Schengen macerasında kim nerede ne zaman hata yaptı? Umutlu günlerin zirvesinden umutsuzluğun kuyusuna nasıl düşüldü? AB'nin malum çifte standartlarının yanında, kolay vatandaşlık kampanyaları ile Brüksel'in değirmenine su taşıyan politikalar işi bu noktaya nasıl getirdi? AB'nin "Schengen bölgesinin güvenliği ve düzenini koruma gerekliliği" dediği gerekçeler ne kadar haklı? Oturup salim kafayla düşünmek lazım. Yoksa bu kopuş, telafisi imkansız bir noktaya sürükleniyor...
İstanbul'dan gelen Türk arkadaşıma hayretle sordum: "Tanıdığım pek çok kişi aylardır Schengen vizesi alamıyor, çoğu ret yedi. Sen nasıl bu kadar çabuk hallettin?" Güldü: "Benim Schengen'e ihtiyacım yok ki, ben Gürcistan vatandaşıyım. 90 güne kadar Avrupa bize vizesiz!".
Bir anlık şaşkınlıktan sonra hafızamın kepenklerini araladım. 2003'teki "Gül Devrimi" sonrası Gürcistan'da iktidara Mihail Saakaşvili gelmiş, 2013'te sona eren iktidarında yabancı iş insanlarını teşvik etmek için mavi boncuk gibi vatandaşlık dağıtmış, bizimki de o furyada Rusya'da yaşayan pek çok Türk iş insanı gibi, bir yolunu bulup pasaportu kapmıştı. O günlerde bu iş bizim gibi vizyonsuzlara, manasız gelmişti. Meğerse bizimkine büyük ikramiye vurmuş; sonra anladık!
Bir anlık şaşkınlıktan sonra hafızamın kepenklerini araladım. 2003'teki "Gül Devrimi" sonrası Gürcistan'da iktidara Mihail Saakaşvili gelmiş, 2013'te sona eren iktidarında yabancı iş insanlarını teşvik etmek için mavi boncuk gibi vatandaşlık dağıtmış, bizimki de o furyada Rusya'da yaşayan pek çok Türk iş insanı gibi, bir yolunu bulup pasaportu kapmıştı. O günlerde bu iş bizim gibi vizyonsuzlara, manasız gelmişti. Meğerse bizimkine büyük ikramiye vurmuş; sonra anladık!
Bu işin artık standardı kalmadı
O yıllarda 'dünyalığı epeyce sağlam' bazı arkadaşlar ise 2013'de Macaristan, devlet tahviline yatırım karşılığı oturma izni programı ilan edince hemen üstüne atlamıştı. Onlara da dudak bükmüştük. Ne gereği vardı bir programa 250 bin euro bağlamanın? Türkiye zaten (2005 sonunda) AB ile tam üyelik müzakerelerine resmen başlamıştı. Schengen muafiyeti zaten ufuktaydı.
Yıllar geçti, köprünün altından çok sular aktı, bazı köprüler yıkıldı, biz yanıldık. Schengen'e giriş vizesini "bir yolunu bulup" alanların yanına kar kaldı. Türkiye'nin Schengen sıkıntısı, büyük bir krize evrilirken, artık bu işin pek bir standardı da kalmadı.
Türk pasaportu taşıyanlar açısından yaraya tuz basan sadece Gürcüler ve savaş mağduru Ukraynalılara kapıların açılması değil. Liste uzuyor: Arnavutluk, Bosna-Hersek, Karadağ, Kuzey Makedonya ve hatta Sırbistan vatandaşları bile Schengen Bölgesi'nde her 180 gün içinde 90 gün vizesiz kalma hakkına sahip. Biz bu işle uğraşmaya başlarken devlet bile olmayanlar, bizi solladı. Şu anda tam da okulların açılması arifesinde, Avrupa üniversitelerinden kabul alan ama vize için randevu almayan o kadar öğrenci, katır yüküyle belge taşıdığı halde vize başvurusu reddedilen o kadar çok iş insanı var ki...
Türk pasaportları yüzde 20 ret yedi
Ve bir büyük darbe de geçen ay sonunda geldi. Avrupa Birliği, Ermenistan ile vize serbestisi görüşmelerine başlama kararı aldı. Zaten Ermenistan vatandaşları şu anda da indirimli tarife ile vize için sadece 35 euro ödüyor. Ayrıca 2023 vize ret oranı onlar için yüzde 14'te kaldı. Oysa Türk pasaportları yüzde 20, Rus pasaportları yüzde 30 ret yedi. AB kaynaklarından gördüğüm kadarıyla bu oran Hindistan için bile yüzde 18...
Schengen macerasında kim nerede ne zaman hata yaptı? Umutlu günlerin zirvesinden umutsuzluğun kuyusuna nasıl düşüldü? AB'nin malum çifte standartlarının yanında, kolay vatandaşlık kampanyaları ile Brüksel'in değirmenine su taşıyan politikalar işi bu noktaya nasıl getirdi? AB'nin "Schengen bölgesinin güvenliği ve düzenini koruma gerekliliği" dediği gerekçeler ne kadar haklı? Oturup salim kafayla düşünmek lazım. Yoksa bu kopuş, telafisi imkansız bir noktaya sürükleniyor...
( Suat TAŞPINAR / Dünya )
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder