Anna Komnena, 2 Aralık 1083’de Doğu Roman’ın başkenti Konstantinopolis’de doğdu. 1153’de öldü. Bizans İmparatoru I. Aleksios Komnenos’un (hükümdarlığı 1081-1118) büyük kızıdır., Kardeşi tarafından sürgüne gönderildiği manastır’da yazdığı babasının dönemini anlatan Aleksiad adlı destanımsı eseri ile ünlüdür.
Anna, iyi bir eğitim görmüştür, edebiyat, felsefe,
tarih ve coğrafya okudu. Homeros’u, Aristofanes’i, Tukidides’i, Polibius’u ve
Sokrat’ı inceledi, Antik Yunan uygarlığını araştırdı ve güzel konuşma sanatı
konusunda dersler aldı. Sekiz yaşında VII. Mikhail’in eşi Gürcü asıllı
İmparotoriçe Maria’nın oğlu ve tahtın vârisi Konstantin ile nişanlandı. Ancak
bu nişan daha sonra bozuldu. Babası 1093’de henüz 4-5 yaşlarında bulunan oğlu
İonnesi veliahtlığa atadı.
1097’de soylu ve tarihçi Nikeforos Bryennios ile
evlendi. Babası, kocasına Kaiser, yani, ceaser unvanını verdi (yardımcı
imparator). 1118’de imparatorun ölümü üzerine, annesi İrene Dukaina’nın desteği
ile kocası Nikeforos’u tahta geçirmek için mücadele verdiyse de başarılı
olamadı ve tahta kardeşi II. İonnes Komnenos (1118-1143) geçti. Yeni imparator
ablasını tarafından Keharitomene Kadınlar Manastırı’na sürgün etti. Annesini
1123 yılında, kocasını 1137 yılında kaybetti.
Anna Komnena 1148’den sonra tarih kitabı Aleksiad’ı
kaleme almaya başladı. Kitapta I. Aleksios’un kişiliği aşırı yüceltilmektedir.
Anna’nın kronolojisi bazen gerçeğe uymadığı gibi olayların da çarpıtıldığı
görülür.
O günkü saray hayatını, entrikaları, İstanbul’daki
olayları, Emir Çaka’nın Doğu Roma İmparatoru olmak için yaptığı mücadeleyi ve
damadı Kılıç Arslan tarafından öldürülüşünü, Bogomil tarikatının liderinin
yakılışını, Anadolu Selçuklularıyla yapılan savaşları, iç isyanları; babası
Aleksios’un yaşamını, savaşlarını, Haçlı Seferleri’nin Bizans cephesinden
anlatan çok değerli bir kaynaktır.
Balkanlarda yeni ukusların doğduğunu Anna’nın
kitabında görürüz. Anna, İlliryalılar yerine Albanos (Arnavut) adını kullanır
(s.150)
*
Aleksios Komnenos (1048 – 1118) 1081-1118
döneminde Bizans İmparatoru Komnenos Hanedanının kurucusu I. Isaakios’un
yeğenidir. Kendinden sonra (1081-1185) döneminde imparator olacak Komnenos
Hanedana mensup imparatorlarından ilkidir.
Doğu Roma’nın en karışık döneminde başa geçmiştir.
Bu dönemde Peçenekler Tuna’yı geçerek Balkan şehirlerine akın etmişlerdi.
Selçuklu orduları Marmara ve Ege denizi kıyılarına kadar ilerlemişlerdi.
Başarılı bir diplomattı. Onun döneminde imparatorluk askerî ve malî açıdan
yeniden düzlüğe çıkmış, kaybedilen toprakların bir bölümü geri alınmıştır. 1082
yılında Venediklilerle yapılan bir anlaşmayla iktisadî faydalar karşılığında
Venedik donanmasının yardımını elde etti. İtalyan cumhuriyetlerinin daha
sonraları doğuda elde ettikleri servetlerin kaynağı bu anlaşmadır. 1096’da
yapılan Birinci Haçlı seferinden faydalanarak Anadolu’nun büyük bölümünü
yeniden ele geçirdi.
Romen Diyojen’in (1067–1081) hükümdarlığı sırasında
Aleksios, Selçuklular’a karşı savaşarak imparatora büyük destek sağlamıştır.
VII. Mihail Dukas Parapinaces’in (1071‐1078) ve III. Nikiforos
Botaneiates’in (1078–1081) imparatorlukları dönemlerinde de ağabeyi İsaakios
birlikte Anadolu, Trakya ve Epir Despotluğu’nda çıkan isyanların bastırmasında
görev yapıp yüksek komuta yeteneğini göstermiştir.
Aleksios, 1074’de Anadolu’da paralı askerlerin
çıkardıkları isyanı bastırdıktan sonra imparator III. Nikiforos Botaneiates
tarafından batıdaki sahra ordusu komutanlığına atanmıştır. Bu görevde iken
Aleksios, Dyrrhachium (modern Dıraç, Arnavutluk) valileri olan damadı Nikeforos
Bryennios ve Nikeforos Basilakes’in art arda isyan etmeleri üzerine seferler
yapıp isyanları bastırmıştır. Bu olaylar esnasında Anna, Vardar Irmağını
aynı adla anar. (Alexiad, s, 37)
Bizans orduları, gelecek bu istila hareketini
önlemek için hazırlıklar yapmaktayken Aleksios Konstantinopolis’teki saray
mensupları arasında bulunan bir Dukas kliği tarafından III. Nikiforos
Botaneiates aleyhinde hazırlanan bir hükümet darbesi komplosuna katılmaya ikna
edilmiştir. Buna göre Aleksios, kendisine bağlı birliğin askerleri tarafından
imparator ilan edilmiş ve ordusu ile Konstantinopolis üzerine yürüyüşe
geçmiştir.
Anna’nın ifadesine göre Aleksios’un Çorlu’da
toplanan kuvvetlerine o sırda Meriç Nehri’ni geçmekte olan Türkler de katılır.
(Alexiad, s,77) Anna, Türk olarak Uzlar’dan ve daha önce Balkanlarlara
yerleşmiş kavimlerden bahseder. Kuman, Peçenek ve Uz ayrımını bilmektedir.
Romanes Diogenes’in Malazgirt’te Selçuklu sultanı Alpaslan ile savaşan
ordusunda Uzlar ve Peçenekler bulunuyordu.
Göktürk Federasyonu’nda yer almayan ve bir kısmı
Batı’ya kaçan Kutrigurlar, Sabirler, Onogurlar Panonia ovalarına yerleşim Avar
adıyla anılan büyük bir İmparatorluk kurmuşlardı. Avarlar, Baltık denizi
civarında yaşayan birçok Slav kabilesini Baklanlara getirdiler. Avarlar, MS 600
yılı itibarıyla batıda bugünkü Avusturya’dan doğuda Kırım’a kadar uzanan bir
imparatorluk kurmuşlardır. 9. Yüzyılda Frankların ve sonrasında Bulgarların
saldırılarıyla Avar İmparatorluğu yıkılmıştır. Daha sonra bölgeye Macarlar
gelmiştir. Yaşadıkları bölgede, Macarlar 896 yılında Transilvanya’ya gelerek bu
bölgeye yerleştiler. Ardından bugünkü doğu Avusturya ve güney Slovakya
topraklarının bir bölümünü işgal ettiler. 995 yılında yapılan Lechfeld
Savaşı’nın sonucunda aldıkları büyük yenilgiden sonra daha fazla ilerleyemeyerek
Karpatya Ovası’na kesin olarak yerleştiler. MS, X. Yüzyılda Hristiyan olan
Macar devleti 1526 yılına kadar yaşadı.
Biraz da Uzlar’a değinelim. Oğuz Yabgu Devleti’nin
yıkılmasından sonra, Moğol istilasından önce 1000 yıllarında Batı’ya göç ederek
Karadeniz’in kuzeyine yerleştiler. Kıpçakların baskısıyla Balkanlar’a gittiler.
Bizanslılar tarafından Uz olarak adlandırılan bu Türk boyları, Makedonya,
Selanik civarında hanlık seviyesinde konuşlanmışlardır. Salgın hastalıklar ve
şiddetli soğuklar nedeniyle ağır kayıplar vermişlerdir. Bir kısmı Macaristan’a
giderek Macarlara karışmışlardır. Bir kısmı bugünkü Dobruca yöresine yerleşti
ve bugünkü Gagavuz Türklerini teşkil etti. Bir kısmı Makedonya’ya yerleşti.
Büyük bir kısmı da Bizans ordusuna alındı. Malazgirt Savaşı sırasında bir kısmı
Doğu Roma ordusundan ayrılıp saf değiştirdiler; Selçuklu için savaştılar. Georg
Ostrogorski, Bizans Devleti Tarihi adlı eserinde (Ankara-2011) Malazgirt
Savaşı’nın yapıldığı esnada Ankara’da beş Peçenek köyü olduğunu yazar. 11oo
tarihinde Urfa Haçlı Kontluğu’na Ceyhan’dan yardıma giden Peçenekleri görürüz.
İbrahim Tellioğlu’nun Doğu Karadeniz’de Türkler (Trabzon – 2004) adlı eserinde
Doğu Karadeniz Bölgesine yerleştirilen Peçenekleri yazar.
Başkentin şehir surlarını koruyan batılı paralı
askerlerden oluşan imparatorluk muhafız birliklerinin Alman asıllı olanlarına
para verilerek savunma yapmamaları sağlanmış ve 3 Nisan 1081’de Aleksios ve
ordusu hiç direnişle karşılaşmadan şehre bir zafer alayıyla girmiştir. III.
Nikiforos Botaneiates tahtından feragat edip bir manastıra çekilmeye zorlanmış
ve 4 Nisan’da I. Aleksios’a, Konstantinoplis Patriği I. Kosmas tarafından
imparatorluk tacı giydirilmiştir.
Dukas sülalesi ile bağlantılarının pekiştirilmesi
için, Aleksios’un İrini Dukena (VII. Mihail’in amcası olan Sezar İoannis
Dukas’ın torunu) ile evlenmesini istemiştir
Bizans ile Norman, Peçenek ve Kuman savaşları
Aleksios’un 37 yıl süren uzun saltanatının çoğu
harpler ve askeri seferler ile geçmiştir. Hükümdarlığının ilk yıllarında(Robert
Guiscard ve oğlu Bohemond tarafından komuta edilen Norman hücumlarıyla
uğraşması gerekmiştir. Normanlar Dıraç limanı ve bölgesini ve Korfu adasını
işgal etmişler ve Dyrrhachium Muharebesi’nde Aleksios’un komutasındaki Bizans
ordusunu yenip Yunan yarımadasında ilerleyerek Teselya’da Larisa kalesini
kuşatmışlardır. Aleksios bu direnişinde birkaç mağlubiyete daha uğramış; fakat
direnişten vazgeçmemiş ve bir süre sonra bazı başarılar kazanmaya dahi
başlamıştır. Bunu yanında diplomasiye başvurmuş ve Kutsal Roma Cermen
İmparatorluğu imparatoru IV. Henri’ye 360.000 altın ödeyerek onun Normanlara
İtalya’da hücum etmesini sağlamıştır. 1083–1084 yıllarında Normanlar kendi
arazilerini savunmak zorunda kalmışlardır. Aleksios aynı zamanda İtalya’da
Apulya’da Gargano Yarımadası’nı kontrol eden Monte Sant’Angelo Kontu olan
Henri’nin vasal olmasını sağlamış ve bu Bizans’ın İtalyan yarımadasında
egemenlik gösterdiği en son bölge olmuştur. 1085’te Robert Guiscard’in ölümü
ile Norman tehdidi bir müddet ortadan kalkmış ve Bizanslar Balkanlarda
kaybettiği bütün topraklar tekrar ele geçirmiştir.
Aleksios, Normanlarla yaptığı savaşlarda Doğu
Arnavutluk’ta Ohri Gölü civarında yaşayan Türklerden birkaç kez paralı asker
toplar. (Alexiad, s. 137 ve 160). İfadesinden bu bölgede yerleşik Türklerin
bulunduğunu anlıyoruz. Ayrıca birkaç kez Anadolu Selçuklu Sultanı Süleyman
Şah’tan askeri yardım alır. (Alexiad, s. 142 ve s.163)
MÖ. 485 yılında doğan Herodot, tarih kitabında
ilginç bir bilgi verir. Herodot, “Siriopaion adıyla anılan halkın Paionialılar
olduğunu ve Siroz ( Serez ) ovasında oturduklarını” yazar (s,386). Rawlinson,
Paionialıların Turan ırkından olabileceklerini söylemiştir. Paionialıların bir
bölümü Pers İmparatoru Dareios tarafından Batı Anadolu’ya Sart çevresine
sürüldü.
Anna’nın kitabında Çok önemli bir ayrıntı vardır,
Khomalılar. Anna, Anadolu Selçuklularla mücadele için abisinin Romalılardan ve
Khomalılardan asker topladığını yazar. “…bunlar, Rumlar ve
Khoma/Gümüşsu’lulardı”(ALEXİAD, s,123) Bu ifadeden Anadolu’nun Roma idaresinde
kaldığı bin yıl içerisinde Romalılaşmamış halkların olduğunu öğreniyoruz.
Anna’nın bu ifadesi Anadolu’da Kapadokya dilinin yaşamakta olduğunu, Komaten
dili diye anan Mükrimin Halil Yınanç’ı (Türkiye Tarihi, Selçuklu Devri I,
Anadolu’nun Fethi, İstanbul, s.81-82) doğruluyor (aktaran Bilge umar, Alexiad,
s, 125) Bilge Umar, Yınanç’tan farklı olarak bunların Kommagene ile alakası
olmadığını söylüyor. Umar’a göre bu kelime Luwi kültüründen Kalma
Kuwa-ma=Kutsal ana ile bağlantılı olduğunu öne sürer Umar’a göre Kommagene ile
bu sözcük arasında köken hısımlığı vardır.( Alexiad, s, 125)
Bundan sonra Aleksios Trakya’da dinsel aykırılık
yaratan mezheplerle, Bogomil ve Paulusçuluk’la uğraşmaya başlamıştır.
Aleksios’un Normanlarla olan savaşlarında imparatorluk ordusunda görev yapan ve
Paulusçuluk mezhebine bağlı olan askerler Bizans ordusunu terk edip
kaçmışlardır. Norman tehdidi ortadan kalkınca Aleksios bu asker kaçakları ve
isyancılarla uğraşmaya başlamış ve onların sahip oldukları toprakları müsadere
etmeye başlamıştır. Bu Filibe’de (o zamanki Philipopolis ve şimdiki Plovdiv)
yeni bir ciddi isyanın çıkmasına neden olmuş ve isyancılar üzerine gönderilen
ordusu isyancılarla yapılan savaşta yenik düşmüş, komutanı Gregori Pakurianos
öldürülmüştür.
Anna, kitabında Varna ve Silistre civarına gelen
Peçeneklerin Varna ve Silistre arasındaki bölgeye yerleştiklerini ve burada
hareketsiz kalıp, arpa ve buğday ektiklerini yazar.
İsyancılar Tuna Nehri kuzeyinde bulunan Peçenek
Türkleri ile anlaşma yapmışlardır. 1087’de Peçenekler Trakya’ya yaptığı akınlar
görülür. Peçenek hanlarından Tzelgu, Silistre yöresine egemen olan Tatou
adındaki beyle anlaşırlar. Peçeneklerin yanında Macar tahtından uzaklaştırılan
Solomon isimli bir kralın komutasındaki Macarlar da vardı.
Onların üzerine giden ve Tuna’yı geçip Roma’nın eski
eyaletlerinden Moseiya’ya giren Aleksios stratejik önemi olan Silistre’yi
(Dorostolon) kuşatmış da eline geçirememiştir. Bu seferinden geri dönerken
Aleksios’un ordusu Peçenekler tarafından sarılmış ve ordusu bozguna uğrayan
Aleksios büyük bir tazminat vererek geçici bir barış anlaşması imzalamak
zorunda kalmıştır.
1090’da Peçenekler yine Trakya’ya inip hücuma
geçmişlerdir. Bu hücum devam ederken Anadolu Selçuklu Sultanının kayınbiraderi
Çaka Bey bir deniz filosu ile Tuna’ya vararak Selçukluların ve Peçeneklerin
birlikte hareket ederek Konstantinopolis’i kuşatmaları için teklifler
götürmüştür. Aleksios ise bu sırada Kuman Türkleri ile anlaşmış, 40.000 kişilik
bir Kuman ordusunun desteğiyle ile 29 Nisan 1091de Trakya’da Levunion
Savaşı’nda Peçenekleri imha etmiştir. Bu savaş sonucunda Bizans için Peçenek
tehlikesi uzun bir süre için ortadan kalkmıştır.
Peçenekler için şunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Başlarında aşına soyundan birisi olsyadı veya başlarına bir büyük han
seçebilselerdi İstanbul’un kapısından Tuna’ya; oradan Macaristan’a kadar uzanan
bölgede büyük bir Türk devleti kurabilirlerdi. Karşılarında duracak bir güç
yoktu.
Fakat 1094’den sonra bu sefer Kuman Türkleri
Balkanlardaki Bizans topraklarına akın hücumlara başlamışlardır. İmparator
Romen Diyojen’in uzun zamandır kaybolmuş oğlu olduğunu iddia eden Konstantinos
Diogenes, Kumanlara sığınmış, onlardan askerî destek bulmuş ve onun
liderliğinde Kumanlardan oluşan bir ordu Balkan dağlarını geçerek Doğu Trakya’ya
hücuma geçmiştir. Konstantinos Diogenes liderliğindeki Kuman ordusu, liderleri
Edirne’de ortadan kaybolana kadar Doğu Trakya’ya akınlar yapmıştır.
Böylece Balkanlarda nispeten barışın sağlanması
sonucunda, Aleksios dikkatini büyük bir kısmı Selçukluların eline geçmiş olan
Anadolu’ya çekmiştir.
Anna’nın kitabında, İznik’i kuşatan Emir Bozan
komutasındaki Selçuklu güçlerine karşı İznik’te Süleyman Şah’a vekâlet eden
Ebu’l Kasım, Aleksios’dan yardım ister. Aleksios, daha güçlü bir düşmanın
İznik’e hâkim olmasındansa Ebu’l Kasım’ın orada olmasını uygun görür ve yardım
eder. Kuşatmada başarısız olan emir Bozan bir müddet sonra kuşatmayı kaldırıp,
geri çekilir.
Bizans ve Birinci Haçlı seferi
Aleksios, İmparatorluğu süresince başlarından beri
Papalık ile iyi geçinme politikası gütmüştür. Böylelikle Hristiyan olan Batı
Avrupa’dan Anadolu’yu fethe devam eden Müslüman Anadolu Selçuklularına karşı
yardım alacağını ummuştur.
Papa II. Urbanus o yılın sonunda Clermont
Konseyi’nde bütün Batılı Hristiyanları bir ordu kurarak kutsal olan Kudüs’e ve
Filistin topraklarına gidip kuvvet kullanarak Hristiyanlar için kutsal olan bu
şehir ve yöreyi ellerine geçirmeleri için takdis etti. Böylece büyük bir dinsel
heyacana kapılan Batı Avrupa halkı ve asilleri yığınlar halinde elbiselerinin
üzerine kırmızı Haç takarak bir Haçlılar ordusu kurmaya başladılar. Bazı
gruplar disiplinsiz bir güruh halinde, bazıları disiplinli ordular halinde,
büyük insan sürüleri halinde Avrupa’yı geçmeye başladılar. Hiçbir Papa kutsal
toprakları ziyarete gitmedi. Bir nevi göç…
Aleksios bu tehlikelere karşı uygun bir plan yapmış
ve genellikle bu planı başarı ile uygulayabilmiştir. Bu plana göre Bizans’ın
elinde bulunan Balkan topraklarına giren Haçlı ordularına Bizans ordu
birlikleri refakatçi olarak verilecek ve Haçlı orduları bu refakatçilerin
kılavuzluğu ve idaresi altında Balkanlarda kalıp daha sonra gidecekti. Bu
refakatçi Bizans ordusu, Haçlı ordusunun yem ve yiyecek bulma araştırmalarını
kontrol edecekti. Bu Bizans refakat orduları için Aleksios çok sayıda paralı
Peçenek askerleri tutmuştu.
1096 yılında resmen başlayan Birinci Haçlı seferi’ne
dâhil olan Haçlı orduları dalgalar hâlinde gelmeye başladı. İlk grup 6
Ağustos’ta Bizans gemileri ile Anadolu’ya çıkartılıp İzmit üzerine
yöneltildiler. İzmit’i ele geçiren Haçlılar bu şehri Bizans’a teslim ettiler.
Bizans açısından bakıldığında Birinci Haçlı seferi
onlara önemli bir kazanım sağladı. Bizans İmparatorluğu’nun yıllar önce elinden
çıkan önemli şehir ve adalar tekrar Aleksios idaresine geçti. İznik 1097’de
imparatora teslim oldu. Haçlıların Eskişehir yakınlarında kazandıkları Birinci
Dorileon Savaşı Anadolu’nun batısının büyük oranda tekrar Bizans yönetimi
altına girmesine yol açtı. 1097–1099 döneminde Sakız Adası (Chios), Rodos
Adası, İzmir (Smyrna), Efes, Sart ve Alaşehir tekrar Bizans idaresine girdi.
İmparator Aleksios’un kızı olan Anna Komnini yazdığı Aleksiad adlı tarih
kitabında bütün bunları Aleksios’un politik ve diplomatik alanlardaki üstün
yetenekliğine bağlamaktadır.
Ancak, Haçlı komutanlarından I. Boemond, Haçlıların
eline geçen ve hala büyük bir Rum Ortodoks nüfusu barındıran Antakya’yı
Bizans’a geri vermedi ve orayı Antakya Prensliği olarak ilan etmiştir. Yine
Urfa’yı (Edessa) işgal eden Baodouin de Urfa Kontluğu’nu kurmuştur. Aynı şekilde
Trablus Kontluğu ve Kudüs Krallığı Haçlı komutanların hükümdarlığında
kurulmuştur.
Boemond, İtalya’dan topladığı kuvvetlerle tekrar
Draç’a çıktı Bu savaşta da Aleskios, Türklerden ve Peçeneklerden paralı asker
tuttu.
Hayatının son yirmi yılında Aleskios halk gözünde
popülerliğini kaybetmişti. İmparatorluğu döneminde halka açık yapılan son
gösteri, bir Bogomil lideri olan, kendisiyle teolojik bir münakaşaya giriştiği
Basil’in bir meydanda diri olarak yakılması olmuştu.
*
Anna, Türklerin savaş tarzlarını çok iyi analiz
etmiştir. “Türklerin savaş düzeni diğer uluslara benzemez ve onların Homeros’un
söylediği üzer, kalkana karşı kalkan, tolgaya karşı tolga, savaşçıya karşı
savaşçı ilkesine göre dizilmediğini” yazar. “Onlarda sağ kanat, sol kanat ve
merkez birbirinden uzak durur ve deyim yerindeyse, sımsıkı bitişik Phalanx
dizilişi yoktur; saf, aralıklıdır. Böylece onların sağ kanadına ya da sol
kanadına saldırıldığında, gerk merkez, gerek arkada duran ordunun geri kalanı sizin
üzerinize çullanır; öyle ki burgaçlı bir kasırga gibi düşmanı darmadağın
ederler.
Savaş donanımlarına gelince: Kelt denenlerin tersine
mızrağı hiç mi hiç kullanmazlar. Ama düşmanları tam bir çember içine alıp ona
ok atarlar ve kendilerini uzaktan savunurlar. Bir Türk, kovalamaya geçmişse
düşmanını ok atmakla haklar; kendisi kovalanıyorsa, okları sayesinde üstün
gelir; bir ok fırlatır ve ok uçarak ya ata ya atlıya saplanır. Ok, (yayın) çok
güçlü bir elle (gerilmesinden sonra)atılmışsa gövdeyi bir yandan öbür yana
delip geçer; onlar (Türkler) gerçekten çok usta okçulardır.”(Alexiad, s,
487-4889
Aleksios Bizans İmparatorluğu’nun mevcut durumunu
istikrarlı bir hale getirmiş ve tehlikeli bir krizin atlatılmasını sağlamış,
yaklaşık bir yüzyıl sürecek emperyal bir zenginlik ve başarı çağı açmıştır.
Anna’dan sonra Balkanlardaki Türklerden bahseden iki
tarihçi Nikotas Khoniates ve İonnes Kimnamos’dur.
Anna, kardeşi İmparator İonnes Komnenos( 1118-1143)
döneminden ve sonrasından bahsetmez. İonnes döneminde Büyük Domestikos (Kara
Ordusunun Başkomutanı) unvanını Aksukos adında bir Türke verilmişti. Aksuk,
elindeki az sayıda kuvvetle Haçlı seferine çıkmış Alman İmparatoru Kondrad’ın
zırhlı şövalyeleriyle başarıyla savaştı.
İonnes Komnenos döneminde Peçenekler 1123 yılında
Tuna2yı geçerek Trakya’ya saldırdılar. Deyim yerindeyse her yeri silip
süpürdüler. İonnes, Stara Zagora yakınlarında savaşa tutuştular. İonnes,
zorluklada olsa onları yenmeyi başardı. Binlerce Peçenek savaşta öldü,
binlercesi esir düştü. Esir düşenlerin yakınları da gelip teslim oldular.
İonnes, bunların bir bölümünü Batı sınırlarına yerleştirdi. Bir bölümünü orduya
aldı. Kalanları köle olarak satıldı. Peçeneklerden bıkan Doğu Roma, bu günü
“Peçenek Bayramı” ilan ettiler.
Bu savaştan sonra Peçenekler bir güç olmaktan
çıktılar ve tarih sahnesinden çekildiler. Çoğu Ortodoks Hristiyan oldular ve
yeni oluşan “RUS” milletine katılarak Slavlaştılar. (Niketas, Historia, s,
9-10)
Doğu Romalı tarihçiler Türkler arasında bilinçli bir
ayrım yapıyorlar. Hunlar, İskitler, Türkler. Gerek Niketas, gerekse aynı dönemi
yazan İonnes Kimnamos, Macarları Hun diyerek yazarlar (iki kelimeyi de
kullanırlar). Peçenek, Uz ve Kumanlara İskitler adını verirler. Anadolu
Türkmenlerine Türk derler
Bu dönemde Porsuk (Prosukh) isminde bir Türk
komutanında adı geçmektedir. İonnes’ten sonra İmparator olan Manuel Komneneos
(1143-1180) 1176 yılında Batı Anadolu’yu Türkmenlerden kurtarmak için
Latinlerden, Tuna boylarındaki Kumanlardan büyük bir ordu toplar. İç Ege
ve Denizli üzerinden sefere çıkar. Amacı Türkmenleri kontrol ettiğine inandığı
Konya Sultanına ders vermektir. İmparator, Sultan Kılıçarslan’ın barış
tekliflerini kabul etmez. İmparatorun ordusu Miryokefolon denilen boğazda
(denizli-Çivril, Düzbel geçidinde sıkıştırılır ve yok edilir. Ege bölgesi bir
daha dönmemecesine Türkmenlerin eline geçer.
