14 Şubat 2021 Pazar

BULGARİSTAN BAŞBAKANI BORİSOV RAZGRAD KENTİNDEKİ PARGALI İBRAHİM PAŞA CAMİİ ZİYARETİNDE MİLLİYETÇİLERE TÜRKLERE 1990 YILI ÖNCESİNDE YAŞATILAN ZULMÜ HATIRLATTI

Bulgaristan Başbakanı Boyko Borisov, Kuzey Bulgaristan ziyaretleri kapsamında Razgrad (Hezargrad)  kentinde bulunan ve yıllardır ibadete kapalı olan taşınmaz kültürel anıt statüsündeki Pargalı Makbul İbrahim Paşa Camii’ni inceledi. Bitmek bilmeyen restorasyon çalışmaları nedeniyle neredeyse yıkılma tehlikesi yaşayan camiinin bazı bölümlerinin 70 yıldır tamir görmediğine dikkat çeken Borisov, 1990 öncesi yaşanan ve Bulgaristan’da Türk asıllıların isimlerini değiştirme sürecini unutmadıklarını ifade ederek, milliyetçi partilerin kurdukları koalisyonların da bunu hatırlaması gerektiğini söyledi. Başbakan Borisov, süslemeleri ve özellikle de kubbesinin güzelliği ile dikkat çeken 16. yüzyıldan kalma caminin restorasyonu için 2019 yılında 712 bin 450 leva ayırdıklarını, çalışmayı tamamladıklarında ise caminin toplam restorasyon maliyetinin 2 milyon 374 bin 836 levaya çıkacağını açıkladı. Ziyaret sırasında vatandaşlar ile birlikte camii önünde anı fotoğrafı da çektiren Başbakan Borisov Osmanlı İmparatorluğu'nun en güçlü yıllarında dönemin sadrazamı (Padişahtan sonraki en yetkili devlet adamı) Pargalı İbrâhim Paşa tarafından yaptırılan caminin yanı sıra şehirdeki kiliseyi de ziyaret eden Borisov, bölgede yaşayan Hristiyan ve Müslümanlar arasında etnik hoşgörü olması için yeni kilise ve camiler inşa ettiklerini de belirttiği açıklamasında ‘’Razgrad, St. Kilisesi Kral Boris-Michael Vaftizci ve Makbul İbrahim Paşa Camii restore ediliyor. Bu bizim tolerans politikamız. Ama kelimelerle değil, ama amellerle. Dinler insana anlayış içinde yaşamayı öğretir ve biz de tapınakların yapımına yatırım yapmaya devam edeceğiz. Ülkedeki Bulgar Ortodoks Kilisesi ' nin tapınaklarının tamir ve yeni yapımı için tek başına son 7 yılda 42 milyondan levadan fazla harcama yaptık’’ dedi.














---------------------------------------------------------------------------------------------------

 

OSMANLI İMPARATORLUĞU’NDA 

RUMELİ BEYLERBEYİ, 

VEZİRİAZAM, 

SADRAZAM VE 

SERASKER SULTAN 

ÜNVANLARIYLA 

ÖNEMLİ GÖREVLER ÜSTLENEN,  

BÜYÜK SORUMLULUKLAR ALAN, 

TARİHİ BAŞARILARA İMZA ATAN,

'MUHTEŞEM SÜLEYMAN'IN MUHTEŞEM VEZİRİ 

PARGALI İBRAHİM PAŞA KİMDİR ?

Pargalı İbrahim Paşa, Makbul İbrahim Paşa, Frenk İbrahim Paşa ya da öldürüldükten sonraki unvanıyla Maktul İbrahim Paşa, Osmanlı İmparatorluğu’nun ‘Muhteşem Süleyman’ lakaplı padişahı Kanuni Sultan Süleyman’ın saltanatı döneminde 27 Haziran 1523 - 15 Mart 1536 arasında sadrazamlık yaptı. Önemli siyasal ve askerî olaylarda rol oynayan Osmanlı devlet adamıdır. 1493 yılında o dönemlerde Osmanlı Toprağı olan bugünkü Yunanistan’ın Parga kentinde dünyaya gelmiştir. Devlet içindeki çekişmeler sonucu 15 Mart 1536’da Saray’da boğdurulup İstanbul  Fındıklı ‘da defnedilmiştir. Kanuni Sultan Süleyman’ın kız kardeşi Hatice Sultan ile evliliğinden Fülane SultanMehmet ŞahHanım Sultan adlarında 3 evladı olmuştur.

Bugün Yunanistan sınırları içinde bulunan Parga yakınlarında bir köyde doğduğu ve altı yaşında İstanbul’a getirildiği genellikle kabul edilirse de hayatının ilk yılları hakkında kesin bilgi yoktur. Ayrıca II. Bayezid devrinde bir akın sırasında ele geçirilip Kefe’de bulunan Şehzade Süleyman’a takdim edildiği veya Pargalı bir gemicinin oğlu olup Türk korsanları tarafından esir alınarak Manisa civarında bir dul kadına satıldığı, ardından Manisa’da bulunan Şehzade Süleyman’ın hizmetine girdiği de rivayet edilir. Bütün bu bilgilerin doğruluğu şüpheli olmakla birlikte gençlik yıllarında Manisa’da Şehzade Süleyman’ın hizmetinde bulunduğu bilinmektedir (Uluçay, s. 249). Pargalı, Frenk ve Maktul gibi lakaplarla da anılır. Muhtemelen daha Manisa’da iken Şehzade Süleyman’ın en yakın adamı oldu, tahta geçmesi üzerine de onunla birlikte İstanbul’a gitti.

RUMELİ BEYLERBEYİLİĞİYLE VEZÎRİÂZAM OLDU

Enderun’da tamamladığı eğitiminin ardından devlet bürokrasisinde yerini aldı. Padişaha olan yakınlığı sebebiyle sarayda önemli görevlerde bulundu. Belgrad Seferi sırasında (927/1521) kapı ağası olarak görev yapıyordu. Bu sefere çıkılırken masrafları Kanûnî Sultan Süleyman tarafından karşılanan Atmeydanı’ndaki sarayının inşası başlatılmıştı. Padişaha olan bu yakınlığı giderek nüfuz ve gücünün artmasına yol açtı. Has odabaşı ve iç şahinciler ağası oldu, Rodos Seferi’ne katıldı (928/1522). Nihayet Pîrî Mehmed Paşa’nın azli üzerine o zamana kadarki teamüle aykırı olarak has odabaşılıktan Rumeli beylerbeyiliğiyle vezîriâzam oldu (13 Şâban 929 / 27 Haziran 1523). Pîrî Mehmed Paşa’dan sonra vezîriâzamlığa kendisinin getirileceğini uman, İbtihâcü’t-tevârîh’teki bir kayda göre (s. 119-120), o sıralarda iç şahinciler ağası bulunan İbrâhim Paşa ile birlikte hareket edip onun vasıtasıyla Pîrî Mehmed Paşa aleyhinde bazı isnatlar ileri sürerek görevden alınmasında pay sahibi olan ikinci vezir Ahmed Paşa bu usulsüz tayine karşı çıktı, divanda huzursuzluğa yol açtı ve Mısır beylerbeyiliğini istedi. Onu İstanbul’dan uzaklaştırmak isteyen İbrâhim Paşa’nın desteğiyle bu istek kabul edildi. Fakat bir müddet sonra isyan eden Ahmed Paşa Mısır’ın nizamının bozulmasına sebep oldu.

 MACARİSTAN SEFERİNİN SERDARLIĞINI ÜSTLENDİ

Bu arada padişahın kız kardeşiyle evlenen İbrâhim Paşa (bu konudaki tartışma için bk. Uluçay, s. 233-237), Ahmed Paşa isyanı dolayısıyla iyice karışan Mısır’da malî-idarî düzenlemeler yapmak ve asayişi sağlamakla görevlendirildi. Kendisine ayrıca Mısır beylerbeyi unvanı verildi. Kahire’de kaldığı müddet içinde asayişi sağlayıp eski kanunları ve ana defterleri buldurdu, bunları göz önüne alarak yeni bir kanunnâme tanzim ettirdi ve işleri yoluna koydu (930/1524). Bu ilk ciddi görevinde kazandığı başarı şöhretini ve nüfuzunu daha da arttırdı. İki yıl sonra yapılan Macaristan seferinin serdarlığını üstlendi. Mohaç Meydan Muharebesi’nin kazanılmasında rol oynadı. Zaferden sonra padişahla birlikte girdiği Budin’deki bazı heykelleri İstanbul’a getirtip sarayının bahçesine dikmesi tepkiyle karşılandı. Bunda muhaliflerinin de önemli rolü olmuştu. Hatta daha Mısır’da iken sarayının yeniçeriler tarafından yağmalanması, birden en yüksek makama geçmiş olmasının bazı çevrelerde uyandırdığı hoşnutsuzlukla ilgilidir. Nitekim Venedik elçilik raporlarında kendisinden ilk başında nefret edildiği, ancak padişahın ona karşı yakın ilgisi sebebiyle sultanın annesi, eşi ve diğer iki paşanın onunla zâhiren dost olmak zorunda kaldıkları anlatılır. Bu durum, savaşlarda ve verilen görevlerde gösterdiği başarıları daima ikinci plana itmiş olmalıdır.

ALDIĞI İSABETLİ TEDBİRLERLE İSYANLARI BASTIRDI

Sarayının bahçesine diktirdiği heykeller, kendisine karşı duyulan hoşnutsuzluğun eseri olarak Figānî’ye nisbet edilen, “Dü İbrâhîm âmed bedâr-ı cihân / Yekî büt-şiken şüd dîger büt-nişân” şeklindeki hiciv dolayısıyla ona “büt-nişân” (put dikici) gibi bir sıfat kazandıracaktır (DİA, XIII, 57-58). Onun ölümünden on altı-on yedi yıl sonra İstanbul’a gelen seyyah Hans Dernschwam, halk arasında Arnavut asıllı olarak bilinen İbrâhim Paşa’nın “gâvur” kaldığı, Hıristiyanlığı’nı gizlediği, resim ve heykellere saygı duyduğu yolundaki rivayetlerin hâlâ söylenegeldiğini ifade etmektedir (İstanbul ve Anadolu’ya Seyahat Günlüğü, s. 139-140). Ayrıca onun Avrupalı sanatkârlarla irtibatlı olduğu ve onlara siparişlerde bulunduğu da bilinmektedir (Necipoğlu, s. 181-187). Yine Venedik raporlarında onun Avrupa’nın eski krallarının tarihine ilgi duyduğu, mevcut hânedanları tanımaya çalıştığı belirtilir. 

Macaristan seferinin ardından Anadolu’da oldukça tehlikeli bir şekle bürünen isyanları bastırmakla görevlendirilen İbrâhim Paşa idarî kabiliyetini burada da gösterdi. Aldığı isabetli tedbirlerle önce isyanın mahiyetini, kimlerin hangi sebeplerle âsilere katıldığını tesbit etti. Sonra da bunlardan bazılarını çeşitli vaadlerle kendi tarafına çekip âsileri kolayca dağıttı. Ayrıca Macaristan meselesi dolayısıyla İstanbul’a gelen Habsburg elçileriyle yaptığı müzakerelerde, Avrupa’daki gelişmelerden en ince ayrıntısına kadar haberdar olduğunu gösterdiği gibi Osmanlı Devleti’nin kudret ve ihtişamını her vesile ile ifade ederek onları mânevî baskı altında tuttu. İkinci Macaristan seferine çıkılacağı sırada kendisine padişah tarafından oldukça geniş yetkiler tanındı ve serasker unvanı verildi.

AVRUPA ASALET ÖLÇÜLERİNE GÖRE

ALMAN İMPARATORLUĞU’NUN YÖNETİCİSİ  
HABSBURG HÂNEDANI İLE BİR TUTULDU

Viyana Kuşatması ile (935/1529) neticelenen bu seferden sonra Zapolyai Janos’un (Szapolyai János) Macaristan krallığı tanınmış ve Osmanlı himayesinde Macar krallığı kurulmuştu. Himayeye dayalı Macar siyasetinin bu ilk döneminin oluşmasında önemli rol oynayan İbrâhim Paşa, doğrudan Habsburg İmparatoru V. Karl’ın hedef alındığı Alman seferinde de bulunmuş, ardından Habsburg elçileriyle 1533’te İstanbul’da yapılan barış müzakerelerini yürütmüştü. Görüşmelere katılan elçilerin raporları, onun güç ve nüfuzunun zirveye ulaştığını ve sınırsız yetkileri haiz olduğunu gösterir. Tamamıyla İbrâhim Paşa’nın kontrolünde cereyan eden müzakereler sonunda arzu edildiği gibi bir barış sağlanmış, Osmanlı vezîriâzamı, imparatorluğun Alman kanadını idare eden V. Karl’ın kardeşi Ferdinand ile eşit sayılmıştı. Osmanlılar’ın bu konuya özellikle ağırlık vermelerinde, Avrupa asalet ölçülerine göre soyu sopu belirsiz basit bir köle olan İbrâhim Paşa ile soylu Habsburg hânedanı mensubu Ferdinand’ı aynı seviyeye getirip Mukaddes Roma-Germen İmparatorluğu’nda psikolojik bir ezikliğe yol açmayı hedeflemiş olmalarının payı vardır.

SAFEVİLERE KARŞI GİRİŞİLEN HAREKAT İLE ZİRVEYE ÇIKTI

İkbal ve gücü doruk noktasına ulaşan İbrâhim Paşa için Safevîler’e karşı girişilen Irakeyn Seferi bir dönüm noktası teşkil etti. Yine çok büyük yetkilerle ve “serasker sultan” unvanı ile çıktığı bu sefer sırasında önden hareketle Tebriz’e girmiş (25 Muharrem 941 / 6 Ağustos 1534), ardından padişahın kuvvetleriyle birleşip Bağdat’a inmiş ve burası zaptedilmişti. Sefer sırasında anlaşmazlığa düştüğü, kendisi gibi büyük nüfuz sahibi ve oldukça zengin bir şahıs olan Defterdar İskender Çelebi’yi önce azlettirip sonra da Bağdat’ta katlettirdi. Bu hadise ve büyük yetkilerine güvenerek kendisini sultan unvanı ile anması saray çevresinde ve padişah üzerinde olumsuz bir etkiye yol açtı. İstanbul’a dönüldükten bir müddet sonra 942 Şâbanında (Şubat 1536) Fransızlar’a verilen ahidnâmenin hazırlıkları ile uğraşan İbrâhim Paşa, iftar için saraya çağrıldığı 21-22 Ramazan 942 (14-15 Mart 1536) gecesi hiçbir sebep gösterilmeden ansızın boğularak idam edildi. Saraydan çıkarılan cesedi, Ayvansarâyî’ye göre Galata’da Tersane ardındaki Canfedâ (Canfezâ) Zâviyesi yanına “müstakil bir suffe üzerinde” defnedildi (Hadîkatü’l-cevâmi‘, I, 28; II, 39). 

KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN’IN BU ÇOK YAKIN ARKADAŞINI

ANSIZIN KATLETTİRMİŞ OLMASININ NEDENİ HİÇ ANLAŞILAMADI

İdam sebebi hakkında kaynaklarda çeşitli görüşler ileri sürülür. Bunlar arasında onun saltanat hırsına kapıldığı, kazandığı kudret ve zenginliği bunu sağlamak için kullanmaya kalktığı, Şehzade Mustafa ile yakın ilişkisi dolayısıyla, kendi oğullarından birini taht için düşünen ve padişah üzerinde büyük etkisi olan Hürrem Sultan’ın ona düşmanlık besleyip aleyhinde çalıştığı, Irakeyn Seferi’nde bilhassa Bağdat’ın fethinden sonra çok sert bir tutum takındığı, kimseyi dinlemediği ve bazı uygunsuz davranışlarda bulunduğu gibi sebepler üzerinde durulur. Kanûnî Sultan Süleyman’ın bu çok yakın arkadaşını hiçbir şey belli etmeden gözden çıkarıp ansızın katlettirmiş olması kendisinde hâsıl olan çok kuvvetli bir kanaate dayansa gerektir. İbrâhim Paşa’nın yanında divan kâtipliğinde bulunmuş olan Celâlzâde Mustafa Çelebi, onun padişahın emirleri ve kanunların tatbikine çok büyük önem verip her işi adaletle yerine getirdiğini, son derece dindar olduğunu, fakat Bağdat’ın fethinden sonra ahlâkının değiştiğini, gurura kapılıp cahillerin sözleriyle uygunsuz işler yaptığını, serdarlığı sırasında elde ettiği pek çok fırsatı kaçırdığını, hatta kendisine hediye olarak Kur’an getirenleri reddettiğini, bütün bunların da padişahın gazabına yol açtığını yazar (Tabakātü’l-memâlik, vr. 277a-278b). Matrakçı Nasuh ise onun “memleketgîrlik” sevdasına kapıldığını belirtir (Süleymannâme, vr. 289a-b).

HALK KIYMETİNİ ANCAK ÖLÜMÜNDEN SONRA ANLADI

İbrâhim Paşa’nın çağdaşı olan şair ve tezkire sahibi Latîfî onun hakkında iki ayrı risâle kaleme almıştır. Bunlardan Risâle-i Enîsü’l-füsahâ der Hakk-ı Merhûm İbrâhim Paşa adını taşıyan eserde onun âni yükselişini, sadrazamlığı sırasındaki davranışlarını, haşmetini, büyük yetkilerini, bundan gurura kapılmasını, şöhret ve ziynet düşkünü haline gelmesini anlatıp böyle büyük bir şana sahipken bir gün birden idam edildiğini ve bundan ibret alınması gerektiğini belirtir. Evsâf-ı İbrâhim Paşa adlı kısa risâlede ise İbrâhim Paşa’nın cömertliğini, şair ve edipleri koruduğunu yazarak övücü ifadelere yer veren Latîfî ondan sonra gelenlerin şair, edip ve sanatçılara önem vermediklerini, hatta bunların hazineden almakta oldukları in‘âm ve câizelerinin kesildiğini de söyler. Daha da ileri giderek halkın İbrâhim Paşa’nın kıymetini ancak ölümünden sonra anladığını yazar. Kanûnî Sultan Süleyman’ın vezîriâzamlarından iken azledilen Lutfî Paşa da vezîriâzamların padişaha çok yakın olmamaları ve kendi azametine kapılmamaları gerektiğini belirtirken örnek olarak İbrâhim Paşa’yı gösterir ve padişahın bizzat onun sarayına ve bahçesine bile gittiğini, bu yakınlığın “herkesin gözüne batan diken” gibi olduğunu ifade eder (Âsâfnâme, s. 93-94). Venedik kaynaklarında da İbrâhim Paşa’nın ordu ve hükümet işlerini ihmal ettiği, padişaha çok yakın olmasının ortaya çıkardığı hoşnutsuzluğun rol oynadığı üzerinde durulur. Ayrıca aile içi çekişmelerin kurbanı olma ihtimali de ileri sürülür.

ADINA İNŞA EDİLMİŞ ONLARCA ESER HALA AYAKTA

On iki yılı aşkın bir süre vezîriâzamlık makamında kalan, o zamana kadar rastlanmayan ölçüde şan ve şerefe nâil olan, döneminin siyasî hadiselerinin gelişmesinde önemli roller üstlenen ve Venedik elçisinin raporuna göre birkaç dil bilen, tarihe son derece meraklı, mûsikişinas bir devlet adamı olan İbrâhim Paşa’nın sağlığında pek çok malı ve mülkü olduğu ve bunların çoğuna ölümünden sonra el konulduğu bilinmektedir. Bugün Sultanahmet Meydanı’ndaki adını taşıyan muhteşem sarayı yanında, hanımı tarafından kendi namına yaptırılan Kumkapı Camii ve yakınındaki tekke ile Galata’da Perşembepazarı içinde Haliç kıyısında bulunan Eski Yağkapanı Mescidi’nden başka Mekke, Selânik, Hezargrad (Razgrad) ve Kavala’da cami, mektep, medrese, hamam, çeşme ve yine bazı kasabalarda mescid ve zâviyeleri bulunmakta olup bunlara çeşitli vakıflar tahsis etmiştir. Kanûnî’nin kız kardeşi Hatice Sultan ile evliliğinden Fülane SultanMehmet ŞahHanım Sultan adlarında 3 evladı olduğu. Babasının İslâmiyet’i kabul ederek Yûnus adını aldığı, ayrıca iki erkek kardeşinin çeşitli memuriyetlerde bulunduğu belirtilmektedir.

BİBLİYOGRAFYA

İbn Kemal, Mohaçnâme (nşr. P. de Courteille), Paris 1859, tür.yer.; a.mlf., Tevârîh-i Âl-i Osmân: X. Defter (haz. Şefaettin Severcan), Ankara 1996, bk. İndeks; Matrakçı Nasuh, Süleymannâme, TSMK, Revan Köşkü, nr. 1286, vr. 71b, 72a, 88b, 89a, 289a-b; a.mlf., Sefer-i Irâkeyn, tür.yer.; Tevârîh-i Âl-i Osmân (haz. Mustafa Karazeybek, yüksek lisans tezi, 1994), İÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 330, 333-340; Lutfî Paşa, Târih (nşr. Âlî Bey), İstanbul 1341, s. 314, 316, 355; a.mlf., Âsâfnâme (nşr. Mübahat Kütükoğlu, Prof. Dr. Bekir Kütükoğlu’na Armağan içinde), İstanbul 1991, s. 93-94; Celâlzâde, Tabakātü’l-memâlik, vr. 109b-111b, 277a-278b; H. Dernschwam, İstanbul ve Anadolu’ya Seyahat Günlüğü (trc. Yaşar Önen), Ankara 1987, s. 139-140; Latîfî, Enîsü’l-füsehâ ve Evsâf-ı İbrâhim Paşa (haz. Ahmet Sevgi), Konya 1986; B. Curipeschitz, Yolculuk Günlüğü, 1530 (trc. Özdemir Nutku), Ankara 1977, s. 44-48; Hocazâde Esad Efendi, İbtihâcü’t-tevârîh (haz. Ahmet Akgün, doktora tezi, 1995), İÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 119-120, 128-132; Peçuylu İbrâhim, Târih, I, 20, 79, 188-191; Solakzâde, Târih, s. 490-492; Ayvansarâyî, Hadîkatü’l-cevâmi‘, I, 28-29; II, 39; Hammer (Atâ Bey), V, 36, 41, 77-84, 104-109, 129-136, 161-163; H. D. Jenkins, Ibrahim Pasha, Grand Vizir of Suleiman the Magnificent, New York 1911; Danişmend, Kronoloji, II, 184-189; Çağatay Uluçay, Osmanlı Sultanlarına Aşk Mektupları, İstanbul 1950, s. 31-32; a.mlf., “Kanuni Sultan Süleyman ve Âilesi ile İlgili Bazı Notlar ve Vesikalar”, Kanunî Armağanı, Ankara 1970, s. 233-237, 249; Gökbilgin, Edirne ve Paşa Livâsı, s. 74-75, 85; a.mlf., “Arz ve Raporlarına Göre İbrahim Paşa’nın Irakeyn Seferindeki İlk Tedbirleri ve Fütûhatı”, TTK Belleten, XXI/83 (1957), s. 449-482; a.mlf., “İbrahim Paşa”, İA, V/2, s. 908-915; Hüseyin Gazi Yurdaydın, Matrakçı Nasuh, Ankara 1963, s. 57-60; Nurhan Atasoy, İbrahim Paşa Sarayı, İstanbul 1972; N. Vatin, “Sur quelques propos géographiques d’Ibrahim Pacha, grand vizir de Soliman le Magnifique (1533)”, Comité international d’études Pré-Ottomanes et Ottomanes VIth symposium Cambridge 1984, İstanbul 1987, s. 89-98; J. Bacque-Grammont, “Une lettre d’Ibrahim Pasa á Charles Quint”, a.e., s. 65-88; a.mlf., “Autour d’une correspondance entre Charles Quint et Ibrahim Paşa”, Turcica, XV, Paris 1983, s. 231-246; a.mlf., “Sur deux lettres de Ferdinand Ier à Ibrâhîm Paşa”, a.e., XIX (1987), s. 175-193; Seyyid M. es-Seyyid Mahmud, XVI. Asırda Mısır Eyaleti, İstanbul 1990, s. 84-90; Gülru Necipoğlu, “Süleymân the Magnificent and the Representation of Power in the Context of Ottoman-Habsburg-Papal Rivalry”, Süleymân the Second and His Time, İstanbul 1993, s. 181-187; Leslie P. Peirce, Harem-i Hümayun. Osmanlı İmparatorluğunda Hükümranlık ve Kadınlar (trc. Ayşe Berktay), İstanbul 1996, s. 97-101, 104-106; İsmail Hakkı Uzunçarşılı, “Kanunî Sultan Süleyman’ın Vezir-i Âzamı Makbûl ve Maktûl İbrahim Paşa Padişah Dâmadı Değildi”, TTK Belleten, XXIX/114 (1965), s. 355-361; H. G. Majer, “Ibrahim Pascha”, Biographisches Lexicon sur Geschichte Sudosteuropas, II, Münich 1976, s. 210 vd.; Abdülkadir Karahan, “Figānî”, DİA, XIII, 57-58.

 (İSLAM ANSİKLOPEDİSİ / VİKİPEDİ)

13 Şubat 2021 Cumartesi

BOSNA’DA NEHRE DÜŞEN TARSUSLU GENÇ KAYBOLDU

Tarsuslu 23 yaşındaki Mahsun Kaplan  kuzenleriyle gezmeye gittiği Bosna Hersek'te nehre düşerek kayboldu. Edinilen bilgiye göre, Tarsus'ta Gazipaşa mahallesinde yaşayan 23 yaşındaki üniversite öğrencisi Kaplan, 4 kuzeni ile birlikte Saraybosna’da gezerken dengesini kaybederek nehre düştü. Akıntı hızının yüksek olduğu nehirde bir anda gözden kaybolan genç için olay yerine ambulans, polis ve arama kurtarma ekipleri sevk edildi. Ancak ekiplerin tüm aramalarına karşın Kaplan'a ulaşılamadı. Türkiye'deki yetkili makamlara seslenen gencin ailesi, çocuklarının bulunması için yetkililerden yardım istedi.

MİLLİLERİMİZ SOFYA’DA ALTIN PEŞİNDE


Balkan U20 Salon Şampiyonası için Sofya’ya giden Türkiye’nin 20 Yaş Altı Atletizm Milli Takımı’nın, Balkan Salon Atletizm Şampiyonası’nda altın madalya için mücadele etmesi bekleniyor

Türkiye Atletizm Federasyonu'ndan yapılan açıklamaya göre, Sofya kentindeki ASICS Arena’da yarın düzenlenecek şampiyonada milliler, ilk sırayı almak için yarışacak. Milli takımda, geçen hafta gerçekleştirilen Turkcell Türkiye 20 Yaş Altı Salon Şampiyonası’nda belirlenen 30 sporcu yer alıyor.

Geçen hafta yapılan Turkcell Türkiye U20 Salon Şampiyonası ile belirlenen 30 kişilik Ay-yıldızlı ekip şu isimlerden oluşuyor:

·         Orçun Ünalan (60m)

·         İsmail Nezir (400m)

·         Mevlüt Kılıç (800m)

·         Hakan Buğanlı (1500m)

·         İbrahim Karateker (3000m)

·         Devrim Kazan (3000m)

·         Ayetullah Demir (60m engelli)

·         Atilla Göktuğ Taşdelen (yüksek atlama)

·         Berkant Yaman (uzun atlama)

·         Sedat Cacim (sırıkla atlama)

·         Arif Okan Öğ (üç adım)

·         Savaş Parlak (gülle atma)

·         Gökdeniz Göçmen, Emirhan Koş, Orçun Duran (4x400m)

·         Zülha Armutçu (60m)

·         Nevin İnce (400m, 4x400m)

·         Süreyya Yıldız (800m)

·         Hatice Yıldırım (1500m)

·         Şevval Özdoğan (1500m)

·         Pelinsu Şahin (3000m)

·         Yaren Yıldırım (60m engelli)

·         Pınar Akyol (gülle atma)

·         Elif Özelçi (sırıkla atlama)

·         Aleyna Karaca (yüksek atlama)

·         Nazlıcan İnaltekin (üç adım atlama)

·         Yasemin Zehra Börekçi (uzun atlama)

·         Zeynep Kuran, Ezgi Kol, Sudenaz Kazanççı (4x400m)

SOFYA'DAKİ TÜRK KABRİSTANLIĞI RESTORE EDİLECEK


Türkiye’nin Sofya Büyükelçiliği ve Bulgaristan Müslümanları Başmüftülüğü işbirliği yaparak Bulgaristan’ın başkenti Sofya’da bulunan Türk Mezarlığı’nı restore etme kararı aldı

Türkiye’nin Sofya Büyükelçisi Aylin Sekizkök ile Bulgaristan Müslümanları Başmüftüsü Mustafa Aliş Hacı, Sofya’nın Orlandovtsi semtinde bulunan ve “42. Parsel” olarak bilinen Türk Mezarlığı’nı ziyaret etti. Büyükelçi Sekizkök, Başmüftü Hacı ve beraberlerindeki heyet, burada defnedilmiş olan Fatma Sultan ile Türk politikacı, din adamı ve aydınların mezarlarını ziyaret ederek dua etti. Mezarlıkta yapılan inceleme çalışmaları sonucunda mezarlığın bakıma ve restorasyona ihtiyaç duyduğu tespit edildi. Osmanlı ve Türk tarihi açısından önemli olan kabristanlıkta Osmanlı padişahlarından V. Murad'ın 1930'da ölen kızı Fatma Sultan'ın yanı sıra Bulgaristan'ın önde gelen Müslüman din adamları, siyasetçileri, sanatçıları ve edebiyatçılarının mezarları da bulunuyor. Büyükelçi Sekizkök, konu hakkında yaptığı değerlendirmede “Mezarlıklar bizi geçmişimize bağlayan önemli kültür hazinelerimizdir. Aynı zamanda onların muhafazası, bakımı ve restorasyonu da çok önemlidir. Bulgaristan ile ilişkilerimizde bunu önemli bir iş birliği alanı olarak değerlendiriyoruz” dedi.

Sofya’da 42. Parsel olarak bilinen mezarlığın kapasitesi uzun süredir dolu olduğundan, başkentte vefat eden Müslümanlar sınırlı kapasiteli diğer mezarlıklarda toprağa veriliyor.

FATMA SULTAN

Fatma Sultan, 19 Haziran 1879'da ailesinin Çırağan Sarayı'daki hapsedilmesinin üçüncü yılında doğdu. Babası Sultan'dı V. Murad ve annesi Resan Hanım,[1][2] Ömer Bey ve Fatma Hanım'ın kızı[3]. Babasının dördüncü çocuğu ve annesinin en büyük çocuğuydu. Kaynaklara göre sakin, ağırbaşlı, ciddi düşünceli, kibar ve nazikti. Zamanının önemli bir bölümünü piyano çalmak ve Fransızca kitap okumak için harcadı.  

Sultan II.Abdülhamid, 1907'de Fatma Sultan'ı Karacehennemzade Refik Bey[4] ile Faik Bey'in oğlu ve İbrahim Ağa'nın torunuyla evledirdi. Evlilik 29 Temmuz 1907'de Yıldız Sarayı'nda gerçekleşti. Çiftlere ikametgahı olarak Ortaköy saraylarından biri verildi.
Dört çocuğu oldu. İkizler Ayşe Hatice Hanımsultan ve 20 Ocak 1909'da doğan Sultanzade Mehmed Ali Bey, Ağustos 1910'da doğan Sultanzade Mehmed Murad Bey ve 23 Nisan 1916'da doğan Sultanzade Celaleddin Bey.
Mart 1924'te imparatorluk ailesinin Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından sürgün edilmesi  ve herkesin on gün içinde Türkiye'den ayrılmasını isteyen karar sonrası önce rahatsızlığı nedeniyle iyileşene kadar İstanbul'da bulunmasına izin verildi sonrasında Eylül 1925'te ailesi ile birlikte Bulgaristan’ın başkenti  Sofya’ya yerleşti. Fatma Sultan, 23 Kasım 1930'da SofyaBulgaristan 'da elli bir yaşında vefat etti  ve orada defnedildi.

12 Şubat 2021 Cuma

BALKAN RUMELİ TÜRKLERİ'NDEN BULGARİSTAN'A YOL HARİTASI

 

Balkan Rumeli Türkleri Konfederasyonu’na bağlı Bulgaristan göçmenlerinin oluşturdukları derneklerin başkanları ile yöneticileri ve sorumluları Bursa Birlik Hotel’de yaptıkları toplantı ile Balkanları ve özelinde de Bulgaristan’ı masaya yatırdı. Balkan Rumeli Türkleri Konfederasyonu (BRTK) Genel Başkanı Sabri Mutlu liderliğinde Bulgaristan'da 4 Nisan’da gerçekleştirilecek genel seçimler ile Kasım ayında yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimini ve eylül-ekim ayında yapılacak nüfus sayımını ele alan kurul üyeleri Balkanlarda yaşanan sorunları da dile getirdiler. Toplantı sonrası ‘Kamuoyuna Çağrı’ niteliğindeki basın bildirisinde Balkan ve Rumeli Türklerinin sorunları ile alınması gereken tedbirler ve bu konularda yürütülecek çalışmalara dair çözüm önerileri şu şekilde sıralandı ;

‘’Bizler, Balkan ve Rumeli Türkleri olarak, temsil ettiğimiz camianın yaşadığımız yüzyılın en can alıcı sorunlarını giderme, tarihle barışma, bölge insanımız ile kucaklaşma sürecindeyiz.

Özellikle Balkan yarımadasında 1900 yıllar başında gündeme getirilen ve sonrasında da Bulgaristan özelinde 1980 yılında zirveye taşınan asimilasyon süreci değişik görüntü ve örtülemelerle halen devam ettirilmektedir.

Bölgenin içinden geçtiği hassas, tarihsel süreçte Balkan ülkelerinde gündem seçimler ve etnik kültürel tasnifleme ve sayımlar ile yeniden öne çıkmakta.

Bu nedenle;

Balkan ülkelerindeki seçim ve sayım süreci bizim de gündemimiz, çalışma konumuzdur.

Bölgenin yeniden şekillendiği bu dönemde Balkan Rumeli Türkleri Konfederasyonu (BRTK) olarak duruşumuz tüm ülkelerde eşit, özgürce yaşayacağımız, barış, demokrasi ve kardeşlikten yanadır.

Bu vesile ile Bulgaristan’da 4 Nisan’da yapılacak genel seçimler öncesi bölgede dünün ve bu günün soydaş camiamız açısından ne ifade ettiğini tüm siyasilere ve yöneticilere Bulgaristan özelinde bir kez daha hatırlatmak isteriz. 

  • -          Komünist rejim tarafından doğdukları büyüdükleri ülkeden göçe zorlanan, adeta sürülen insanlarımız seçimlerde kendini ifade etme, oy kullanma sorunu yaşamaktadır.
  • -          Bunun giderilmesi için Türkiye’de kurulacak sandık sayılarının artırılması zorunluluğu demokratik bir seçim ortamı yaratılmasının olmazsa olmazıdır.
  • -          Öncelikle pandemi koşullarında yapılacak seçimlerde insanlarımıza sağlıklı bir ortamın sunulması, hastalık bulaşmaması için her türlü tedbirin alınması gerekliliğini önemle hatırlatıyoruz.
  • -          Türkiye’de kurulacak sandıkların Bulgaristan için anayasal haklarımızı kullanma,  doğduğumuz topraklarda kendimizi var etme mücadelesi olduğunun bilincindeyiz.
  • -          Oy kullanacak insanlarımızın Türkiye’deki sayısal varlığı yüzbinlerle ifade edebileceğimiz rakamlardayken en az 350 bin kişinin oy kullanacağı gerçeği görülmeli, Bulgaristan devleti bunun siyasi sorumluluğunu kabul etmelidir.
  • -          Bu yüzden Türkiye’de açılacak sandık sayısının 35 değil mutlaka en az 150 olması gerekmektedir.
  • -          Bunun yanında Bulgaristan’da anadilde eğitimin zorunlu hale getirilmesi, bu hakkımızın anayasal güvence altına alınmasını beklemekteyiz.
  • -          Bulgaristan okullarında okutulan tarih kitaplarında Türklere karşı bulunan düşmanca ifadeler kaldırılmalı, bu duyguyu körükleyen tutuma son verilmelidir.
  • -          Bu konularda Türkiye ile Bulgaristan arasında bilim insanlarından oluşacak bir komisyon kurulmalı, müfredat yeniden yazılmalıdır.
  • -          Azınlıkların birinci sınıf vatandaş olarak tüm kurum ve kuruluşlarda eşit şekilde temsili sağlanmalıdır.
  • -          Bizler doğduğumuz topraklarda üvey evlat muamelesi görmek istemiyoruz.
  • -          Doğduğumuz büyüdüğümüz ülkemizde birinci sınıf vatandaş olarak yaşama fırsatı ve hakkı verilmelidir.
  • -          Bu nedenle seçimlere katılacak her siyasi parti bizlere temel insan haklarına saygı çerçevesinde ileri demokrasi ile yönetileceğimiz bir Bulgaristan’ı sağlayacaklarını şimdiden taahhüt ve ilan etmelidir.
  • -          İleri demokrasinin tüm kural ve kurumlarıyla yerleştiği bir Bulgaristan’da yaşamak en temel arzumuzdur.
  • -          Soya dönüş siyasetinin mimarları tarih önünde mahkum edilmeli, yaşananların bir daha tekrarlanmaması için bu süreçte yer alan, sorumluluğu bulunan, herkesin mahkeme huzuruna çıkarılması, yargılanması olmazsa olmaz şartımızdır.
  • -          Bu konuda şimdiye kadar atılmış hukuksal adımlar mutlaka tamamlanmalı, 30 yılı bulan yargılama ve karar alma süreçleri sonlandırılmalı, dönemin şehit yakınları ile mağdurlarına hak ettikleri maddi manevi tazminatlar derhal verilmelidir
  • -          Yasal başvuru gerekmeksizin devlet tek taraflı olarak gaspedilen isimleri iade etmeli  ve kütük kayıtlarını aslına uygun olarak yeniden düzenlemelidir.
  • -          Yurtdışında bulunan Bulgaristan Çifte vatandaşlarının Bulgaristan’da seçme ve seçilme hakkı mutlaka verilmelidir.
  • -          Tarihi eserlerin, kültür varlıklarının korunması sağlanmalı, vakıf malları sahiplerine derhal iade edilmelidir.
  • -          Özellikle 1950, 70 ve sonrasında göç etmiş insanlarımızın Bulgaristan’daki çalışma süreleri sosyal güvenlik anlaşması kapsamına alınarak yasal statüye kavuşturulmalıdır.
  • -          Bu yıllarda totaliter rejimin baskıları sonucu göç eden ve Bulgaristan dışında yaşamak zorunda bırakılan insanlarımıza vize kolaylığı sağlanmalı, talep edenlere etnik ayrım yapılmaksızın tekrar oturum ve vatandaşlık verilmelidir.
  • -          Önümüzdeki sürecin en önemli çalışmalarından biri olarak gördüğümüz sayım ve kayıt altına alma işleminde mutlaka tarafsız gözlemciler yer almalı, azınlıkların temsilcilerinin de bulunacağı ekipler uluşturulması yasal güvenceye bağlanmalıdır.’’

TOPLANTIYA KATILAN DERNEK BAŞKANLARI VE YÖNETİCİLER

-          Sabri Mutlu - Balkan Rumeli Türkleri Konfederasyonu (BRTK) Genel Başkanı

-          Kader Özlem – Balkan Göçmenleri ve Mülteci Dernekleri Federasyon (BGF) Genel Başkanı

-          Erhan Pekkan – Trakya Balkan Türkleri Federasyonu (BTF) Başkanı

-          Recep Demir – Eskişehir Muhacir Dernekleri Federasyonu Genel Başkanı

-          Hasan Yarbasan – İstanbul Rumeli Balkan Dernekleri Federasyonu Başkan Yardımcısı

-          Veli Öztürk – Balkan Göçmenleri Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (BALGÖÇ) Bursa Başkanı

-          Abdurrahim Nursoy -  Balkan Göçmenleri Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (BALGÖÇ) İzmir Başkanı

-          Zürfettin Hacıoğlu - Balkan Rumeli Türkleri Konfederasyonu (BRTK) Trakya Sorumlusu

-          Nedim Dönmez - Balkan Rumeli Türkleri Konfederasyonu (BRTK) Dış İlişkilerden Sorumlu Başkan Yardımcısı

-          Gökhan Sözüçetin - Balkan Göçmenleri Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (BALGÖÇ) Bursa Genel Sekreteri

-          Sadık Yılmaz - Balkan Göçmenleri Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (BALGÖÇ) Bursa Genel Başkan Yardımcısı

-          Ayhan Işık - Balkan Göçmenleri Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (BALGÖÇ) Bursa Yönetim Kurulu Üyesi

-          İsmail Kırbaş – Eskişehir Gerenliler Dernek Başkanı

-          Alattin Kaya -  Eskişehir Gerenliler Derneği Yönetim Kurulu Üyesi

-          Hüseyin Paşaoğlu - Balkan Göçmenleri Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (BALGÖÇ) İzmir Başkan Yardımcısı

-          Gülten Yarbasan – İstanbul Avcılar Rumeli Balkan Kadınlar Derneği Başkanı

-          Şaban Güler – Bulgaristan Göçmenleri Dernek Başkanı

-          Sabri İskender – Balkanlarda Adalet, Haklar, Kültür ve Dayanışma derneği (BAHAD) Başkan Yardımcısı

-          Ahmet Alpay - Balkanlarda Adalet, Haklar, Kültür ve Dayanışma Derneği (BAHAD) Yönetim Kurulu Üyesi

-          Mümin Muratoğlu - Balkanlarda Adalet, Haklar, Kültür ve Dayanışma Derneği (BAHAD) Yönetim Kurulu Üyesi

-          Mehmet Zafer - Balkanlarda Adalet, Haklar, Kültür ve Dayanışma Derneği (BAHAD) Yönetim Kurulu Üyesi

-          Remzi Öztürk - Balkanlarda Adalet, Haklar, Kültür ve Dayanışma Derneği (BAHAD) Yönetim Kurulu Üyesi

-          Remzi Yılmaz - Balkanlarda Adalet, Haklar, Kültür ve Dayanışma Derneği (BAHAD) Yönetim Kurulu Üyesi

-          Fehim Karaduman - Balkanlarda Adalet, Haklar, Kültür ve Dayanışma Derneği (BAHAD) Yönetim Kurulu Üyesi

 İNTERAKTİF KATILIM SAĞLAYANLAR

-          Safiye Yurdakul - Balkanlarda Adalet, Haklar, Kültür ve Dayanışma Derneği (BAHAD) Başkanı

-          Avukat Hilmiye İnce – Sofya Kültürel Etkileşim Derneği Başkanı

ARNAVUTLUK’TA FETÖ İÇİN KARA PARA SORUŞTURMASI


TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) yapılanmasıyla ilgili Arnavutluk’ta başsavcılığın kara para aklama bağlamında bir soruşturma yürüttüğünü açıkladı.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Mustafa Şentop, temaslarda bulunmak üzere Arnavutluk'un başkenti Tiran'da çeşitli görüşmelerde bulundu. Şentop, bu kapsamda ilk olarak Arnavutluk Cumhurbaşkanı İlir Meta ile Arnavutluk Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda bir araya geldi.

Basına kapalı yapılan görüşme sonrası yayınlanan basın bülteninde Arnavutluk Cumhurbaşkanı Meta, Türkiye ile Arnavutluk arasındaki ilişkilerin geleneksel ve mükemmel seviyede olduğunu belirti ve bu ilişkilerin daha da geliştirilmesi gerektiğine vurgu yaptı. Açıklamada, Türk yatırımların Arnavutluk'taki varlığının artırılmasını arzu ettiklerini de belirten Meta, "NATO dahilinde partner olan iki ülkenin işbirliği ve Stratejik Ortaklığın olması Türkiye ve Arnavutluk barış ve güvenlik konusundaki çabaları çok önemli' dedi. Meta açıklamada Türkiye'ye deprem sonrasında verdikleri hızlı yardımlarından ve depremzedeler için Türkiye tarafından Laç bölgesinde inşaa edilen 500 konut ile Fier bölgesinde inşa edilen Hastane için Türk halkına teşekkürlerini de iletti.


ARNAVUTLUK DÖRDÜNCÜ EN BÜYÜK  TİCARİ ORTAĞIMIZ

Cumhurbaşkanı Meta ile görüştükten sonra Arnavutluk Meclis Başkanı Gramoz Ruçi tarafından kendisi ve heyeti onuruna verilen öğle yemeğine katılan Şentop, daha sonra Başbakan Edi Rama ile bir araya geldi. Başbakanlık binasında gerçekleşen görüşmeye, Türkiye'nin Tiran Büyükelçisi Murat Ahmet Yörük ve iki ülke heyetleri katıldı.

Toplantı sonrası basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Şentop Balkanlar'ın ve özellikle dost ve kardeş Arnavutluk'un istikrarının Türk dış politikasının önceliklerinden olduğunu söyledi. Şentop, toplam 509 milyon dolarlık ticaret hacmiyle Türkiye'nin Arnavutluk'un en büyük dördüncü ticaret ortağı olduğuna da dikkati çekti.

Şentop ve beraberindeki heyet, daha sonra Tiran'daki İskenderbey Meydanı ve meydandaki Osmanlı döneminden kalma Saat Kulesi ile Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) tarafından restorasyon çalışmaları sürdürülen Ethem Bey Camisi'ni de ziyaret etti.
TİKA Tiran Koordinatörü Dr. Emine Gizem Başkan'dan restorasyon çalışmaları hakkında bilgi alan Şentop, Tiran Kalesi ile komünist döneminde sığınak olarak kullanılan "Bunkart" isimli müzeyi de gezdi.
Temasları kapsamında muhalefetteki Arnavutluk Demokrat Partisi Genel Başkanı Lulzim Başa ile de görüşen Şentop, daha sonra Türkiye'nin Tiran Büyükelçiliği tarafından onuruna verilecek akşam yemeğine katıldı.
Arnavutluk'taki temaslarının ikinci gününde ülkenin kuzeyindeki İşkodra kentindeki Yunus Emre Enstitüsü’nü ziyaret eden Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Mustafa Şentop, 2012 yılından beri hizmet veren merkez hakkında Müdür Zafer Kıyıcı'dan bilgi aldı. Şentop, daha sonra basın mensuplarına açıklamalarda bulundu.

Arnavutluk Meclis Başkanı Gramoz Ruçi’nin daveti üzerine bu ziyaretleri gerçekleştirdiklerini dile getiren Şentop, bu ziyaretin 6-7 Ocak 2021'de Rama’nın Türkiye’ye ziyareti ve imzalanan Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Anlaşması'nın hemen akabinde gerçekleşmiş olmasının önemine değindi.
Bu tür üst düzey siyasi ziyaretlerin yol açıcı yönleri olduğunu belirten Şentop, "Bu ziyaretlerden sonra farklı düzeylerde bu ziyaretlerin kapsamında başka ziyaretler ve irtibatlar gerçekleşecektir. Arnavutluk kardeş ve dost ülkemiz bizim. Yaklaşık 30 yıldan beri çok yakın ilişkilerimiz ve her yıl, her geçen gün daha da artan sıcak münasebetlerimiz var her alanda. Bunların daha gelişmesi için de hep beraber gayret içerisinde olacağız. Bu konuda gerek Türkiye gerek Arnavutluk makamları bir kararlılık içerisindedir daima." diye konuştu.

BALKANLARDAKİ FETÖ VARLIĞINA DİKKAT ÇEKTİ

Arnavutluk’ta başta olmak üzere Balkanlar'da FETÖ yapılanmasıyla ilgili bilgi ve duyumlarının olduğunu vurgulayan Şentop, bunlarla ilgili bazı tedbirlerin alındığını söyledi. Burada Türkiye tarafından aranan, iadesi istenen şahısların bulunduğuna dikkati çeken Şentop, şunları kaydetti:

"Bunlardan iade edilenler oluyor, oldu zaman içerisinde. Ancak biz bu yapılanmanın, Fetullahçı Terör Örgütünün uluslararası, yeni jenerasyon bir terör örgütü olduğunu ifade ediyoruz. Bunun birinci hedefi zarar vermek bakımından Türkiye olmakla beraber faaliyet gösterdikleri bütün ülkelerde ve o ülkelerin güvenliği açısından bir tehdit oluşturduğunu biliyoruz ve bunu söylüyoruz. Buna dair bizim yapmış olduğumuz soruşturmalarda, yargılamalarda Türkiye’de ortaya çıkan bilgiler var, belgeler var. Bunları da mevkidaşlarımızla paylaşıp değerlendiriyoruz.

Arnavutluk’ta da FETÖ’ye ait önemsenecek miktarda, sayıda şahıs ve kuruluş var. Eğitim, medya, sivil toplum kuruluşu ve şirketler çerçevesinde örgütlenmiş yapı. Tabii bütün bu legal yapılanmalar tırnak içerisinde aslında onların gerçek amaçlarını, gerçek faaliyetlerini gizleyen yapılardır. Nitekim Arnavutluk’ta da başsavcılığın kara para aklama bağlamında bir soruşturma yürüttüğünü de biliyorum Fetullahçı Terör Örgütü yapılanmasıyla ilgili. Tam isabetle ortaya konulmuş bir soruşturma adıdır bu. Hakikaten onların başta ekonomik kaynaklar olmak üzere her türlü şeyi gerçek amaçları için kullanırken, eğitim kurumu, medya, STK gibi yapılanmaları da birer maske şeklinde faaliyetlerini örtmek, gizlemek için kullandıklarını biliyoruz. Biz bunları, elimizdeki bilgileri arkadaşlarla, burada yetkililerle de paylaştık." FETÖ'nün başta Arnavutluk olmak üzere faaliyet gösterdikleri her ülkede ciddi bir tehdit oluşturduğunun altını da çizen Şentop, başka ülkelerin bu örgütten zarar görmesini arzu etmediklerini dile getirdi.  Şentop, "İkaz ettik. Bu konuda prensip olarak hemfikir olduklarını müşahede ediyoruz memnuniyetle, ancak fazla gecikmeden gerekenlerin yapılmasını da tekrar dile getirmiş olduk." diye konuştu.

11 Şubat 2021 Perşembe

ÖĞRENCİLER ATİNA'YI SAVAŞ ALANINA ÇEVİRDİ

  


Yunanistan'da 'üniversitelere kampüs polisi' tasarısını protesto eden öğrenciler polisle çatıştı

 

Yunanistan'da üniversite reformu oylaması öncesi öğrenci ve güvenlik güçleri arasında gerilim artıyor. Çaramba günü Atina ve Selanik gibi büyük şehirlerde öğrenciler üniversitelerde düzeni yeniden sağlama gerekçesiyle polisin kampüse girmesine izin veren tasarıya tepki gösterdi. Yer yer polis ve göstericiler arasında çatışma çıktı. Öğrenciler polise şişe, taş ve molotof kokteyli ararken polis göz yaşartıcı gaz kullandı. Parlamento önünde yapılan gösterilerde iki kişi göz altına alındı. Merkez sağ hükümeti üniversitelerdeki sahte ürünlerin satışı ve şiddet gösterilerinin organize edilmesi gibi yasadışı faaliyetleri engellemek için kampüslere özel polis gücü kurmak istiyor. 

Eğitim Bakanı Niki Kerameus parlamentodaki oturumlar sırasında "üniversitelerde on yıllardır süren kanunsuzluğu ve korku atmosferini bir kere de ve tamamen bitirmenin zamanı geldi," ifadelerini kullandı.

Muhalif sol partiler ve öğrenci birlikleri hükümeti Covid-19 tedbirlerini kullanarak sert güvenlik önlemlerini aldığını savunuyor ve yasa tasarısına karşı düzenlenen protestolara destek veriyor.

Söz konusu yasa tasarısının perşembe günü oylanması bekleniyor.