SPK’nın düzenlemeleriyle gelir
kaybı yaşayan birçok foreks şirketinin başta Kıbrıs ve Bulgaristan olmak üzere
yurtdışında ofisler açtığı ve mevcut müşteri portföyüne bu ülkeler üzerinden
hizmet verdiği öğrenildi
Sermaye
Piyasası Kurulu’nun (SPK) kamuoyunda “foreks” (forex) diye bilinen kaldıraçlı
alım satım işlemlerine şubat ayı başında getirdiği düzenlemeler sektörde işlem
hacmini durma noktasına getirirken, bazı şirketler soluğu yurtdışında aldı.
Bireysel yatırımcıların mağdur olmaması hedefiyle kaldıraç oranının 1’e
100’den, 1’e 10’a düşürülmesi ve minimum teminatın 50 bin TL’ye çıkarılmasıyla
Türkiye içinde işlemler cazibesini yitirirken, sektörde birçok kurumun başta
Kıbrıs ve Bulgaristan olmak üzere yurtdışında ofisler açtığı öğrenildi.
10
BİNE YAKIN MÜŞTERİ YURTDIŞINA KAÇTI
Düzenlemenin
ardından gelir kaybı yaşayan ve çalışanlarının yaklaşık yüzde 85-90’ının işine
son veren kurumların, kalan kadroları ile yurtdışında ofis açtığı ve mevcut
müşteri portföyü ile bu ülkeler üzerinden iletişime geçerek hizmet vermeye
başladığı öğrenildi. 10 bine yakın foreks müşterisinin, 1’e 100 kaldıraç
kullanabileceği başta Kıbrıs olmak üzere yurtdışından işlemlerine devam
ettiğini belirten sektöre yakın kaynaklar, önümüzdeki günlerde bu rakamın hızla
artmasını bekliyor.
Foreks
işlemlerinin SPK denetimine girdiği 2011 yılından sonra merdiven altı diye
tabir edilen birçok firmanın Türkiye’de iş yapamadığını belirten sektör
temsilcileri, yeni düzenlemelerle birlikte uzun süredir piyasada görülmeyen bu
kurumların internet ve telefon üzerinden yeniden pazarlama faaliyetlerine
başladığını belirtiyor. SPK Başkanı Vahdettin Ertaş önceki gün BloombergHT’ye
yaptığı açıklamada yurtdışında foreks işlemi yapılmasına set çekmek ve
yurtdışındaki foreks şirketlerinin Türkçe yayınını engellemek için yeni
sınırlamalar içeren bir düzenleme üzerinde çalışma yapıldığını belirtti. Türkçe
yayınları engellemenin bu sorunu çözmeye yetmeyeceğini belirten sektör
temsilcileri ise işlemlerin yurtdışına kaçmasının önünü kesmenin zor olduğunu
söylüyor.
‘VERGİMİZİ
ARTIK KRALİÇEYE ÖDEYECEĞİZ’
Sektör
çalışanları ve foreks yatırımcılar ise bir yandan imza kampanyaları düzenlerken
bir yandan da sosyal medyada düzenlemenin yumuşatılması yönünde mesajlar
atıyor. Twitter’da 13 bin takipçili Borsastrateji hesabının, ‘Foreks
işlemlerimizi İngiltere’ye alıyoruz. Vergimizi İngiltere’ye ödeyeceğiz’
paylaşımı bunlardan dikkat çekeniydi.
Erken parlamento
seçimleri nedeniyle sandığa gitmeye hazırlanan Bulgaristan'da ülkede yaşayan
Türk azınlığı temsil ettiği iddiasındaki Hak ve Özgürlükler Hareketi‘nin
partisi (DPS) Türk karşıtı söylemleriyle bilinen ırkçı ATAKA partisinin iki
eski milletvekilini aday gösterdi. 26 Mart'ta yapılacak seçimlerde Sofya
bölgesinden liste başı aday yapılan Slavi Binev ile Kamen Petkov Türk azınlık
başta olmak üzere ülkedeki tüm etnik grupları hedef gösteren açıklamaları ve
eylemleriyle tanınıyor. Kamuoyunda sık sık azınlıklara yönelik nefret söylemi
ve Bulgaristan'da camilere yapılan saldırılara ilişkin açıklamalarıyla gündeme
gelen Binev ile Petkov’un eylemleri arasında
"Türkleri Türkiye'ye göndereceğiz" sloganıyla yürüttükleri
faaliyetler de var. ATAKA’nın Avrupa Parlamentosu eski milletvekillerinden olan
Slavi Binev, Bulgaristan Ulusal Meclisi’nin son döneminde de aşırı sağ eğilimli
Vatansever Cephe’nin milletvekiliydi. Bulgaristan’ın demokrasiye geçmesiyle
2000’li yıllardan bu yana devlet televizyonu BNT’de yayınlanan 10 dakika süreli
Türkçe haberleri kaldırtmak için partisinin verdiği teklifi şiddetle
savunmasıyla da tanınan Binev, feshedilen parlamentonun Kültür Komisyonu
Başkanı olarak görev yaptığı dönemdeki bazı uygulamaları nedeniyle sanat
camiasının da tepkisini çekmiş ve uygulamaları protesto edilmişti.
TÜRK ASILLI SEÇMENLER YOL AYRIMINDA
Türk asıllı
seçmenlerin Bulgaristan Parlamentosu’ndaki iradesini temsil ettiği düşünülen
HÖH yöneticilerinin bu tercihi kendilerine destek vermiş milyonlarca seçmeni
hayal kırıklığına uğratırken, konu hakkında açıklama yapan partinin eski genel
başkanı Lütfi Mestan Türk kökenli seçmenler ve Türkiye'de yaşayan Bulgaristan
vatandaşlarının kullanacağı oyları iyi tahlil etmesini isteyerek, Türk
düşmanlarının Türk asıllıların partisi olduğunu iddia eden bir siyasi yapı
tarafından aday gösterilmesine sert tepki gösterdi. Sorumluluk, Özgürlük ve
Hoşgörü İçin Demokratlar (DOST) Partisi Genel Başkanı Mestan konu hakkında
yaptığı açıklamada gelişmeyi utanç verici ve rezalet bir durum olarak
tanımlayarak ‘’Bu adım yüz binlerce Bulgaristan Türkü ve Müslümanın onur ve
gururuyla alay etme girişimi sayılır" dedi. Mestan, eski partisi HÖH’ün
kendisinin yollarını da ayırmasına neden olan gerçek yüzünü ortaya koyduğunu
belirttiği açıklamasında "Binev ve Petkov'u aday göstermesinin ardından
seçmenin HÖH Partisi'ne oy vermesi, Bulgaristan'da açık olarak Türklerden
nefret eden aşırı milliyetçi, nefret dilini kullanan ATAKA ve Vatansever
Cephe'yi destekleyeceği anlamına gelir." diye konuştu. Lütfi Mestan HÖH
yöneticilerinin bu tutumlarıyla kendi seçmenlerine 'İstediğimi yaparım, gösterdiğim adayı da
sizlere seçtiririm' demek istiyor" değerlendirmesinde bulundu.
‘DOSTLAR’IN İLK SEÇİM ZAFERİ RUSÇUK’TA
Türkiye'nin 24
Kasım 2015'te hava sahası ihlali yapan Rus savaş uçağını düşürmesi, Bulgaristan
Türkleri’nin ezici çoğunluğunun destek verdiği ve 5 Temmuz2009 tarihinde yapılan Bulgaristan parlamento seçimlerinde 610 bin 808 oyla
(yüzde 14,48) üçüncü sırada seçimi tamamlayarak 38 milletvekiliyle Bulgar
meclisine girmişleren HÖH partisinde görüş ayrılığına neden olmuştu.
Türkiye'nin tutumunu destekleyen Genel Başkan Lütfi Mestan, Onursal Başkan
Ahmet Doğan'ın baskılarına maruz kalarak haksız ve hukuksuz bir şekilde HÖH
partisinden ihraç edilmişti. Bir süre bağımsız kalan Mestan bir grup
milletvekili ile beraber 10 Nisan 2016'da DOST partisini kurarak,
Bulgaristan'daki Türk siyasi hareketinde yeni bir sayfa açmıştı. Kısa sürede
örgütlenen DOST partisi, 26 Mart 2017 erken genel seçimlerine kendileri gibi
daha önce HÖH’ten ayrılarak partileşen Hürriyet ve Şeref Halk Partisi (HŞHP)
ile ittifak yaparak DOST Birliği altında katılıyor. DOST Birliği, Rusçuk ili
Vetova Belediyesi’ne bağlı Locva (Glodjevo) muhtarlığı için yapılan ara seçimin
önceki gün ilk turunu kazanarak, ilk seçim zaferini elde etmişti.
Yunanistan’ın
Batı Trakya bölgesinde Tük azınlığa karşı sürdürülen saldırılara bir yenisi
daha eklendi. Daha önce de defalarca sözlü ve fiziki saldırıya maruz kalan gazeteci
İlhan Tahsin’in aracı kimliği belirlenemeyen kişilerce kundaklandı.
Gümülcine
merkezli yayın yapan internet gazetesi ‘Birlik’in sahibi ve genel yayın
yönetmeni olan Tahsin bölgenin ‘özgür kalemi’ olarak tanınıyor. İlhan Tahsin’in
ikamet ettiği Gümülcine Yenimahalle’deki evinin önünde park halinde olan Opel İnsignia
marka aracın arka camını kıran saldırganlar otomobilin arka koltuklarına yanıcı
madde dökerek, Molotof kokteyli attı. İç kısmı tamamen yanan ve kullanılamaz
hale gelen aracı tamamen yanmaktan kısa sürede olay yerine gelen itfaiyenin
müdahalesi kurtarırken saldırı hakkında HABERTÜRK’e açıklama yapan İlhan Tahsin
daha önce de çeşitli saldırılara maruz kaldığını söyledi. Başta Yunan
ırkçılarının partisi Altın Şafak taraftarlarınca olmak üzere, Lavrion kampında
kalan PKK’lıların tehdit ve saldırı girişimlerine alıştığını belirten Tahsin, ‘’
İki hafta önce Türk konsolosluğuna saldırmaktan Gümülcine’de yargılanan
sanıklar tarafından mahkeme salonunda tehdit edildim. Avrupa Birliği üyesi bir
ülkede bu işler oluyorsa yaşadıklarımızı iyi tahlil etmek gerek. Ben devletimin
beni koruduğunu ve Yunan yargısının bağımsız olduğunu görmek istiyorum’’ dedi.
BRTK SALDIRIYI ŞİDDETLE KINADI
Bu
arada Türkiye’de faaliyet yürütün soydaş derneklerinin en üst örgütlülüğü
konumundaki Balkan Rumeli Türkleri Konfederasyonu (BRTK) da yayınladığı bir
açıklama ile saldırıyı sert bir dille kınadı. Genel Sekreter Sabri Mutlu imzası
ile basın kuruluşlarına gönderilen açıklamada Batı Trakya’da Türk asıllılara
yönelik saldırılara bir yenisinin daha eklenmesinden üzüntülü ve kaygı duyulduğu
belirtildi. Tahsin’in otomobilinin kundaklanmasının yaşam hakkına doğrudan
saldırı olduğu vurgulanan açıklamada ‘’Yunanistan’da yaşayan insanlarımıza yönelik
her saldırıyı şiddetle kınıyoruz. Batı Trakya Türkünü uluslararası
anlaşmalardan kaynaklı sosyal, siyasal, kültürel ve ekonomik haklarını
savunmaktan hiçbir güç caydıramayacaktır. Yunanistan devletinin ülkede yaşayan
azınlıkların teminatı olduğunu hatırlatarak, soydaşlarımızın haklarının takipçisi
olacağımızı bir kez daha yineliyoruz’’ dendi.
HÜSEYİN'DEN LOZAN HATIRLATMASI
Öte
yandan Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği Genel Başkanı Necmettin Hüseyin de
yaptığı açıklamada Batı Trakya Türklerinin Lozan Antlaşması ile elde ettikleri
kazanım ve haklarının iadesini beklerken, yeni hak gaspları yaşadığını söyledi.
Necmettin Hüseyin, 21. Yüzyılda demokrasinin doğduğu topraklar olarak nitelenen
Yunanistan’da Batı Trakya Türk Azınlığı olarak yaşam haklarının dahi tehdit
altına olduğunu belirterek ‘’ Bu menfur saldırıyı düzenleyen insan
müsveddelerinin bir an önce bulunup adaletin karşısına çıkarılmalarını ve Batı
Trakya’da azınlık mensuplarına günden güne hortlayan saldırıların da bir an
önce önlenmesi için kalıcı çözümler üretilmesini beklediğimizin bilinmesini isterim.
Batı Trakya Türklerinin tarafsız ve özgür kalemlerinin sadece azınlık
mensupları için değil, Yunanistan Devleti içinde bir kazanım olduğunun
bilinmesini ve yetkili mercilerin olayı bu açıdan değerlendirmeleri gerektiğini
hatırlatırım. Tüm azınlık mensuplarımıza geçmiş olsun dileklerimi iletirken,
basına yönelen bu saldırının toplumu sindirme politikasının yeni bir mecraya
taşınmasının adımı olmamasını da temenni ediyoruz” dedi.
Plevne kahramanı Gazi Osman Paşa ile Sultan Abdülhamid'in torun çocuğu Bülent Osman, Paris'te vefat etti... Bülent Osman'ın hayatı, bir millî kahraman ile son devrin çok önemli bir hükümdarının soyundan gelen bir kişinin örneğine az rastlanan maceralarla dolu kaderidir... Yağcıoğulları ailesine mensup olan ve Tokat'ta 1832'de doğan Osman Nuri Paşa, yani Gazi Osman Paşa, 1877'deki Plevne müdafaasından sonra Ruslar'a esir düştü, sonra İstanbul'a döndü, zamanın hükümdarı İkinci Abdülhamid tarafından "Gazi" unvânı verilerek "Mâbeyn-i Humâyun Müşîri" yani "saray maraşalı" yapıldı, dört oğlundan ikisi padişahın iki kızı ile evlendirildi. Paşa, 1900 senesinin 5 Nisan'ındaki vefatına kadar Yıldız Sarayı'nda Abdülhamid'in gözünün önünde yaşadı, zira hükümdar muhaliflerin Paşa'nın şöhretinden istifade etmeye kalkış- maları endişesi içerisindeydi. 1924'te Hilâfet kaldırılıp Osmanoğlu ailesi Türkiye'den çıkartılırken Gazi Osman Paşa'nın ailesine ayrıcalık gösterilmedi ve onlar da sınırdışı edildiler. Paşa'nın o sırada hayatta olan oğlu Nureddin Paşa'ya Fransa'da otel işleten İstanbul Ermenisi bir aile sahip çıktı. Osman Paşa'nın o sırada hayatta olmayan diğer oğlu Kemaleddin Paşa'nın hanımı ve Abdülhamid'in de kızı olan Naime Sultan ile çocukları da çok sıkıntılı günler geçirdiler... Naime Sultan önce Fransa'ya gitti, oradan Arnavutluk'a geçti ve İkinci Dünya Savaşı senelerinde Tiran'da kayboldu. Sultan'ın Fransa'da kalan oğlu Cahid Osman da büyük maddî dertler yaşadı, bir ara şekerleme dükkânı açtı hattâ seyyar satıcılık bile yaptı... Hafta içerisinde vefat eden Bülent Osman işte Cahid Osman'ın oğlu, yani Sultan Abdülhamid ile Gazi Osman Paşa'nın küçük torunu idi..
FRANSA İKİ MADALYA VERDİ
1930'da Fransa'da doğdu ve hayata sokaklarda otomobil camlarını silmekle atıldı! Sonra askere alınıp Cezayir'e gönderildi, askerlik dönüşü dünyanın en büyük otomobil lâstiği üreticilerinden olan Michelin'e girdi, zamanla yükseldi ve Michelin'in Afrika ile Uzakdoğu'daki plântasyonlarının başına geçti. Emekli olunca Paris'e yerleşti ve Fransız ekonomisine yaptığı katkılardan dolayı Legion d'Honneur ve Ordre National du Merité nişanları aldı, yani "şovalye" oldu.... Bülent Osman ile eşi Jeannine, benim otuz küsur senelik dostumdu. Nice'de, Cannes'da, Paris'te çok güzel günler geçirmiştik ve dostluğumuz daha sonraları yılda birkaç ay geldikleri İstanbul'da da devam etti. Hattâ, "Şahbaba"yı yazdığım 1990'lı yıllarda Fransız Devlet Arşivleri'nde bulunan Sultan Vahideddin ile alâkalı belgeleri de rahmetli Bülent Bey toparlamıştı.. Bülent Bey'e rahmet diliyor, büyük aşkı Jeannine'e de de sabır temenni ediyorum. Murat BARDAKÇI/ GAZETE HABERTURK
Bursa
KOBİ’si, Türkiye KOBİ’si ve dünya KOBİ’si sloganını kurumsal kimliğinin
parolası yapan TOSYÖV Bursa Destekleme Derneği gerçekleştirdiği genel kurul ile güç tazeledi.
Hizmet yarışını Balkan kökenli İsmail Korkmaz’ın liderliğindeki ekibin devraldığı
TOSYÖV Bursa’nın hedefinde Balkan ülkeleri öncelikli olmak üzere Türk
girişimcisinin adım attığı her toprak parçasına KOBİ’lerin bayrağını dikip
buraları üretim ve ihracat üssüne dönüştürme ve tüketen değil, üreten
KOBİ’lerin merkezde olacağı bir Türkiye inşa etmek var.
Türkiye Orta Ölçekli Sanayiciler ve Yöneticiler Vakfı (TOSYÖV)
Bursa Destekleme Derneği’nin Uludağ İhracatçı Birlikleri Konferans Salonu’nda
yapılan 20. Dönem Genel Kurulu’nda seçime tek liste ile gidildi. Divan
başkanlığını Habil Duran’ın yaptığı genel kurulda İsmail Hakkı Kavurmacı’dan
hizmet nöbetini İsmail Korkmaz devraldı. Cumhuriyet Halk Partisi Bursa
Milletvekili Orhan Sarıbal’ın da katıldığı genel kurula başta kamu kurum ve
kuruluşları olmak üzere, siyasi partilerin, SİAD’ların, STK’ların çok sayıda
başkan ve temsilcisi ve Türkiye genelinde faaliyet gösteren TOSYÖV Destekleme
Dernekleri’nden Denizli ve Safranbolu Başkanları da katıldı.
TOSYÖV Bursa’nın kuruluşundan bu güne kadar görev almış geçmiş
dönem başkanları Memiş Yılmam, Habil Duran, Naci Süzgün ve İsmail Hakkı
Kavurmacı’nın da hazır bulunduğu genel kurulda KOBİ temsilcilerine hitabeden CHP
Bursa Milletvekili Sarıbal Türkiye’nin birlik, beraberliğe ihtiyacı olduğunu
belirtti. Sarıbal, TOSYÖV’ü inovasyon yapan, eğiten, bilgi temelli üretim yapan
ve ülke ekonomisine değer katan kuruluşların temsilcisi olarak önemsediklerini
söyledi. Barış ve dostluk mesajı da veren Sarıbal, kalkınmış ve müreffeh
Türkiye için siyasiler ile iş dünyasının birlikte hareket etmesi gerektiğini
vurguladı.
LİSTELERDE TEMSİLDE EŞİTLİK
Yeni dönemde yönetim kurulu üye sayısı 9’dan 13’e yükseltilen ve
katılımcıların oybirliği ile göreve gelen Bursa TOSYÖV’ün yönetimi İsmail
KORKMAZ, İlker DURAN, Gül Çiçek Zengin BİNTAŞ, Özgür MORKAN, Hülya ÇİÇEKÇİ,
Semih YİĞİT, Esra İNHANLI, Bayram Ali ÖZDEMİR, Mustafa EKİNCİ, Yasemin MERİÇ,
Fatih NORMAN, Ali Sinan DURAN, Bahadır Celal MANASOĞLU’dan oluştu.
Yedek listede Kasım ÇAPRAZ, Gonca Gülçin ÖNER, Hakan ÇUBUKÇU, Seda
GÜNERİ, Erkan AYBARAZ, Nur AKAN, Ruhiye ÇETİN, Sami BAŞARAN, Utku ÖNEN, Erhan
SÖNMEZIŞIK, Tuncay KİRAZ, Filiz ERMİŞ, Habip GÜNEŞ’in görev aldığı TOSYÖV Bursa
Destekleme Derneği’nde denetim kurulu ise Ali PETEK, Nefiye KESKİN, Mihrimah
KOCABIYIK asil olmak üzere Dilek UĞURLU, Seyhan KARADEMİR ve Çiğdem ŞENYURT’tan
oluştu.
Seçimin ardından genel kurula hitap eden İsmail Korkmaz, kadın
üyelerin daha aktif hale geldiği bir listeyi temsil etmekten büyük mutluluk
duyduğunu söyledi. Konuşmasında şirketlerin ikinci kuşak yöneticilerinden
oluşan yeni bir TOSYÖV inşa edeceklerini belirten Korkmaz, Bursa Ticaret ve
Sanayi Odası (BTSO), Uludağ Üniversitesi ve KOSGEB ile de kurumsal işbirliği
yapacaklarını söyledi.
ÖNCELİK ÜRETİCİ
FİRMALARDA
‘’Tüketen değil, üreten
KOBİ'lerin merkezde olacağı bir Türkiye için tüm gücümüzle sahada olacağız”
diyen Korkmaz’ın konuşmasının satır başları şöyle ; ’’ TOSYÖV Bursa deyince her
şeyden önce hiç şüphesiz akıllara KOBİ’ler, sanayi ve üretim geliyor. Bir kez
daha yenilenerek kendimizi geleceğe taşırken, arkadaşlarımla beraber
derneğimizin vizyonunu, ‘lider proje, lider dernek ‘ şiarı ile hayata geçirme
kararlılığındayız. Biliyoruz ki Bursa KOBİ’si, Türkiye KOBİ’si ve dünya KOBİ’si
sloganını kurumsal kimliğinin parolası yapan Bursa TOSYÖV’ü görkemli geleceğine
taşıyabilmek çok çalışmayı gerektiriyor. Ancak biz bu zor ve bir o kadar da
meşakkatli uğraşın gönül erleri olacağız. Bu bakış açısı ile, gelecek yıllar
için yapılacak en önemli değerlendirmemiz hiç şüphesiz üretim yapan
firmalarımızın ağırlıkla temsil edileceği yeni bir yapılanma modelini hayata
geçiriyor olacağımızdır. Bu güne kadar ki süreç ve geldiğimiz noktada, henüz
yolun başındaki girişimcilerimiz ve işletmeleri ile ülke kalkınmamızın dinamiği
olan sanayicilerimizin tek umudumuz ve geleceğimiz olduğunun bilinci ile
kurguladığımız yeni süreç bu açıdan KOBİ’lerimiz için de yeni bir yol haritası
oluşturuyor. Ülkemizin ve ekonomimizin yeni girişimcilere ihtiyaç duyduğu bu
dönemde farkındalık yaratacak projeler, özellikle de inovasyon ve endüstri 4.0
gibi konu başlıkları geleceğimizi oluşturmaktadır.
KOORDİNATÖR DERNEK KİMLİĞİ
TOSYÖV dernekleri içerisinde rol model niteliğindeki yapılanmamız
ve faaliyetlerimiz ile örnek bir STK olarak ülke genelinde ilk sıralardayız.
Gelecek on yıllara da bu konumu miras bırakma anlayışımız görev dönemimiz için
de ana faaliyet konularımızdan biri olacaktır. İş dünyamızı temsil eden
STK’larımızı tetikleyen bir misyonla bu görevimizi yerine getirirken
koordinatör dernek kimliğimizi daha da öne alacak çalışmalara imza atacağız.
Her komisyonumuzun, çalışma grubumuzun birer YK gibi icraat yapacağı TOSYÖV
Bursa’da farklı olan bir yeni çalışmamız da oluşturduğumuz ‘onur kurulu’dur.
Geçmiş dönem başkanlarımızdan oluşacak bu kurul tıpkı bir icra organı gibi her
daim bizlerle beraber olacak. Bu yeni anlayış ve duruşumuzun gelecek yıllarda
da devam ettirilmesi en önemli kurumsallaşma faaliyetimiz olacak. Bütçe, proje
odaklı faaliyetler ile derneğimizin finans girdilerinin yükseltilmesini
hedefleyen çalışmalarda yoğunlaşacağız. Bu nedenle iktisadi işletmemiz olan
Yönetim Bilimleri Akademimiz (YBA) merkezli faaliyetlerimizi daha da
profesyonelleştirerek yola devam edeceğiz. Yeni dönemimizde TOSYÖV Bursa olarak
atacağımız en önemli adımlarımızdan biri ise hiç şüphesiz başta Uludağ
Üniversitesi olmak üzere Bursa Ticaret ve Sanayi Odası ve KOSGEB ile gerçekleştireceğimiz
kurumsal güç birliğidir. Yönetim kurulumuzda temsilini sağlayacağımız bu en
önemli üç kurumumuzla yürüteceğimiz işbirliği başta üyelerimiz olmak üzere
Bursa’mıza ve ülkemize değer katacak. Bu çalışma ile KOBİ’lerimiz için ortaya
konması gereken fikirsel üretimleri, farkındalık yaratacak çalışmaları belirli
bir planlama dahilinde hayata geçireceğiz.
HEDEF GENÇ VE DİNAMİK
TOSYÖV
Bu dönem temsilde eşitlik ilkemizi daha da öne çektiğimiz bir
çalışmaya imza attık. Kadın üyelerimizi yönetim kurullarımıza daha güçlü bir
sayısal temsille aramıza kattık. Bu durumun KOBİ’lerimize yönelik
faaliyetlerimizde kalite, sorumluluk ve mükemellik olarak yansıyacak.
Gençlerimizi de unutmadık. İkinci kuşak liderlerimizi çalışma ve iş
yaşamında daha da yetkinleştirmek ana çalışma konularımız arasında. Bu dönem ‘GENÇ
TOSYÖV’lüler’den oluşan yeni bir yapı daha kuracağız. Böylece kurumsal
sürdürülebilirliğimizi daha sağlam temellere oturtmuş olacağız. Mevcut
üyelerimizi revizyona tabi tutarken, yeni üye tercihlerimizi de ihracata
ağırlık veren üretici KOBİ’ler lehine kullanacağız. Geçmişten yarına, derneğimizde
bu güne kadar görev almış tüm yönetimlerin imzasının atılacağı bir bakış
açısıyla TOSYÖV Bursa’yı ortaya koyacağımız LİDER PROJE ile de zirvenin
zirvesine taşıma kararlılığındayız. Düzenleyeceğimiz KOBİ zirvesi ile Başta
Bursa’mız olmak üzere ülkede gündemi belirleyecek bir çıkışı hayata geçirirken,
özel sektörümüzün derdini ancak özel sektör temsilcilerimizin anlayabileceği
fikriyle girişimciliği özendirecek kamusal politikaların oluşturulması noktasında
çalışma yürüteceğiz. OSB’ler ve sanayi bölgelerimizde sürekliliğini
sağlayacağımız farkındalık analizlerimiz ile işletmelerimizin zamanını doğru
yönetip "Ben merkezci değil, Biz merkezci" bakış açımızı üretim
hayatımıza taşıyacağız. Projelerimizi verimlilik üzerine inşa ederken
ekonomik büyümemiz için gereken istikrarlı ortam yegane hedef ve amacımız
olacaktır.
KAMU
İHALELERİNDE YÜZDE 70 ÖNCELİĞİ
Arkadaşlarım ile birlikte tüketen değil, üreten KOBİ’lerin
merkezde olacağı bir Türkiye için tüm gücümüzle sahada olacağız. Kamu ihale ve
taleplerinde yerlilik tercihinin öne çıkmasını istiyoruz. KOBİ’lerimizin ulusal
tedarik zincirindeki payını en az yüzde 70’ler düzeyine taşıyabilmeliyiz. Bu
amaç için siyasi irade ile sürekli temasta olacak bir komisyonu aktive
edeceğiz. Tüketim alışkanlıklarımızı da etkileyecek politikalar üretebilmeli,
tüketim tercihlerimizde de kendi ürünlerimizi öne alacak çalışmalara imza
atmalıyız. Bursa olarak çek çek ve fayton üretiminden doğru kamusal politikalar
ile modern çağın taşıma araçlarını üretmeye geçerken büyüme hedeflerimizi
daha sağlıklı analiz edip kentimize yeni bir vizyon kazandırabilmeliyiz. Bursa ken
olarak Türk sanayinin doğum yeri. Kentimizin sanayideki ve üretim
ekonomimizdeki yerini bu özelliği itibarıyla ele alıp değerlendirmemiz
gerek. Ülke genelinde var olan sanayileşme, üretim yarışında
işletmelerimizi dolayısı ile Bursamızı lider konumda tutabilmek, ihracat
yarışında da en üst sıralara çıkarabilmek için fark yaratmaya ihtiyacımız var.
Kalkınmışlık ve geleceğimizi tayin edecek olan bu yol haritasıdır. Güçlü
Türkiye şirketlerimizin aldığı patentler, yarattığı markalar sayesinde
oluşacaktır. Girişimcimizin ve sanayicimizin gerek yatırımları, gerekse de
ihracatı sayesinde dünya ile bütünleştiği bir süreçte TOSYÖV Bursa olarak
kentimizin dinamikleri ile meydana getireceğimiz sinerji sayesinde belirleyici
olabilmeliyiz. Balkan ülkeleri öncelikli olmak üzere Türk girişimcisinin adım
attığı her toprak parçasına KOBİ’lerimizin bayrağını dikip buraları üye
işletmelerimizin üretim ve ihracat üssüne dönüştürebilmeliyiz. Bu dönem TOSYÖV
Bursa Destekleme Derneği olarak hayata geçireceğimiz en önemli işlerden biri de
dış pazarlarda rehberimiz olan Uludağ İhracatçı Birlikleri ile koordineli
olarak TOSYÖV’de oluşturacağımız İhracat Çalışma Grubu olacaktır.’’
TOSYÖV Bursa Destekleme Derneği'nin kuruluşundan bu güne görev almış geçmiş dönem başkanları Memiş Yılmam, Habil Duran, Naci Süzgün ve İsmail Hakkı Kavurmacı 2017-19 dönemi için görev alan başkan İsmail Korkmaz'a verdikleri destekle Bursa KOBİ'lerinin kurumsal ve istikrarlı yapısına güç kattılar.
Romanya’da başlayan yolsuzluk karşıtı protestoların,
diğer balkan ülkelerinde de benzer hareketleri tetikleyebileceği belirtiliyor
Son yıllarda Balkan ülkelerinde yaşanan siyasi
dalgalanmalar neredeyse bölgenin tamamını etkisi altına aldı. Başta Sırbistan
olmak üzere, Bulgaristan, Yunanistan, Kosova, Bosna Hersek, Arnavutluk ve
Hırvatistan peş peşe yaşanan ve siyasilerin suçlandığı yolsuzluk gösterileri
ile gündeme geldi. Son dalga Romanya’yı vurdu. Hükümetin af ve ceza kanununda
değişiklik öngören acil hükümet kararnamelerine tepki amacıyla sokağa dökülen
yüzbinlerce kişinin öfkesi sonucu hükümet geri adım atıp kararnameyi iptal
ederken İş, Ticaret ve Girişimcilik Bakanı Florin Nicolae Jianu ile Adalet
Bakanı Florin Iordache de görevlerinden istifa etmek zorunda kaldılar.
Romanya'da, af ve ceza kanununda değişiklik öngören
acil hükümet kararnamelerine tepki amacıyla günler süren hükümet karşıtı
protestoların ardından hükümet geri adım atıp kararnameleri iptal etti. Beş
yıldan az hüküm giyen veya cezası kalanların serbest kalmasını öngören
kararnamelerin ülkede yolsuzluğu "yasallaştıracağını" savunan
eylemciler, 22 Ocak'tan itibaren başta başkent Bükreş olmak üzere, ülkenin
diğer büyük kentlerinde de hükümet karşıtı protestolar düzenleyip
kararnamelerin iptal edilmesini istedi. Protestolar, Romanya'nın Alman kökenli
Cumhurbaşkanı Klaus Iohannis tarafından da desteklendi. Daha çok
"şehirli" ve "eğitimli" kesimin katıldığı gösterilerde,
ocak ayında göreve gelen hükümetin de istifası talep edilirken, sosyal-demokrat
Başbakan Sorin Grindeanu, hükümetin sadece güven oylamasıyla düşeceğini
vurgulayarak, istifa etmeyeceğini açık bir şekilde dile getirdi. Hükümet, her
akşam yüzbinlerce insanın ülke genelinde protesto düzenlemesinin ardından 5
Şubat'ta yaptığı olağanüstü oturumda, kararnameleri iptal etti. Kararnamelerin
iptal edilip Resmi Gazete'de yayınlanmasından birkaç gün sonra, 8 Şubat'ta
mecliste yapılan güven oylamasında yeterli çoğunluk sağlanamayınca hükümet de
düşürülemedi. Kararnamelerin iptalinin ardından protestolara katılanların
sayısı yüzbinlerden yüzlere kadar düşse de Cumhurbaşkanı Iohannis'in hükümete
karşı tutumu değişmedi. Iohannis, geçtiğimiz günlerde mecliste yaptığı
konuşmada Romanya'nın krizde olduğuna işaret ederek, Rumenlerin yüzde 80'inin
ülkenin yanlış yöne gittiği kanısında olduğuna dikkati çekti. Romanya'nın
"şeffaf" bir hükümete ihtiyacı olduğunu vurgulayan Iohannis, 11
Aralık'ta yapılan seçimde büyük bir zafer kazanan hükümetin, kısa bir süre
içinde Rumen halkının önemli bir kesimi ile karşı karşıya geldiğini ve
hükümetin seçim vaatlerini uygulamaya koymadığını savundu.