Ülke 17
Aralık 2013 tarihinde başlayan yolsuzluk operasyonlarının gölgesinde sandık
başına gidiyor.
Haftalardır
süren ses kaydı ( tape) açıklamaları nedeniyle siyasi tansiyon oldukça fazla
yükseldi.
Hükümet bu
dinlemelerin kamuoyu ile paylaşılmasını ne pahasına olursa olsun engelleme
çabasında.
Bu durum
idari zaptu-rapt uygulamalarına zirve yaptırdı.
Gazeteler
kapatılıyor, televizyon ekranları karartılıyor, sanal alemdeki hesaplar elden
geçiriliyor, okullarda ise öğrencilere yönelik sorgu sual işin cabası.
Erken genel
seçim havasına bürünen Türkiye’de seçmenler Twitter ve Youtube yönelik
yasakların gölgesinde belediye başkanlıklarını değil, adeta hükümeti oyluyor.
Güven
oylamasına dönüşen seçim sürecinde yaşadığımız, tanık olduğumuz ötekileştirme
operasyonları değme CIA senaryolarına taş çıkartıyor.
Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan ve çevresi ile bazı hükümet üyelerinin karıştığı iddia
edilen yolsuzluklar sorgulamayı bırakın, sohbetlere bile konu edilemiyor.
Yaşanan
gerilimde siyasilerin birbirlerine yönelik sert ve yıpratıcı açıklamaları
toplumsal kutuplaşmayı tehlikeli noktalara sürükledi.
Ülke hızla
bir cepheleşmeye kaydı.
Yıllar
öncesinde kaldığını zannettiğimiz bilinçaltımızdaki korkular depreşti.
Avrupa
Birliği ile ABD’den peş peşe açıklamalar geliyor.
Dost ülkeler
kaygılı.
Hükümet
temsilcilerinin yaptığı açıklamalara bakılırsa pazar günü bu sürecin sonuna
gelindiğini düşünmek iyimser bir hayalcilik olacak.
Son olarak
Suriye ile Türkiye arasında çıkabilecek ikili bir savaşa yönelik senaryoların
ele alındığı ses kaydı kan donduracak nitelikte.
Dışişleri
Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun sözleri bırakın senaryoyu, yaşanabilecekleri,
göstermesi açısından ibretlik.
Dünya
hayretler içinde.
Gidişe
sessiz kalmayanların aylardır gazlandığı yetmiyormuş gibi, yitip giden
gençlerin acıları yürek dağlıyor.
Toplumsal
akıl sağlığımız tehlikede.
Hangi yöne
yürüyeceğimizin seçimini yapmakta zorlanıyoruz.
Meydanlarda
boy gösteren satırlı, kefenli fedailerin temsil ettiği değerler zincirinin
önüne set çekmeye çalışan sağduyulu her insan tedirgin.
Olabileceklerin
derin sessizliğinden ürker olduk.
Oluşan toz
bulutu içinde yolumuzu arıyoruz.
Mustafa
Kemal’in Türkiye'sinden acıları söylev yaptığımız bir başka ülkeye doğru koşar
adım ilerlerken bir durup düşünmek gerek.
Atatürk’ün
yolundan gayrı yol arayışlarının topluma ne kazandıracağını, bizlere ne fayda
getireceğini iyi hesap etmeliyiz.
Oldukça
hızlı akan yılların ardından son dönemece geldik.
Pazar günü
yapacağımız tercih bu nedenle önemli.
Yarınlarımızda
ne görmek istiyorsak onun seçimini yapacağız.
Şöyle bir
soluklanıp derin nefes alarak iyi düşünelim.
İsmail KORKMAZ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder