15 Ağustos 2024 Perşembe

Türkler olarak Schengen Vizesi'nde yaya kaldık!

Schengen macerasında kim nerede ne zaman hata yaptı? Umutlu günlerin zirve­sinden umutsuzluğun kuyusuna nasıl dü­şüldü? AB'nin malum çifte standartları­nın yanında, kolay vatandaşlık kampanya­ları ile Brüksel'in değirmenine su taşıyan politikalar işi bu noktaya nasıl getirdi? AB'nin "Schengen bölgesinin güvenliği ve düzenini koruma gerekliliği" dediği gerek­çeler ne kadar haklı? Oturup salim kafayla düşünmek lazım. Yoksa bu kopuş, telafisi imkansız bir noktaya sürükleniyor...

İstanbul'dan gelen Türk arkadaşıma hay­retle sordum: "Tanıdığım pek çok kişi ay­lardır Schengen vizesi alamıyor, çoğu ret yedi. Sen nasıl bu kadar çabuk hallettin?" Güldü: "Benim Schengen'e ihtiyacım yok ki, ben Gürcistan vatandaşıyım. 90 güne ka­dar Avrupa bize vizesiz!".
Bir anlık şaşkınlıktan sonra hafızamın kepenklerini araladım. 2003'teki "Gül Devrimi" sonrası Gürcistan'da iktida­ra Mihail Saakaşvili gelmiş, 2013'te sona eren iktidarında yabancı iş insanlarını teş­vik etmek için mavi boncuk gibi vatandaş­lık dağıtmış, bizimki de o furyada Rusya'da yaşayan pek çok Türk iş insanı gibi, bir yo­lunu bulup pasaportu kapmıştı. O günler­de bu iş bizim gibi vizyonsuzlara, manasız gelmişti. Meğerse bizimkine büyük ikra­miye vurmuş; sonra anladık!

Bu işin artık standardı kalmadı

O yıllarda 'dünyalığı epeyce sağlam' bazı arkadaşlar ise 2013'de Macaristan, devlet tahviline yatırım karşılığı oturma izni prog­ramı ilan edince hemen üstüne atlamıştı. Onlara da dudak bükmüştük. Ne gereği var­dı bir programa 250 bin euro bağlamanın? Türkiye zaten (2005 sonunda) AB ile tam üyelik müzakerelerine resmen başlamıştı. Schengen muafiyeti zaten ufuktaydı.
Yıllar geçti, köprünün altından çok su­lar aktı, bazı köprüler yıkıldı, biz yanıl­dık. Schengen'e giriş vizesini "bir yolunu bulup" alanların yanına kar kaldı. Türki­ye'nin Schengen sıkıntısı, büyük bir krize evrilirken, artık bu işin pek bir standardı da kalmadı.
Türk pasaportu taşıyanlar açısından ya­raya tuz basan sadece Gürcüler ve savaş mağduru Ukraynalılara kapıların açılma­sı değil. Liste uzuyor: Arnavutluk, Bos­na-Hersek, Karadağ, Kuzey Makedonya ve hatta Sırbistan vatandaşları bile Schen­gen Bölgesi'nde her 180 gün içinde 90 gün vizesiz kalma hakkına sahip. Biz bu işle uğraşmaya başlarken devlet bile olmayan­lar, bizi solladı. Şu anda tam da okulların açılması arifesinde, Avrupa üniversite­lerinden kabul alan ama vize için rande­vu almayan o kadar öğrenci, katır yüküyle belge taşıdığı halde vize başvurusu redde­dilen o kadar çok iş insanı var ki...

Türk pasaportları yüzde 20 ret yedi

Ve bir büyük darbe de geçen ay sonun­da geldi. Avrupa Birliği, Ermenistan ile vize serbestisi görüşmelerine başlama kararı aldı. Zaten Ermenistan vatandaş­ları şu anda da indirimli tarife ile vize için sadece 35 euro ödüyor. Ayrıca 2023 vize ret oranı onlar için yüzde 14'te kal­dı. Oysa Türk pasaportları yüzde 20, Rus pasaportları yüzde 30 ret yedi. AB kay­naklarından gördüğüm kadarıyla bu oran Hindistan için bile yüzde 18...
Schengen macerasında kim nerede ne zaman hata yaptı? Umutlu günlerin zirve­sinden umutsuzluğun kuyusuna nasıl dü­şüldü? AB'nin malum çifte standartları­nın yanında, kolay vatandaşlık kampanya­ları ile Brüksel'in değirmenine su taşıyan politikalar işi bu noktaya nasıl getirdi? AB'nin "Schengen bölgesinin güvenliği ve düzenini koruma gerekliliği" dediği gerek­çeler ne kadar haklı? Oturup salim kafayla düşünmek lazım. Yoksa bu kopuş, telafisi imkansız bir noktaya sürükleniyor...
( Suat TAŞPINAR / Dünya )

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder