulunan ve “42. Parsel” olarak bilinen Türk Mezarlığı’nı ziyaret etti. Büyükelçi Sekizkök, Başmüftü Hacı ve beraberlerindeki heyet, burada defnedilmiş olan Fatma Sultan ile Türk politikacı, din adamı ve aydınların mezarlarını ziyaret ederek dua etti. Mezarlıkta yapılan inceleme çalışmaları sonucunda mezarlığın bakıma ve restorasyona ihtiyaç duyduğu tespit edildi. Osmanlı ve Türk tarihi açısından önemli olan kabristanlıkta Osmanlı padişahlarından V. Murad'ın 1930'da ölen kızı Fatma Sultan'ın yanı sıra Bulgaristan'ın önde gelen Müslüman din adamları, siyasetçileri, sanatçıları ve edebiyatçılarının mezarları da bulunuyor. Büyükelçi Sekizkök, konu hakkında yaptığı değerlendirmede “Mezarlıklar bizi geçmişimize bağlayan önemli kültür hazinelerimizdir. Aynı zamanda onların muhafazası, bakımı ve restorasyonu da çok önemlidir. Bulgaristan ile ilişkilerimizde bunu önemli bir iş birliği alanı olarak değerlendiriyoruz” dedi.

Sofya’da 42. Parsel olarak bilinen mezarlığın kapasitesi uzun süredir dolu olduğundan, başkentte vefat eden Müslümanlar sınırlı kapasiteli diğer mezarlıklarda toprağa veriliyor.

FATMA SULTAN

Fatma Sultan, 19 Haziran 1879'da ailesinin Çırağan Sarayı'daki hapsedilmesinin üçüncü yılında doğdu. Babası Sultan'dı V. Murad ve annesi Resan Hanım,[1][2] Ömer Bey ve Fatma Hanım'ın kızı[3]. Babasının dördüncü çocuğu ve annesinin en büyük çocuğuydu. Kaynaklara göre sakin, ağırbaşlı, ciddi düşünceli, kibar ve nazikti. Zamanının önemli bir bölümünü piyano çalmak ve Fransızca kitap okumak için harcadı.  

Sultan II.Abdülhamid, 1907'de Fatma Sultan'ı Karacehennemzade Refik Bey[4] ile Faik Bey'in oğlu ve İbrahim Ağa'nın torunuyla evledirdi. Evlilik 29 Temmuz 1907'de Yıldız Sarayı'nda gerçekleşti. Çiftlere ikametgahı olarak Ortaköy saraylarından biri verildi.
Dört çocuğu oldu. İkizler Ayşe Hatice Hanımsultan ve 20 Ocak 1909'da doğan Sultanzade Mehmed Ali Bey, Ağustos 1910'da doğan Sultanzade Mehmed Murad Bey ve 23 Nisan 1916'da doğan Sultanzade Celaleddin Bey.
Mart 1924'te imparatorluk ailesinin Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından sürgün edilmesi  ve herkesin on gün içinde Türkiye'den ayrılmasını isteyen karar sonrası önce rahatsızlığı nedeniyle iyileşene kadar İstanbul'da bulunmasına izin verildi sonrasında Eylül 1925'te ailesi ile birlikte Bulgaristan’ın başkenti  Sofya’ya yerleşti. Fatma Sultan, 23 Kasım 1930'da SofyaBulgaristan 'da elli bir yaşında vefat etti  ve orada defnedildi.