10 Eylül 2021 Cuma

Balkanlardaki nüfus sayımı özelinde Bulgaristan ülkede yaşayan Gagavuz (Gökoğuz) Türkleri ve karanlık geçmişi ile yüzleşmeli

Balkanların genelindeki Avrupa Birliği entegrasyon süreci, etnik ve kültürel kimlik tespiti ile devam ediyor.

Başta Bulgaristan olmak üzere tüm bölgede hummalı bir çalışma var.

Makedonya, Bulgaristan, Romanya ve Kosova’da yapılacak nüfus sayımında vatandaşlara ‘din’, ‘etnik köken’, ‘ana dil’ konusunda sorulacak üç hayati konu var.

Ülkelerin etnik yapısını da ortaya koyacak bu çalışma soydaşlarımız açısından oldukça hayati öneme sahip.

Balkanlarda faaliyet yürüten STK’larımız yayınladıkları bildiriler, sahada bire bir yürüttükleri çalışmalar ile halka demokrasinin aynı zamanda etnik kimliğini ifade etme hürriyeti olduğunu anlatıyor.

İlginç kampanyalar, görsel, işitsel şovlarla yürütülen çalışmada dikkat çekilen bir başka önemli konu da nüfus sayımının hafife alınmayıp, ‘’Ben de varım’’ denmesi noktasında çağrı yapılması.

Kimliğini ifade etme hakkını kullanacak olanlara güvende oldukları mesajı da verilmeye çalışılıyor.

Demokraside kimliğini ve varlığını ifade etmenin, haklarına da sahip çıkmanın ilk adımı olduğu hatırlatılan çalışmaya halk ne derece sahip çıkacak, sayım sonrası hep birlikte göreceğiz. 

Makedonya’da 5 Eylül’de başlayan çalışma 31 Eylül’de sona erecek.

Bulgaristan’da 7 Eylül’de başlayan çalışma ise 3 Ekim tarihine kadar devam edecek.

Kosova’da feshedilen parlamento nedeniyle önce seçim, ardında da sayım yapılacak.

Muhtemel seçim tarihi 17 Ekim olan Kosova bu konuda da oldukça sıkıntılı bir süreci yaşıyor.

Romanya ise bu konuda tam bir kapalı kutu.

Ne soydaş siyasilerde, ne de STK’larda bir hareket var.

Romen kamuoyu da gelişmelerden bi haber tavırda.

Konu hakkında aradığım Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar (YTB) Başkanlığı’nın ilgili birkaç birimi de sayımı hiç duymamış.

Gelişmelerden ve konudan haberleri bile yok.

Türkiye’nin yurtdışındaki gönüldaşlarından sorumlu birimin bu hali beni şaşırtmadı desem yalan olur.

Türkiye’de yaşayan ve çifte vatandaş olan Balkan, Rumeli orjinli soydaş ve dindaşlarımızın da bulundukları bölgelere en yakın konsolosluklar aracılığı ile veya internet üzerinden bu çalışmalara katılıp kayıt vermeleri mümkün.

Bu sayım çalışmasına duyarlılık sadece Kuzey Makedonya’da oldukça yüksek.

Bu konuda oldukça coşkulu kampanyalar yürütülüyor.

Bulgaristan’da da ‘’Türküm, Müslümanım, Anadilim Tükçe demekten çekinme’’ şiarıyla yürütülen çalışmada ise sessiz ve derinden yol alınmaya çalışılıyor adeta.

Bence bu konuda bir yanlışlık ve eksiklik var.

Toplumumuzda, camiamızda bu konuda bir heyecan dalgası, duyarlılık yok gibi.

Umarım bu duygusal geri duruş sahada kendimizi ifade etme noktasında da yaşanmaz.

Bulgaristan’da 1990 yılından bu yana demokrasiye dair bir geçiş süreci yaşanmaktadır.

Bu çalışma sırasında umarım burada oldukça yoğun bir nüfusa sahip olduğu bilinen Pomaklar ile Gagavuzlar ( Gök Oğuzlar) da unutulmaz.

Gerçi onların Bulgaristan’da temsilcisi konumunda öne çıkan bir STK’ları ile siyasi örgütlülükleri yok gibi ama hak iddiasındaki diğer sivil toplum kuruluşlarımız ile siyasiler onlara da el vermeli.

Konu sadece Müslümanlık, ya da etnik kimlik de değil.

Yaşanılan ülkede ‘insan’ olmanın da bileşkesini oluşturuyor bu çalışma.

Sayım sonucu ortaya çıkacak tablodan elde edilecek veriler Türkiye’nin bölge politikasına da yansıyacaktır kuşkusuz.

Bulgaristan’da Osmanlının son döneminde ve Bulgaristan devletinin kurulduğu ilk yıllarda peş peşe yapılan nüfus sayımlarında oldukça ilginç rakamsal tespitler var.

Ders alınması gerek bu sayılar ülkede yaşanan etnik ve dini kimlik tasfiyesinin de delili aynı zamanda.

Bulgaristan ilk nüfus sayımını fiili bağımsızlığını kazandıktan sonra 31 Aralık 1880 tarihinde yapmıştır.

Ancak ilginçtir ki, veriler dünya kamuoyuna aktarılmamıştır.

Nüfus  sayımı ile ilgili ciddi sorunlar bu sayımların güvenilirliğini zedelediği gibi köy ölçeğinde yapılan tespitlerin sonuçları da yayınlanmış değildir.

Bulgaristan Knyazlığı ve Doğu Rumeli Vilayetinin 1885 yılındaki birleşmesinin ardından 31 Aralık 1887 yılında yapılan sayımda ise nüfusun hane büyüklüğü, cinsiyeti, doğum yeri, medeni durumu, din, ana dil, okuma yazma, yaş, meslek, özürlülük durumları ve tabiyetleri sayılmıştır.

Ancak sayım sonuçlarındaki köy isimleri ile günümüz köy isimleri arasında çok büyük farklar bulunmaktadır.

Özellikle 1934 yılında ve sonrasında Bulgaristan'daki yerleşim isimlerinin Bulgar diline çevrilmesinin ardından Bulgaristan'daki köy isimlerinin tamamına yakını değiştirilmiştir.

Bu durum oradaki varlığımızın unutturulmaya çalışılmasının açık delili.

Şu anda mevcut köyler üzerinden nüfus sayımında ismi geçen yerleşim yerlerinin lokasyonlarını bulmak mümkün değildir.

1887 nüfus sayımına göre Burgaz il sınırları dahilinde yüz on bin üçyüz altmış üç (110 363 ) kişi yaşamaktadır.

Nüfusun yüzde 65'i Hristiyan Ortodokslardan oluşurken, Müslümanların oranı yüzde 34'tür.

Ana dili Bulgarca olanların oranı yüzde 52, ana dili Türkçe olanların oranı yüzde 32 iken, ana dili Yunanca olanların oranı yüzde 12 civarındadır.

Burgaz, Karnobat ve Ahyolu (Anhialo) ilçelerinde Ortadokslar yoğunluğu oluştururken, Aydos ilçesinde yüzde 67 ile Müslümanlar, Ahyolu (Anhialo) ilçesinde ise yüzde 36.5 ile Rumlar nüfus çoğunluğunu oluşturmaktadır.

Mesela bu sayımlarda Ortodoks Hristiyan kimliklerinden dolayı Gagavuzlar tasniflenmemiş, Bulgar nüfus içerisinde eritilmiştir.

Tarih boyunca Bulgaristan’da  yaşamakta  olan  Gagavuzların  nüfus  dağılımları hiçbir zaman ifade edilmemiş, hep saklanmıştır.

Türk  dili  Bulgaristan’da  birkaç  azınlık  topluluğu  tarafından  konuşulmaktadır.

Gagavuzlar da Türkçe konuşan bir topluluktur.

Günümüzde  de yoğun  olarak  Kuzeydoğu  Bulgaristan’da yaşamaktadırlar.

Mesela geçmişte Varna’da yaşayan nüfusun ezici çoğunluğu Müslüman Türkler ve Hristiyan Türkler olan Gagavuz iken bu istatistiklere hiç bir zaman yansımamıştır.

Sadece Osmanlı’nın 17. yüzyıl başındaki kadı sicillerinde kalan bu gerçekliği dünya kamuoyu ne kadar biliyor.

Bırakın Varna kentini şu anda bile Bulgaristan’da halen ne kadar Gagavuz’un yaşamakta olduğuna dair herhangi bir bilgi yayımlanmış değildir.

Bulgar nüfus istatistikleri Gagavuzları Bulgar hanesine kaydettikleri için bu topluluğun sayısını  öğrenmek imkansızdır. 

Geçmiş dönemler hakkında da şimdilik sağlıklı bilgiye ulaşılmış denilemez. 

Osmanlıların Gagavuzları ayrı bir topluluk olarak göstermeyip Hristiyan nüfus içinde sayması da Gagavuz araştırmalarını bir hayli zorlaştırmaktadır. 

O dönemlerde nüfus sayımlarında milliyet prensibi değil, din prensibi üzerinden hüküm yürütülüyordu. 

Doksanüç (1877 -78) Savaşı’ndan sonra yeni bir Bulgar Prensliği kurulur ve milliyet belirtisine göre nüfus sayımlarına geçilir.

Ancak o zaman da başka sorunlar ortaya çıkar.

Bulgaristan’da Bulgar asıllı nüfus neredeyse azınlığa düşecek sayıdadır.

Ancak Bulgar yönetimi hızla ve kısa zamanda durumu kendi lehlerine çevirecek politikaları oluşturur..

1879 tarihinden itibaren de söz konusu topluluk önce Türk (Osmanlı  Türk’ü), sonra Gagavuz, daha sonraları da Bulgar olarak adlandırılır. 

Örneğin, 1879-1910 yılları arası dönemde Bulgaristan’da yerleşim yerlerine ilişkin bir listede nüfus sayımları hakkında da bilgi verilmiş ve Gagavuzlar baştan Türk (Osmanlı  Türk’ü),  daha  sonraki  sayımlarda Gagavuz olarak yazılmıştır: 

Mesela Kavarna’ya bağlı Gavur Söğütçük Köyü (1942’den beri Bılgarevo adıyla bilinir) Gagavuzları 1880, 87, 92 yılları sayımlarında Türk (Osmanlı  Türkü);  1900,  1905 ve 1910 sayımlarında ise Gagavuz olarak gösterilmiştir. 

Zamanla bu topluluğun Bulgar halkının bir parçası olduğu görüşü ortaya atılmış ve o günden bu güne tüm sayımlarda Bulgar hanesine kayıtları yapılmaktadır.

İkinci Dünya Savaşı sonrası Bulgaristan’da değişen siyasi iktidarın yeni ideolojisi çerçevesinde yaşanan ‘hepimiz kardeşiz’ açılımı çok kısa sürecek ve tarihe onlar açısından utanılacak kayıtlar düşülecekti.

‘Soya Dönüş’ kampanyaları ile Türk asıllılar ve Müslümanlar üzerinde estirilen terör ve uygulanan asimilasyon politikasının acıları hala geçmedi.

1952’de Bulgaristan’ın yeni süreci çerçevesinde Sofya Üniversitesi’nde Türkoloji  Bölümü’nün açılması ile Bulgaristan’da yaşayan Gagavuzlar da araştırma konusu olmuş ve kültürel, etnik özellikleri ile yaşadıkları yerleşim yerleri kayıt altına alınmıştır.

Gagavuz araştırmaları konusu da aynı bu dönemde güncellik kazandı.

1959-61 yıllarında Bulgar Bilimler Akademisi Balkanoloji Enstitüsü’nce  bilimsel ekspedisyonlar düzenlenerek Kuzeydoğu  Bulgaristan Gagavuz köylerine gidildi, üç yıl boyunca yaz aylarında alan araştırmaları yapıldı.

Gagavuz topluluğun dili ve kültürüyle ilgili pek çok malzeme toplandı.

Ekspedisyon sorumlusu Gagavuz kökenliydi, deneyimli bir filologdu.

Bundan birkaç yıl sonra da Sofya Üniversitesi Türkoloji Bölümümüz Güneydoğu Bulgaristan’ın Yambol (Yan-Bolu) dolaylarında bulunan Gagavuz köylerini ziyaret etti, buradaki Gagavuzlardan dil ve kültür malzemesi topladı.

Böylelikle tüm Bulgaristan Gagavuz yerleşim yerleri araştırma kapsamına alınmış oldu. 

Bilimler Akademisi’nin düzenlemiş olduğu ekspedisyona katılan genç Türkologlar Deliorman köylerinden ve Varna kentinden başlayarak Vinitsa (Kestriç), Oreşak (Cevizli), General Kantarcievo (Çavuşköy), Bılgarevo (Gâvur  Söğütçük), Kiçevo (Caferli), Kumanovo (Yeniköy) başta olmak üzere unutulmaz veriler derlemişler ve kayıt altına almışlardır.

Elde edilen veriler o dönemki iktidarı ürkütmüş olmalı ki, hızla bu politikayı terk etmişler, bu çalışmalar katılan bilim insanlarına dünyayı dar etmişlerdir.

Evlerine ve işyerlerine yapılan polis eşliğindeki operasyonlara rağmen bilim namusu ağır basan akademisyenleri sindirememişler, bu konudaki delilleri de yok edememişlerdir.

Ancak geçmişte yaşanan acılara yönelik dilenen yarım ağızlı özürler, oluşan yaraları iyileştirmeye yetmiyor.

Bulgaristan siyasileri ve bilim insanları bu karanlık geçmişleri ile yüzleşmelidir.

Belki gelecekte bu ülkede de gerçek demokrasi inşa edilir ve tüm Bulgaristanlıları kucaklayacak, şeffaf politikalar oluşturulur.

İşte o zaman Bulgaristan’da yaşayan insanların gerçek etnik, kültürel ve dini kimlikleri Gagavuzlar da dahil olmak üzere kayıt altına alınır ve bu konuda bilimsel çalışmalar ortaya konur.

KAYNAKÇA

-          (Acaroğlu 2006; Hacısalihoğlu 2008).
-          Beycan Hocaoğlu /Manisa Celal Bayar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi)
-          Kültür Evreni (Prof. Dr. Hayriye SÜLEYMANOĞLU YENİSOY)
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder