8 Ocak 2021 Cuma

YUNAN ORDUSU SİLAH VE MALZEME TAKVİYESİ YAPIYOR

Türk sınırlarındaki birliklerine yeni malzeme ve silah takviyesi yapan Yunanistan, Fransa'dan ve Almanya'dan tedarik edeceği yeni araçlarla birlikte askeri gücünü artırmayı planlıyor. Yunanistan ile Fransa arasında 18 Rafale savaş uçağı alımına dair imzalanan anlaşmada da sona gelindi. İki ülkenin savunma bakanlarının da imzasıyla, anlaşma resmiyet kazanmış olacak. Yunanistan'da 4 ocakta gerçekleşen kabine değişikliğinde koltuğunu koruyan Savunma Bakanı Nikos Panagiotopoulos'un savunma stratejisinde önceliğinin mevcut askeri teçhizatın bakımı ve yükseltilmesi ve yeni ve modern teçhizatın tedariki olduğu belirtiliyor. Panagiotopoulos'un askeri rekabeti düşük maliyetlerle sürdürme konusunda başarılı olduğu belirtilse de, ülkenin 10 yıllık mali krizi ordu üzerinde de ciddi ekonomik hasara yol açtı. Yunanistan basınında yer alan haberlere göre, Yunanistan Genelkurmay Başkanı Konstantinos Floros ile kurmay heyeti, ordunun ihtiyaçlarıyla ilgili hazırladıkları raporu bakanlığın onayına sundular.

SİLAH SATIŞINDA ABD-FRANSA REKABETİ
Rafale, F-16'lar ve Mirage 2000-5 uçakları için yedek parça edinecek olan Hava Kuvvetleri de, gözünü F-35'lere dikmiş durumda. Donanmada ise, yeni fırkateynlerin satışı konusunda ABD ile Fransa'nın rekabeti sürüyor. Fransa Savunma Bakanı Yunanistan'a silahların satışı konusunda güçlü bir teklifle geldiği belirtilirken, Yunanistan'ın aldığı ABD yapımı Sikorsky SH-60 Seahawk 'Romeo' helikopterlerinin toplam maliyeti 295 milyon dolara ulaştı. Yunanistan’ın, son teknoloji Tip 214 denizaltıları için 36 yeni Alman ağır hizmet torpidosu satın alma anlaşması da devam ederken, anlaşma aynı zamanda Yunan denizaltılarında bulunan eski SUT torpidolarının bazılarının modernizasyonunu da içeriyor. Yunanistan ordusunun halihazırda son teknoloji silah sistemlerine sahip olduğu biliniyor, ancak bu, ileri teknolojiye sahip akıllı silahlara ve mevcut silahları güncellemeye gerek olmadığı anlamına gelmiyor. 

ALMANYA'DAN ARAÇLAR BU AY GELECEK
Ordunun yenilenme listesinin başında ise G3 silahının değiştirilmesi ve Yunan ordusunun ünlü Mercedes' araçlarının yenileriyle değiştirilmesi yer alıyor. 1.000'den fazla M1117 zırhlı aracın satın alınma süreci ise hala devam ediyor. Ordu, tam operasyon kabiliyetinde olan 80 Mercedes aracı Almanya'dan almaya hazırdı, ancak koronavirüs nedeniyle araçların gelişi ertelendi. Ancak Genelkurmay, bir Yunan heyetin binden fazla zırhlı araç seçmek üzere ABD'ye gitmeye hazırlandığı günlerde, Alman araçlarının bu ay içerisinde ülkeye ulaşacağı konusunda iyimser. Aynı zamanda, Genelkurmay'ın yoğun ilgi gösterdiği silah sistemlerinden biri de İsrail'in tank karşıtı füzeleri Spike. İsrail Savunma Bakanlığı bünyesindeki Rafael Advanced Defense Systems tarafından geliştirilen taşınabilir güdümlü tanksavar füzesi sistemi Spike, Lübnan, Afganistan ve Irak gibi savaş alanlarında kullanıldı.

MERİÇ SINIRINA 39 OTOBÜS, 45 CİP
Bu arada Evros (Meriç) ilindeki Yunan-Türk sınırında geçtiğimiz yıl yaşanan kriz sonrasında takviye teçhizat alımına giden Yunan Kara Kuvvetleri’ne şimdi de yeni otobüs ve cip takviyesi yapıldı. Daha önce de 2020 yılının Haziran ayında otoyol dışında da hareket edebilen 15 adet cip ordu envanterine dahil edilmişti. Son olarak Yunanistan Genelkurmay Başkanlığı, 50 ila 55 kişi taşıyan 19 otobüs, 20 küçük otobüs ve 45 adet her yolda hareket edebilen (çift kabinli) cipi daha bünyesine kattı. ( GREEKCİTYTİMES – SPUTNİKNEWS - AZINLIKÇANET)

7 Ocak 2021 Perşembe

KARSAN YENİ NESİL OTOBÜSLERİ İLE ROMANYA PAZARINDA

Türkiye’nin ticari araç üreticisi firmalarından Karsan, Romanya’nın Dej Belediyesi’nin açtığı ve Avrupa Birliği Bölgesel Kalkınma Fonu desteğiyle gerçekleştirilen toplu taşıma sistemlerinin modernize edilmesi ihalesini kazanarak 14 adet Atak Electric ve 6 adet Jest Electric teslimatını gerçekleştirdi.

Yerli ticari araç üreticilerinden Karsan, yüzde 100 elektrikli toplu taşıma araçları Jest Electric ve Atak Electric modellerinde yeni bir ihracat açıkladı. Yapılan açıklamaya göre, marka son olarak Romanya’nın Dej Belediyesi’ne 14 adet Atak Electric ve 6 adet Jest Electric teslimatı gerçekleştirdi. Karsan, distribütörü Anadolu ROM’la Dej Belediyesi’ne ait toplu taşıma sistemlerinin modernize edilmesi kapsamında Avrupa Birliği Bölgesel Kalkınma Fonu desteğiyle açılan ihalenin kazananı olmuştu. Karsan’ın elektrikli ürün gamının 8 metre sınıfındaki üyesi Atak Electric, 230 kW motor gücü ve 2500 Nm tork üretiyor. BMW’nin geliştirdiği beş adet 44 kWh bataryayla toplamda 220 kWh batarya kapasitesi bulunan Atak Electric, 300 km menzili sahip ve yAC şarj üniteleriyle 5 saatte, DC ünitesiyle de 3 saatte şarj olabiliyor. Jest Electric ise 135 kW güç ve 290 Nm tork üreten BMW üretimi elektrikli motor ve yine BMW üretimi 44 ile 88 kWh bataryalarla tercih edilebiliyor. Jest Electric'in menzili 210 km olarak açıklanıyor.

BALKAN ÜLKELERİ YATIRIMCIYA TEŞVİK YAĞDIRIYOR

Slovenya, Hırvatistan, Sırbistan, Bosna Hersek, Karadağ, Kosova, Makedonya... Kısa sürede siyasi ve ekonomik istikrara kavuşan bu ülkelerin çoğuyla serbest ticaret anlaşmamız var. Dış ticaret şirketlerine vergi avantajı, yatırımcılara da birçok teşvik sunuyorlar. Üstelik bazılarına vizesiz girebiliyoruz.

Yugoslavya’nın dağılmasından sonra kurulan 7 ülke, ekonomik ve siyasi alanda ciddi adımlar atıyor. Bunlardan Slovenya, 1 Mayıs 2004’ten bu yana AB üyesi. Makedonya ve Hırvatistan da 2012’de tam üye oldu. Kişi başı milli geliri 6 bin doları geçen Sırbistan da AB’ye uyum çerçevesinde 350’den fazla yasa çıkardı.

Bosna Hersek ise yüzde 10’la Avrupa’da kurumlar vergisinin en düşük olduğu ülkelerden biri. Yabancı yatırımcılara tanınan 5 yıl kurumlar vergisi muafiyeti 1 Ocak 2008’de kaldırılmıştı. Ancak bu tarihten önce kurulmuş şirketler, bu ayrıcalıktan halen yararlanıyor. Yeni kurulan şirketler içinse kurumlar vergisi oranı yüzde 10.

Henüz AB üyesi olmamasına rağmen Kosova’yla birlikte para birimi olarak ‘euro’yu kullanan Karadağ, birçok şirketini özelleştirerek önemli adımlar attı...

Balkan ülkeleriyle Türkiye’nin ilişkileri de büyük bir hızla gelişiyor. Türkiye’nin AB üyesi Slovenya’yla dış ticareti 1 milyar dolara dayandı. Sırbistan’la 1 Haziran 2009 tarihinde imzalanan serbest ticaret anlaşması (STA), 1 Eylül 2010’da yürürlüğe girdi. Türkiye ile Sırbistan arasında vize de uygulanmıyor.

Ankara, bu ülkelerden Makedonya ve Karadağ’la da STA imzalamış durumda. Türk vatandaşları Karadağ ve Kosova’ya da vizesiz girebiliyor. Türk ihracatçısı açısından henüz bakir olan bu ülkelerden, gümrük vergisinin olmaması nedeniyle ithalat da cazip...

SIRBİSTAN
Devlet teşvikleri artırıldı. 2009 yılında gayri safi yurtiçi hasılası 50 milyar doları bulan Sırbistan’da kişi başı milli gelir 6 bin 130 dolar. 1990’lı yıların başından itibaren bölgede yaşanan savaşlar ve yaptırımlar nedeniyle ağır zarara uğrayan Sırbistan, demokrasiye geçişle birlikte AB’yle bütünleşmeyi hedefleyen kararlı bir ekonomik program uygulamaya başladı. Yapısal reform niteliğinde bugüne kadar 350’den fazla yasa çıkarıldı.

Sırbistan ekonomisi, tarım ve sanayiden hizmetler sektörüne kayıyor. Ülkenin tarımsal üretimi tahıl, mısır, şekerpancarı, ayçiçeği, kenevir ve hayvansal ürünlerden oluşuyor. Meyvede ise Avrupa’nın en önemli üreticilerinden biri. Çoğunluğu ülkenin kuzey kısmındaki Voyvodina’da bulunan tarım sektörünün önemini bundan sonra da sürdürmesi bekleniyor.

Sırbistan’ın kimya, tekstil, otomotiv, mobilya ve gıda sektörlerinde köklü sanayi kuruluşları var. Bu tesislerin çoğu halen devletin elinde. Türk firmaları bu tesislerin özelleştirme ihalelerine girebilir. Özelleştirme kapsamındaki tesisler arasında çimento ve demir-çelik fabrikaları, zirai donanım araçları üreten işletmeler, petro kimya tesisleri ve tütün kuruluşları başı çekiyor.

Yatırım yapılabilecek sektörleri tekstil, otomotiv, cam sanayi, gıda, turizm ve enerji. Ayrıca doğalgaz depolama tesisleri ve küçük ölçekli hidroelektrik santralleri kurulabilir. Sırbistan’da inşaat ve müteahhitlik firmalarına da iş çok.

Sırbistan, yabancı yatırımcılar için cazip bir ülke. Dış ticaret ve yabancı yatırımcılara ilişkin mevzuatları oldukça basit. İşletme maliyeti birçok Orta ve Doğu Avrupa ülkesine göre düşük. Vergi sistemi de yatırımcılar için uygun. Yüzde 10’la Avrupa’da kurumlar vergisinin en düşük olduğu ülkelerden biri. KDV ise yüzde 18.

Proje büyüklüğü 200 milyon euro’nun üzerinde olan ve en az bin kişinin istihdam edileceği yatırımlarda, yatırım tutarının yüzde 25’i devlet tarafından karşılanıyor. 50 milyon euro’nun üzerinde ve asgari 50 kişinin istihdam edileceği projelerde ise yatırım tutarının yüzde 20’si sübvanse ediliyor. Yatırım bedeli 8 milyon euro’nun üzerinde olan ve en az 100 kişinin istihdam edildiği projelerde, yatırımcı 10 yıl kurumlar vergisinden muaf tutuluyor. Gelişmemiş bölgelerde yapılan yatırımlarda ise yatırım tutarına bakılmaksızın yatırımcılara 5 yıl kurumlar vergisi muafiyeti tanınıyor.

Vergi teşvikleri arasında, duran varlık yatırımlarının yüzde 80’ine kadar kurumlar vergisi kredisi, maaş vergi ve sosyal sigorta primi muafiyeti, vergiye tabi gelirin yüzde 50’sine kadar yıllık gelir vergisi indirimi de var. Serbest bölgelerde yapılan yatırımlar ise özel avantajlara ve vergi rejimine tabi. Bu bölgelerde ihraç kaydıyla yapılacak üretim için alınan makine teçhizat ve hammadde ithalatı, KDV ve gümrük vergisinden muaf tutuluyor.

Yetkililer Türk firmalarının Sırbistan’da daha çok müteahhitlik alanında faaliyet gösterdiklerini söylüyor. Örneğin, 200 milyon euro tutarındaki ABD büyükelçiliğinin inşaatını, ABD’li Framoco ile konsorsiyum kuran Kolin ve Epik İnşaat gerçekleştirdi. Yüksel İnşaat ise Türk Eximbank kredisiyle otoyol inşa etti. Bunların dışında tekstil, gıda, inşaat malzemeleri ve halı sektörlerde faaliyet gösteren küçük ve orta ölçekli Türk firmaları var.

Türkiye ile Sırbistan arasında 1 Haziran 2009 tarihinde imzalanan serbest ticaret anlaşması, 1 Eylül 2010 tarihinde yürürlüğe girdi. Böylece Sırbistan menşeli sanayi ürünlerinin Türkiye’ye ithalatında uygulanan gümrük vergileri sıfırlandı. Türk mallarının gümrük vergisi ise 1 Ocak 2015’te tüm ürünleri kapsayacak şekilde kademeli olarak kaldırıldı. Türkiye ile Sırbistan vize de uygulanmıyor.

Türk firmaları Sırbistan’a margarin, çikolata, şekerleme, un ve unlu mamuller, makarna, fındık, antepfıstığı, kayısı, incir, turunçgiller, zeytinyağı, balıkçılık ürünleri ve domates satabilir. Ayrıca iplik ve kumaş başta olmak üzere tekstil ürünlerine de pazar var. Sırbistan’dan ithal edilebilecek ürünlerin başında ise şarap, hububat ve bakliyat ile bebek mamaları geliyor.

Başkenti Belgrad
Nüfusu 7.4 milyon
Para birimi Sırp Dinarı
İhracatı 8.3 milyar dolar
İthalatı 15.6 milyar dolar

HIRVATİSTAN
63.1 milyar dolarlık gayri safi yurtiçi hasılası var. Hırvat Elektrik Kurumu ile tersane ve limanların özelleştirilmesi gündemde. Hırvatistan, siyasi ve ekonomik politikalarını birlikle uyumlu hale getirmek için yeniden düzenliyor. Yugoslavya’dan ayrılan diğer ülkelerle kıyaslandığında bu konuda attığı adımlarla dikkat çekiyor. Yabancı yatırımcılara kolaylık sağlamak üzere çeşitli yasalar çıkararak bu yönde kurumlar oluşturdu. 

İstikrarlı bir ekonomiye sahip olan Hırvatistan’ın en önemli avantajlarından biri coğrafi konumu. Çünkü Adriyatik Denizi’ne en uzun kıyısı olan ülke. Hırvatistan’da birçok Türk yatırımı var. Dubrovnik şehrindeki Libertaş oteli, 2004 yılında Rixos Otelleri ve Sembol A.Ş. isimli Türk firmaları tarafından satın alındı. 2009’un temmuz ayında faaliyet geçen 5 yıldızlı otel Libertaş-Rixos ismiyle hizmet veriyor.

Uzel Grubu ise yine Dubrovnik’te bulunan Dubrayka otelini 2001 yılında satın almıştı. Yenilenen otel, 2002 yılından bu yana Pucic Palace ismiyle Uzel Grubu tarafından işletiliyor.
Hırvatistan’daki bir başka önemli Türk yatırımı da Doğuş Holding’in Sibenik’te kurduğu, büyük hacimli 65 yatın yanaşabildiği Marina Mandalina.

Türkiye ile Hırvatistan arasında 2002 yılında imzalanan serbest ticaret anlaşması, 27 Mayıs 2003’ten bu yana yürürlükte. Buna rağmen Türkiye’nin ticari ve ekonomik ilişkileri Hırvatistan’la da henüz istenen düzeyde değil. Türk ürünlerinin bu pazardaki payı sadece yüzde 1’ler seviyesinde bulunuyor. 

Türk Hırvat İş Konseyi Başkanı Hüseyin Çağatay Özdoğru, Hırvatistan pazarında inşaat malzemeleri, otomotiv yan sanayisi, mobilya, tekstil ve konfeksiyon ile ev tekstilinde fırsat olduğunu düşünüyor. Ayrıca otoyol ve konut açığının bulunması nedeniyle inşaat sektöründe büyüme beklendiğini belirtiyor. Özdoğru, turizm sektörünün de Türk firmaları tarafından değerlendirilebileceğini, birçok otelin yenilenmesinin gündemde olduğunu vurguluyor.

Hırvatistan’ın üretim ve ihracatında önemli sektörlerden biri de gemi inşa sanayisi. Gerçi bu sektör daha çok kamunun elinde bulunuyor. Ancak AB’yle yürütülen müzakerelerde tersanelerin özelleştirilmesi ön koşul olarak belirlenmiş durumda. Özdoğru, Türk firmalarının Hırvatistan ve ekonomik potansiyeli hakkında yeterli bilgiye sahip olmadığı görüşünde. Özdoğru’ya göre “İlgi eksikliğinin en önemli nedeni de bu. Oysa önceliklerini belirleyerek yatırım kararı aldıklarında, Hırvatistan’da destek alabilecekleri birçok kurum ve kuruluş bulunuyor.”

Başkenti Zagrep
Nüfusu 4 milyon 489 bin
Para birimi Kuna
İhracatı 15 milyar dolar
İthalatı 28 milyar dolar

BOSNA HERSEK
Serbest ticaret anlaşması ihracatı patlattı. Sınırlarının büyük bölümü Hırvatistan’la çevrili olan Bosna Hersek, Sırbistan ve Karadağ’ın da komşusu. Adriyatik Denizi’ne sadece 20 kilometre kıyısı var. Nüfusunun yarısını Boşnaklar, diğer yarısını ise Sırp ve Hırvatlar oluşturuyor. Bosna Hersek ekonomisi de önemli bir değişim geçiriyor. Serbest piyasa ekonomisinin sağlıklı işlemesi için gerekli olan kurumlar AB ve ABD’nin teknik ve finansal desteğiyle kuruluyor.

Ülkede yabancı yatırımcılara tanınan 5 yıl boyunca kurumlar vergisi muafiyeti 1 Ocak 2008’de kaldırıldı. Ancak bu tarihten önce kurulmuş şirketler, söz konusu muafiyetten önceki mevzuatta belirtilen şartlarda ve sürelerde yararlanmaya devam ediyor. Yeni kurulan şirketler için kurumlar vergisi oranı yüzde 10 olarak uygulanıyor. Ancak toplam gelirinin en az yüzde 30’unu ihracattan elde eden, ilk yıl 4 milyon marka olmak üzere 5 yıl boyunca 20 milyon marka tutarında yatırım yapan ve engelli çalıştıran firmalar kurumlar vergisi ödemiyor.

Bosna Hersek’in Türkiye’ye ve Avrupa ülkelerine coğrafi yakınlığı da önemli bir avantaj. Ülkede halen 50 civarında Türk şirketi var. En büyük yatırımcılar arasında ülkede 50 şubesi bulunan Ziraat Bankası, Bosna Air’in yüzde 49’luk hissesini satın alan THY, kağıt fabrikası kuran Hayat Grubu ve Soda fabrikası işleten Şişecam var. Bosna Hersek’te kurucularının çoğunluğunun Türk girişimcisi olduğu 2 de Türk üniversitesi bulunuyor.

Türkiye’nin Bosna Hersek’e ihracatı son yıllarda neredeyse 100 kat arttı. Serbest ticaret anlaşmasının yürürlüğe girdiği 1 Temmuz 2003’ten itibaren özellikle Türkiye’nin ihracatında patlama yaşanıyor. Türk ürünleri STA sayesinde Bosna Hersek’e sıfır gümrük vergisiyle giriyor. Bosna Hersek’te başta doğrudan tüketime yönelik olmak üzere hemen her ürünün pazarı var. Bu ülkeden ithal edilebilecek ürünlerin başında ise tarım ürünleri, ağaç ve orman ürünleri, kimyasal maddeler, hurda, savunma sanayii ve madencilik ürünleri geliyor.

Türkiye’nin Saraybosna Büyükelçiliği Ticaret Müşavirliği yetkilileri Bosna Hersek’te iş yapmak için kendilerinden bilgi isteyen firma sayısının günden güne arttığını, ancak kurulan firma sayısının henüz istenen düzeyde olmadığını belirtiyor. AB’ye aday ülke olması nedeniyle başta tüketim malları olmak üzere Bosna Hersek’te birçok alanda üretim yapılabileceği vurgulanıyor.

Başkenti Saraybosna
Nüfusu 4 milyon 
Para birimi Marka
İhracatı 5.5 milyar dolar
İthalatı 9.5 milyar dolar

MAKEDONYA
İnşaat ve gıdada potansiyel büyük. 7 Eylül 1999’da imzalanan serbest ticaret anlaşması uyarınca, Türk ürünleri Makedonya’ya sıfır gümrükle girebiliyor. Yugoslavya’nın dağılmasından sonra kurulan devletler içinde Türk firmaların en çok yatırım yaptığı ülke Makedonya. 2009’u “Türkiye yılı” ilan eden Makedonya’da yaklaşık 250 Türk şirketi var.

Koç Grubu, yaklaşık 20 milyon dolarlık yatırımla Üsküp’te Ramstore açmıştı. Haznedar Ateştuğla ise Dolomite Vardar adlı tuğla fabrikasını özelleştirmeden satın almıştı. Zorlu Holding’in Makedonya’da nevresim üreten bir tekstil fabrikası, Uzel’in de traktör fabrikası bulunuyor.

Makedonya’da yatırımı cazip kılan etkenlerden biri, gelişmiş bir bankacılık sektörünün olması. Ülkede 7’si yabancı sermayeli toplam 21 banka bulunuyor. 1999’dan 2008’e kadar şube olarak faaliyet gösteren Ziraat Bankası, 2008’de Ziraat Bank AD ismiyle ayrı bir genel müdürlük kurdu. Ziraat Bank’ın Gostivar ve Kalkandelen’de (Tetovo) de şubeleri var. İK Bank isimli bankanın çoğunluk hissesi ise Hollanda merkezli Demir-Halk Bank tarafından satın alındı.

Makedonya’da iş hacminin en yüksek olduğu sektörlerin başında inşaat geliyor. Üsküp ve Ohri havalimanlarının işletmesi, 1 Mart 2010 tarihinde TAV’a verildi. Bitola ve Strumica şehirlerine de havalimanı kurulması düşünülüyor. Potansiyeli yüksek olan bir başka sektör de tekstil. Makedonya Ekonomi Odası’nın Türkiye Temsilcisi ve Onursal Başkanı Feridun Yeşil, elektriğin ve işçilik ücretlerinin Türkiye’ye göre ucuz olması nedeniyle bu ülkede tekstil ve konfeksiyon üretiminin cazip olduğunu düşünüyor.

Makedonların söz sahibi olduğu bir diğer iş kolu da şarapçılık. Yılda yaklaşık 230 bin ton şarap üretiyorlar. Ülkenin kuzey bölümü kırmızı, güney bölümü ise beyaz şarap üretimi için oldukça elverişli. Kişi başı milli gelir 3 bin 233 dolar. Ancak turizm gelirlerinin artmasıyla birlikte ülke giderek zenginleşiyor. Özellikle Ohri, Prespa ve Dojran Gölü çevresi turizm açısından önemli potansiyel taşıyor.

Makedonya, daha fazla yabancı sermaye çekebilmek amacıyla Bunardzik, Üsküp ve Gevgelija şehirlerinde serbest ticaret bölgeleri kurmuş. Üç şehirde daha kurulması planlanıyor. Bu bölgelerde faaliyet gösteren şirketlere, üretim girdilerinin ithalinde gümrük vergisi muafiyeti ve gelir vergisinden belli oranlarda muafiyet sağlanıyor. Tarım ve hayvancılık sektörüne yapılacak yatırımlara da vergi muafiyeti uygulanıyor.

2 milyon 800 bin nüfusa karşılık geniş topraklara sahip olan Makedonya’da, süt ve süt mamulleri üretimi de son derece cazip. Feridun Yeşil, bu alanda yatırım yapan firmalara 5 yıl vergi muafiyeti ve bedava arsa gibi teşviklerin verildiğini söylüyor. 

Makedonya Fahri Konsolosu Ahmet Akbalık ülkenin Türk firmalarına bedava arsa verdiğini belirterek Makedonların, tarihi ve kültürel yakınlıktan dolayı Türk firmalarının ülkelerine yatırım yapmasını istediğini belirtiyor.

Makedonya’nın Türkiye’yle yakın ilişki içinde olduğunu da vurgulayan Akbalık ‘’Bizdeki organize sanayi bölgelerini model alıp ona göre yatırım yapmak istiyorlar. Ülkenin perakende sektöründe çok ciddi boşluk var. Türk markaları bunu mutlaka değerlendirmeli. Makedonya, Avrupa’ya yakınlığından dolayı özellikle ara malı üretimi için çok elverişli bir ülke. Gelir vergisi neredeyse sıfır düzeyinde. Makedonların silikon vadisi benzeri bir projeleri var. Bilişim ve yazılım şirketlerine de bu ülkede yatırım imkanı doğabilir. Enerji sektöründe de potansiyel var. Türk şirketleri hidroelektrik santrali kurup işletebilir’’ diyor.

Başkenti Üsküp
Nüfusu 2.8 milyon
Para birimi Dinar
İhracatı 2.040 milyar dolar
İthalatı 3.097 milyar dolar

KARADAĞ
Turizmde en hızlı büyüyen ülke. Kişi başı milli geliri 9 bin 900 dolar olan Karadağ, yaklaşık 650 bin nüfusuyla küçük bir balkan ülkesi. Ancak son dönemde yabancı yatırımcılar tarafından yoğun ilgi görüyor. IMF, Dünya Bankası ve Avrupa Yatırım Bankası üyesi olan ülke, AB ve NATO ile de üyelik görüşmelerini sürdürüyor. Henüz AB üyesi olmamasına rağmen para birimi olarak euro’yu kullanıyor. Dünya Ticaret Örgütü’yle de üyelik konusunda müzakerelere başlamış durumda.

Son 5 yılda 1 liman, 2 telekomünikasyon şirketi, 1 alüminyum fabrikası, 1 petrol dağıtım şirketi, ülkenin tek bira fabrikası ve birçok otel özelleştirildi. Finans kuruluşlarının da tamamına yakını özel sektöre devredildi. Karadağ Merkez Bankası kayıtlarına göre, 2009 yılı aralık ayı itibariyle ülkede faaliyet gösteren 11 bankadaki toplam yabancı yatırım oranı yüzde 80’i buluyor. 40’a yakın şirket özelleştirme kapsamında bulunuyor. Bunlar arasından Podgorica Havalimanı ve Karadağ Hava Yolları gibi işletmeler de var.

Karadağ, inşaat ve hizmet sektörlerindeki canlılık sayesinde önemli bir büyüme kaydetti. AB Komisyonu tarafından yayımlanan ilerleme raporunda, Karadağ hükümetinin serbest piyasa ekonomisi yaratma çabasının sürdüğü ve birtakım yapısal reformları gerçekleştirdiği vurgulanıyor. Raporda, iş yapmanın önündeki engellerin kaldırılması amacıyla mevzuatların basitleştirildiği, mülkiyet hakları konusundaki bir yasanın da parlamentoda kabul edildiği belirtiliyor.

Karadağ ile Türkiye arasında ikili ekonomik ve ticari ilişkilerin yasal çerçevesi tamamlanmış durumda. İki ülke arasında serbest ticaret anlaşması var. Ayrıca yolcu ve eşyanın karayoluyla uluslararası taşınmasına ilişkin anlaşma ve ekonomik işbirliği anlaşması da imzalanmış durumda. Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu bünyesinde, Türkiye ile Karadağ arasında de bir iş konseyi oluşturuldu. Ayrıca iki ülke arasında vize muafiyeti anlaşması var.

Türk vatandaşları, 6 ay içerisinde 90 günü aşmamak kaydıyla Karadağ’a yapacakları seyahatlerde vizeden muaf tutuluyor. Türkiye, Karadağ’a makine, giyim eşyası ve aksesuarları, elektrikli makine ve cihazları, tekstil ürünleri ile demir-çelik satarken; bu ülkeden metal cevheri satın alıyor.

Ülkedeki en büyük Türk yatırımı Bursa merkezli Gintaş Şirketler Grubu’na ait. Grubun Podgorica’da 36 milyon euro’ya kurduğu Mall of Montenegro alışveriş merkezi 58 bin metrekare alana sahip. Projeye 3’te 1 oranında Podgorica Belediyesi de ortak. Ekonomik ve ticari ilişkilerin son dönemde ivme kazandığı ülkeye Türkiye’nin büyük ölçekli firmalarının ilgisi devam ediyor. Karadağ ile ticari ilişkilerin daha da gelişeceği vurgulanıyor.

Ülkedeki en önemli yatırım olanakları turizm, müteahhitlik, enerji, ulaşım ve inşaat sektörlerinde. Özellikle turizm, ülkenin can damarı durumunda.  Dünya Turizm ve Seyahat Konseyi (WTTC), son 10 yılda turizm sektörünün en hızlı büyüdüğü ülkenin Karadağ olduğunu açıkladı. Konsey, 2015 yılında ülkenin milli gelirinin yüzde 20’sini turizmin oluşturacağını tahmin ediyor. Bu doğrultuda turizme verilen teşviklerin genişlemesi ve otel yatırımlarının artması bekleniyor. Turizm sektörü özellikle güney kesiminde gelişmiş durumda.

Karadağ, dünya pazarlarıyla bağlantı kurabilmek için ulaştırma projelerine de büyük önem veriyor. Bar ile Boljare şehirleri arasında yapılan ve 2.8 milyar euro’ya mal olan otoyol, ülkenin en büyük yatırım projesi. 7 ülkeden geçen bin 500 kilometrelik Adriyatik-İyonya otoyolunun 95 kilometrelik kısmı Karadağ topraklarında yer alıyor. Demiryollarının yenilenmesi ve tünellerin genişletilmesi de gündemde. Karadağ’ın en büyük limanı olan Bar Limanı’nın özelleştirilmesi ve Berane kentindeki havaalanının yeniden inşa edilmesi de plan aşamasında olan projeler arasında bulunuyor.

Yabancı yatırımcıların Karadağ’da şirket kurmalarında kolaylık sağlanıyor. Bir limited şirket 4 işgünü içinde kurulabiliyor. Yabancı şirketler yasal olarak yerel firmalarla eşit muamele görüyor. Yabancı yatırımın miktarı veya hangi alanda yapılacağı konusunda herhangi bir sınırlama yok. Yabancılar serbestçe gayrimenkul satın alabiliyor.

Karadağ’da uygulanan vergilerde Avrupa ülkeleriyle kıyaslandığında düşük düzeyde. Kurumlar vergisi yüzde 9, KDV ise yüzde 7 ile 17 arasında. Yabancı yatırımcılar için vergi ve gümrük teşvikleri var. Karadağ’daki yatırım olanakları ve açılan ihaleler Karadağ Yatırım Teşvik Ajansı’nın web sitesinden takip edilebiliyor.

Başkenti Podgorica
Nüfusu 628 bin
Para birimi Euro
İhracatı 288 milyon euro (2009)
İthalatı 1.650 milyon euro (2009)

SLOVENYA
Birçok şirket özelleştirme kapsamında. Slovenya, 1 Mayıs 2004’te AB’ye tam üye oldu. Bu yüzden Türkiye ile arasındaki ticari ilişkiler gümrük birliği çerçevesinde yürüyor. Slovenya; makine, tekstil, gıda, elektrik- elektronik, kağıt, otomotiv yan sanayisi, plastik ve kozmetik sanayinde gelişmiş bir endüstriye sahip.

Mercedes Benz, BMW, Audi, Renault ve Volkswagen’in birçok yedek parçası bu ülkede üretiliyor. Üretim maliyetlerinin düşük olması ve Avrupa pazarının yanı başında bulunması, hazır giyim perakendecisi birçok İtalyan firmanın üretimini burada yaptırmasına yol açıyor. Türk üreticileri her iki sektörde de Slovenlerle işbirliği yapabilir.

Kereste, mobilya ve dekorasyon malzemeleri üretimi de Slovenya’da oldukça yaygın. Zaten bu ürünler ülkenin başlıca ihraç kalemlerini oluşturuyor. Slovenya, son yıllarda büyük atak yapan Türk mobilya üreticilerinin, özellikle AB pazarlarına girmek için işbirliği yapabileceği ülke olarak görülüyor.

Orta, Doğu ve Güney Avrupa’nın ulaşım yolları üzerinde yer alan Slovenya, aynı zamanda denize çıkışı olmayan Avusturya, Slovakya, Çek Cumhuriyeti ve Macaristan için bir kapı konumunda. Ülkenin gelişmiş deniz, hava, kara ve demiryolu ağı Batı Avrupa’ya kara ve deniz yoluyla mal götüren nakliye firmaları için önemli bir potansiyel oluşturuyor.

Kapılarını yabancı sermayeye açan Slovenya’da sanayi kuruluşlarının önemli bir bölümü halen devletin elinde. Bunlarla birlikte enerji, bankacılık ve telekom sektöründeki şirketler özelleştirme kapsamında.

Diğer Orta Avrupa ülkeleri gibi Slovenya da bir turizm cenneti. Yılda ortalama 1.5 milyar euro turizm geliri var. Ancak başta Alman, İtalyan ve Avusturyalıların günübirlik ziyaret ettiği Slovenya’da, turistik tesislerin çoğu eski ve yatak kapasiteleri yetersiz. Bu nedenle Slovenya’da Türk turizmcilere ciddi iş imkanı var. Türk Hava Yolları, Lubliyana’ye (Ljubljana) haftada 5 gün uçuyor.

Nüfusu 2 milyon
Para birimi Euro
İhracatı 26.5 milyar dolar  
İthalatı 29.5 milyar dolar 
 

İHRACATÇI FİRMALARIMIZ ÜS OLARAK KULLANABİLİR

Türk-Sloven İş Konseyi Başkanı Başar Arıoğlu iki ülke arasındaki işbirliğinin arttırılması gerektiğini belirterek “Slovenya’nın kişi başına milli geliri 30 bin dolar. Bu ülkeyle dış ticaretimiz 86 milyon dolardan 860 milyon dolara çıktı. İhracatçı firmalarımız Slovenya’yı üs olarak kullanabilir. Avrupa’ya denizyoluyla ihracat yapan firmalarımız İtalya’nın Trieste limanını kullanıyor. Ancak bu liman çok yoğun. Oysa Slovenya’nın Koper Limanı çok daha uygun. Slovenya’yla daha çok otomotiv sektöründe işbirliği içindeyiz. Bunu mobilya, tekstil, inşaat sektörlerine de yayabiliriz. Slovenlerle 2007 yılından bu yana birçok iş forumu düzenledik. Hem Türkiye’den hem de Slovenya’dan birçok firma katıldı. Her iki ülke firmaları da işbirliğine açık ‘’ diyor.

KOSOVA
Sırbistan’dan ayrılarak 2008’in şubat ayında bağımsızlığını ilan eden Kosova, AB’ye üye olmamasına rağmen resmi para birimi olarak euro’yu kullanıyor. Ülkenin AB ile serbest ticaret anlaşması var. Arnavutluk ve Makedonya’yla da bu anlaşmayı imzaladılar. Türkiye tek taraflı olarak gümrük uygulamasını kaldırdı.

Kosova da Türk vatandaşlarına vize uygulamayan ülkeler arasında. Türk Hava Yolları, Kosova’nın başkenti Priştine’ye günde bir kez karşılıklı olarak sefer yapıyor. Türkiye ile Kosova arasındaki ticari ve ekonomik ilişkiler artış eğiliminde. Türkiye, Kosova’dan kauçuk ve ham deri alıyor. Bu ülkeye yapılan ihracatın önemli bölümünü ise tekstil ve gıda ürünleri oluşturuyor.

Dış ticareti ve ekonomik ilişkileri geliştirmek üzere 1 Temmuz 2008 tarihinde Kosova-Türkiye Ticaret Odası kuruldu. Ancak iki ülke arasındaki ekonomik ilişkilerde bu sıralar, dış ticaretten çok Türk firmalarının bu ülkedeki yatırımları ön planda. Çalık Holding’in iştiraki olan ve merkezi Arnavutluk’ta bulunan Banka Kombetare Tregtare’in (BKT) Kosova’da 12 şubesi var.

Demir-çelik sektöründe faaliyet gösteren Kürüm Holding’in ise bu ülkede “Kosova e Re” ismiyle sigorta şirketi var. Merkezi Afyonkarahisar’da bulunan Özerler Holding’in NewkoBalkan LLC isimli şirketi de 2006 yılından bu yana konveyör band, V kayışı ve kord bezi üretiyor.

Kosova’ya son olarak Limak Holding yatırım yaptı. Priştine Uluslararası Havalimanı’nın 20 yıllık işletme hakkını özelleştirmeden devralan Limak, havalimanına 140 milyon euro’luk yatırım yaparak yıllık yolcu kapasitesini 1.4 milyondan 4 milyona çıkardı.

Özelleştirme çalışmalarının sürdüğü Kosova’da gıda işleme, madencilik, enerji, ağaç işleme, tekstil, turizm ve inşaat sektörlerinde yatırım imkanları bulunuyor. Ülke, 14 milyar ton linyit rezervine sahip. Ayrıca altın, gümüş, nikel kaynakları da bulunuyor.

Turizm sektöründe de büyük potansiyel var. Kosova’nın özelikle kış turizmine elverişli birçok bölgesi bulunuyor. Kaplıca bakımından da zengin olan ülkede turizme yönelik yatırım yapılabilir. İnşaat sektöründe ise otoyol, demiryolu, konut ve okul yapımı amacıyla birçok proje başlatılmış durumda.

Başkenti Priştine
Nüfusu 2 milyon
Para birimi Euro
İhracatı 200 milyon euro 
İthalatı 1.6 milyar euro

PAREKENDE SEKTÖRÜ İÇİN BÜYÜK FIRSATLAR VAR

Birleşmiş Markalar Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Yılmaz Yılmaz Balkanlarda sürekli yeni AVM’ler kurulduğunu vurgularken Yugoslavya’dan dağılan ülkelerin perakende sektörü açısından çok uygun pazarlar olduğunu belirtiyor. Yılmaz’ın bölge ile ilgili değerlendirmeleri şöyle: ‘’Avrupa’nın gelişmiş ülkelerine yakın olmalarına rağmen halen bakir durumdalar. Mağaza açmak için uygun dükkan bulunabiliyor. Son dönemlerde birçok alışveriş merkezleri (AVM) kuruldu. Bu ülkelerin önemli şehirlerinde şu anda yatırım aşamasında olan birçok AVM var. Mağaza açma konusunda üyelerimizin birlikte hareket etmeleri için BMD olarak bazı projeler gerçekleştirdik. Önümüzdeki dönemlerde bu ülkelere ağırlık vereceğiz. 

TÜRKİYE’DEKİ FAHRİ KONSOLOSLAR VE TELEFONLARI

·         Bosna Hersek - Ahmet Kemal Baysak 0232 3281890

·         Karadağ - Akkan Suver 0212 2130556

·         Makedonya - Ahmet Akbalık 0242 7152334

·         Sırbistan - Metin Akdurak 0232 4419181

·         Slovenya - Başar Arıoğlu 0216 3219000

·         Hırvatistan - Candan Çorbacıoğlu 0232 4462870

(Özbey MEN / Patronlar Dünyası)

5 Ocak 2021 Salı

YUNANİSTAN'DA KABİNE REVİZYONU

Yunanistan'da hükümet, kabinedeki bazı görevlerde değişikliğe gitti. Göreve yeni atanan Hükümet Sözcüsü Hristos Tarantilis konu hakkında düzenlediği basın toplantısında Başbakan Kiryakos Miçotakis tarafından kabinede yapılan yeni atamaları açıkladı. Çalışma ve Sosyal İşler Bakanlığına Yiannis Vroutsis'in yerine eski Enerji ve Çevre Bakanı Kostis Hadzidakis'in getirildiğini söyleyen Tarantilis, Hadzidakis'ten boşalan Enerji ve Çevre Bakanlığını ise milletvekili Kostas Skrekas'ın atandığını belirtti. Tarantilis, Tarım ve Gıda Bakanı Makis Voridis'in İçişleri Bakanlığı görevini üstlendiğini kaydederek, Voridis'ten boşalan koltuğa ise milletvekili Spilios Livanos'un oturduğunu aktardı. Kendisinin de bu revizyon kapsamında, Hükümet Sözcülüğü görevini Stelyo Petsas'tan devraldığını dile getiren Tarantilis, eski Hükümet Sözcüsü Petsas'ın ise İçişleri Bakan Vekilliğine atandığını dile getirdi. Tarantilis, Makedonya-Trakya Bakanlığına ise Stavros Kalafatis'in getirildiğini duyurdu. Dışişleri Bakanı Nikos Dendias, Maliye Bakanı Hristos Staikuras ve Savunma Bakanı Nikos Panayiotopulos'un kabinedeki mevcut koltuklarını koruduğu görüldü. (AA)

30 Aralık 2020 Çarşamba

ROMANYA'DA FLORİN CİTU KOALİSYON LİDERİ OLARAK HALKA SESLENDİ ''HAYAL KIRIKLIĞINA UĞRAMAYACAKSINIZ''

 Romanya'da 6 Aralık'ta gerçekleştirilen ve hiçbir partinin tek başına hükümet kuracak sayısal çoğunluğu sağlayamadığı seçimin ardından Macar azınlığın temsilcisi Florin Citu liderliğinde oluşturulan üçlü koalisyon hükümeti parlamentodan güvenoyu almayı başardı. Citu hükümeti, 186’ya karşı 260 oyla güvenoyu alarak görevine başlarken yemin töreninin ardından açıklama yapan Başbakan Citu Rumenleri hayal kırıklığına uğratmayacaklarını ve önlerindeki zorlukları nasıl aşacaklarını bildiklerini söyledi.


ROMANYA'NIN YENİ  KABİNESİ ÜÇ BLOKLU KOALİSYONDAN OLUŞUYOR
·         Florin Cîțu (Başbakan)
·         Dan Barna (Başbakan yardımcısı) 
·         Kelemen Hunor (Başbakan yardımcısı)
·         Alexandru Nazare (Finans Bakanı) 
·         Lucian Bode (İçişleri Bakanı)
·         Bogdan Aurescu (Dışişleri Bakanı) 
·         Stelian Ion (Adalet Bakanı) 
·         Nicolae Ciucă (Milli Savunma Bakanı) 
·         Claudiu Năsui (Ekonomi Bakanı) 
·         Virgil Popescu (Enerji Bakanı)
·         Cătălin Drulă (Ulaştırma Bakanı)
·         Adrian Oros (Tarım Bakanı)
·         Tánczos Barna (Çevre Bakanı) 
·         Cseke Attila-Zoltán (Kalkınma Bakanı)
·         Cristian Ghinea (Avrupa projeleri ve yatırım Bakanı)
·         Raluca Turcan (Çalışma ve Sosyal Koruma Bakanı)
·         Vlad Voiculescu (Sağlık Bakanı) 
·         Sorin Cîmpeanu (Eğitim Bakanı)
·         Ciprian Teleman (Araştırma, Yenilik ve Dijitalleşme Bakanı)
·         Bogdan Gheorghiu (Kültür Bakanı)
·         Novák Carol-Eduard (Gençlik ve Spor Bakanı) 

Romanya’da gerçekleşen genel seçimlerde Kırım Tatarlarının adayı olan Amet Varol da Romanya Müslüman Tatar Türkleri Demokrat Birliği (RMTTDB) adayı olarak katıldığı seçimlerde Temsilciler Meclisi üyesi olmayı başarmıştı.
Romanya Cumhurbaşkanı Klaus İohannis, Ulusal Liberal Parti (PNL), Romanya Birliği-Özgürlük, Birlik ve Dayanışma Partisi (USR+PLUS) ve Romanya'daki Macar azınlığın temsilcisi UDMR koalisyonunun başbakan adayı Florin Citu'ya hükümeti kurma görevini vermişti. 
(YENİÇAĞ-HAYATROMANYA)

HIRVAT HÜKÜMETİNDEN DEPREMZEDELERE 16 MİLYON AVRO

Hırvatistan'ın Petrinja şehrinde meydana gelen 6,3 büyüklüğündeki depremde can kaybı 7'ye yükseldi. Hırvatistan İçişleri Bakanlığı, depremin merkez üssü Petrinja yakınlarındaki Glina'da bir kişinin daha cansız bedenine ulaşıldığını belirterek, bir diğer belde Zazina'daki kilise enkazından ise bir erkek cesedi çıkartıldığı bilgisi paylaşıldı. Lekenik Belediye Başkanı Ivica Petrovic de Zazina'daki Aziz Nikola Kilisesi'nin ağır hasar gördüğünü, enkazda yürütülen 6 saatlik çalışmanın ardından depremin 7'inci kurbanına ulaşıldığını aktardı.
Yaralı sayısı 6'sı ağır olmak üzere 26'ya yükselirken, Hırvatistan Sismoloji Merkezi, Petrinja civarında 16 artçı sarsıntının daha yaşandığını açıkladı. Depremden etkilenen Petrinja ve Sisak şehirlerinde arama kurtarma çalışmaları devam ederken, evleri hasar gören vatandaşlar için okulların spor salonlarına yatak yerleştirildi. Daha önce de Petrinja'da bir kız çocuğunun depremde hayatını kaybettiği açıklanırken, Glina'da da 4 kişinin cansız bedenlerine ulaşıldığı ifade edilmişti. Öte yandan, Hırvatistan hükümeti başkent Zagreb'de olağanüstü toplandı.
Başbakan Andrej Plenkovic, toplantının ardından yaptığı açıklamada, yarın itibariyle hasar gören beldelere maddi yardım yapılacağını ifade ederek, depremde hayatını kaybeden vatandaşların yakınlarına başsağlığı diledi. Plenkovic, "Yarın en çok zarar gören belediyelere toplamda yaklaşık 16 milyon avro değerinde yardım gönderilecek. Tabii bu daha bir başlangıç. Depremden etkilenen vatandaşlarımızla dayanışma içerisindeyiz." dedi. (HÜRRİYET)

29 Aralık 2020 Salı

KARADENİZ BOYUNDAKİ SON OĞUZ DEVLETİ

Gezgin ve ressam Mary A. Walker 1868 yılında İstanbul’a gelir. 

İstanbul’da kırk yıl kadar kalır.

Saray çevresiyle yakınlık kuran, hareme ilk giren yabancı ressamdır.

Walker; Anadolu ve balkanları gezer.

Gözlemlerini, anılarını ve eserlerini içeren seyahatnameler kaleme alır.

Seyahatnamelerinde İstanbul, İzmir, Ankara ve Bursa’yı da anlatmıştır.

1880’li yıllarda iki kez Bursa’ya gelir.

Bursa’daki gündelik yaşamı, ipek üretimini anlatır.

Seyyahımız tarihe vakıftır.

Bursa’yı ve Osmanlı imparatorluğunun kurucuları ile özellikle Osmangazi’den bahsederken aynen şu ifadeyi kullanır; 

 “Türk geleneği İbrahim’in zamanına kadar gider ve ‘Oğuz Kağan’ı Türk gücünün ve medeniyetinin kurucusu kabul eder. Efsaneye göre, Türkistan’ın o zamanki başkenti, Yassa şehrinde yaşamıştır. Ve buranın sonraki sakinlerinden Özbeklerin Moldovya’ya kadar ilerledikleri, oradan yerleştikleri ve kurdukları yeni ülkenin başkentine de doğdukları şehrin ismini verdikleri söylenir”.

Bu satırları okuyunca şaşırdınız umarım.

Ben de biraz şaşırdım.

Tuna boyundan Volga Nehri’ne kadar olan bölge İskitlerden bu yana Türk kavimlerinin yaşadığı alan.

Kabarlar gibi bazı Türk kavimlerinin Almanya’nın Bavyera bölgesine kadar gittiklerini biliyoruz.

Günümüzde Avrupa’nın bazı bölgelerinde (İsviçre, Belçika) Kun isimli köylere rastlanmaktadır.

Atilla’nın Hunları Macar ovalarından Karadeniz boylarına çekilirken bir kısmı da Doğu Roma ve Bizans ordularında görev almıştır.

Sonraki yüzyıllarda bugünkü kuzey Çin’den göç eden Avarlar, Macarlar ve Kumanlar, Macar ovalarından Karadeniz’e kadar olan bölgenin hâkimi olmuşlardır.

Kısacası M.Ö. IV. Yüzyıldan 1700’lü yıllara kadar Karadeniz’in kuzeyinden, Kiev, Moskova ve Novgorod yakınlarına kadar uzanan bölge Türk yurduydu.

Bölge M.S. 900’lü yıllarda bölgeye hâkim olan Kuman/Kıpçak kavimlerinden ötürü Deşt-i Kıpçak, yani Kıpçak Bozkırı olarak anılmıştır.

İtil (Volga) ırmağının orta bölümüne yerleşen Bulgar Türkleri, başta başkentleri Bulgar şehri olmak üzere birçok şehir kurmuş, ziraat ve ticaretle uğraşmışlardır.

Üstelik bilinenin aksine Bulgar Devleti Karahanlılar’dan önce, 920 yılında Müslüman olmuşlardır. 

(Kurat, Akdes Nimet, IV-XVIII. yüzyıllarda Karadeniz Kuzeyindeki Türk Kavimleri ve Devletleri)

Türk kavimlerinin göçü hızla Balkanlara yönelmiştir.

Bulgarlar, Peçenek’iler ve Uzlar Tuna’yı aşarak Trakya’ya inmişler.

Peçenekler İstanbul’u kuşatma altına almışlardır.

Balkan adının Türkçe olduğunu, batı Türkistan’daki bazı dağların isimlerinin balkan olduğunu hatırlayalım.

Tuna’nın güneyindeki ilk devleti, buradaki Slav kavimleri de bünyesine toplayan Bulgarlar olmuştur.

Bulgarlar balkanları hâkimiyetleri altına alıp, İstanbul’u ele geçirmek istemişlerdir. Hristiyanlığın Ortodoks mezhebini kabul etmelerinden sonra, Bulgar Türkleri hızla Slavlaşmıştır.

Güçten düşen Bulgar devletini, Bizans tekrar hâkimiyeti altına alır.

Kumanların balkanlarda etkili olmasından sonra ikinci Bulgar devletinin çar unvanı alan Kuman asıllı Asen tarafından kurulması tesadüf olmamalı.

Bölgedeki Sırp prenslerinin süvarileri de kumandı.

Ünlü Macar tarihçisi Rasonyi’nin çalışmalarını okudukça şaşırıyorum.

Son Bulgar Çarı Şişman’ın isminin Türkçe olmasına ne demeli.

Büyük bir ihtimalle kuman asıllı olmalı.

Uzlar, Peçeneklerin kalıntıları ve bazı Kuman grupları daha çok Dobruca ve Prut nehri boylarında Beserabya’da, bugünkü Moldavya bölgesinde toplanmışlardı.

Bu bölgelerde bağımsız yerel beylikler oluşturdular.

Kıpçaklaşmış bir Moğol olan Beseraba bugünkü Romanya’nın temelini oluşturan Boğdan Beyliği’ni oluşturmuştur.

Dobruca bölgesi çok kısa bir sürede Türk yurdu olmuştu.

Bu bölgeyle Anadolu’daki Türkler arasındaki ilişkiler sürmekteydi.

Saltuklar soyundan gelen Sarı Saltuk’un oğlu Sait İsmail Saltuk Anadolu Selçuklularının veziri Muhittin Pervane tarafından Trabzon Rum imparatorluğu bölgesinden uzaklaştırıldı.

Anadolu Selçuklu yönetimi ile ters düşen Sarı Saltuklarının yönetimindeki Çepniler Moğolların saldırma olasılığını göz önünde tutarak Bizans’tan sığınma isterler.

1264 yılında binlerce çadırlık Çepni halkı Bizans’ın kendilerine yurtluk olarak verdiği Deli Orman yöresine göç etti.

Sarı Saltuklular burada Bizans’a bağlı yarı bağımsız bir beylik oluşturdular.

Türkmenler 30-40 oba ve iki-üç kasaba kurdular.

Ünlü seyyah İbni Batuta 1330 tarihinde Babadağ kasabasından bahsetmiştir.

Moğol yönetimi altında gittikçe güçsüzleşen Anadolu Selçuklu’sunda taht kavgaları eksik olmaz.

Selçuklu sultanı 2. İzzettin Keykavus, Moğol yanlısı yöneticilerinin entrikaları karşısında, selameti dayılarının yaşadığı (Annesi Bizans prensesiydi) Bizans’a sığınmakta bulur.

İstanbul’da İmparator Mihail Paleogolos tarafından çok iyi karşılanır ve burada bir hükümdar gibi davranmasına, dolaşmasına izin verilir.

Altınordu hanı Berke, İlhanlı Devletine karşı Mısır’daki Memluk Devletiyle iş birliği yapmak ister.

Bu arada İzzettin Keykavus’la da temas kurarlar.

Bizans İmparatoru, İlhanlı hükümdarı Hülagu ile iş birliğine girer.

İstanbul’da misafir edilen İzzettin Keykavus burada rahat durmaz, taht entrikalarına katılır.  İmparator bu yüzden Keykavus’un yakınlarını öldürtür, bir kısmını hapseder.

İzzettin Keykavus daha sonra iki oğluyla Saros Körfezindeki Enez Kalesi’nde hapis tutulur.

Bazı İslam tarihçilerine göre; “İzzeddin Keykâvus İstanbul’da eski dostu imparator Mihail Paleologos tarafından çok iyi karşılandı ve bir hükümdar gibi dolaşmasına izin verildi.

Bu sırada Müslüman olan Altınordu hükümdarı Berke Han, Sultan Baybars’a elçi gönderip Moğollara karşı İzzeddin Keykâvus’un da dâhil olduğu bir ittifak kurmak istedi.

Bunun üzerine Bizans imparatoru Mihail, İlhanlı Hükümdarı Hülagu’nun tesiriyle bu ittifaka karsı cephe aldı ve Sultan Baybars’ın Berke Han’a gönderdiği elçilerini 1264 yılında tevkif edip, mallarına el koydu. 

Sultan bir papaz ve bir filozofu imparatora gönderip, ona ağır hitaplarda bulundu.

Neticede elçiler serbest bırakılıp Berke Han’a gitmelerine izin verildi.

Fakat yine de imparator Mihail Paleologos Hülagu’dan korktuğu için İzzeddin Keykâvus’a karşı takip ettiği dostane siyasetini değiştirdi.

İzzeddin Keykâvus’a yakın emirleri Ayasofya’ya götürüp, Hristiyanlığı kabule zorlandı.

Kabul etmeyenler gözlerine mil çekilerek öldürüldüler.

İzzeddin Keykâvus ise Enez kalesinde hapsedildi (1262).

İslâm kaynaklarında İzzeddin Keykâvus ve adamlarının Bizans tahtını ele geçirmek üzere bir suikasta hazırladıkları için böyle bir muameleye maruz kaldıkları ifade edilmektedir.

Bizans kaynakları ise, İzzeddin Keykâvus’un Altınordu Han’ı ve Bulgar Kralı Konstantin ile anlaşarak, İstanbul’u istilâya hazırlandığı için hapsedildiğini belirtir.

İzzeddin Keykâvus’un İstanbul’da kalan oğlu Melik, Hristiyan olur.

Bu vahşice hareketler üzerine Berke Han gönderdiği orduyla Bizans’ın Balkanlardaki topraklarını istilâ etti.

İzzeddin Keykâvus hapishaneden kurtarılıp Keyûmers, Mesûd ve diğer oğullarıyla birlikte Berke Han’a götürüldü.

Berke Han Suğdak ve Solhad şehirlerini ona ikta etti. 

Tarihçiler ‘’Sultan İzzeddin 677 (1279) yılında ölümüne kadar burada yaşadı” diye yazarlar.

Sarı Saltuklarının bir kısmı; Anadolu Selçuklu devletinin yıkılması, Anadolu’daki Moğol baskısının azalması, Moğol baskısından kaçan Türkmenlerin Ege ve Marmara’yı ele geçirmesi üzerine Anadolu’ya geri dönerler.

Saltuklu Halil, bir kısım Çepni ve Nogay’la beraber Çanakkale boğazını geçerek, Karesi Beyliği topraklarına yerleşir.

Karesi Beyliği yönetiminde görev alırlar.

Anılarını yazan kadın seyyah Mary A. Walker’ın Türkistan’ı ve Kazakistan’daki Yesi şehrini iyi bildi aşikâr.  

Altınordu Özbek Hanı, Batı Türkistan’daki Özbeklerle ilişkilendiriyor.

Ayrıca Prut nehri kenarındaki bugün Romanya’nın, eski Boğdan’ın merkezi olan Yaş kenti’nin Türkler tarafından kurulmuş olabileceği düşünüyor.

Doğrusu bu düşüncesinde haksız da sayılmaz.

Kırım’ın batısındaki bölgede Türkler uzun bir süredir yaşıyordu.

Kırım’ın batısındaki Aksu ve Özü nehirleri arasındaki bölgede, Altınordu hükümdarı Berke Han’ın komutanlarından Nogay beyin idaresindeki, Kıpçaklar yaşamaktaydı.

Yüzyıllarca burada yaşayan Nogayların Don nehrinin doğusuna göç etmesinden sonra, Rus kabileleri bu bölgelere gelebilmiştir.

Kırım Hanı Sakıp Giray bir kısım kabileyi Beserabya'ya yerleştirmiştir.

Nogay kabilelerinin zayıflaması, stepleri Rus ve Kazak kabilelere bırakmıştır.

Bu bölgede Kıpçakların dışında Peçenek ve Oğuz kabilelerinin ardılları da bulunuyordu.

13. yüzyılın ikinci yarısında Altın Ordu Hanı Berke, ondan sonra Emir Nogay Balkanlara sürekli müdahale ettiler.

Beserabya ve Dobruca'da ki Müslüman Türkleri himayelerine aldılar.

Bu dönemde aşağı Tuna üzerindeki Sakçı (İsakça) şehri Emir Nogay'ın karargâhlarından biriydi.

Daha sonra Altın Ordu Hanı Tohtu, Sakçı’ya oğlu Tukal Buga'yı yerleştirdi.

Güçlenmeye başlayan Bulgarlar Dobruca'da ki Türklerin üzerine baskı uygulamaya başlamışlardı.

Bulgar baskısına dayanamayan Türklerin bir kısmı (1307-1311) yılları arasında Anadolu'ya dönmüştür.

Kalan Türkler Hristiyan olmuşlardır (Bugünkü Gagauzlar).

Batı Karadeniz boyunda yer alan Akkerman/Akkirman (Beyaz taştan yapılmış kale) şehirlerini Türk kavimleri kurmuştur.

Bilinenin aksine istilacı Moğolların Türk kavimleriyle beraber kurdukları Altınordu devleti göçebe değil, kent devletiydi.

Altınordu Devletinin kurduğu kentlerden yirmibeşinin adı ve yeri tespit edilmiştir.

Volga Boyunda Bulgar, Hazar, Kazan, eski ve yeni Saray kenti, Hacıtarhan/Ejderhan; Volga civarında Uslan, Berekzan, Kırım Yarımadasında Bahçesaray ve Azak (Azov, Ayak isminden türemiştir) bu kentlerden birkaçıdır.

Yakın dönem tarihçileri Altınordu döneminde 150 şehrin kurulduğunu, posta ve gümrük sisteminin yaratıldığını, döneme göre oldukça mükemmel bir hukuk sisteminin oluşturulduğunu yazmaktadırlar.

(Kim Bu Çerkesler, N.M. Budayev İstanbul2009)

Tuna’dan, İtil/Volga arasında uzanan bölgede sırasıyla Bulgar, Hazar, Altınordu, Kırım, Kazan, Kasım, yarı-bağımsız Nogay ve Astarhan Devletlerini kurmuşlardır.

Astarhan Devletinin yıkılmasıyla X yüzyılda, yaklaşık 1000 yıl süreyle Türk yurdu olan bölge hızla Ruslaşmıştır.

Volga boyunun Türklerin elinden çıkması kaçınılmaz olarak, Türkistan’ı olumsuz yönden etkilemiştir.

Ekonomik gerilemeyi, kültürel ve teknolojik gerileme izlemiştir.

Ekonomik ve askeri açıdan gerileyen Türkistan Hanlıkları Rus Çarlığının ilerlemesine karşı koyamamışlardır.

İlerleyen yıllarda güçlenen Türkler, bölgedeki Hristiyan Kuman ailelerle birleşerek bir prenslik kurmuşlardır.

1365 yılında Dobruca'da Balık ve kardeşi Dobrotiç idaresinde bir prenslik kurulmuştur.


Prensliğin merkezi başlangıçta Kallikara’da, Osmanlılar bölgeyi istila ettiğinde Varna'da bulunmaktaydı.

Osmanlılar bölgeye geldiğinde Bulgar topraklarında üç devletçik vardı.

Vidin’de Bulgar Çarı Stratsimir, Köstendil Hâkimi Deyanoviç ve Yıldırım Beyazıt’ın1395’de öldürttüğü Bulgar Kralı Şişman bulunuyordu.


(Ekrem Hayri PEKER)

(www.belgeseltarih.com)


KAYNAKÇA

 -Akdes, Nimet Kurat, IV-XVIII. Yüzyıllarda Karadeniz Kuzey’inde ki Türk Kavimleri ve Devletleri, Ankara-1972

-Artamonov M. İ. Hazar Tarihi İstanbul-2004

-Aşıkpaşazade Tarihi, Düzenleyen Nihal Atsuz

-Baştav, Şerif. Avrupa Hunları, Türkler, C. I, Ankara-2002

-Düsturname

-Feher, Geze, Bulgar Türkleri Tarihi, Ankara-1999

-Gumilev, L. N. Hazar Çevresinde Bin Yıl, İstanbul-2009

-İnalcık, Halil Osmanlı İdare ve Ekonomi Tarihi, İstanbul-2011

-İnalcık, Halil Osmanlı İmparatorluğu’nun Ekonomik ve Sosyal Tarihi, İstanbul-2000

-Keskinoğlu, Osman Bulgaristan Türkleri, Ankara-1985

-Kırgızoğlu, Fahrettin, Kıpçaklar, Ankara-1992

-Lagerbring, Sven İsveççenin Türkçe ile Benzerlikleri, İstanbul-2010

-Özakıncı, Cengiz Avrupa’lıların Ataları Türk’tür, İstanbul-2004

- Rasonyi, laszlo, Doğu Avrupa’da Türklük, İstanbul-2006