20 Şubat 2017 Pazartesi
15 Şubat 2017 Çarşamba
Yunanistan'da Batı Trakya Türkleri’nin ‘özgür kalemi’ gazeteci İlhan Tahsin’in otomobiline molotoflu saldırı düzenlendi
Yunanistan’ın Batı Trakya bölgesinde Tük azınlığa karşı sürdürülen saldırılara bir yenisi daha eklendi. Daha önce de defalarca sözlü ve fiziki saldırıya maruz kalan gazeteci İlhan Tahsin’in aracı kimliği belirlenemeyen kişilerce kundaklandı.
Gümülcine merkezli yayın yapan internet gazetesi ‘Birlik’in sahibi ve genel yayın yönetmeni olan Tahsin bölgenin ‘özgür kalemi’ olarak tanınıyor. İlhan Tahsin’in ikamet ettiği Gümülcine Yenimahalle’deki evinin önünde park halinde olan Opel İnsignia marka aracın arka camını kıran saldırganlar otomobilin arka koltuklarına yanıcı madde dökerek, Molotof kokteyli attı. İç kısmı tamamen yanan ve kullanılamaz hale gelen aracı tamamen yanmaktan kısa sürede olay yerine gelen itfaiyenin müdahalesi kurtarırken saldırı hakkında HABERTÜRK’e açıklama yapan İlhan Tahsin daha önce de çeşitli saldırılara maruz kaldığını söyledi. Başta Yunan ırkçılarının partisi Altın Şafak taraftarlarınca olmak üzere, Lavrion kampında kalan PKK’lıların tehdit ve saldırı girişimlerine alıştığını belirten Tahsin, ‘’ İki hafta önce Türk konsolosluğuna saldırmaktan Gümülcine’de yargılanan sanıklar tarafından mahkeme salonunda tehdit edildim. Avrupa Birliği üyesi bir ülkede bu işler oluyorsa yaşadıklarımızı iyi tahlil etmek gerek. Ben devletimin beni koruduğunu ve Yunan yargısının bağımsız olduğunu görmek istiyorum’’ dedi.
BRTK SALDIRIYI ŞİDDETLE KINADI
Bu arada Türkiye’de faaliyet yürütün soydaş derneklerinin en üst örgütlülüğü konumundaki Balkan Rumeli Türkleri Konfederasyonu (BRTK) da yayınladığı bir açıklama ile saldırıyı sert bir dille kınadı. Genel Sekreter Sabri Mutlu imzası ile basın kuruluşlarına gönderilen açıklamada Batı Trakya’da Türk asıllılara yönelik saldırılara bir yenisinin daha eklenmesinden üzüntülü ve kaygı duyulduğu belirtildi. Tahsin’in otomobilinin kundaklanmasının yaşam hakkına doğrudan saldırı olduğu vurgulanan açıklamada ‘’Yunanistan’da yaşayan insanlarımıza yönelik her saldırıyı şiddetle kınıyoruz. Batı Trakya Türkünü uluslararası anlaşmalardan kaynaklı sosyal, siyasal, kültürel ve ekonomik haklarını savunmaktan hiçbir güç caydıramayacaktır. Yunanistan devletinin ülkede yaşayan azınlıkların teminatı olduğunu hatırlatarak, soydaşlarımızın haklarının takipçisi olacağımızı bir kez daha yineliyoruz’’ dendi.
HÜSEYİN'DEN LOZAN HATIRLATMASI
Öte yandan Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği Genel Başkanı Necmettin Hüseyin de yaptığı açıklamada Batı Trakya Türklerinin Lozan Antlaşması ile elde ettikleri kazanım ve haklarının iadesini beklerken, yeni hak gaspları yaşadığını söyledi. Necmettin Hüseyin, 21. Yüzyılda demokrasinin doğduğu topraklar olarak nitelenen Yunanistan’da Batı Trakya Türk Azınlığı olarak yaşam haklarının dahi tehdit altına olduğunu belirterek ‘’ Bu menfur saldırıyı düzenleyen insan müsveddelerinin bir an önce bulunup adaletin karşısına çıkarılmalarını ve Batı Trakya’da azınlık mensuplarına günden güne hortlayan saldırıların da bir an önce önlenmesi için kalıcı çözümler üretilmesini beklediğimizin bilinmesini isterim. Batı Trakya Türklerinin tarafsız ve özgür kalemlerinin sadece azınlık mensupları için değil, Yunanistan Devleti içinde bir kazanım olduğunun bilinmesini ve yetkili mercilerin olayı bu açıdan değerlendirmeleri gerektiğini hatırlatırım. Tüm azınlık mensuplarımıza geçmiş olsun dileklerimi iletirken, basına yönelen bu saldırının toplumu sindirme politikasının yeni bir mecraya taşınmasının adımı olmamasını da temenni ediyoruz” dedi.
12 Şubat 2017 Pazar
PLEVNE KAHRAMANI GAZİ OSMAN PAŞA'NIN TORUNU VE 'FRANSIZ ŞOVALYESİ' BÜLENT OSMAN HÜZÜNLÜ YAŞAMINI NOKTALADI
Plevne kahramanı Gazi Osman Paşa ile Sultan Abdülhamid'in torun çocuğu Bülent Osman, Paris'te vefat etti...
Bülent Osman'ın hayatı, bir millî kahraman ile son devrin çok önemli bir hükümdarının soyundan gelen bir kişinin örneğine az rastlanan maceralarla dolu kaderidir...
Yağcıoğulları ailesine mensup olan ve Tokat'ta 1832'de doğan Osman Nuri Paşa, yani Gazi Osman Paşa, 1877'deki Plevne müdafaasından sonra Ruslar'a esir düştü, sonra İstanbul'a döndü, zamanın hükümdarı İkinci Abdülhamid tarafından "Gazi" unvânı verilerek "Mâbeyn-i Humâyun Müşîri" yani "saray maraşalı" yapıldı, dört oğlundan ikisi padişahın iki kızı ile evlendirildi.
Paşa, 1900 senesinin 5 Nisan'ındaki vefatına kadar Yıldız Sarayı'nda Abdülhamid'in gözünün önünde yaşadı, zira hükümdar muhaliflerin Paşa'nın şöhretinden istifade etmeye kalkış- maları endişesi içerisindeydi.
1924'te Hilâfet kaldırılıp Osmanoğlu ailesi Türkiye'den çıkartılırken Gazi Osman Paşa'nın ailesine ayrıcalık gösterilmedi ve onlar da sınırdışı edildiler. Paşa'nın o sırada hayatta olan oğlu Nureddin Paşa'ya Fransa'da otel işleten İstanbul Ermenisi bir aile sahip çıktı. Osman Paşa'nın o sırada hayatta olmayan diğer oğlu Kemaleddin Paşa'nın hanımı ve Abdülhamid'in de kızı olan Naime Sultan ile çocukları da çok sıkıntılı günler geçirdiler...
Naime Sultan önce Fransa'ya gitti, oradan Arnavutluk'a geçti ve İkinci Dünya Savaşı senelerinde Tiran'da kayboldu. Sultan'ın Fransa'da kalan oğlu Cahid Osman da büyük maddî dertler yaşadı, bir ara şekerleme dükkânı açtı hattâ seyyar satıcılık bile yaptı...
Hafta içerisinde vefat eden Bülent Osman işte Cahid Osman'ın oğlu, yani Sultan Abdülhamid ile Gazi Osman Paşa'nın küçük torunu idi..
FRANSA İKİ MADALYA VERDİ
1930'da Fransa'da doğdu ve hayata sokaklarda otomobil camlarını silmekle atıldı! Sonra askere alınıp Cezayir'e gönderildi, askerlik dönüşü dünyanın en büyük otomobil lâstiği üreticilerinden olan Michelin'e girdi, zamanla yükseldi ve Michelin'in Afrika ile Uzakdoğu'daki plântasyonlarının başına geçti. Emekli olunca Paris'e yerleşti ve Fransız ekonomisine yaptığı katkılardan dolayı Legion d'Honneur ve Ordre National du Merité nişanları aldı, yani "şovalye" oldu....
Bülent Osman ile eşi Jeannine, benim otuz küsur senelik dostumdu. Nice'de, Cannes'da, Paris'te çok güzel günler geçirmiştik ve dostluğumuz daha sonraları yılda birkaç ay geldikleri İstanbul'da da devam etti. Hattâ, "Şahbaba"yı yazdığım 1990'lı yıllarda Fransız Devlet Arşivleri'nde bulunan Sultan Vahideddin ile alâkalı belgeleri de rahmetli Bülent Bey toparlamıştı..
Bülent Bey'e rahmet diliyor, büyük aşkı Jeannine'e de de sabır temenni ediyorum.
Murat BARDAKÇI/ GAZETE HABERTURK
11 Şubat 2017 Cumartesi
KOBİ’lere Balkan kökenli başkan
Bursa KOBİ’si, Türkiye KOBİ’si ve dünya KOBİ’si sloganını kurumsal kimliğinin parolası yapan TOSYÖV Bursa Destekleme Derneği gerçekleştirdiği genel kurul ile güç tazeledi. Hizmet yarışını Balkan kökenli İsmail Korkmaz’ın liderliğindeki ekibin devraldığı TOSYÖV Bursa’nın hedefinde Balkan ülkeleri öncelikli olmak üzere Türk girişimcisinin adım attığı her toprak parçasına KOBİ’lerin bayrağını dikip buraları üretim ve ihracat üssüne dönüştürme ve tüketen değil, üreten KOBİ’lerin merkezde olacağı bir Türkiye inşa etmek var.
Türkiye Orta Ölçekli Sanayiciler ve Yöneticiler Vakfı (TOSYÖV) Bursa Destekleme Derneği’nin Uludağ İhracatçı Birlikleri Konferans Salonu’nda yapılan 20. Dönem Genel Kurulu’nda seçime tek liste ile gidildi. Divan başkanlığını Habil Duran’ın yaptığı genel kurulda İsmail Hakkı Kavurmacı’dan hizmet nöbetini İsmail Korkmaz devraldı. Cumhuriyet Halk Partisi Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal’ın da katıldığı genel kurula başta kamu kurum ve kuruluşları olmak üzere, siyasi partilerin, SİAD’ların, STK’ların çok sayıda başkan ve temsilcisi ve Türkiye genelinde faaliyet gösteren TOSYÖV Destekleme Dernekleri’nden Denizli ve Safranbolu Başkanları da katıldı.TOSYÖV Bursa’nın kuruluşundan bu güne kadar görev almış geçmiş dönem başkanları Memiş Yılmam, Habil Duran, Naci Süzgün ve İsmail Hakkı Kavurmacı’nın da hazır bulunduğu genel kurulda KOBİ temsilcilerine hitabeden CHP Bursa Milletvekili Sarıbal Türkiye’nin birlik, beraberliğe ihtiyacı olduğunu belirtti. Sarıbal, TOSYÖV’ü inovasyon yapan, eğiten, bilgi temelli üretim yapan ve ülke ekonomisine değer katan kuruluşların temsilcisi olarak önemsediklerini söyledi. Barış ve dostluk mesajı da veren Sarıbal, kalkınmış ve müreffeh Türkiye için siyasiler ile iş dünyasının birlikte hareket etmesi gerektiğini vurguladı.LİSTELERDE TEMSİLDE EŞİTLİK
Yeni dönemde yönetim kurulu üye sayısı 9’dan 13’e yükseltilen ve katılımcıların oybirliği ile göreve gelen Bursa TOSYÖV’ün yönetimi İsmail KORKMAZ, İlker DURAN, Gül Çiçek Zengin BİNTAŞ, Özgür MORKAN, Hülya ÇİÇEKÇİ, Semih YİĞİT, Esra İNHANLI, Bayram Ali ÖZDEMİR, Mustafa EKİNCİ, Yasemin MERİÇ, Fatih NORMAN, Ali Sinan DURAN, Bahadır Celal MANASOĞLU’dan oluştu.Yedek listede Kasım ÇAPRAZ, Gonca Gülçin ÖNER, Hakan ÇUBUKÇU, Seda GÜNERİ, Erkan AYBARAZ, Nur AKAN, Ruhiye ÇETİN, Sami BAŞARAN, Utku ÖNEN, Erhan SÖNMEZIŞIK, Tuncay KİRAZ, Filiz ERMİŞ, Habip GÜNEŞ’in görev aldığı TOSYÖV Bursa Destekleme Derneği’nde denetim kurulu ise Ali PETEK, Nefiye KESKİN, Mihrimah KOCABIYIK asil olmak üzere Dilek UĞURLU, Seyhan KARADEMİR ve Çiğdem ŞENYURT’tan oluştu.Seçimin ardından genel kurula hitap eden İsmail Korkmaz, kadın üyelerin daha aktif hale geldiği bir listeyi temsil etmekten büyük mutluluk duyduğunu söyledi. Konuşmasında şirketlerin ikinci kuşak yöneticilerinden oluşan yeni bir TOSYÖV inşa edeceklerini belirten Korkmaz, Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO), Uludağ Üniversitesi ve KOSGEB ile de kurumsal işbirliği yapacaklarını söyledi.ÖNCELİK ÜRETİCİ FİRMALARDA
‘’Tüketen değil, üreten KOBİ'lerin merkezde olacağı bir Türkiye için tüm gücümüzle sahada olacağız” diyen Korkmaz’ın konuşmasının satır başları şöyle ; ’’ TOSYÖV Bursa deyince her şeyden önce hiç şüphesiz akıllara KOBİ’ler, sanayi ve üretim geliyor. Bir kez daha yenilenerek kendimizi geleceğe taşırken, arkadaşlarımla beraber derneğimizin vizyonunu, ‘lider proje, lider dernek ‘ şiarı ile hayata geçirme kararlılığındayız. Biliyoruz ki Bursa KOBİ’si, Türkiye KOBİ’si ve dünya KOBİ’si sloganını kurumsal kimliğinin parolası yapan Bursa TOSYÖV’ü görkemli geleceğine taşıyabilmek çok çalışmayı gerektiriyor. Ancak biz bu zor ve bir o kadar da meşakkatli uğraşın gönül erleri olacağız. Bu bakış açısı ile, gelecek yıllar için yapılacak en önemli değerlendirmemiz hiç şüphesiz üretim yapan firmalarımızın ağırlıkla temsil edileceği yeni bir yapılanma modelini hayata geçiriyor olacağımızdır. Bu güne kadar ki süreç ve geldiğimiz noktada, henüz yolun başındaki girişimcilerimiz ve işletmeleri ile ülke kalkınmamızın dinamiği olan sanayicilerimizin tek umudumuz ve geleceğimiz olduğunun bilinci ile kurguladığımız yeni süreç bu açıdan KOBİ’lerimiz için de yeni bir yol haritası oluşturuyor. Ülkemizin ve ekonomimizin yeni girişimcilere ihtiyaç duyduğu bu dönemde farkındalık yaratacak projeler, özellikle de inovasyon ve endüstri 4.0 gibi konu başlıkları geleceğimizi oluşturmaktadır.KOORDİNATÖR DERNEK KİMLİĞİ
TOSYÖV dernekleri içerisinde rol model niteliğindeki yapılanmamız ve faaliyetlerimiz ile örnek bir STK olarak ülke genelinde ilk sıralardayız. Gelecek on yıllara da bu konumu miras bırakma anlayışımız görev dönemimiz için de ana faaliyet konularımızdan biri olacaktır. İş dünyamızı temsil eden STK’larımızı tetikleyen bir misyonla bu görevimizi yerine getirirken koordinatör dernek kimliğimizi daha da öne alacak çalışmalara imza atacağız. Her komisyonumuzun, çalışma grubumuzun birer YK gibi icraat yapacağı TOSYÖV Bursa’da farklı olan bir yeni çalışmamız da oluşturduğumuz ‘onur kurulu’dur. Geçmiş dönem başkanlarımızdan oluşacak bu kurul tıpkı bir icra organı gibi her daim bizlerle beraber olacak. Bu yeni anlayış ve duruşumuzun gelecek yıllarda da devam ettirilmesi en önemli kurumsallaşma faaliyetimiz olacak. Bütçe, proje odaklı faaliyetler ile derneğimizin finans girdilerinin yükseltilmesini hedefleyen çalışmalarda yoğunlaşacağız. Bu nedenle iktisadi işletmemiz olan Yönetim Bilimleri Akademimiz (YBA) merkezli faaliyetlerimizi daha da profesyonelleştirerek yola devam edeceğiz. Yeni dönemimizde TOSYÖV Bursa olarak atacağımız en önemli adımlarımızdan biri ise hiç şüphesiz başta Uludağ Üniversitesi olmak üzere Bursa Ticaret ve Sanayi Odası ve KOSGEB ile gerçekleştireceğimiz kurumsal güç birliğidir. Yönetim kurulumuzda temsilini sağlayacağımız bu en önemli üç kurumumuzla yürüteceğimiz işbirliği başta üyelerimiz olmak üzere Bursa’mıza ve ülkemize değer katacak. Bu çalışma ile KOBİ’lerimiz için ortaya konması gereken fikirsel üretimleri, farkındalık yaratacak çalışmaları belirli bir planlama dahilinde hayata geçireceğiz.HEDEF GENÇ VE DİNAMİK TOSYÖV
Bu dönem temsilde eşitlik ilkemizi daha da öne çektiğimiz bir çalışmaya imza attık. Kadın üyelerimizi yönetim kurullarımıza daha güçlü bir sayısal temsille aramıza kattık. Bu durumun KOBİ’lerimize yönelik faaliyetlerimizde kalite, sorumluluk ve mükemellik olarak yansıyacak. Gençlerimizi de unutmadık. İkinci kuşak liderlerimizi çalışma ve iş yaşamında daha da yetkinleştirmek ana çalışma konularımız arasında. Bu dönem ‘GENÇ TOSYÖV’lüler’den oluşan yeni bir yapı daha kuracağız. Böylece kurumsal sürdürülebilirliğimizi daha sağlam temellere oturtmuş olacağız. Mevcut üyelerimizi revizyona tabi tutarken, yeni üye tercihlerimizi de ihracata ağırlık veren üretici KOBİ’ler lehine kullanacağız. Geçmişten yarına, derneğimizde bu güne kadar görev almış tüm yönetimlerin imzasının atılacağı bir bakış açısıyla TOSYÖV Bursa’yı ortaya koyacağımız LİDER PROJE ile de zirvenin zirvesine taşıma kararlılığındayız. Düzenleyeceğimiz KOBİ zirvesi ile Başta Bursa’mız olmak üzere ülkede gündemi belirleyecek bir çıkışı hayata geçirirken, özel sektörümüzün derdini ancak özel sektör temsilcilerimizin anlayabileceği fikriyle girişimciliği özendirecek kamusal politikaların oluşturulması noktasında çalışma yürüteceğiz. OSB’ler ve sanayi bölgelerimizde sürekliliğini sağlayacağımız farkındalık analizlerimiz ile işletmelerimizin zamanını doğru yönetip "Ben merkezci değil, Biz merkezci" bakış açımızı üretim hayatımıza taşıyacağız. Projelerimizi verimlilik üzerine inşa ederken ekonomik büyümemiz için gereken istikrarlı ortam yegane hedef ve amacımız olacaktır.KAMU İHALELERİNDE YÜZDE 70 ÖNCELİĞİ
Arkadaşlarım ile birlikte tüketen değil, üreten KOBİ’lerin merkezde olacağı bir Türkiye için tüm gücümüzle sahada olacağız. Kamu ihale ve taleplerinde yerlilik tercihinin öne çıkmasını istiyoruz. KOBİ’lerimizin ulusal tedarik zincirindeki payını en az yüzde 70’ler düzeyine taşıyabilmeliyiz. Bu amaç için siyasi irade ile sürekli temasta olacak bir komisyonu aktive edeceğiz. Tüketim alışkanlıklarımızı da etkileyecek politikalar üretebilmeli, tüketim tercihlerimizde de kendi ürünlerimizi öne alacak çalışmalara imza atmalıyız. Bursa olarak çek çek ve fayton üretiminden doğru kamusal politikalar ile modern çağın taşıma araçlarını üretmeye geçerken büyüme hedeflerimizi daha sağlıklı analiz edip kentimize yeni bir vizyon kazandırabilmeliyiz. Bursa ken olarak Türk sanayinin doğum yeri. Kentimizin sanayideki ve üretim ekonomimizdeki yerini bu özelliği itibarıyla ele alıp değerlendirmemiz gerek. Ülke genelinde var olan sanayileşme, üretim yarışında işletmelerimizi dolayısı ile Bursamızı lider konumda tutabilmek, ihracat yarışında da en üst sıralara çıkarabilmek için fark yaratmaya ihtiyacımız var. Kalkınmışlık ve geleceğimizi tayin edecek olan bu yol haritasıdır. Güçlü Türkiye şirketlerimizin aldığı patentler, yarattığı markalar sayesinde oluşacaktır. Girişimcimizin ve sanayicimizin gerek yatırımları, gerekse de ihracatı sayesinde dünya ile bütünleştiği bir süreçte TOSYÖV Bursa olarak kentimizin dinamikleri ile meydana getireceğimiz sinerji sayesinde belirleyici olabilmeliyiz. Balkan ülkeleri öncelikli olmak üzere Türk girişimcisinin adım attığı her toprak parçasına KOBİ’lerimizin bayrağını dikip buraları üye işletmelerimizin üretim ve ihracat üssüne dönüştürebilmeliyiz. Bu dönem TOSYÖV Bursa Destekleme Derneği olarak hayata geçireceğimiz en önemli işlerden biri de dış pazarlarda rehberimiz olan Uludağ İhracatçı Birlikleri ile koordineli olarak TOSYÖV’de oluşturacağımız İhracat Çalışma Grubu olacaktır.’’

TOSYÖV Bursa Destekleme Derneği'nin kuruluşundan bu güne görev almış geçmiş dönem başkanları Memiş Yılmam, Habil Duran, Naci Süzgün ve İsmail Hakkı Kavurmacı 2017-19 dönemi için görev alan başkan İsmail Korkmaz'a verdikleri destekle Bursa KOBİ'lerinin kurumsal ve istikrarlı yapısına güç kattılar.
Arap Baharı’ndan sonra Balkan Baharı mı geliyor ?
Romanya’da başlayan yolsuzluk karşıtı protestoların, diğer balkan ülkelerinde de benzer hareketleri tetikleyebileceği belirtiliyor
Son yıllarda Balkan ülkelerinde yaşanan siyasi dalgalanmalar neredeyse bölgenin tamamını etkisi altına aldı. Başta Sırbistan olmak üzere, Bulgaristan, Yunanistan, Kosova, Bosna Hersek, Arnavutluk ve Hırvatistan peş peşe yaşanan ve siyasilerin suçlandığı yolsuzluk gösterileri ile gündeme geldi. Son dalga Romanya’yı vurdu. Hükümetin af ve ceza kanununda değişiklik öngören acil hükümet kararnamelerine tepki amacıyla sokağa dökülen yüzbinlerce kişinin öfkesi sonucu hükümet geri adım atıp kararnameyi iptal ederken İş, Ticaret ve Girişimcilik Bakanı Florin Nicolae Jianu ile Adalet Bakanı Florin Iordache de görevlerinden istifa etmek zorunda kaldılar.
Romanya'da, af ve ceza kanununda değişiklik öngören acil hükümet kararnamelerine tepki amacıyla günler süren hükümet karşıtı protestoların ardından hükümet geri adım atıp kararnameleri iptal etti. Beş yıldan az hüküm giyen veya cezası kalanların serbest kalmasını öngören kararnamelerin ülkede yolsuzluğu "yasallaştıracağını" savunan eylemciler, 22 Ocak'tan itibaren başta başkent Bükreş olmak üzere, ülkenin diğer büyük kentlerinde de hükümet karşıtı protestolar düzenleyip kararnamelerin iptal edilmesini istedi. Protestolar, Romanya'nın Alman kökenli Cumhurbaşkanı Klaus Iohannis tarafından da desteklendi. Daha çok "şehirli" ve "eğitimli" kesimin katıldığı gösterilerde, ocak ayında göreve gelen hükümetin de istifası talep edilirken, sosyal-demokrat Başbakan Sorin Grindeanu, hükümetin sadece güven oylamasıyla düşeceğini vurgulayarak, istifa etmeyeceğini açık bir şekilde dile getirdi. Hükümet, her akşam yüzbinlerce insanın ülke genelinde protesto düzenlemesinin ardından 5 Şubat'ta yaptığı olağanüstü oturumda, kararnameleri iptal etti. Kararnamelerin iptal edilip Resmi Gazete'de yayınlanmasından birkaç gün sonra, 8 Şubat'ta mecliste yapılan güven oylamasında yeterli çoğunluk sağlanamayınca hükümet de düşürülemedi. Kararnamelerin iptalinin ardından protestolara katılanların sayısı yüzbinlerden yüzlere kadar düşse de Cumhurbaşkanı Iohannis'in hükümete karşı tutumu değişmedi. Iohannis, geçtiğimiz günlerde mecliste yaptığı konuşmada Romanya'nın krizde olduğuna işaret ederek, Rumenlerin yüzde 80'inin ülkenin yanlış yöne gittiği kanısında olduğuna dikkati çekti. Romanya'nın "şeffaf" bir hükümete ihtiyacı olduğunu vurgulayan Iohannis, 11 Aralık'ta yapılan seçimde büyük bir zafer kazanan hükümetin, kısa bir süre içinde Rumen halkının önemli bir kesimi ile karşı karşıya geldiğini ve hükümetin seçim vaatlerini uygulamaya koymadığını savundu.
http://www.haberturk.com/dunya/haber/1386270-arap-baharindan-sonra-balkan-bahari-mi-geliyor
21 Ocak 2017 Cumartesi
Atina Kıbrıs için ağzındaki baklayı çıkardı!
Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Kotzias, Kıbrıs konusunda sürdürülen üçlü görüşmeleri çıkmaza sokacak bir açıklama yaparak adadaki sorunun Türk askerinin varlığı olduğunu ve çekilmesi gerektiğini söyledi.Alman Haber Ajansı dpa’ya yaptığı açıklamada adanın kuzeyinin Türk ordusu tarafından işgal edildiğini iddia eden Kotzias, Kıbrıslı Türklere azami, Kıbrıslı Rumlara da mümkün olan en üst düzeyde güvenlik oluşturacak bir çözüm bulunması gerektiğini belirtti.
‘’Kıbrıs, egemen, Avrupa Birliği (AB) ve BM’nin üyesi bir devlet olmalı. Yani; Türk ordusu Ada’yı terk etmeli. Türkiye’nin müdahale hakkının olmaması gerekiyor. Garantör güçler sistemi de kaldırılmalı” diyen Nikos Kotzias Atina’nın Ada’da garantör güçler istemediğini, hatta Yunanistan’ın da garantör olmak istemediğini iddia etti.
Açıklamasında üçüncü bir ülkenin müdahale hakkının uluslararası hukuka ve BM kararlarına aykırı olduğunu belirten Kotzias, ‘’Bu nedenle barış, işbirliği ve güvenlik için yeni bir sözleşme hazırlanmalı, Türkiye, Kıbrıs ve Yunanistan terörizm veya organize suçlar gibi tehlikelere karşı ortaklaşa bir tutum izlemeli”dedi.
“Türkiye garantör güç olma hakkında ısrar ederse ne olacak” şeklindeki soruyu ise Kotzias şöyle yanıtladı: “Garantör güçler ile akılsızca davranılmış olunur. Örneğin Rusya da gelip, Baltık ülkelerindeki Rusça konuşan halklar için müdahale hakkı istiyorum diyebilir. Böylelikle Pandora'nın kutusu açılır. Bunun yanı sıra egemenliğe sahip bir Kıbrıs'a ihtiyacımız var. Aksi takdirde, Türkiye garantörlük hakları sayesinde AB'ye ilişkin konularda da söz hakkına sahip olabilir.
68 kuşağının efsane ismi Sarp Kuray’dan muhalefete ‘eylem’ uyarısı
Türkiye’yi referandum sürecine taşıyan Meclis oylamasının ardından CHP Beylikdüzü İlçe Örgütü’nün düzenlediği panelde konuşan 68 kuşağının efsane isimlerinden Sarp Kuray düşüncesi ne olursa olsun tüm muhalif kesimlerin CHP’de kenetlenmesini ve spontone eylemlerden uzak durulmasını istedi
Türkiye’yi başkanlık sürecine taşıyacak yeni anayasa ile ilgili çalışmanın Türkiye Büyük Millet Meclisi bölümü tamamlandı.Meclis’te yapılan 2. tur oylamanın ardından son oturuma katılan 488 milletvekilinden 339’unun desteği ile 18 maddeden oluşan Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun Teklifi yasalaştı.Halk oylaması sürecini başlatan bu gelişmeye göre referandumun en geç 16 Nisan 2017'de yapılması gerekiyor.Sabaha karşı 04.30’da tamamlanan son ve tarihi oturumun ardından gelişmeleri değerlendiren CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ‘’Bugün 21 Ocak 2017. Demokrasi tarihimiz açısından önemli bir tarih. Bu tarih parlamentonun kendi yetkilerini devretme tarihidir. Bu tarihin milli Kurtuluş Savaşımız açısından da büyük önemi vardır. Bu tarih aynı zamanda bir parlamentonun kendi tarihine ihanet tarihidir’’ dedi.TBMM’de sert tartışmalarla geçen eylemli günlerin ardından Türkiye’de yeni bir sürecin başladığını belirten Kılıçdaroğlu ‘’Mücadelemiz hayırlı olsun’’ çağrısı ile partililerini sokak sokak, gezip gerçekleri halka anlatmaya çağırdı.Bu çağrıya ilk yanıt veren belki de partinin Beylikdüzü ilçe örgütü oldu.Cumartesi günü saat 14.30’da, meclisteki oylamadan saatler sonra ilçe binasında düzenlenen ve yöneticiliğini ilçe başkanı Turan Taşkın Özer’in yaptığı panelde Sarp Kuray konuşmacıydı.Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) eski genel başkanlarından ve 24. Dönem Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi ile geldiği toplantıda tarihi mesajlar veren Sarp Kuray, 72 yıllık yaşamında başına gelmedik olay kalmamasını iktidarın bir birey olarak kendisinden duyduğu büyük korkudan kaynaklandığını söyledi.Siyasi ve askeri eylemleri ile Türkiye’nin bir dönemine imza atmış olan 68 hareketinin efsanevi liderlerinden ve Dev-Genç’in kurucularından Sarp Kuray ülkenin bugün içinde bulunduğu süreci ise ‘’Kenetlenme ve tarihi yeniden yazma zamanı’’ olarak nitelendirdi.Kuray Türkiye’yi referandum sürecine taşıyan Meclis oylamaları sırasında kendini kürsüdeki mikrofona kilitleyerek eylem yapan ve gündeme oturan Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka üzerinden CHP tabanını ve tüm muhalif kesimleri uyararak bu tür spontone ve doğru olmayan eylemlerin ülkeye ve topluma bir yarar sağlamayacağını söyledi.İktidarın ortamın gerginleşmesinden yarar umduğunu ve buna karşı sergilenecek eylemlerin doğru bir duruş içermesi gerektiğini söyleyen Kuray bu nedenle hayata geçirilecek her eylemin barışçıl ve şiddetten, özellikle de silahtan uzak olması gerektiğini anlattı.Kendi gençlik yıllarının ve eylemlilik günlerinin Türkiye siyasi tarihi açısından analizini yaptığı sunumunda dinleyicilere ilginç anılarını da aktaran Kuray, 68’li yıllarda son derece barışçıl olarak başlayan gençlik eylemlerine zamanla ideolojik müdahale ile yön verildiğini, anlamsız tartışmalar ile de gençlerin yarattığı siyasi enerjinin parçalanıp etkisizleştirildiğini söyledi.Geçmişin devrimci liderlerinin Mustafa Kemal’in tam bağımsızlık ülküsünden hiç kopmadığını ve yola Samsun’dan çıktıklarına dikkat çeken Sarp Kuray 1600’lü yıllardan bu güne yaptığı toplumsal ve siyasi analizinde dünyada yaşanan gelişmeleri yeniden yorumladı.Türkiye’de tüm muhalif kesimlerin özellikle de 68 ve 78 kuşağının adeta boğazlandığı, yürütülen mücadelenin de kanla ve şiddetle bastırıldığı kaotik ortamların bir daha yaşanmamasını, bu süreçten de ders alınmasını isteyen Kuray, bu nedenle sokakta yürütülecek hak arama mücadelesinde doğru eylemliliklerin hayata geçirilmesi gerektiğinin altını çizdi.Türkiye’nin ulusal kurtuluş mücadelesini yürüttüğü 1920 yılların zengin ve derin siyasi birikimi ile pratiğine sahip olduğunu söyleyen Sarp Kuray TBMM’nin devre dışı bırakılmak istendiği bu süreçte tüm muhalif unsurların CHP’de bir araya gelmesinin ve kenetlenmesinin şart olduğunu vurguladı.Yeni bir başlangıç yapmanın her zaman mümkün olduğuna işaret eden Sarp Kuray, bu güne kadar süre gelen siyasi sürecin eleştirilmesinin kimseye bir şey sağlamayacağına da değinirken, CHP’de kenetlenilmesi halinde referandumda iktidarın hüsrana uğrayacağı bir sonucun elde edilebileceğini söyledi.Gençlerin 80 yıllardan sonra toplumun apolitikleşen tavrı ile bütünleşmiş bir siyasi ilgisizliğinin olduğunu, ancak bu durumun da sonuna gelindiğini ifade eden Sarp Kuray, ‘’Onlara iyi bir yaşam mücadelesinin doğru siyasi zeminlerde, silah içermeyen mücadele biçimleri, demokratik eylem yöntemleri ile yapılması gerektiğini, doğru olanın da bu olduğunu göstermeliyiz’’ dedi.Konuşması sık sık alkışlarla kesilen Sarp Kuray 49 yıl sonra geriye baktığında her devrimin kendi özgün koşulları içerisinde, gerçekleştiği ülkenin sosyopolitik şartlarına göre değerlendirilmesi gerektiğini gördüğünü söylerken, Türkiye’deki aydınlanma hareketinin ve insanca yaşama mücadelesinin de, bugün dayatılan gericiliği ve yobazlığı alt edecek güce, enerjiye sahip olduğunu söyledi.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)