26 Aralık 2020 Cumartesi

GELECEK KUŞAKLARA ''BİZİM BURSAMIZ''I ANLATMAK !

Bursa üzerine yazan, düşünen, katkı koyan, yayın yapıp katma değer yaratan insanlarımızın çalışmalarına özel bir ilgi duyarım hep. Elimden geldiğince takip eder, okurum. Bu insanlarımızdan biri olan Bursa sevdalısı Ekrem Hayri Peker kadim kentimiz Bursa üzerine yeni bir inceleme, anı kitabı kaleme alıp yayımladı. Bunu duyurmayı vicdani sorumluluğum gereği görev edinip sizlere aktarıyorum. Yazarın 13. kitabı olan eser 1960-80 yılları arası Bursa'sı için önemli bir kaynakça ve bu anlamdaki çabanın da ikinci bölümü.

 'Altıparmak-Muradiye-Çekirge Arasında Nostaljik Bir Gezinti' isimli çalışma Alp Dağıtım yayınları tarafından  basılmış. 

"Çocukluğumuzun, gençliğimizin Bursa'sı maalesef tanınmayacak kadar değişti. Gelecek kuşaklara "Benim Bursamı" anlatmak istedim" diyen yazarın görüşüne ve tespitlerine katılmamak elde değil. 

Yazarın anılarından belleğimize kazınan Bursa üzerine tespitlerini ve görüşlerini kendi satırlarından aktarmak isterim ;

       "2014 yılında yitirdiğimiz ünlü edebiyatçı Marquez anılarını dile getirdiği Anlatmak İçin Yaşamak adlı kitabında “Hayat, insanın yaşadığı değildir; aslolan, hatırladığı ve anlatmak için nasıl hatırladığıdır” demiştir.

Yaşımız büyürken, yıllar geçerken Bursa da değişti ve eski kimliğini yitirdi. Yazdıklarım önce birkaç sayfaydı. Anılar geldi sayfalara yerleşti. 

Yazmak için 1960-1980 yılları tarih aralığını seçtim." Neden bu yıllar?" derseniz bu yıllarda Bursa kimliğini korudu, gelenleri içine aldı. Ama seksen sonrası gelen göç içinde boğulup gitti. Sadece boğulmadı, kimliğini de kaybetti. Metropol da olamadı. Sadece nüfusu fazla olan bir şehir oldu. 

Şehri yönetenler de bunun farkında olduğu için ha bire kimlik arıyorlar; Felsefe şehri Bursa gibi. En ironik olanı da bir zamanlar şehir girişine asılı olan Kalite şehri Bursa ibaresidir. 

Kimliğini kaybedince kişiliğini de kaybedersin. 

Şehrin yerlileri azınlığa düşüp, bir de yerel iktidarı kaybedince şehir kimliğini iyice kaybediyor. Onları da anlamak lazım, bu şehirle ilgili anıları yok ki? 

Kiremit uçuran lodosları ve dar sokaklarıyla sanki daha bir sıcaktı Bursa.

Fransız yazar Roland Barthes: “Şehir bir yazıdır, okur onu istediği gibi okur” diye yazmış. Ben böyle okudum, umarım farklı okuyanlar da çıkar, okuduklarını yazıya dökerler. 

Ortaokul ikinci sınıftaydım. Türkçe dersimize Bursa'dan İnegöl Ortaokulu’na tayin olmuş Beyhan öğretmen giriyordu, Yıllar soyadını unutturdu. 35-40 yaşlarında olan Beyhan Hanım Bursalıydı.  Sınıfta ders anlatırken, birden bir anısını anlattı;

“Bir gün yaşlı bir adam, bakalım gerçek Bursalı mısın? Diye beni imtihan etti” demişti. Şu soruları sormuş:


-Altı şadırvan, üstü cami?


-Altı şadırvan, üstü minare?


Bu yerleri rahmetli babam bana gezdirmişti bu yüzden soruları cevapladım.


Ama, 


-Altı dam, üstü hamam sorusunun cevabını unutmuştum (o da sonuncuyu bilememiş, bize öyle anlattı)


Sayın Yavuz Bubik, kitabında bir bilmece daha olduğunu yazmış.


-Deve yükü ağırlığındaki Kur’an nerededir?


Hocamız deve yükü ağırlığındaki Kur'an'ı anlatmamıştı, ben de bilmiyordum, yıllar sonra öğrendim…"


Evet.

'Altıparmak-Muradiye-Çekirge Arasında Nostaljik Bir Gezinti' başlıklı yeni yayın 

Bursa'nın ana arteri olan Altıparmak-Çekirge arasındaki değişimi ele alan önemli bir çalışma.

Alp Dağıtım'dan temin edebilir. (www.alpkitap.com)

BAŞKAN İRİNA VLAH KURULUŞ GÜNÜNDE TÜM DÜNYAYA DAĞILAN GAGAVUZLARA ‘ÜLKENİZE DÖNÜN’ ÇAĞRISI YAPTI

Başkan İrina Vlah Moldova Cumhuriyeti'ne bağlı Gagauz Özerk Yeri'nin kuruluşunun 26. yıl dönümü nedeniyle düzenlenen törende tüm dünyaya dağılmış olarak yaşayan Gagavuzlara ülkelerine dönme çağrısı yaptı. Gagauz Özerk Yeri başkenti Komrat'ta gerçekleştirilen etkinliğe, Gagauz Özerk Yeri Başkanı İrina Vlah, Gagauz Halk Meclisi (Halk Topluşu) Başkanı Vladimir Kısa, Türkiye’nin Komrat Başkonsolosu Hasan Akdoğan ve çok sayıda davetli katıldı.
Başkan İrina Vlah, bu özel günde Gagauz halkına seslenerek (Türkçe konuşan Hrıstiyan dinine mensup Türksoylu topluluk - Gökoğuzlar) çeşitli ülkelerde yaşayan Gagauz Türklerinin kendi topraklarına dönmelerini istedi. Gagavuzların çalışkan olduğunu belirten Vlah, "Gagauzlar, kendisinin güvenilir ortak olduğunu defalarca kanıtladı." dedi. Gagauz Özerk Yeri'nin, 26 yıl içinde yaşadığı olaylardan birçok ders çıkardığına dikkat çeken Vlah, "Bu, gelişimde daha üst seviyeye geçiş yapmak için hazır olduğumuzu gösteriyor." şeklinde konuştu.
Gagauz Halk Meclisi (Halk Topluşu) Başkanı Vladimir Kısa da merhum Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in 1994'te Moldova ile Gagauz Özerk Yeri arasında arabulucu rolü üstlendiğini hatırlatarak, "Gagauz yönetiminin Moldova yönetimi ile özenli çalışması sonuç verdi. Böylece tüm dünya, Gagauz Özerk Yeri'nin 23 Aralık 1994'te oluştuğunu öğrendi." ifadelerini kullandı.

GAGAUZ ÖZERK YERİ

Moldova'nın güneyinde "Bucak" olarak adlandırılan bölgede yaşayan Gagauz Türkleri, Sovyetler Birliği'nin dağılması sürecinde 19 Ağustos 1990'da Gagauz Cumhuriyeti'ni ilan etmişti. Herhangi bir ülke tarafından tanınmayan cumhuriyet, kendi varlığını 1994'e kadar sürdürmüştü. Gagauz Özerk Yeri ise 23 Aralık 1994 tarihinde Moldova Cumhuriyeti sınırları içerisinde kurulmuştu. Toprak bütünlüğü olmayan Gagauz Özerk Yeri, Başkent Komrat, Çadır Lunga ve Valkaneş olmak üzere üç şehir ile yaklaşık 25 köyden oluşuyor. Gagauzlar, 1994’te Türkiye’nin de katkısıyla kazandığı özerklik haklarını zamanla kaybetme endişesini yaşıyor. Oğuz boyundan gelen Hristiyan Gagauz Türkleri, stratejik ortaklık düzeyine taşınan Türkiye ve Moldova arasındaki ilişkilerde önemli bağ vazifesi görüyor.

BORİSOV ‘’SİYASİ RAKİPLERİMDE ERDOĞAN KISKANÇLIĞI VAR’’

Müslümanların yoğun yaşadığı Blagoevgrad bölgesinde yol çalışmalarını yerinde inceleyen Bulgaristan Başbakanı Boyko Borisov, her tarafa yollar yaptığını dile getirdi. Tüm ülke genelinde olduğu gibi devletin Müslüman nüfusun yaşadığı yerlere de durmadan yatırımlar yaptığını vurgulayan Borisov, bu nedenle yaptığı her iş için Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendisini tebrik etmesinden siyasi rakiplerinin rahatsız olduğunu ifade etti. Borisov, dini ve etnik aidiyeti ne olursa olsun tüm vatandaşlara eşit mesafede durduğunu belirtti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçtiğimiz hafta gerçekleştirilen Bulgaristan Hak ve Özgürlükler Hareketi Partisi’nin Kurultayına gönderdiği video mesajında da “Değerli dostum Başbakan Borisov’un liderliğinde corona virüsüyle mücadelesini kararlı bir şekilde sürdürdüğünü görüyoruz” demişti. (İHA)

24 Aralık 2020 Perşembe

YUNANİSTAN GENELKURMAY BAŞKANI KONSTANTİNOS FLOROS TÜRKİYE'YE 5 MİL MESAFEDEKİ BİRLİKLERİ ALARMA GEÇİRDİ

Yunanistan Genelkurmay Başkanı Konstantinos Floros Türkiye'ye bir karış mesafede Aydın’ın Didim ilçesi yakınlarındaki Eşek ve Bulamaç Adaları’na gelip askeri birlikleri denetledi, onlara Türkiye’ye karşı alarmda durmaları emri verdi.

Yunanistan Genelkurmay Başkanı Konstantinos Floros, Aydın'ın Didim ilçesine 4-6 mil uzaklıktaki Bulamaç (Farmakonisi) ile Eşek (Agathonisi) Adaları ve Lemnos'taki askeri birliklere ani ziyarette bulundu. Çarşamba günü gerçekleştirilen ziyarette adalardaki gözetim kuleleri ve askeri birlikleri ziyaret etti. Floros'un ziyareti sırasında üst düzey askeri yetkililerin bulunduğu açıklandı. Bulamaç Adası Belediye Başkanı Evangelos Kottoros tarafından karşılanan Floros ayrıca Psara, Panagia ve Eşek Adası'nda (Agathonisi) bulunan gözetim karakollarını ziyaret etti. Floros'un ziyareti sırasında Doğu Akdeniz ve Ege’de devam eden Türk provokasyonlarıyla başarılı bir şekilde başa çıkmak için askeri birlikleri övdüğü ve sürekli olarak tetikte ve teyakkuzda olma talimatı verdiği açıklandı. Floros Türkiye'ye yakın adalarda olan askeri birliklere yeni askeri personel ve silah gücü ilave edileceğini adalardaki birliklerin güçlendirileceğini söylediği belirtildi. (SÖZCÜ)


Yunanistan Genelkurmay Başkanı Konstantinos Floros Türkiye’ye 5 mil mesafedeki adalarda olan askeri birliklere yeni askeri personel ve silah gücü ilave edileceğini, birliklerin güçlendirileceğini söyledi.

22 Aralık 2020 Salı

ŞENTOP MAKEDONYA’DAN BALKANLARA FETÖ ÇAĞRISI YAPTI

Kuzey Makedonya'daki muhataplarından FETÖ varlığının tasfiye edilmesini, Türkiye'de suç işleyen bir örgütün buradaki mensuplarının da Türkiye'ye iade edilmesini isteyen TBMM Başkanı Mustafa Şentop Balkanlardaki dost ülkeleri de örgüt konusunda uyararak ‘’Buralardaki örgüt mensupları dost ve kardeş ülkelerde barındırılmamalı.  Bu örgüt, bazı farklı ülkelerin istihbarat örgütlerinin taşeronu olarak faaliyet gösteriyor ve faaliyetlerinin bulunduğu ülkeler bakımından da bir milli güvenlik riski, tehdidi oluşturuyor" dedi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Şentop, 21 Aralık Türkçe Eğitim Günü dolayısıyla gerçekleştirdiği Kuzey Makedonya ziyaretinde Cumhurbaşkanı Stevo Pendarovski, Meclis Başkanı Talat Caferi ve Başbakan Zoran Zaev ile görüşmeler yaptı. Proğramının ikinci gününde Kuzey Makedonya Anayasa Mahkemesi Başkanı Salih Murat ve Anayasa Mahkemesi üyeleriyle de bir araya gelen Şentop daha sonra Üsküp'ün içinden geçen Vardar Nehri'nin iki yakasını birleştiren ve şehirdeki en önemli Osmanlı eserlerinden olan Taşköprü'yü gezdi. Tarihi Üsküp eski Çarşısı'nı ziyaretinde halkın büyük ilgisiyle karşılaşan Mustafa Şentop ve beraberindeki heyet, sık sık durarak çevredekilerle sohbet etti, esnafların çay davetini de geri çevirmedi. Daha sonra Makedonya Türk Sivil Toplum Teşkilatları Birliği (MATÜSİTEB) ‘ni de ziyaret eden Şentop Genel Başkan Hüsrev Emin ile de bir görüşme yaptı.
Programın devamında basın mensupları ile bir araya gelen TBMM Başkanı Mustafa Şentop, 21 Aralık Türkçe Eğitim Günü'nün önemine işaret ederek siyasete girmeden önce de bu kutlamalara katıldığını ve geçmişte akademisyen olarak da buraya geldiğini anlattı. Salgın yüzünden uluslararası toplantıların mümkün olduğunca video konferansla yapıldığını dile getiren Şentop, "Biz de birçok toplantı yaptık bu şekilde ancak uluslararası temasları ve ziyaretleri bütünüyle kesmek de doğru değil." dedi.
Şentop, fiziki ortamda yapılan toplantıların sayısını azaltmalarına rağmen bazı vesilelerle yapmaya devam ettiklerini aktararak "Ben bu ziyaretin bizim için de burada yaşayan tanıdık, arkadaş ve kardeşler için de muhataplarımız için de iyi olacağını düşündüm. Gerek burada yapılan toplantılarda gerekse muhataplarımızla yapılan görüşmelerde çok verimli müzakerelerde bulunduk. Hem iki ülke arasındaki ilişkileri hem bölgesel meseleleri hem de salgın nedeniyle dünyadaki gelişmeleri değerlendirdik." diye konuştu. Şentop, "Türkiye'den gelen heyette farklı partilerden arkadaşlarımız var. Buraya, Balkanlar'a, Kuzey Makedonya'ya, Türkiye'deki herkes gibi farklı siyasi partilerden milletvekilleri de ilgi duyuyorlar." dedi.
 
TİCARET HACMİNDE HEDEF 1 MİLYAR DOLAR
 
Türkiye'nin, Kuzey Makedonya'yı kendi adı ve ulusal kimliği ile ilk tanıyan ve on yıllar boyunca tüm uluslararası platformlarda destekleyen bir ülke olduğunu vurgulayan Şentop, şunları söyledi:
"(Türkiye) Şimdi de aynı desteği sürdürüyor. NATO'ya girişinde bu desteği verdi. (Kuzey Makedonya) Karadeniz Ekonomik İşbirliğine üye oldu. Türkiye, o süreçte de destek verdi. Çünkü biz bu coğrafyayı ortak tarihi, kültürel ve beşeri noktalarımızın bulunduğu kardeş ve dost ülkeler olarak görüyoruz. Ekonomik bakımdan da Kuzey Makedonya-Türkiye ilişkileri salgına rağmen iyi durumda. Burada belirlemiş olduğumuz bir hedef var; ticaret hacmi itibarıyla 1 milyar doların üzerine çıkmak. Bu hedefi salgın sürecinden sonra kısa bir zaman içerisinde yakalayabiliriz diye ümit ediyoruz. Aynı şekilde Türkiye'den bizim iş adamlarımız Kuzey Makedonya'da büyük ölçüde yatırım yapıyor. Burada en çok yatırım yapan ülkelerden birisi Türkiye. Yine eğitim, sağlık, savunma sanayisi ve birçok alanda iş birliği nasıl geliştirilebilir diye görüştük."
 
BALKANLAR'DAKİ DOST ÜLKELERE FETÖ UYARISI
 
FETÖ'nün Balkan ülkelerinin önemli bir kısmında olduğu gibi Kuzey Makedonya'da da önemli konulardan biri olduğunun altını çizen Şentop, bu terör örgütünün 15 Temmuz 2016'daki darbe teşebbüsünü gerçekleştirdiğinin Türkiye'deki mahkeme kararlarıyla tescil edildiğini anımsattı.
Türkiye'deki mahkeme dosyalarında, darbe girişiminin FETÖ tarafından yapıldığına dair birçok kayıt, belge, ses kaydı ve yazışma olduğunu aktaran Şentop, Türkiye'nin kendi içinde bu örgütle mücadeleyi hukuki süreçlerle büyük ölçüde tamamladığını söyledi.
Şentop, FETÖ'nün farklı ülkelerde de faaliyetleri olduğunu bildiklerini kaydederek "Balkan ülkelerinde de Kuzey Makedonya'da da birtakım faaliyetler içerisindeler. Biz Türkiye'de bir suç işleyen örgüt mensuplarının Türkiye'ye iade edilmesini, dost ve kardeş ülkelerde barındırılmamasını istiyoruz. Bu örgüt, bazı farklı ülkelerin istihbarat örgütlerinin taşeronu olarak faaliyet gösteriyor ve faaliyetlerinin bulunduğu ülkeler bakımından da bir milli güvenlik riski tehdidi oluşturuyor." ifadelerini kullandı.
Bazı büyük ülkelerin böyle örgütleri "kullanışlı" bulduğunu vurgulayan Şentop, şunları söyledi:
"Zaman zaman operasyon gerektiğinde onları kullanmak isterler. Bu yüzden de 'bunlara dokunmayın' diye telkinlerde bulunuyor birçok ülke. Ancak bunu bütün dünyada biz yaşadık, gördük. Bu örgütler bir sinsi yılan gibidir. Kendini elinde tutanları da bir şekilde fırsat bulunca sokarlar. Adetleri odur. Çünkü adetleri zehirlemektir, sokmaktır. Bunu ilk fırsatta yaparlar. Bu sebeple biz faaliyet gösterdikleri ülkeler bakımından da bir risk olduğunu düşünüyoruz. Dost ve kardeş ülkeleri bu bakımdan da ikaz ediyoruz."
Şentop, dünyanın hangi ülkesinde olursa olsun, bir ülkede hukuk sistemi içerisinde bir yargılama neticesinde şahıs veya şahıslar suçlu bulunmuşsa, başka ülkelerin "Yok onlar sizde suç işledi, ama bekleyelim bizde de suç işleyecekler mi?" diye bakmaması gerektiğinin altını çizerek, şunları kaydetti:
"Böyle bir şey olursa uluslararası alanda, terörle, terörizmle mücadele etme imkanı olmaz. Mesela Irak'ta, Suriye'de suç işleyen bazı örgütler, Fransa'ya, Almanya'ya gittiği zaman 'bunlar bizde suç işlemediler, Irak'ta işlemişler, burada normal hayatlarına devam etsinler' kimse demez. Bu bakımdan Türkiye'de suç işlenmiş olması, iade sisteminin bu konuda karar vermiş olması, her ülke bakımından yeterli olmalıdır. Yoksa terörle mücadeleyi uluslararası alanda yapamayız. Biz Kuzey Makedonya'daki muhataplarımıza FETÖ varlığının tasfiye edilmesini, Türkiye'de suç işleyen bir örgütün buradaki mensuplarının da Türkiye'ye iade edilmesine yönelik taleplerimizi tekrar ifade ettik."
 
"BARIŞIN DAİM OLMASINI ARZU EDİYORUZ"
 
Kuzey Makedonya'nın farklı etnik kökenlerden, farklı dinlerden insanların barış içerisinde yaşadığı bir ülke olduğunu kaydeden Şentop, "Biz burada barışın, huzurun ve farklı etnik kökenden, dinden insanların bir arada yaşama sevincinin daim olmasını, istikrarlı olmasını arzu ediyor, destek veriyor ve birçok yerde bunu örnek gösteriyoruz." dedi. Kendisinin de bir hukukçu olduğunu ve hukuki metinlerde yazan birçok şeyin aynı zamanda hayata geçirilmesi gerektiğini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Zaman zaman bu konuda bazı sıkıntılar olabilir. Anayasada hakkaniyete uygun olarak burada farklı etnik ve dinlerden toplumların her alanda kendi durumlarına ve oranlarına göre temsili esas prensip olarak benimsenmiştir. Ama bunun bazı alanlarda olmadığını, burada yaşayan farklı etnik kökenden insanlar yapmış olduğumuz görüşmelerde dile getirdiler. Özellikle Türklerin nüfus oranı olarak belli olan oranın yarısına yakın bir düzeyde kamu sektöründe temsil edildiğin dair bazı istatistik veriler ortaya konuldu."
Nüfusun zaman içinde artıp azalabildiğine işaret eden Şentop, "Anayasada belirlenen, hakkaniyete uygun, her alanda temsilin gerçekleşebilmesi için de bu konuda bir adım atılması yönünde çalışmalar var." değerlendirmesinde bulundu.
Şentop, Türkiye'nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde 15 yıldan fazla bir zamandır insani esaslara dayalı diplomasi yürüttüğünün altını çizerek, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA), Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB), Vakıflar Genel Müdürlüğü (VGM) ve Yunus Emre Enstitüsünün (YEE) de ortak tarihi ve kültürel varlıklarla ilgili çalışmalar yaptığını, ayrıca insani yardım faaliyetleri de gerçekleştirdiğini kaydetti.
Türkiye'nin 2019'dan önceki yıllarda milli gelirine göre insani yardım bakımından dünyada en çok yardımda bulunan ülke olduğunu hatırlatan Şentop, 2019'da ise toplamda en fazla insani yardım yapan ülke olduğunu aktardı.
Şentop, şöyle devam etti:
"Türkiye dünyanın en zengin ülkesi değil, ama en cömert ülkesi. Bu tabi bizim milletimizin, vatandaşlarımızın bu konudaki hassasiyetleriyle de alakalı bir husus. Malum dünyada en çok göçmeni barındıran ülke Türkiye. Kuzey Makedonya'nın nüfusunun iki katı kadar Türkiye'de göçmen var. Ağırlıklı olarak Suriye'den olmak kaydıyla birçok ülkeden göçmen var. Biz bu salgın şartlarında birçok ülkenin vatandaşına veremediği sağlık hizmetini göçmenlere de vatandaşlarımızla eşit şekilde veriyoruz."
Türkiye'nin gerek yurt içinde gerekse yurt dışında insani esaslara dayalı yardım çalışmaları yürüttüğünü anlatan Şentop, bunları faaliyet yapılan ülkedeki Türk kuruluşlarının o ülkelerin talepleri ile koordineli bir şekilde, ihtiyaçlar istikametinde yaptığını söyledi.
Şentop, bu kurumların Türkiye'nin markaları olduğunu ve tüm dünyada tanınan kurumlar haline geldiğini vurguladı.
Parlamentolar arası ilişkiler bakımından salgın sürecinde kısıtlamalar olmasına rağmen önceki yıllarda olduğu gibi 2020'de de yoğun geçtiğini aktaran Şentop, Kuzey Makedonya'nın da içinde bulunduğu ve dönem başkanlığını Türkiye'nin sürdürdüğü Güneydoğu Avrupa Ülkeleri Parlamenter Asamblesi'nin faaliyetlerinden söz etti. Bu ansamblenin Balkan ülkeleri arasında irtibatları ve ilişkileri geliştirmeyi hedeflediğini kaydeden Şentop, parlamenter diplomasinin dünyanın büyük değişim arayışları içerisinde olduğu bir dönemde ön açıcı bir istişare zemini oluşturan yapıcı bir işleve sahip olduğunu belirtti.
 
"TÜRK YATIRIMLARININ DAHA DA ARTMA İMKANI VAR"
 
Şentop Üsküp'teki Uluslararası Balkan Üniversitesinin (İBU) Türkiye ile Kuzey Makedonya arasında eğitim alanındaki ilişkilerin en önemli meyvelerinden biri olduğunun altını çizerek, üniversitenin son yıllarda akademik yapısını güçlendirdiği gibi akademik yayınları itibarıyla da Avrupa ve dünyada tanınırlık kazandığını dile getirdi. Açılacak yeni bölümlerin de özellikle ülkede ihtiyaç olan alanlara yönelik çok faydalı adımlar olduğunu kaydeden Şentop, diş hekimliği, ebelik ve hemşirelik alanında eğitim verilecek olmasının, halkın daha çok ihtiyaç duyduğu alanlar olduğunu aktardı.
Şentop, Serbest Ticaret Bölgesi ile ilgili uzun zamandır birtakım görüşme ve açıklamalar olduğunu anımsatarak, şunları kaydetti:
"Dün en son Sayın (Başbakan Zoran) Zaev'le görüşürken o da bu konuda somut adımların yakın zamanda atılacağını ifade etti. Gevgeli, sadece benim memleketim olması hasebinden değil, özellikle çok önemli bir noktada. Hem Türkiye'den gelenler için Avrupa'ya ulaşan yol üzerinde, hem de sınır bölgesinde. Ulaşım bakımından karayolu ve demiryolunun bulunduğu bir alanda. Türkiye'ye nispeten daha yakın. Bu sebeple buradaki Serbest Ticaret Bölgesi, Türkiye'deki birçok yatırımcı firma bakımından çok cazip olacağını düşünüyorum. Kısa süre içinde Kuzey Makedonya'daki Türk iş adamlarının yatırımlarının hızlı bir şekilde artacağı kanaatindeyim."
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da Zaev'i Türkiye'ye davet ettiğini aktaran Şentop, salgının geçmesi ile birlikte hem Erdoğan'ın Kuzey Makedonya'yı, hem de Zaev'in Türkiye'yi ziyaret etmesi temennisinde bulundu. Şentop, Türkiye ile Kuzey Makedonya arasında ekonomik anlamda birçok ortak faaliyet olduğunu belirterek, Türkiye kaynaklı yatırımların 1,2 milyar doların üzerinde olduğunu ve toplamda 5 binden fazla bir istihdam alanı oluşturduğunu söyledi.
Türk yatırımlarının artma imkanı olduğunu dile getiren Şentop, "Doğal gaz dağıtım işi başta olmak üzere enerji, savunma sanayi, tarım alanlarında özellikle otoyol ve baraj yapımı gibi birçok konuda iş birliği yapma imkanımız var. Türkiye'nin gerek kendi sınırları içinde gerekse kendi sınırları dışında tecrübesi olan birçok şirketimiz var. Bunların Kuzey Makedonya'daki ekonomik faaliyetlere büyük katkı sağlayacağını düşünüyorum." değerlendirmesinde bulundu.
Şentop, salgın döneminde tüm dünyada ülkeler arası ticaret ve ekonomik ilişkilerde ciddi ölçüde gerilemeler olduğunu belirterek, "Fakat Kuzey Makedonya ile Türkiye arasındaki ilişkilerde çok ciddi bir gerileme yok. Bu da bizim bu alandaki ilişkilerimizin ne kadar gerçekçi temellere dayandığını gösteriyor, geleceğe ve bu ilişkilerin gelişmesine dair ümitlerimizi güçlendiriyor, artırıyor." diye konuştu. (AA)

KOSOVA'DA BİR YILDA İKİNCİ HÜKÜMET KRİZİ

Kosova'da hapis cezası kesinleşmiş bir milletvekilinin hükümet kurmak için kullandığı oyun geçersiz sayılması nedeniyle Avdullah Hoti başbakanlığındaki hükümet düştü

Kosova’da bir yılda ikinci kez siyasi kriz yaşanıyor. Kosova Anayasa Mahkemesi Haziran ayında kurulan Avdullah Hoti hükümetinin düştüğüne hükmetti. 120 sandalyeli Kosova Meclisi’nde Haziran ayında 61 oyla kurulan Başbakan Avdullah Hoti hükümetinde hapis cezası kesinleşmiş bir milletvekilinin oy kullanması Kosova Anayasa Mahkemesi tarafından geçersiz sayıldı. Ana muhalefet partisi Vetevendosje Hareketi’nin bu yöndeki itirazını kabul eden Kosova Anayasa Mahkemesi, hapis cezası kesinleşmiş milletvekili Etem Arifi’nin kullandığı oyun geçersiz olduğuna karar verdi. Oyun geçersiz sayılmasının ardından hükümetin düştüğü ilan edildi. Hoti hükümeti, Etem Arifi’nin oyuyla birlikte 61’i tamamlayarak, hükümeti kurmuştu. Kosovada 40 gün içerisinde seçime gidilmesi bekleniyor. Haziran ayındaki oylamada hükümet 120 sandalyeli mecliste 61 oy almıştı ve Arifi'nin oyu olmadan güven oyu alamamış olacaktı. Kanunlar gereği 40 gün içerisinde yenilenmesi gereken seçimin tarihini cumhurbaşkanının açıklaması gerekiyor. (SÖZCÜ)

21 Aralık 2020 Pazartesi

BALKANLARDA ŞİMDİ ‘TÜRKÇE’ ZAMANI







Balkan ülkeleri ile olan ortak tarihsel geçmişimizden insanlarımızın bu gününe yansıyan kültürel mirasımızın birçok güzel tarafı var.

Ortak yiyecek, içecek isimlerinden, yerleşke adlarına kadar.

Etle tırnak misali ‘bütün’ olduğumuz yüzyıllara dayalı sürecin ardından gelen zorunlu ayrılık bile ortak kültürel, sosyal değerlerimizi öldürememiş.

Soğuk savaş yıllarının yarattığı travmayı bir kenara koyan bölge ülkeleri ile insanları Türkiye sevgisini ve hayranlığını her fırsatta ifade ediyor.

Adeta bizimle yatıp, bizimle kalkan bu insanların ülkemiz ile olan kader birliği arayışı yeni nesillere de yansıyor.

Türkiye’de eğitim alan, sonra ülkesine dönüp yaşama atılan onbinlerce gencimiz var.

Şu anda da önemli görevler de yürütüyorlar.

Kendinilerini ifade ederken Türkiye’yi ve bizleri yere göğe koyamayan bu insanlarımızın ülkelerinde karşılaştıkları Türkçe sorunu bu gün konumuz.

Malum ’21 Aralık Türkçe Eğitim Bayramı’ idi dün oralarda.

Birçok etkinlik hayata geçirildi, çeşitli programlar ortaya kondu.

Ancak en muhteşem etkinlik ise hiç şüphesiz Makedonya’nın Konçe Kasabası’nda idi.

21 Aralık’ı Makedonya Türkleri’nin eğitim günü olarak da kabul eden oradaki kardeşlerimiz düzenledikleri proğram ile göz yaşarttı.

Günün anlam ve önemi bir yana yaşanan mutluluk ve heyecan görülmeye değerdi.

Gençlerin halk oyunları ile taçlanan günde 1957 yılında 30 yaşında iken yitirdiğimiz Ferat Kurt öğretmenimiz de yadedildi.

Başta Belediye Meclisi’nin Başkanı İsmail Kurt olmak üzere, Belediye Başkanı Blagoy İliev ve öğretmen Hasan Dalipov ile emeği geçen, katkı koyan herkese binlerce teşekkür.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakan Yardımcısı Enver Hüseyin, Konçe Belediye Meclis Konseyi’nin Türk üyeleri Fikri Hüsein Üzeir ve Veysel İsmail Kurt ile Ziya Gökalp Kültür ve Spor Dernek Başkanı Hasan Nanuş başta olmak üzere birçok siyasi kimlik ve STK başkanının da katıldığı etkinliğin Balkan ülkelerinde örnek alınacağına eminim.

Bu vesile ile konuyu bir kez daha irdelemek, sürece katkı koymak istedim.

Bu gün Balkan halklarının ve orada yaşayan soydaşlarımız ile din kardeşlerimizin Türkiye ile bütünleşmenin, aynı ortak değerde geleceğe yürümesinin bir başka yolu da Türkçemiz.

Bırakın oralarda Türk dizilerinin izlenme rekoru kırmasını, bilinçlere kazınmış, bugünün yaşamında bile çok güçlü bir şekilde ortaya konan öyle bir tavır var ki gözlerimiz yaşarıyor.

Bu nedenle oralardaki insanlarımızın ve halkların Türkçe düşünüp, kendini Türkçe ifade etmesi de çok önemli.

Türkiye’nin dünya ile bütünleşme sürecine de katkı sunan bu durum sadece devletimizin yürüteceği programlar ile geleceğe taşınmamalı.

Bizim de görevlerimiz arasında bir konu başlığı olarak sürekli gündemimizde olmalı.

Gönül erlerimize el uzatmalı, en önemlisi de bu konuda somut, elle tutulur projeler ortaya koymalıyız.

İşte bu gereklilikten yola çıkan Balkan Rumeli Türkleri (BRTK) yöneticileri de kolları sıvayıp bu konuyu kendilerine görev edindiler.

Genel Başkan Sabri Mutllu BRTK’nın öncülüğünde bu işe gönül vermiş STK’ları bir araya getirerek muhteşem bir çalışmaya start verdirdi.

Bulgaristan’ın Başkenti Sofya merkezli faaliyet yürüten Kültürel Etkileşim Derneği Başkanı Avukat Hilmiye İnce ile Edirne’de bulunan Rumeli Akademisi Eğitim ve Kültür Derneği Başkanı İbrahim Tarancı bu muhteşem programın ana aktörleri.

Onlara milyonkere teşekkür borçluyuz.

Bu düşüncemi ve duygularımı ifade etmem onlara olan tarihsel borçtur.

Sağolsunlar, varolsunlar.

Allah onlara bu virüslü, hastalığın kol gezdiği ölüm günlerinde zeval vermesin.

Konu Türkçe olduğu için ne diyeceğimi az çok tahmin etmişsinizdir.

Haydi durma sen de ‘’Gel konuşalım’’

başlıklı çağrıyı içeren afişi gördüğümde müthiş etkilendim ve duygulandım.

Bulgaristan’dan atılan bu ilk adım inanıyorum ki çok kısa zamanda Balkanların tamamında ortak geleceğimize uzanacak güçlü bir koşuya dönecek.

Programa göre çalışmaya dahil olacaklara internet üzerinden Türkçe eğitimi verilecek.

Ocak ayının 18’ine kadar haftada sadece 1 saat olacak bu emsalsiz çalışmada katılımcılara ödev verilmeyecek ve derslerin tekrarı olmayacak.

Bulgaristan’dan başlatılmasının sebebi ise hali hazırda bu ülkede Türkçe eğitim konusunda tercih noktasında büyük sıkıntı yaşanmasından.

Nasıl mı?

Şöyle.

Bulgaristan’da yaşamını sürdüren soydaşlarımız geçmişin karanlık günlerinin üzerlerinde bıraktığı negatif etkinin neticesinde okula gönderdikleri çocukları için yasal hakları olan Türkçe eğitimini birinci koşul olarak gündemlerinde tutmuyor.

Talep de etmiyor.

Bulgaristan’da 1990’lı yıllarda 100 bin civarında Türkçe eğitim alan öğrenci vardı.

Bu gün bu sayı 5 bine kadar geriledi.

Türkleri ve soydaşlarımızı temsil eden siyasiler de konuyu yeterince sahiplenmiyor.

Yaşanan olumsuzluğun en temel sebeplerinden biri de bu.

Ben kendi sülalemden bazı aileler ile konuyu görüştüğümde de ilginç fikirlere ulaştım, saptamalar yaptım.

Ana dillerinin zaten Türkçe olduğunu belirten hısım akraba efradı bu nedenle okula giden gençlerimiz için yetkililerden Türkçe ders almayı talep etmiyor.

İlginç ve talihsiz bir süreç yaşanıyor bu konuda.

Kendilerine bunun yanlışlığını akademik Türkçe’nin zenginliği ile orada şu anda günlük dilde kullanılan Türkçe’nin kelime yetersizliğinden örnekler vererek anlattım.

Ancak kişisel çabalarımız ne yazık ki üstte verdiğim rakamların soyut ve acı gerçekliğini gidermeye yetmiyor.

Bu nedenle sayın Mutlu, İnce ve Tarancı’nın ön ayak olduğu proje ve bu konudaki çalışma çok önemli.

Ve konuya duyarlı her kurum ile kişi gücü oranında destek vermeli, bir görev almalı.

Bulgaristan’da Türkçe eğitim almak isteyenler

kultureletkilesim@gmail.com

elektronik postasından ya da

00 359 896 359 440

numaralı telefondan yetkililere ulaşıp destek alabilir.