21 Ocak 2017 Cumartesi

Atina Kıbrıs için ağzındaki baklayı çıkardı!

Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Kotzias, Kıbrıs konusunda sürdürülen üçlü görüşmeleri çıkmaza sokacak bir açıklama yaparak adadaki sorunun Türk askerinin varlığı olduğunu ve çekilmesi gerektiğini söyledi.Alman Haber Ajansı dpa’ya yaptığı açıklamada adanın kuzeyinin Türk ordusu tarafından işgal edildiğini iddia eden Kotzias, Kıbrıslı Türklere azami, Kıbrıslı Rumlara da mümkün olan en üst düzeyde güvenlik oluşturacak bir çözüm bulunması gerektiğini belirtti.
‘’Kıbrıs, egemen, Avrupa Birliği (AB) ve BM’nin üyesi bir devlet olmalı. Yani; Türk ordusu Ada’yı terk etmeli. Türkiye’nin müdahale hakkının olmaması gerekiyor. Garantör güçler sistemi de kaldırılmalı” diyen Nikos Kotzias Atina’nın Ada’da garantör güçler istemediğini, hatta Yunanistan’ın da garantör olmak istemediğini iddia etti.
Açıklamasında üçüncü bir ülkenin müdahale hakkının uluslararası hukuka ve BM kararlarına aykırı olduğunu belirten Kotzias, ‘’Bu nedenle barış, işbirliği ve güvenlik için yeni bir sözleşme hazırlanmalı, Türkiye, Kıbrıs ve Yunanistan terörizm veya organize suçlar gibi tehlikelere karşı ortaklaşa bir tutum izlemeli”dedi.
“Türkiye garantör güç olma hakkında ısrar ederse ne olacak” şeklindeki soruyu ise Kotzias şöyle yanıtladı: “Garantör güçler ile akılsızca davranılmış olunur. Örneğin Rusya da gelip, Baltık ülkelerindeki Rusça konuşan halklar için müdahale hakkı istiyorum diyebilir. Böylelikle Pandora'nın kutusu açılır. Bunun yanı sıra egemenliğe sahip bir Kıbrıs'a ihtiyacımız var. Aksi takdirde, Türkiye garantörlük hakları sayesinde AB'ye ilişkin konularda da söz hakkına sahip olabilir.

68 kuşağının efsane ismi Sarp Kuray’dan muhalefete ‘eylem’ uyarısı


Türkiye’yi referandum sürecine taşıyan Meclis oylamasının ardından CHP Beylikdüzü İlçe Örgütü’nün düzenlediği panelde konuşan 68 kuşağının efsane isimlerinden Sarp Kuray düşüncesi ne olursa olsun tüm muhalif kesimlerin CHP’de kenetlenmesini ve spontone eylemlerden uzak durulmasını istedi

Türkiye’yi başkanlık sürecine taşıyacak yeni anayasa ile ilgili çalışmanın Türkiye Büyük Millet Meclisi bölümü tamamlandı.
Meclis’te yapılan 2. tur oylamanın ardından son oturuma katılan 488 milletvekilinden 339’unun desteği ile 18 maddeden oluşan Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun Teklifi yasalaştı.
Halk oylaması sürecini başlatan bu gelişmeye göre referandumun en geç 16 Nisan 2017'de yapılması gerekiyor.
Sabaha karşı 04.30’da tamamlanan son ve tarihi oturumun ardından gelişmeleri değerlendiren CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ‘’Bugün 21 Ocak 2017. Demokrasi tarihimiz açısından önemli bir tarih. Bu tarih parlamentonun kendi yetkilerini devretme tarihidir. Bu tarihin milli Kurtuluş Savaşımız açısından da büyük önemi vardır. Bu tarih aynı zamanda bir parlamentonun kendi tarihine ihanet tarihidir’’ dedi.
TBMM’de sert tartışmalarla geçen eylemli günlerin ardından Türkiye’de yeni bir sürecin başladığını belirten Kılıçdaroğlu ‘’Mücadelemiz hayırlı olsun’’ çağrısı ile partililerini sokak sokak, gezip gerçekleri halka anlatmaya çağırdı.
Bu çağrıya ilk yanıt veren belki de partinin Beylikdüzü ilçe örgütü oldu.
Cumartesi günü saat 14.30’da, meclisteki oylamadan saatler sonra ilçe binasında düzenlenen ve yöneticiliğini ilçe başkanı Turan Taşkın Özer’in yaptığı panelde Sarp Kuray konuşmacıydı.
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) eski genel başkanlarından ve 24. Dönem Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi ile geldiği toplantıda tarihi mesajlar veren Sarp Kuray, 72 yıllık yaşamında başına gelmedik olay kalmamasını iktidarın bir birey olarak kendisinden duyduğu büyük korkudan kaynaklandığını söyledi.
Siyasi ve askeri eylemleri ile Türkiye’nin bir dönemine imza atmış olan 68 hareketinin efsanevi liderlerinden ve Dev-Genç’in kurucularından Sarp Kuray ülkenin bugün içinde bulunduğu süreci ise ‘’Kenetlenme ve tarihi yeniden yazma zamanı’’ olarak nitelendirdi.
Kuray Türkiye’yi referandum sürecine taşıyan Meclis oylamaları sırasında kendini kürsüdeki mikrofona kilitleyerek eylem yapan ve gündeme oturan Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka üzerinden CHP tabanını ve tüm muhalif kesimleri uyararak bu tür spontone ve doğru olmayan eylemlerin ülkeye ve topluma bir yarar sağlamayacağını söyledi.
İktidarın ortamın gerginleşmesinden yarar umduğunu ve buna karşı sergilenecek eylemlerin doğru bir duruş içermesi gerektiğini söyleyen Kuray bu nedenle hayata geçirilecek her eylemin barışçıl ve şiddetten, özellikle de silahtan uzak olması gerektiğini anlattı.
Kendi gençlik yıllarının ve eylemlilik günlerinin Türkiye siyasi tarihi açısından analizini yaptığı sunumunda dinleyicilere ilginç anılarını da aktaran Kuray, 68’li yıllarda son derece barışçıl olarak başlayan gençlik eylemlerine zamanla ideolojik müdahale ile yön verildiğini, anlamsız tartışmalar ile de gençlerin yarattığı siyasi enerjinin parçalanıp etkisizleştirildiğini söyledi.
Geçmişin devrimci liderlerinin Mustafa Kemal’in tam bağımsızlık ülküsünden hiç kopmadığını ve yola Samsun’dan çıktıklarına dikkat çeken Sarp Kuray 1600’lü yıllardan bu güne yaptığı toplumsal ve siyasi analizinde dünyada yaşanan gelişmeleri yeniden yorumladı.
Türkiye’de tüm muhalif kesimlerin özellikle de 68 ve 78 kuşağının adeta boğazlandığı, yürütülen mücadelenin de kanla ve şiddetle bastırıldığı kaotik ortamların bir daha yaşanmamasını, bu süreçten de ders alınmasını isteyen Kuray, bu nedenle sokakta yürütülecek hak arama mücadelesinde doğru eylemliliklerin hayata geçirilmesi gerektiğinin altını çizdi.
Türkiye’nin ulusal kurtuluş mücadelesini yürüttüğü 1920 yılların zengin ve derin siyasi birikimi ile pratiğine sahip olduğunu söyleyen Sarp Kuray TBMM’nin devre dışı bırakılmak istendiği bu süreçte tüm muhalif unsurların CHP’de bir araya gelmesinin ve kenetlenmesinin şart olduğunu vurguladı.
Yeni bir başlangıç yapmanın her zaman mümkün olduğuna işaret eden Sarp Kuray, bu güne kadar süre gelen siyasi sürecin eleştirilmesinin kimseye bir şey sağlamayacağına da değinirken, CHP’de kenetlenilmesi halinde referandumda iktidarın hüsrana uğrayacağı bir sonucun elde edilebileceğini söyledi.
Gençlerin 80 yıllardan sonra toplumun apolitikleşen tavrı ile bütünleşmiş bir siyasi ilgisizliğinin olduğunu, ancak bu durumun da sonuna gelindiğini ifade eden Sarp Kuray, ‘’Onlara iyi bir yaşam mücadelesinin doğru siyasi zeminlerde, silah içermeyen mücadele biçimleri, demokratik eylem yöntemleri ile yapılması gerektiğini, doğru olanın da bu olduğunu göstermeliyiz’’ dedi.
Konuşması sık sık alkışlarla kesilen Sarp Kuray 49 yıl sonra geriye baktığında her devrimin kendi özgün koşulları içerisinde, gerçekleştiği ülkenin sosyopolitik şartlarına göre değerlendirilmesi gerektiğini gördüğünü söylerken, Türkiye’deki aydınlanma hareketinin ve insanca yaşama mücadelesinin de, bugün dayatılan gericiliği ve yobazlığı alt edecek güce, enerjiye sahip olduğunu söyledi.

20 Ocak 2017 Cuma

AB Kosova ile Sırbistan arasında yaşanan tren krizine el koydu

Kosova’da geçen hafta Belgrad'dan yola çıkan Sırp bayrağı renklerinde boyalı ve üzerinde ‘Kosova Sırbistan'ındır’ yazan trenin yol açtığı siyasi krize Avrupa Birliği Dış Politika ve Güvenlik Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini el koydu. Kosova ile Sırbistan arasında yükselen tansiyonu ve yaşanan gerginliği sona erdirmeye çalışan Mogherini iki ülke arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesi müzakereleri kapsamında Priştine ve Belgrat’ı temsil edecek yetkilileri 24 Ocak’ta yapacağı toplantı için Brüksel’e davet etti. Mogherini’nin ofisinden konu hakkında yapılan açıklamada son günlerde yaşanan siyasi gerginliğe dikkat çekilerek Kosova ile Sırbistan arasındaki diyaloğun sağlanmasının önemine işaret edildi ve ‘’İlişkilerin normalleştirilmesi, her iki taraf, Avrupa Birliği ve bir bütün olarak Batı Balkanlar için büyük önem arz ediyor” dendi. Geçtiğimiz cumartesi günü Belgrad’tan yola çıkan ancak Kosova sınırına 10 kilometre uzaklıkta durdurulan Sırbistan bayrağı renklerine boyanmış ve üzerinde büyük harflerle ‘Kosova Sırbistan'ındır’ yazan tren siyasi krize neden olmuştu. Kosova polisi Mitroviça'ya gideceği beyan edilen trenin sınırdan geçişine izin vermezken, Cumhurbaşkanı Haşim Taçi olayı provokasyon olarak nitelemişti. Sırpların Balkanlardaki hakimiyet dönemlerinin tamamen bittiğini belirten ve Sırbistan'ın tıpkı Rusya'nın Kırım'da yaptığı gibi Kosova'nın kuzeyini ilhak etmeye çalıştığını iddia eden Taçi’ye yanıt Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’dan gelmiş ve Lavrov Kosova'nın Sırp nüfusun çoğunlukta olduğu kuzeyinde Arnavut güçlerin bulunmaması gerektiği uyarısında bulunmuştu.

17 Ocak 2017 Salı

Yunanistan ve Bulgaristan’da Çağatay Ulusoy fırtınası

Çağatay Ulusoy'un konsept gereği “007 James Bond” ruhuna büründüğü çekim, Yunanistan ve Bulgaristan’da da ses getirdi 
Çağatay Ulusoy, geçtiğimiz günlerde Hello Türkiye için Monaco’da objektif karşısına geçti. Oyuncunun konsept gereği “007 James Bond” ruhuna büründüğü çekim, Yunanistan ve Bulgaristan’da da ses getirdi. Çağatay Ulusoy, Hello dergisi için modellik yaptı, Monte Carlo’nun meşhur ‘casino’su dahil birçok etkileyici mekanında etkileyici pozlar verdi. Tarihi casino, ünlü oyuncu Daniel Craig’den yıllar sonra ilk kez bu çekim için, Monaco Prensliği’nin Türkiye ve Ortadoğu Temsilcisi Hülya Biren’in devreye girmesi sayesinde alınan özel izinle açıldı. Ulusoy’un o fotoğrafları sadece Türkiye’de değil yurtdışında da ses getirdi. Yunanistan Hello’nun 8 sayfa ayırdığı o çekim ve röportaj, Bulgaristan Hello’da ise tam 10 sayfa yer aldı.Çağatay Ulusoy, İsmail Polat’ın koordinatörlüğünü üstlendiği çekimde Emre Güven’e poz verdi. Ünlü oyuncu, styling’ini İlknur Şeref’in yaptığı çekimin ardından Gökçe Ateş’in sorularını yanıtladı. 
HABERTÜRK

3 Ocak 2017 Salı

ROMEN HÜKÜMETİNDE TÜRK ASILLI BAŞBAKAN YARDIMCISI


Eşi Suriyeli diye başbakanlıktan oldu
Romanya’da yapılan genel seçimlerde sandığın galibi Sosyal Demokrat Parti (PSD)’nin kurduğu kabinede başbakan yardımcılığına Köstence doğumlu ekonomist Sevil Shhaideh getirildi. 11 Aralıkta yapılan seçimlerin ardından Sosyal Demokrat Parti lideri Liviu Dragnea tarafından başbakanlığa aday gösterilen ancak Alman asıllı Cumhurbaşkanı Klaus Iohannis’in eşinin Suriye uyruklu olmasından dolayı veto ettiği Shhaideh yeni kabinede Başbakan Yardımcısı ve Bölgesel Kalkınma Bakanı olarak görev yapacak. Sorin Grindeanu'nun başbakanlığındaki yeni kabinede 26 bakan görev yapacak. 
MECLİS VE PARLAMENTO ÇOĞUNLUĞU PSD'DE 
Koalisyon hükümetinde küçük ortak Demokratlar Birliği (ALDE)’ye 4 bakanlık verilirken yeni kabinenin PSD ile ALDE’nin çoğunlukta olduğu parlamentodan onay almasına kesin gözüyle bakılıyor. İki aşamalı olarak gerçekleşen Romanya seçimlerinde  Demokrat Parti (PSD) milletvekilliği için kullanılan oyların yüzde 45.47'sini alarak 154 milletvekili, senatörlük için kullanılan oyların da yüzde 45.67’ini alarak 67 senatörü meclise göndermişti. Merkez sağdaki Ulusal Liberal Parti (PNL) ise mecliste 69 milletvekili ise 30 senatör sandalyesinin sahibi olmuştu. Romanya Liberal ve Demokratlar İttifakı (ALDE) seçimde 20 milletvekili ve 9 senatör çıkarmıştı. 
SEVİL SHHAİDEH KİMDİR? 
Romanya'da PSD'nin başbakanlığa önerdiği ilk isim olan ve Cumhurbaşkanı Iohannis tarafından reddedilen Müslüman Tatar Türkü Sevil Shhaideh’in annesi Türk tarihçi Kemal Karpat'ın yeğeni. Köstence’de 4 Aralık 1964’te dünyaya gelen Sevil Shhaideh 2012 yılında devlet sekreterliği görevinde bulunmuş, 2015 yılında da Victor Ponta hükümetinde kalkınma bakanlığı yapmıştı. 
ROMANYA'NIN YENİ KABİNESİ 
·         Başbakan SORİN GRİNDEANU
·         Başbakan Yardımcısı ve Bölgesel Kalkınma Bakanı SEVİL SHHAİDEH
·         Başbakan Yardımcısı ve Çevre Bakanı DANİEL CONSTANTİN (ALDE)
·         Avrupa Fonları Bakanı VİRGİNİA TOADER
·         Ekonomi Bakanı ALEXANDRU PETRESCU
·         Dışişleri Bakanı TEODOR MELESCANU (ALDE)
·         Savunma Bakanı GABRİEL LEŞ
·         Avrupa ile İlişkiler Bakanı ANA BİRCHALL
·         İçişleri Bakanı CARMEN DAN
·         Tarım Bakanı  PETRE DAEA
·         Kültür Bakanı İONUŢ VULPESCU
·         Eğitim Bakanı  PAVEL NASTASE
·         Araştırma Bakanı CONSTANTİN VALECA
·         Enerji Bakanı TOMA PETCU (ALDE)
·         Maliye Bakanı VİOREL ŞTEFAN
·          Bakanı FLORİN İORDACHE
·          Bakanı ADRİANA PETCU
·         Çalışma Bakanı  LİA OLGUTA VASİLESCU
·         İletişim Bakanı  AUGUSTİN JİANU
·         Sağlık Bakanı  FLORİN DOREL BODOG
·         Turizm Bakanı MİRCEA DOBRE
·         Ulaştırma Bakanı  RAZVAN ALEXANDRU CUC
·         Gençlik ve Spor Bakanı MARİUS DUNCA
·         Yurtdışında Yaşayan Romenler Bakanlığı ANDREEA PASTARNAC
·         Parlamento ile  İlişkiler Bakanlığı GRATİELA GAVRİLESCU (ALDE)
·         Ticaret Bakanlığı NİCOLAE FLORİN JİANU
·         Kamu Bakanlığı GABRİEL PETREA

SOYDAŞ TORUNU ŞERMİN GÖÇ ROMANLARINDAN TOPLADIĞI ACILARI DAMITIP BAL EYLEMİŞ


'Dedemin Bakkalı' etkili bir gelişim romanı
Ait hissettikleri yerlerden ayrılmak zorunda kalan kendi insanlarının hikâyelerini romanlaştıran Şermin Çarkacı ‘’Onların Bulgaristan’dan göç ederken yaşadıklarını dinlemek çocukken bana acayip keyif verirdi. Zihnimde canlandırmaya çalışırdım. Büyüyünce de göç romanlarını çok sevdim’’ diyor. ‘’Göç hikâyelerinde öz aynıydı ama yaşanan acılar farklıydı’’ diyen genç romancıyı aslında “Oyuncu Anne” olarak tanıdık. Şermin Çarkacı, blogunda yazdıklarının ardından önce “Ev Yapımı Sihirli Değnek”le çıktı okur karşısına, şimdi de “Dedemin Bakkalı” adlı çok güzel bir romanla...
Çarkacı’nın çocuklar ile büyükler arasında köprü kurmak amacıyla yazdığı kitap, aynı zamanda kendi çocukluğunun hikayesi...Hepimiz deneyimlerimizi anlamlandırmak adına zihnimizde listeler hazırlıyor, farkında bile olmadan kendimizi çeşitli konularda uyarıyoruz. “Elini ateşe uzatma. Soğuk havalarda sıkı giyin. Onunla bir daha görüşme ama şu iyi biri besbelli, zarar gelmez!” Herkesin listesi hem birbirine benziyor hem de özel... Hikâyesini okuduğumuz küçük kızın farkı ise, zihninde hazırladığı “Çocukların Yetişkinlerle İletişimde Dikkat Etmesi Gereken Hassas Konular” listesini bir an önce kâğıda dökmesi ve kuralları harfiyen uygulamaya başlaması. Peki bu onu hassas konularda türlü çeşit sıkıntılar yaşamaktan kurtarıyor mu, elbette hayır.Taze Kitap’tan çıkan “Dedemin Bakkalı” adlı kitabın kahramanı, gözünü kırpmadan ticaret hayatına atılan ama yetişkinlerin dünyasında işlerin hep karışık olduğunu çok geçmeden öğrenen bir kız. Dedesinin yanında çırak olarak başladığı ticaret hayatında yaşadıkları da hem çocuklar hem büyükler için yazılmış çok farklı ve güzel bir kitabın hikâyesi.Yazarı Şermin Çarkacı’ya röportajımızda önce kahramanını soruyorum. Akıllı mı akıllı, tatlı mı tatlı, şakacı, iyi kalpli, girişimci ve bağımsız ruhlu küçük bakkal çırağı acaba Şermin Çarkacı’nın kendisi olabilir mi? Diyor ki: “Dedem bir köy bakkalıydı. O yıllarda köy kalabalıktı, dolayısıyla müşteri de çoktu, ben de yaz tatillerinde ona yardım etmeye başladım. Dolayısıyla kitaptaki çırak büyük ölçüde benim, evet ama hikâye hepimizin hikâyesi.” Hadi sonrasını okuyalım...
‘Sihirli Değnek’i okurken niye kurgu yazmadığınızı merak etmiştim. Bence son zamanlarda çıkan en tatlı çocuk kitabını yazdınız. Devam edecek misiniz?
Bilmiyorum ki. Stratejik bir yazar değilim. Şunu yazarım, bunu yazmam diyemiyorum. Gönül ne isterse, kalem neyi yazarsa... “Dedemin Bakkalı” böyle bir kitap mesela. Dedem, dükkânı kapatırken, orayı ben boşaltmıştım. Atılacakları attım, kullanılabilecekleri bir köşeye yerleştirdim, bazı şeyleri de kendime ayırdım. Yarın çocuklarım büyür, onlara anlatırım, ‘Sizin büyük dedeniz bakkaldı ve bu ürünler orada satılırdı’ derim diye bir kutu yapmıştım. Ara sıra açıp bakıyorduk. Derken bakkal maceralarımı anlatmaya başladım. İlgilerini çekince de yazdım.
Hangi eşyaları ayırmıştınız?
Kolonya dolum şişesi vardı bakkalda. Getirdim, içine kolonya koydum. Baktım çocuklar aynı benim çocukluğumdaki gibi şişeyle ilgileniyor, pompasıyla oynuyor, kendilerine kolonya döküyorlar. Oradan bir sergi fikri çıktı. Şimdi “Dedemin Bakkalı” kitabının sergisini yapıyoruz. 80’li, 90’lı yıllarda bakkallarda satılan ürünleri, o dönemin reklamlarını, kitaba konu olan gerçek objeleri sergileyeceğiz. Anne babalar çocuklarıyla birlikte gelip sergiyi gezecekler, çocuklar anne babalarının zamanındaki bakkal ürünlerini görecekler, kitabın tarihini görecekler, yetişkinler kendi çocukluklarına gidecekler.
Ben yaşlılarla iletişimin çocuklara iyi geldiğine inananlardanım. Okul müfredatlarında yeri olmayan ama hayat için çok lüzumlu şeyler ancak böyle öğreniliyor, ne dersiniz?
Kesinlikle haklısınız. Ben çok şanslıydım, dedelerimin anneleriyle babalarını da tanıdım. Bir çocuk için müthiş zenginlik! Tarihi dinliyorsun, kitap okumak ya da belgesel izlemek gibi ama anlatıcısından, canlı... Onların Bulgaristan’dan göç ederken yaşadıklarını dinlemek çocukken bana acayip keyif verirdi. Zihnimde canlandırmaya çalışırdım. Büyüyünce de göç romanlarını çok sevdim. Ait hissettikleri yerlerden ayrılmak zorunda kalan insanların hikâyelerinde öz aynıydı ama yaşanan acılar farklıydı. Ben de işte göç romanlarından o acıları toplamayı seviyordum; gördüğüm her yaşlı insanla konuşmayı da... Çocuklarım da çok şanslı; dedelerimle, anneannem ve babaannemle vakit geçirebiliyorlar.
Bir bakkal dükkânında çalışmak insana hayata dair neler kazandırır, neden?
Bakkal müthiş bir yerdir. Ben hâlâ ilişkilerimde, iş hayatımda orada öğrendiklerimin ekmeğini yiyorum. Eşsiz bir gözlem alanı. Her gün onlarca insan girip çıkıyor ve sen o insanların hayatını biliyorsun. Falanca kişi her gün kaç ekmek alıyor, peyniri nasıl sever, hangi sigarayı içer, ne margarin kullanır, maaşını ayın kaçında alır, parası var mıdır, yok mudur, evlatlarıyla arası nasıldır; hepsini o bakkal koltuğundan anlarsın. Hele gözlem yapmayı seviyorsan... Bayrama 2-3 gün kala yaşlılar gelir, bol bol zeytin, peynir, yağ, helva alır. Niye? Çocukları gelecek. Yaşlı biri her şeyden azıcık alıyorsa, onun çocuklarının gelmeyeceğini, bayramı yalnız geçireceğini anlarsın. Çocuk bile olsan bilirsin, illa yetişkin olmaya gerek yok. Büyümüş, kocaman adam olmuş, ama hâlâ bakkaldan kendine çikolata alanlar da vardır. Demek ki içinde hâlâ bir çocuk var.
Neden çocuklar için ilk romanınızda böyle nostaljik bir hikâye anlattınız?
Aslında sadece çocuklar için yazmadım. Yetişkinlere de hitap ediyor. Anne-baba-çocuk arasında bir iletişim aracı olabilirse, kendimi mutlu hissedeceğim. O çıraklık hikâyesini anlatırken şunu düşündüm: Bakkal artık sadece küçük yerlerde var, bazı çocukların görme şansı bile olmuyor. Fantastik kurgu ya da hiç değilse bir günümüz hikâyesi yazsaydım, daha eğlenceli olabilirdi. Ama herkesin yaptığını yapmak istemedim. Tutayım çocukların ellerinden, biraz geçmişe götüreyim istedim. Kendi anne babalarının çocukluğuna gitsinler istedim.
Kitabınızdaki listeler müthiş, nereden aklınıza geldi?
‘Ben seni anlıyorum. Hep oluyor böyle şeyler, yetişkinler yetişkin kafasıyla bakıyor olaylara, çok da takılma” diyor o maddeler kahramanıma. Aynı maddeler yetişkinlere şunları anlatıyor: “Uğraşma çocuklarla, ne kadar gıcık bir yetişkin olduğunun farkına var, biraz çocuk kafasıyla düşün, o zaman onları daha iyi anlayacaksın...” O maddelerin tamamı, bu köprüyü sağlayabilmek için. Umarım başarılı olur.
Bir çocuğu mutlu etmek çoğu zaman bir yetişkini mutlu etmekten daha kolay, neden? İş mutluluğa gelince, yetişkinler azla yetinemiyor, hep daha fazlasını istiyor.
Büyümeye pek meraklıyız da ondan. Oyun oynamayı, gülmeyi, eğlenmeyi çabuk bırakıyoruz. Salıncakta sallanmayı bırakıyoruz, yağmurda ıslanmayı bırakıyoruz, insanlarla hesapsız iletişim kurmayı, sarılmayı, koşmayı, kahkaha atmayı bırakıyoruz. Abur cubur yemeyi bile bırakıyoruz büyümek uğruna. Ondan sonra da ‘Vay ben mutsuzum.’ Mutsuz olursun tabii; büyümeyeceksin...
İllüstrasyonlardan bahseder misiniz? Sizin kitaplarınızın çizimleri, havası da mutlu ediyor insanı...
Ben seviyorum çizimli kitapları. Her kitabımda az buçuk çizim koyarım. “Dedemin Bakkalı”nı Mert Tugen çizdi. Siyah beyaz kullandık iç sayfalardaki çizimleri. İmza günlerinde küçük çocuklar geliyor ya anneleriyle, bir tanesi dedi ki, ‘Aaa boyama kitabı gibiiii...’ Öyle düşünmemiştik hiç, ‘Eveeet, dedim, koş boya eve gidince. Sen boya, annen sana okusun...’ Gördünüz mü çocuklar ne kadar akıllı. Bir de kendimizi zeki zannediyoruz.
‘Herkes mutsuz, herkes mutluluk peşinde...’“Ev Yapımı Sihirli Değnek” adlı bir kitap da yazmıştınız. Fark etmediğimiz, önemsemediğimiz mutluluk araçlarını anlatıyordunuz. Çok var mı öyle sihirli değnekler, hayatını değiştirmek isteyenler için?
Olmaz olur mu? Hayatın kendisi sihirli değnek. Biz bakmayı bilmiyoruz. Mutluluk, kelime olarak, artık şekerli sakız gibi bir şey oldu, herkesin ağzında, bir iki geveliyorsun, şekeri bitince tükürüyorsun... Herkes mutsuz, herkes mutluluk peşinde... O kadar çok duyuyorum ki bunu. ‘Çok mutsuzum’... Eee? Niye? N’oldu? Bilmiyorum, işte mutsuzum... Genelde böyle, bir açıklanabilir sebep yok. Böyle diyenlere diyorum ki, ‘Mutlusun sen, farkında değilsin sadece, git bi elini yüzünü yıka da gel hadi.’ Kitabın giriş cümlesidir. ‘Mutsuzluk dediğimiz şey, belki de mutlu olduğumuzun farkına varamamaktır.’
Kitabınız bana o dönem çok iyi gelmişti, sanki uzun zamandır ihtiyacım olan şey buydu... Şahsi bir mutluluk tarifiniz var mı?
Her gün farklı, her durumda farklı. Bugün şunu okumak bir mutluluk işte. Bir kitap yazıyorsunuz, biri okuyup diyor ki, ‘Bana kitabınız çok iyi gelmişti’. Şükürler olsun, daha ne isteyeyim. Oyuncu anne anlatıyor“Çocuk saftır, her şeyi o saflıkla yapar. Hızlıdır, hızlı koşar. Cesurdur, çok düşünmez. Atılır ve aklına geleni yapar. Sonra da yetişkinlerin duvarlarına toslar. Bugün çocuğun fikrine önem vermenin gerekliliğini biliyoruz ama ne kadar uyguluyoruz? Eskiden daha da önemsizdi bu. İki tarafa da hatalı diyemem aslında ama yetişkin gözüyle dönüp bakınca anlıyorum ki benim yaptığım çocuklukmuş, iyi dayanmışlar bana.”Gülenay BÖREKÇİ / HABERTÜRK