1180’de İmparator Manuel’in ölümünden hemen sonra,
1185 yılında Kumanların önderliğinde İkinci Bulgar Devleti kurulur.
Doğu Roma’ya son darbeyi Venedik’in kışkırttığı
Haçlılar vurur. 1204 yılında İstanbul haçlıların eline geçer, Latin
İmparatorluğu kurulur. (1204-1261). Latin İmparatorluğu’nun Balkanlara
yayılmasını Yeni Bulgar Devleti önler. Latinler, kısa zamanda imparatorluk
topraklarını kontluklara bölerler. Doğu Roma İznik’i başkent yapar.
Dimetoka’yı Bulgar Çarı Kaloyan’dan gerşi almak
isteyen Latin İmparatoru Baudoin’in, zırhlı süvarileri 14 Nisan 1205’de Edirne
yakınlarında pusuya düşürülüp yok edildi. Baudoin, esir düştü ve Bulgar
başkenti Veliko Tarnova’ya götürüp hapsettiler. Baudoin burada öldü. Bu savaşta
ağır süvarilerini yitiren Latinler, İznik imparatorluğunun elindeki toprakları
da alamadılar.
İznik İmparatorluğu 1240 yılında Moğollardan kaçan
10 bin Kuman’ı bursa, Balıkesir ve Çanakkale’ye yerleştirir.
Yıldırım Beyazıt’ın idam ettirdiği son Bulgar
kralının Şişman adında bir Kuman olduğunu biliyor muydunuz?
KAYNAKÇA
-Baluet, Michel, Ortaçağda Türkler, İstanbul-2005,
Alkım Yayınevi
-Cahun, , Claude, Osmanlılardan Önce Anadolu, Tarih
Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul-2000
-Feher, Geze, Bulgar Tarihi, Ankara-1999, TTK
Yayınları
-Grousset, Rene, Bozkır İmparatorlukları,
İstanbul, Ötüken Yayınları
-Herbin, Judith, Bir Ortaçağ İmparatorluğunun
Şaşırtıcı Yaşamı, İstanbul-2010, İletişim yayınları
– Khoniates,Niketas, Historia, Ankara-1995 TTK
yayınevi
– Kimnamos, İonnes, Historia, Ankara-2001, TTK
yayınevi
–Komnena, Anna, Alexiad, İstanbul-1996, İnkilap
Kitabevi
-Lutwakk, Edward N,Bizans İmparatorluğu’nun Büyük
Stratejisi, İstanbul-2012, Epsilon Yayınevi
-Özden, Hilmi, Turan Balkan Albanyası, “Turan İlim,
Fikir ve Medeniyet Dergisi, sayı 17, 2012, s.61-81
-Umar, Bilge, Türkiye’nin Orta Çağ Tarihi,
İstanbul-1998
– Ostrogorski, Georg Bizans Devleti Tarihi
Ankara-2011, Selenge Yayınları
-Togan, Zeki Velidi, Umumi Türk Tarihine Giriş I,
İstanbul-1946
-Vernadsky, George Moğollar ve Ruslar,
İstanbul-2007, Selenge Yayınları
(Ekrem Hayri PEKER / Belgesel Tarih)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder