Balkanların genelindeki Avrupa Birliği entegrasyon süreci, etnik ve kültürel kimlik tespiti ile devam ediyor.
Başta
Bulgaristan olmak üzere tüm bölgede hummalı bir çalışma var.
Makedonya,
Bulgaristan, Romanya ve Kosova’da yapılacak nüfus sayımında vatandaşlara ‘din’,
‘etnik köken’, ‘ana dil’ konusunda sorulacak üç hayati konu var.
Ülkelerin
etnik yapısını da ortaya koyacak bu çalışma soydaşlarımız açısından oldukça
hayati öneme sahip.
Balkanlarda
faaliyet yürüten STK’larımız yayınladıkları bildiriler, sahada bire bir yürüttükleri
çalışmalar ile halka demokrasinin aynı zamanda etnik kimliğini ifade etme
hürriyeti olduğunu anlatıyor.
İlginç
kampanyalar, görsel, işitsel şovlarla yürütülen çalışmada dikkat çekilen bir
başka önemli konu da nüfus sayımının hafife alınmayıp, ‘’Ben de varım’’ denmesi
noktasında çağrı yapılması.
Kimliğini
ifade etme hakkını kullanacak olanlara güvende oldukları mesajı da verilmeye
çalışılıyor.
Demokraside
kimliğini ve varlığını ifade etmenin, haklarına da sahip çıkmanın ilk adımı
olduğu hatırlatılan çalışmaya halk ne derece sahip çıkacak, sayım sonrası hep
birlikte göreceğiz.
Makedonya’da
5 Eylül’de başlayan çalışma 31 Eylül’de sona erecek.
Bulgaristan’da
7 Eylül’de başlayan çalışma ise 3 Ekim tarihine kadar devam edecek.
Kosova’da
feshedilen parlamento nedeniyle önce seçim, ardında da sayım yapılacak.
Muhtemel
seçim tarihi 17 Ekim olan Kosova bu konuda da oldukça sıkıntılı bir süreci
yaşıyor.
Romanya
ise bu konuda tam bir kapalı kutu.
Ne
soydaş siyasilerde, ne de STK’larda bir hareket var.
Romen
kamuoyu da gelişmelerden bi haber tavırda.
Konu
hakkında aradığım Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar (YTB) Başkanlığı’nın
ilgili birkaç birimi de sayımı hiç duymamış.
Gelişmelerden
ve konudan haberleri bile yok.
Türkiye’nin
yurtdışındaki gönüldaşlarından sorumlu birimin bu hali beni şaşırtmadı desem
yalan olur.
Türkiye’de
yaşayan ve çifte vatandaş olan Balkan, Rumeli orjinli soydaş ve dindaşlarımızın
da bulundukları bölgelere en yakın konsolosluklar aracılığı ile veya internet
üzerinden bu çalışmalara katılıp kayıt vermeleri mümkün.
Bu
sayım çalışmasına duyarlılık sadece Kuzey Makedonya’da oldukça yüksek.
Bu
konuda oldukça coşkulu kampanyalar yürütülüyor.
Bulgaristan’da
da ‘’Türküm, Müslümanım, Anadilim Tükçe demekten çekinme’’ şiarıyla yürütülen
çalışmada ise sessiz ve derinden yol alınmaya çalışılıyor adeta.
Bence
bu konuda bir yanlışlık ve eksiklik var.
Toplumumuzda, camiamızda bu konuda bir heyecan dalgası, duyarlılık yok gibi.
Umarım bu duygusal geri duruş sahada kendimizi ifade etme noktasında da yaşanmaz.
Bulgaristan’da 1990 yılından bu yana demokrasiye dair bir geçiş süreci yaşanmaktadır.
Bu
çalışma sırasında umarım burada oldukça yoğun bir nüfusa sahip olduğu bilinen
Pomaklar ile Gagavuzlar ( Gök Oğuzlar) da unutulmaz.
Gerçi
onların Bulgaristan’da temsilcisi konumunda öne çıkan bir STK’ları ile siyasi
örgütlülükleri yok gibi ama hak iddiasındaki diğer sivil toplum kuruluşlarımız
ile siyasiler onlara da el vermeli.
Konu
sadece Müslümanlık, ya da etnik kimlik de değil.
Yaşanılan
ülkede ‘insan’ olmanın da bileşkesini oluşturuyor bu çalışma.
Sayım
sonucu ortaya çıkacak tablodan elde edilecek veriler Türkiye’nin bölge
politikasına da yansıyacaktır kuşkusuz.
Bulgaristan’da
Osmanlının son döneminde ve Bulgaristan devletinin kurulduğu ilk yıllarda peş
peşe yapılan nüfus sayımlarında oldukça ilginç rakamsal tespitler var.
Ders
alınması gerek bu sayılar ülkede yaşanan etnik ve dini kimlik tasfiyesinin de
delili aynı zamanda.
Bulgaristan
ilk nüfus sayımını fiili bağımsızlığını kazandıktan sonra 31 Aralık 1880
tarihinde yapmıştır.
Ancak
ilginçtir ki, veriler dünya kamuoyuna aktarılmamıştır.
Nüfus
sayımı ile ilgili ciddi sorunlar bu sayımların güvenilirliğini zedelediği gibi
köy ölçeğinde yapılan tespitlerin sonuçları da yayınlanmış değildir.
Bulgaristan
Knyazlığı ve Doğu Rumeli Vilayetinin 1885 yılındaki birleşmesinin ardından 31
Aralık 1887 yılında yapılan sayımda ise nüfusun hane büyüklüğü, cinsiyeti,
doğum yeri, medeni durumu, din, ana dil, okuma yazma, yaş, meslek, özürlülük
durumları ve tabiyetleri sayılmıştır.
Ancak
sayım sonuçlarındaki köy isimleri ile günümüz köy isimleri arasında çok büyük
farklar bulunmaktadır.
Özellikle
1934 yılında ve sonrasında Bulgaristan'daki yerleşim isimlerinin Bulgar diline
çevrilmesinin ardından Bulgaristan'daki köy isimlerinin tamamına yakını
değiştirilmiştir.
Bu
durum oradaki varlığımızın unutturulmaya çalışılmasının açık delili.
Şu
anda mevcut köyler üzerinden nüfus sayımında ismi geçen yerleşim yerlerinin
lokasyonlarını bulmak mümkün değildir.
1887
nüfus sayımına göre Burgaz il sınırları dahilinde yüz on bin üçyüz altmış üç
(110 363 ) kişi yaşamaktadır.
Nüfusun
yüzde 65'i Hristiyan Ortodokslardan oluşurken, Müslümanların oranı yüzde
34'tür.
Ana
dili Bulgarca olanların oranı yüzde 52, ana dili Türkçe olanların oranı yüzde
32 iken, ana dili Yunanca olanların oranı yüzde 12 civarındadır.
Burgaz,
Karnobat ve Ahyolu (Anhialo) ilçelerinde Ortadokslar yoğunluğu oluştururken,
Aydos ilçesinde yüzde 67 ile Müslümanlar, Ahyolu (Anhialo) ilçesinde ise yüzde
36.5 ile Rumlar nüfus çoğunluğunu oluşturmaktadır.
Mesela
bu sayımlarda Ortodoks Hristiyan kimliklerinden dolayı Gagavuzlar
tasniflenmemiş, Bulgar nüfus içerisinde eritilmiştir.
Tarih
boyunca Bulgaristan’da yaşamakta olan Gagavuzların
nüfus dağılımları hiçbir zaman ifade edilmemiş, hep saklanmıştır.
Türk
dili Bulgaristan’da birkaç azınlık topluluğu
tarafından konuşulmaktadır.
Gagavuzlar
da Türkçe konuşan bir topluluktur.
Günümüzde
de yoğun olarak Kuzeydoğu Bulgaristan’da yaşamaktadırlar.
Mesela
geçmişte Varna’da yaşayan nüfusun ezici çoğunluğu Müslüman Türkler ve Hristiyan
Türkler olan Gagavuz iken bu istatistiklere hiç bir zaman yansımamıştır.
Sadece
Osmanlı’nın 17. yüzyıl başındaki kadı sicillerinde kalan bu gerçekliği dünya
kamuoyu ne kadar biliyor.
Bırakın
Varna kentini şu anda bile Bulgaristan’da halen ne kadar Gagavuz’un yaşamakta
olduğuna dair herhangi bir bilgi yayımlanmış değildir.
Bulgar
nüfus istatistikleri Gagavuzları Bulgar hanesine kaydettikleri için bu
topluluğun sayısını öğrenmek imkansızdır.
Geçmiş
dönemler hakkında da şimdilik sağlıklı bilgiye ulaşılmış denilemez.
Osmanlıların
Gagavuzları ayrı bir topluluk olarak göstermeyip Hristiyan nüfus içinde sayması
da Gagavuz araştırmalarını bir hayli zorlaştırmaktadır.
O
dönemlerde nüfus sayımlarında milliyet prensibi değil, din prensibi üzerinden
hüküm yürütülüyordu.
Doksanüç
(1877 -78) Savaşı’ndan sonra yeni bir Bulgar Prensliği kurulur ve milliyet
belirtisine göre nüfus sayımlarına geçilir.
Ancak
o zaman da başka sorunlar ortaya çıkar.
Bulgaristan’da
Bulgar asıllı nüfus neredeyse azınlığa düşecek sayıdadır.
Ancak
Bulgar yönetimi hızla ve kısa zamanda durumu kendi lehlerine çevirecek
politikaları oluşturur..
1879
tarihinden itibaren de söz konusu topluluk önce Türk (Osmanlı Türk’ü),
sonra Gagavuz, daha sonraları da Bulgar olarak adlandırılır.
Örneğin,
1879-1910 yılları arası dönemde Bulgaristan’da yerleşim yerlerine ilişkin bir
listede nüfus sayımları hakkında da bilgi verilmiş ve Gagavuzlar baştan Türk
(Osmanlı Türk’ü), daha sonraki sayımlarda Gagavuz
olarak yazılmıştır:
Mesela
Kavarna’ya bağlı Gavur Söğütçük Köyü (1942’den beri Bılgarevo adıyla bilinir)
Gagavuzları 1880, 87, 92 yılları sayımlarında Türk (Osmanlı Türkü);
1900, 1905 ve 1910 sayımlarında ise Gagavuz olarak gösterilmiştir.
Zamanla
bu topluluğun Bulgar halkının bir parçası olduğu görüşü ortaya atılmış ve o
günden bu güne tüm sayımlarda Bulgar hanesine kayıtları yapılmaktadır.
İkinci
Dünya Savaşı sonrası Bulgaristan’da değişen siyasi iktidarın yeni ideolojisi
çerçevesinde yaşanan ‘hepimiz kardeşiz’ açılımı çok kısa sürecek ve tarihe
onlar açısından utanılacak kayıtlar düşülecekti.
‘Soya
Dönüş’ kampanyaları ile Türk asıllılar ve Müslümanlar üzerinde estirilen terör
ve uygulanan asimilasyon politikasının acıları hala geçmedi.
1952’de
Bulgaristan’ın yeni süreci çerçevesinde Sofya Üniversitesi’nde Türkoloji
Bölümü’nün açılması ile Bulgaristan’da yaşayan Gagavuzlar da araştırma konusu
olmuş ve kültürel, etnik özellikleri ile yaşadıkları yerleşim yerleri kayıt
altına alınmıştır.
Gagavuz
araştırmaları konusu da aynı bu dönemde güncellik kazandı.
1959-61
yıllarında Bulgar Bilimler Akademisi Balkanoloji Enstitüsü’nce bilimsel
ekspedisyonlar düzenlenerek Kuzeydoğu Bulgaristan Gagavuz köylerine
gidildi, üç yıl boyunca yaz aylarında alan araştırmaları yapıldı.
Gagavuz
topluluğun dili ve kültürüyle ilgili pek çok malzeme toplandı.
Ekspedisyon
sorumlusu Gagavuz kökenliydi, deneyimli bir filologdu.
Bundan
birkaç yıl sonra da Sofya Üniversitesi Türkoloji Bölümümüz Güneydoğu
Bulgaristan’ın Yambol (Yan-Bolu) dolaylarında bulunan Gagavuz köylerini ziyaret
etti, buradaki Gagavuzlardan dil ve kültür malzemesi topladı.
Böylelikle
tüm Bulgaristan Gagavuz yerleşim yerleri araştırma kapsamına alınmış
oldu.
Bilimler
Akademisi’nin düzenlemiş olduğu ekspedisyona katılan genç Türkologlar Deliorman
köylerinden ve Varna kentinden başlayarak Vinitsa (Kestriç), Oreşak (Cevizli),
General Kantarcievo (Çavuşköy), Bılgarevo (Gâvur Söğütçük), Kiçevo
(Caferli), Kumanovo (Yeniköy) başta olmak üzere unutulmaz veriler derlemişler
ve kayıt altına almışlardır.
Elde
edilen veriler o dönemki iktidarı ürkütmüş olmalı ki, hızla bu politikayı terk
etmişler, bu çalışmalar katılan bilim insanlarına dünyayı dar etmişlerdir.
Evlerine
ve işyerlerine yapılan polis eşliğindeki operasyonlara rağmen bilim namusu ağır
basan akademisyenleri sindirememişler, bu konudaki delilleri de yok
edememişlerdir.
Ancak
geçmişte yaşanan acılara yönelik dilenen yarım ağızlı özürler, oluşan yaraları
iyileştirmeye yetmiyor.
Bulgaristan
siyasileri ve bilim insanları bu karanlık geçmişleri ile yüzleşmelidir.
Belki
gelecekte bu ülkede de gerçek demokrasi inşa edilir ve tüm Bulgaristanlıları
kucaklayacak, şeffaf politikalar oluşturulur.
İşte
o zaman Bulgaristan’da yaşayan insanların gerçek etnik, kültürel ve dini kimlikleri
Gagavuzlar da dahil olmak üzere kayıt altına alınır ve bu konuda bilimsel
çalışmalar ortaya konur.
KAYNAKÇA
-
(Acaroğlu 2006; Hacısalihoğlu 2008).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder