Bir süre önce Yunanistan’da tarihin derinliklerinde eşsiz bir yolculuk yaparken, içimdeki önyargılar ile de hesaplaşmak durumunda kalmıştım.
Antik çağlardan bu güne uzanan zaman diliminde ben onların da düşündüğü gibi hep Ege’nin karşı yakasında olandım.
Ama
gerçeklik hiç de öyle değil.
Bizim
aklımızı çelen siyasilerin güdümünden sıyrılırsak bam başka bir coğrafyaya adım
atmakla kalmıyoruz, algılarımız da doğru çalışmaya başlıyor.
İkili
ilişkilerde, Yunanlılar ile aramda geçen diyaloglarda hiçbir olumsuzluk
yaşamadım.
Ama
ülkelerimiz arasındaki siyasi süreç hiç de bizim insan olarak yaşadığımız
güzellikte değil.
Bizim
Yunanistan’daki tarihimiz ile onların Türkiye’deki geçmişi bizi birbirimize
bağlayacak en önemli değer olması gerekirken maalesef görmezden gelinip,
dikkate alınmıyor.
Türkiye
ile Yunanistan’ın Doğu Akdeniz başta olmak üzere Ege’de kıta sahanlığı
sorunları yaşadığı, sinir savaşının iki ülkeyi sürekli karşı karşıya getirdiği bu
günkü süreçte de siyasilerden hiç kimse yeni bir şey söylemiyor.
Bir
süre önce tekrar başlayan istikşafi görüşmeler beklendiği gibi ortaya bir çözüm
çıkarmayıp sadece günü oyalarken, katkım olması açısından yıllar önce kamuoyuna
yansıyan dikkate değer bir çözüm önerisi ile görüşü sizlere aktarmak isterim.
Yazımızın
öznesi konumundaki Yunan asıllı Türkolog Ord. Prof. Dr. Dimitri Kitsikis’in
2016 yılında Türk basınına yansıyan görüşleri oldukça dikkatimi çekmişti.
Okuduğumda
‘’Neden olmasın’’ düşüncesi, bölgenin barış ve istikrar adası olması fikri ile gelip
beynimin merkezine yerleşmişti.
Öyle
ya, bu bölgede çıkacak bir savaş kimin işine yarar?
Olası
senaryoları kurgusal anlamda irdelemeliyiz.
Savaşı
kim ister?
Daha
doğrusu bir Türk-Yunan savaşı kimin çıkarına olur?
Aksine bölgemizde oluşacak yeni bir birlik, federasyon tüm kirli oyunları bozduğu gibi, müreffeh,
kalkınmış bir Yunanistan ile Türkiye ve geleceğe barış içinde birlikte yürüyecek iki mutlu
ulus ortaya çıkarır.
Neden
olmasın düşüncesini entellektüellerin değerlendirmesine bırakırken, Kitsikis’in
Akdeniz için önerdiği Türkiye-Yunanistan-İsrail merkezli, bölgede oynanan
oyunları bozacak nitelikteki yeni bir birlik fikrinin tartışılmasını isterim.
Bir
dönem 8. Cumhurbaşkanımız rahmetli Turgut Özal'ın danışmanlığını da yapan ve
‘Yunan-Türk Konfederasyonu’ fikrinin teorisyeni olan Yunan asıllı Türkolog Ord.
Prof. Dr. Dimitri Kitsikis, Türkler ile Yunanlıların birbirinden nefret ettiği
fikrinin Batı'nın yaydığı milliyetçilik mikrobunun etkisi olduğu görüşünde.
Kitsikis,
"Yunanistan ve Türkiye'yi ayırarak bir vücudu ikiye böldüler. Vücudu ikiye
bölünen insan yaşayabilir mi? diye soruyor.
Güncelliği
halen devam eden bu öneri her iki ülkenin siyasilerinin de gündeminde olmalı.
Sayın
Kitsikis’in bu talebi ve açıklaması paradigma kırıcı.
‘Yunan-Türk
Konfederasyonu’ fikrinin teorisyeni de olan 86 yaşındaki Kitsikis, bu konuda Batı'yı sert sözlerle eleştiriyor.
“Osmanlı
İmparatorluğu'nu sömürmek isteyen Batı, milliyetçilik ve ırkçılık mikrobu
yaydı" diyen Prof. Dr. Dimitri Kitsikis, “Batılılar, Yunanların Türklerden
nefret etmelerini istedi. Türkler, imparatorluğun her yanını ırkçılık mikrobu
sardığının yüz yıl sonra farkına vardı. Türkler, Yunanların kendilerinden neden
nefret ettiğini ise anlamakta güçlük çekti. Bu fitnenin Batı'dan kaynakladığını
bilemediler. Bu nedenle bugün pek çok Türk, halen Yunanlıları sever, buna
karşılık daha az sayıda Yunan, Türkleri sever. Okullarda okutulan tarih
kitapları nefretten beslenen ön yargılarla dolu" diyor.
‘Yunan-Türk
Konfederasyonu’ tezini irdelerken Amerika’nın bölgeyi yeniden şekillendirmek
istediğine de dikkat çeken Kitsikis Amerika'nın Yunanistan üzerinden AB'yi
zayıflatmaya çabasında olduğuna işaret ediyor.
Türkolog
Ord. Prof. Dr. Dimitri Kitsikis’in bu konudaki önermesi iç içe geçmiş bir çözüm
paketi niteliğinde.
Bölgenin
güçlü aktörü İsrail ile de yeni bir bileşeni öneriyor.
Kitsikis,
‘’Yunanistan ve Türkiye, yanlarına İsrail'i de alarak, Akdeniz Birliği
oluşturmalılar. Amerika da AB'ye karşı bu oluşumu destekliyor. O yüzden
Yunanistan'ı zayıflatmaya çalışıyor. Yunanistan öyle bir hale geldi ki kangren
oldu. Bu kangrenin Yunanistan üzerinden bütün Avrupa'yı sarmasını istiyor. Oysa
Türkiye-Yunanistan-İsrail bir araya gelirse AB'ye alternatif bir güç oluşturur.
Ege Denizi'ni, bir insanın nefes borusu olarak düşünün. Bu kişinin akciğerleri
ise Ege ile ikiye bölünmüş durumda. Yarısı Türkiye'de, yarısı Yunanistan'da
kaldı. Yunanistan ve Türkiye'yi ayırarak bir vücudu ikiye böldüler. Vücudu ikiye
bölünen bir insan yaşayabilir mi? O yüzden Türkiye de Yunanistan da zorluklar
çekiyor. Siyasilerimiz, iş insanlarımız ve entelektüel çevrelerimiz bir araya
gelerek, Türkiye-Yunanistan Konfederasyonu perspektifini masaya yatırmalıdır"
diyor.
Yaşamını
yitirdiğinde Türkiye’ye defnedilmesini isteyecek kadar bize sevdalı bu insanın
‘’Öldüğünde Çamlıca Tepesi'ne gömülmek isterim’’ sözleri üzerine Türk olsun
Yunan olsun aklı başında herkesin dikkatle düşünmesini isterim.
Tarihin
omuzlarımıza yüklediği ağır, zor, ama bir o kadar da önemli bir görev bizi
bekliyor. (İsmail KORKMAZ)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder